Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Öyle zannediyorum ki Davutoğlu'nun da savunulacak en önemli tezlerinden biridir" dediği başkanlık sistemi için Başbakan Davutoğlu bugüne kadar hiç konuşmadı. Erdoğan’ın “öyle zannediyorum ki” sözü, Davutoğlu’nun bizzat kendisinin Başkanlık sistemini “savunulacak en önemli tezlerinden biri” olarak henüz ifade etmediğini vurguluyor.
Başdanışman Etyen Mahçupyan'ın yorumuna göreyse, her iki sistemin de olabileceğine inanıyor ve 'istişare' istiyor.
Hakkı Özdal’ın Radikal’de yer alan haber-yorumuna göre, Erdoğan, Cumhurbaşkanı seçildiği 10 Ağustos’tan önceki kampanyasında, hatta bundan da çok öncesinden başlayarak “Başkanlık Sistemi” talebini gündeme getirmiş, tartışılmasını istemişti. Haziran ayında yapılacak seçimlerin ‘sathı maili’ne girildiğinde ise bu konuda tazyiki artırdı. Birer mitinge dönüştürdüğü açılış törenlerinden gazete ve televizyon röportajlarına dek, her fırsatta, “Türkiye’nin Başkanlık Sistemi’ne geçmesinin önemi ve gereğinden” söz etti… Bu temel değişimin ancak bir yeni Anayasa ile mümkün olduğunu vurgulayarak, AKP kurmaylarının ve tüm partililerin, Haziran’da “yeni Anayasayı yapacak bir Meclis çoğunluğu” için çalışmaları gerektiğini açık ya da örtük olarak sayısız kez dile getirdi. Partinin tüm propaganda aygıtının, Haziran 2015 seçimlerine, “Yeni Anayasa ve Başkanlık Sistemi” vurgusuyla yüklenmesini istedi.
Erdoğan, doğal olarak partinin tüm yönetici ve kadrolarından olduğu gibi Başbakan Ahmet Davutoğlu’ndan da, sadece ‘yeni Anayasa’ değil, ‘başkanlık sistemi’ konusunda da açık ve net bir destek bekliyordu. Bunu, 26 Ocak günü Afrika gezisinden Türkiye’ye dönüşü esnasında uçağında bulunan gazetecilere tüm açıklığıyla ifade etmişti. O gün uçakta olan Hürriyet gazetesi yazarı Akif Beki, sohbeti 27 Ocak’taki köşesinde aktarmıştı…
Gazeteciler Erdoğan’a, “Başkanlık sistemi konusunda hükümetle bir uyum problemi olduğu konusunda kulislere çeşitli iddialar yansıdığını” hatırlatarak bunun doğruluğunu sormuşlar ve şu yanıtı almışlardı:
“Biz tabii ki koordineliyiz, hükümetle aramızda kolay kolay, Allah göstermesin herhangi bir şey olmaz. Ben kolaylaştırıcı olacağım, hükümet de bu noktada çalışmalarını rahatlıkla sürdürecek. Tabii dışarıdan dedikodu üretenler olacaktır. Bunları üretenler mevcut iktidarın başarılı olmasını isteyenler değil, istemeyenlerdir.”
Bu ‘çok net’ bir yanıt değildi. Bunun üzerine, “Sayın Davutoğlu ile aranızda başkanlık sistemine geçiş noktasında görüş ayrılığı var mı” sorusu geldi. Erdoğan şöyle yanıtlayacaktı:
“Bu yeni konuşmaya başladığımız bir [konu] değil. [Başkanlık sistemi] ta belediye başkanlığımdan beri konuştuğum, savunduğum bir tezdir. Ahmet Bey gerek başdanışmanlık yaptığı dönem, gerek dışişleri bakanlığı yaptığı dönemde yine başkanlık sistemini meydanlarda hep konuştuk. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde başkanlık sistemini yine aynı şekilde konuştuk, bu göreve böyle geldik. Öyle zannediyorum ki, Ahmet Bey’in de –ki yeni anayasada bile üzerinde durduğumuz konulardan biriydi– savunulacak en önemli tezlerinden bir tanesidir.”
Bu her anlamda çok ilginç bir yanıttı… İki net mesaj içeriyordu:
1. Ben baştan beri Başkanlık Sistemi’ni savunuyorum, Davutoğlu da bunu bilerek AK Parti Genel Başkanı oldu.
2. “Öyle zannediyorum ki…”
Bu ‘öyle zannediyorum ki’ sözü, Davutoğlu’nun bizzat kendisinin Başkanlık sistemini “savunulacak en önemli tezlerinden biri” olarak henüz ifade etmediğini vurguluyor ve bunu yapmaya çağırıyordu adeta…
Erdoğan’ın sözlerinin belli başla tüm gazetelerde yayınlandığı 27 Ocak günü bir salı günüydü ve AK Parti grup toplantısı vardı. O gün Davutoğlu grup toplantısı için salona girdiğinde ilginç bir şekilde “Recep Tayyip Erdoğan” sloganlarıyla karşılandı. Herkes Başbakan’ın sözlerine dikkat kesildi: Başkanlık sistemini “en önemli bir tezlerinden biri” olarak savunacak mıydı? Başbakan uzun konuşması boyunca bu konuya hiç değinmedi!
Başkanlık sistemine ilişkin yazı ve tartışmalar, özellikle hükümete yakın medya organlarındaki köşe yazarları ve Ak Parti’deki bazı önemli figürlerin açıklamalarıyla sürdü. 29 Ocak günü Sabah ve Star gazeteleri AKP’nin Haziran 2015’e yönelik ‘seçim beyannamesi’ni “İşte AK Parti’nin başkanlık modeli” gibi başlıklarla manşete taşıdılar. AKP’nin seçim faaliyetinin en önemli yanını başkanlık sistemi tartışmaları oluşturacak gibi bir tutum takınmışlardı. Ama hemen ertesi gün bu konuda da çarpıcı bir açıklama geldi. AKP Genel Başkan Yardımcısı Beşir Atalay, “Bugün bazı gazetelerde ‘seçim beyannamesinin en önemli vurgusu başkanlık sistemi olacak’ gibi haberler var” diyor ve ekliyordu: “Bunların hiçbirisi şu anda gerçeği yansıtmıyor. Seçim beyannamemizi şu anda heyetlerimiz çalışıyor. Kaynak da gösterilmeden verilen haberleri, doğrusu yadırgıyoruz, bunları yanlış buluyoruz.”
Davutoğlu sessizliğini koruyordu ama bir AKP genel başkan yardımcısı, yıllardır partinin en büyük destekçisi konumundaki iki gazetenin haberlerini ‘yalanlıyor’ ve onlara sitem ediyordu.
Bu arada 1 Şubat günü Samsun 5. Olağan İl Kongresi’ne katılan AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin de başkanlık sistemine geçilmesi gerektiğini vurgulamış ama önemli bir şerh koymuştu: “Sadece başkanlık sistemini konuşursak, endişem o ki, bu anayasa ile ilgili getirmeyi tasarladığımız diğer hükümler gölgede kalır. Bireyi merkeze alacak yeni bir anayasaya, temel hak ve özgürlükleri esas kabul edecek bir anayasaya ihtiyaç var.”
Tüm bunların üstüne, Davutoğlu’nun Başdanışmanı Etyen Mahçupyan’ın, pazar günü Habertürk gazetesinde yayınlanan röportajı geldi. Daha önce “yolsuzluk” konusunda ezber bozan açıklamalar yapan Mahçupyan, bu kez de başkanlık sistemi tartışmalarına ilişkin çarpıcı sözler söylemişti. “AK Parti hegemonik bir başkanlık sistemi kurarsa bunu İslami kesime bile kabul ettiremez" diyordu örneğin. Ama röportajı yapan Kübra Par kilit soruyu da sormuştu: “Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘Başkanlık sistemi Ahmet Hoca’nın da tezidir’ dedi ama Davutoğlu bu konudaki sessizliğini koruyor…”
Mahçupyan, Erdoğan’ın pek memnun olmayacağı bir yanıt vermişti bu soruya: “Gördüğüm kadarıyla her iki sistemin de olabileceğine, bunun bir istişare sonucu ortaya çıkması gerektiğine inanıyor. Bu çok tartışılmış bir şey değil. Gündemin parçası değil, medyanın soruları yüzünden gündeme geliyor.”
Başdanışman sıfatıyla konuşan Mahçupyan “gördüğüm kadarıyla” diyerek bir ‘güvenlik sibobu’ bırakmıştı belki ama ilgili herkes için yeterince açık bir mesajdı bu sözler.
Hükümet ve AKP kaynaklarına en yakın gazetecilerden biri olarak bilinen Abdülkadir Selvi –pazar günü Mahçupyan’ın söyleşisini okumuş olmalı– pazartesi günü, “Erdoğan-Davutoğlu uyumu” başlıklı bir yazı yazdı. “Erdoğan sembolik bir Cumhurbaşkanı değil” ve “Davutoğlu da emanetçi bir Başbakan olmadığını gösterdi” diyordu. Birinin ‘tartışmasız liderliğine’, diğerinin ‘çalışkanlığı, entelektüel birikimi, temiz geçmişi’ne dikkat çekiyordu. Tam bir denge yazısıydı ve konu ‘kaçınılmaz’ olarak başkanlık sistemine geliyordu: “Eğer Başkanlık sistemini getireceksek, öncelikli olarak Başbakan’ın bu seçimlerden başarıyla çıkması lazım. Yani Davutoğlu başarılı olmalı ki 2015 seçimlerinde Anayasa'yı değiştirecek çoğunluğa ulaşabilelim. (…) O yüzden Erdoğan ve Davutoğlu uyumu üzerinde titrememiz gerekiyor. Aralarındaki diyalog kanalları açık. Sık sık bir araya gelip, her sorunu açıklıkla konuşabiliyorlar. Kimi zaman kamuoyuna aksetmeyen görüşmeler yapıyorlar. Erdoğan-Davutoğlu uyumu sürdüğü sürece Anayasa'yı da değiştiririz, Başkanlık sistemini de getiririz.”
İçerideki ‘belirsizliği’ ve ‘endişeyi’ gözeten ve mevcut farklılığın üzerine gidilmemesi gerektiğini öğütleyen bir yatıştırma yazısıydı adeta. “Uhut’taki okçular gibi ganimet peşine düşüp yerlerimizi terk etmeyelim” diyordu Selvi, “Gün nefsimizi ayaklar altına alma günü”…
Selvi’nin bu yazısından bir gün sonra ve Erdoğan’ın gazetecilere “Öyle zannediyorum ki onun en önemli tezlerinden biridir” demesinden 8 gün sonra, dün, Davutoğlu Meclis’te yine AKP grubunun karşısına çıktı. Sık sık seçimlere değinen uzun bir konuşma yaptı. Ama başkanlık sistemi konusuna bir kez bile değinmedi!
Erdoğan’ın ‘öyle zannediyorum ki’ diyerek beklediği tutum, Mahçupyan’ın ‘gördüğü kadarıyla’ net değil ve dışarıdan da öyle görünüyor…