Karar TV'de Taha Akyol ve Elif Çakır'ın konuğu olan Gelecek Partisi Genel Başkanı Davutoğlu, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Davutoğlu, Türkiye'nin yeni tip Koronavirüs (Covid-19) salgınıyla mücadelede yaşadığı aşı krizine dair "Olay şu: Eğer Fahrettin Koca doğruyu söylüyor ve Cumhurbaşkanı kendi Bakanını tekzip edip, halk önünde küçük düşürüyorsa Fahrettin Koca kendisine saygısı varsa istifa eder. Kendisine saygısı olan biri bugün istifa ederdi" ifadesini kullandı.
Erdoğan'ın dine zarar verdiğini söyleyen Davutoğlu, "Hiç tereddüt etmeyin, 28 Şubat'a bir daha Türkiye'yi kimse geri getiremez. Bunun garantisi Erdoğan değil. 28 Şubat ideolojisi tekrar hortladıysa, 28 Şubat'ın ideologlarını sistemde paye veren Erdoğan'dır. Yaptığı hatalarla insanları dinden maneviyattan soğutan Erdoğan'dır" şeklinde konuştu.
"Biden'ın yaptığı şey şudur: Telefonda Tayyip Erdoğan'ı bekleterek cezalandırmak"
Davutoğlu, ABD Başkanı Biden'nın 1915 olaylarına dair açıklamasını da değerlendirdi. Hükûmetin Biden'a yönelik tavrını eleştiren Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Biden'ın yaptığı şey şudur: Telefonda Tayyip Erdoğan'ı bekleterek cezalandırmak. Ve bilinçli bir şekilde telefonu 23 Nisan'da açtı. Ben seni ancak bunun için ararım dedi. O telefonda söylendi. Erdoğan'ın o andan itibaren en önemli meselesi Biden'la şahsi ilişki kurabilmek oldu. Elindeki ikinci kart ise F 35 ,en stratejik proje. Sayın Başkan iki müttefik lider olarak görüşmemiz burada bitmiştir diyerek telefonu kapatacaktı."
Davutoğlu'nun açıklamalarından satır başları şöyle:
Çek-senet tartışması
"Bugün yaşanan iki olay devlet yönetimi itibarıyla nasıl bir facia ile karşı karşıya kaldığımızı gösterdi: Birincisi, çek-senet mevzusu diğeri aşı konusu.
"Şu anda herhangi bir küçük esnafa gitseniz bu esnafın bildiği bir konudur. Türkiye'de işlemlerin çoğu çek-senet üzerinden yürütülür. Bu karşılıklı güven esasına dayalıdır. Bugün devlete yönetenlere baktığımızda başta Cumhurbaşkanı olmak üzere, Ticaret Bakanı , milletvekilleri, bu tasarıyı oylayanlar hayatlarında demek ki bir gün dahi tezgahtarlık yapsalardı , bilecekleri konuyu şu anda bilmiyorlar. Burada bir cehalet var.
"Ben içkin akla inanırım. Geleneklerde bir içkin akıl vardır. Kimin olduğuna atıfta bulunmaksızın, anonim bir kültür oluşur. Bu anonim kültür yanlışları engeller, doğruları teşvik eder. Türkiye'deki bütün içkin akıl yok edildi. Tek bir akla itaat için yapıldı bu. İşte hukukta bunun yansıması bu. Bu kararnameler iki yolla yanlış yapılabilir: Birincisi, istismar etmek için. İkincisi, samimi bir şekilde bir kararname çıkarıyorsunuz sonra bunun yanlışlığını fark ediyorsunuz. Bu da cehalettir."
"Kendine saygısı olan bugün istifa ederdi"
(Aşı krizi) "Ortada iki tane açıklama var: Çarşamba günü Bilim Kurlu toplandı, Sayın Fahrettin Koca da çıktı dedi ki, 'Önümüzdeki iki ay aşı tedarikinde sıkışabiliriz ama ilerde rahatlayacağız.' Bu sadece Fahrettin Koca'nın görüşü değil. Bilim Kurulu bunu diyor. Bugün Cumhurbaşkanı Cuma namazından çıkarken bir açıklama yaptı. 'Merak etmeyin aşı tedarikinde sorun yok, aşı var' dedi. Olay şu: Eğer Fahrettin Koca doğruyu söylüyor ve Cumhurbaşkanı kendi Bakanını tekzip edip, halk önünde küçük düşürüyorsa Fahrettin Koca kendisine saygısı varsa istifa eder. Kendisine saygısı olan biri bugün istifa ederdi.
"Çok açık herkesin bildiği bir gerçek var: Sinovac ve Sputnik etkin aşılar değil. Brezilya'da Sputnik, testleri geçemedi. Çin Sinovac aşısını yeterli görmediği için, Almanya'dan Biontech aşı siparişi verdi. Çin biontech aşısına sipariş verirken bizimkiler Sinovac'a tek yönlü bağımlı oldular. Dünya trend olarak normalleşme yönünde bir yere giderken Türkiye aksi bir istikamette Hindistan, Brezilya ile birlikte..."
"Halktan kopmuş otokrasi yönetimi var"
(Tam kapanma) "Kapanma kararı doğru fakat kapanma kararı alırken şu tedbirleri alın dedim ve bunu yayınladık: Birincisi, esnafın bütün faturalarını ve kiralarını ödeyin, ikincisi çiftçiler hasat dönemine geliyor onlara destek verin, üçüncüsü kısa çalışma ödeneğini derhal çıkarın, dördüncüsü, sosyal yardıma muhtaç her haneye asgari ücretin altına düşmeyecek yardım yapın. Bunlarla birlikte kapanma kararı aldığınızda devlet denir size. Ama bunlar olmadan kapanma kararı alırsanız halktan kopmuş bir otokrasi yönetimi var demektir.
"Kapanma kararı demek otoyollardan, tünellerden, köprülerden geçilmeyecek demek. O zaman diyeceksin ki 'bu kapanma döneminde hazine garantileri de ödenmeyecek.' 18 günde bu şirketlere ödenecek para 1 buçuk milyar Türk lirası. Sen onları ödemekten feragat etmiyorsun. Çünkü orada senin yandaşın yaşatılması gereken, ülkenin menfaatinden daha fazla menfaat sahibi olan bir kesim var. Öbür tarafta fakir fukaraya, ihtiyaç sahibine destek vermekte cimri davranıyorsun. Bu devlet ahlakıyla bağlaşmaz."
"Erdoğan insanları dinden soğuttu"
"Biz sizin haklarınızı çiğnetmeyiz. Artık sizin haklarınızı kendisi bagajlarla siyaset yapmak zorunda olan bir iktidar koruyamaz. Sizin haklarınızı ancak biz koruruz. Hiç tereddüt etmeyin, 28 Şubat'a bir daha Türkiye'yi kimse geri getiremez. Bunun garantisi Erdoğan değil. 28 Şubat ideolojisi tekrar hortladıysa, 28 Şubat'ın ideologlarını sistemde paye veren Erdoğan'dır. Yaptığı hatalarla insanları dinden maneviyattan soğutan Erdoğan'dır.
"Ay sonuna kadar bütün ilçe başkanlarıyla tek tek görüşmüş olacağım. Hepsinin ortak kanaati şu; iktidar partiler müthiş bir oy kaybı içindeler. İki; olağanüstü bir baskı var.
"Bir borcumuz var bu millete ve bu borcumuzu ödeyeceğiz. Bunu şahsileştirmek adına söylemiyorum. Bu milletin korkularını tırmandırarak siyaset yapanlara engel olacağız. Türkiye'nin her kesimine özgürlük, adalet, onur, rızık getireceğiz ama AK Parti'den kopuş nereye sorusu açısından söylüyorum, o büyük dalgalanmayı kim yönetirse Türkiye'de iktidara o gelir. O büyük dalgayı biz yöneteceğiz. Gelecek Partisi olarak iddiamız odur. Biz neden doğru argümanlarımızı evrensel bir dil ile dünyaya anlatamıyoruz? Ve neden problemin yumağının içine sıkışıp kalıyoruz da bir çıkış yolu gösteremiyoruz? Hükümetin bu konuda şu anki yaptığı içi önemsizleştirmek."
"Türkiye için 2015 yılı en tehlikeli tarihti"
"Türkiye için 2015 yılı en tehlikeli tarihti. O zaman ben Başbakan'dım. Biz 2005 yılından itibaren Türk arşivlerini dünyaya açmak, Ermenilerle her türlü görüşmelere hazır olduğumuz tarzında hazırlık yaptık. Bu yaptığımız hazırlık esas itibari ile 2015'i kurtarmak içindi çünkü hepimiz görüyorduk ki 2015'te bir fırtına geliyordu. Ermenilerde yıllarca yığınaklarını yüzüncü yıla yaptılar.
Peki şu soru o dönemin başbakanı olarak hakkım değil mi? Neden bunlar 2015 te yapamadı da 2021 de yapabildiler? Niye 2015'te Türkiye bunu engelleyebildi de şimdi neden engelleyemedi? O zaman bile Erdoğan 'One Minute' dediğinde bir caydırıcılığı vardı ve Erdoğan ne diyecek diye herkes bakardı. Arkasında mobilize olmuş, onun söylediklerini inanmış bir kitle vardı."
"Erdoğan'ın tek derdi Biden'la çay içmek"
(Hükümetin Biden'a yönelik tavrı) "Biden'ın yaptığı şey şudur: Telefonda Tayyip Erdoğan'ı bekleterek cezalandırmak. Ve bilinçli bir şekilde telefonu 23 Nisan'da açtı. Ben seni ancak bunun için ararım dedi. O telefonda söylendi. Erdoğan'ın o andan itibaren en önemli meselesi Biden'la şahsi ilişki kurabilmek oldu. Elindeki ikinci kart ise F 35, en stratejik proje. Sayın Başkan iki müttefik lider olarak görüşmemiz burada bitmiştir diyerek telefonu kapatacaktı.
"O zaman Amerikan sistemi şunu düşünmeye başlardı: Acaba Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ne demek istedi? Yarın söylersek bedeli ne olur? Ama onlar da çok iyi biliyorlardı ki Sayın Erdoğan için tek bir şey var: Tekrar Biden ile oturup çay içmek. Bu görüntüyü vermek için uğraşıyor Sayın Erdoğan. İçimden isyan duyguları getirten bu. Bir kez beraber görüntü verebilmek için Türkiye'nin 60 yıllık mücadelesi yerle bir edildi.
"Zayıf ülkede zayıf yer bırakmayacaksınız. Ekonomiyi onun için vuruyorlar. Bazen kişisel şeyleri onun için öne çıkarıyorlar. Çünkü dokunduklarında nereden ses çıkacağını artık biliyorlar. Türkiye'ye yeni yönetim lazım. Kim nereden dokunursa dokunsun ses çıkmayacak bir yönetim lazım. O zaman gerçek, yerli ve milli yönetim kurulur."
128 milyar dolar tartışmaları
(128 milyar dolar tartışmaları) "Bu 128 milyar dolar onların şahsi parası değil ki, milletin. Bunun hesabını verecekler. Bu unutacağımız bir konu değil. Kaybolup giden Maliye Bakanı 2018 Temmuz'unda göreve geldiğinde, Türkiye'nin 102 milyar dolar rezervi vardı, 70 milyar dolar yükümlülüğü vardı. Ayrıldığında 86 milyar dolar rezervi vardı. 133 milyar dolar borcu vardı. Yani eksi 48 milyar dolar. Eldeki artı 32 milyar dolar rezervi tüketmiş, yükümlülükleri 70 milyar dolardan 133 milyar dolara çıkarmış, 63 milyar dolar borç artmış. Toplam 98 milyar dolar. Buna ihracatçıların getirdiği dövizleri eklediğimizde 126 milyar dolardı. Şimdi bunların hepsi kayboldu."