Davutoğlu, El Nusra konusunda Esad'ı ve BM'yi suçladı

Davutoğlu, El Nusra konusunda Esad'ı ve BM'yi suçladı
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İsviçre'nin Neue Zürcher Zeitung (NZZ) gazetesine konuştu. Verdiği demeçte Suriye konusuna değinen ve BM Güvenlik Konseyi'nin Suriye konusunu bloke etmesini eleştiren Davutoğlu, Cenevre'de yapılması planlanan Suryie Konferansı'nın başarısız geçebileceğini söyledi.
 

"Mültecilerin hareketleri üzerinde kontrolümüz yok"

 
Uluslararası camiayı Suriye krizinin insani yönünü gözönünde bulundurmamakla suçlayan Davutoğlu, Suriye'de bugüne kadar 120 bin insanın öldüğünü, 2 milyondan fazla insanın komşu ülkelere kaçtığını, Türkiye'nin bugüne kadar mülteciler için 2 milyar dolar harcadığını hatırlattı. Davutoğlu, "Okullarımız, hastanelerimiz ve alt yapımız yıpranıyor. Ayrıca mültecilerin hareketleri üzerinde kontrolümüz de yok" dedi.
 

"Suriye halkı Esad'ı o masada istemez"

 
Türkiye'nin katılımı olmadan Cenevre'de toplanacak konferansın manasız kalacağını söyleyen Davutoğlu, "Suriye halkının da Esad'ı o masada isteyeceğini düşünmediğini" söyledi. Davutoğlu, şunları söyledi:
"Türkiye'nin de dahil olduğu Suriye'nin Dostları Grubu, kimin katılacağına karar verecek. Esad rejiminin yaptıklarına karşı hepimizin pozisyonu aynı. 114'e yakın ülke bizimle aynı düşünceyi paylaşıyor. Bu rejim kimyasal silah kullandı. Katil silahını bıraktığı zaman, suçsuz olmaz. 1400'ten fazla insan kimyasal silah kullanımından dolayı yaşamını yitirdi. Rejim, bu suçun cezasını çekmeli. Bosna Halkı, insanlık suçu işleyenlerle aynı masada oturmayı kabul etmişti. Fakat geçen yıl yapılan görüşmelerde şöyle bir şey ortaya çıktı: Ellerine kan bulaşmış insanlarla aynı masaya oturmak istemediler ve onları görüşmeden uzaklaştırdılar."
 

"El Kaide'nin Suriye'de olmasının sorumlusu Esad rejimi"

 
El Kaide bağlantılı Suriye'deki El Nusra Cephesi'ne ilişkin görüşü de sorulan Davutoğlu, "Size açıkça şunu söyleyeyim: Türkiye, dünyanın hiçbir yerindeki terör örgütünü desteklemiyor, radikal güçleri de desteklemiyor. Fakat şu sıralar Suriye'de radikal grupların olmasından sorumlu olan Esad rejimidir" dedi.
 

"Suriye'deki radikal gruplardan BM Güvenlik Konseyi de sorumlu"

 
"Suriye'deki kargaşanın oluşmasının sebebinin Esad'ın yaptıkları" olduğunu dile getiren Davutoğlu, Suriye'deki radikal örgütlerle ilgili uluslararası kuruluşları da suçladı. Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Ayrıca uluslararası örgütler de bu konuda sorumlular. Özellikle BM Güvenlik Konseyi. Böyle bir şey oluşunca da orada radikal gruplar konuşlandı. Daha 2 yıl öncesine kadar burada bu tür gruplar yoktu. Geçen yıla kadar birkaç yüz radikal grup vardı. Bu yıl ise binlerce savaşçı oraya yerleşti. Eğer radikalleşmeyi önlemek istiyorsak, Suriye için çözüm bulmamız gerekiyor. Ulusal Koalisyon'a her türlü muhalif grup üye. Bu koalisyon güçlenirse buradaki vakumda doldurulmuş olur."
 

"Katar ve Suudi Arabistan'ın desteklediği Esad'ın propagandası"

 
Gazetenin "Suriye'de aktif olan cihatçılar, Türkiye için de sorun haline geldi. Peki bu örgütlerin para vereni Suudi Arabistan ve Katar'a niye müdahale etmiyorsunuz?" sorusuna ise Davutoğlu, "Böyle bir desteğin olduğuna dair, kesin bir hüküm çıkarılmamalı. Bu, Esad rejiminin bir propagandası. Suriye halkından oluşan meşru ve ılımlı muhalefetin kimler tarafından desteklendiği konusuyla da karıştırlmamalı. Diğer radikal örgütlerin kimler tarafından desteklendiğini bilmiyoruz. Fakat burada Irak'taki Ebu Garip Hapishanesi'nden kaçan savaşçıların da olduğunu biliyoruz" şeklinde cevap verdi. 
 

"Sıfır sorun' iflas etmedi"

 
Mülakatta "komşularla sıfır sorun" politikasına ilişkin soruları da yanıtlayan Davutoğlu, "Mısır'ın, Türkiye'nin bölgedeki ülkelerle 'sıfır sorun' politikasının çöktüğünü gösteren ülke olduğunu" reddederek, "Sıfır sorun politikası, bizim ilkesel programımız. Bizim sadece bir iki komşumuz yok. Son 10 yılda Ukrayna ve Yunanistan ile çok önemli ilişkiler geliştirdik. Rusya ile vize muafiyeti sözleşmesi imzaladık" dedi.
Davutoğlu, Ermenistan ve Kıbrıs konusuna ilşkin ise, Ermenistan ile ilişkilerin 10 yıl öncesinden daha iyi durumda olduğunu, Kıbrıs Rum yönetimiyle ilgili sorunun da kendilerinden kaynaklanmadığını söyledi.