Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, "Erdoğan kamuoyu baskısı dolayısıyla damadını tekrar sistem içine sokamayınca bu kez onun gölgesini kabineye aldı. Böylece kamuoyunun önüne çıkamayan kaçak bakan talimatlarını gölgesi üzerinden ilgili kurumlara ve kişilere iletebilsin" diye konuştu.
Davutoğlu gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın "Aşı tedariki önümüzdeki 2 ay için güçleşiyor ancak sonrasında aşı bolluğu yaşanması bekleniyor" dediğini, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ise Cuma namazı çıkışı "aşı tedariğinde hiçbir sıkıntının olmadığını" söylediğini hatırlatan Davutoğlu, "Bakanların cumhurbaşkanını, cumhurbaşkanının bakanları tekzip ettiği bu düzen böyle devam edebilir mi? Devletin tüm gücünü elinde bulunduran devlet "iki ay boyunca aşı bulamayacağız" itirafında bulunurken, nasıl oluyor da bir takım özel şirketler 'Bize izin verin aşıyı bulup getirelim' diyebiliyorlar?" diye sordu.
Nisan ayında TÜFE yüzde 1.68 artarken yıllık enflasyonun yüzde 17.14'e çıktığını belirten Davutoğlu, "Bu son 23 ayın zirvesidir. Yurtiçi ÜFE ise aylık yüzde 4.34 artarken yıllık üretici enflasyonu da yüzde 35.17'ye yükseldi. Bu da son 29 ayın zirvesidir" diye konuştu.
Davutoğlu şu ifadelerle devam etti:
"Açık bir gerçek var ki, bu cahillerin elinde Türkiye dünyanın en yüksek faizlerinden birini öderken, aynı zamanda dünyanın en yüksek enflasyonlarından birine sahip olduğundan, dünyanın en düşük Reel faizlerinden birini verir hale geldi."
Türkiye'nin IMF verilerine göre dünyada gelirine oranla kendi halkına en az destek çıkan 3 ülkeden biri olduğunu anımsatan Davutoğlu, "Gelişmiş ülkeler, halklarına yüzde 12'lerde destek sunarken, biz yüzde 1.1'de kaldık" dedi.
İktidarın Kanal İstanbul "inadını sürdürmeye" devam ettiği ifade eden Davutoğlu, "Birileri kanalın kıyısındaki arazileri satıp servetine servet katacak diye, torunlarımız geçmeyecek gemilerin paralarını ödeyecek" diye konuştu.
Kabine değişikliğinde Ticaret Bakanı olarak Ruhsar Pekcan'ın yerine atanan Mehmet Muş'u 'cahil' olarak tanımlayan Davutoğlu, Muş'u Berat Albayrak'ın gölgesi olarak tanımladı. Albayrak'ın da 'kayıt dışı bakan' olduğunu dile getiren Gelecek Partisi lideri, şöyle konuştu:
"Kendi Bakanlığı tarafından 'tehlikeli' diye fişlendiğini öğrendiğimiz bakan gitti; Çek nedir, senet nedir, ödeme nedir bilmeyen bir bakan geldi. Tek özelliği kaçıp giden Hazine Maliye Bakanı'nın gölgesi olması. Cumhurbaşkanı Erdoğan kamuoyu baskısı dolayısıyla damadını tekrar sistem içine sokamayınca bu kez onun gölgesini kabineye aldı. Böylece kamuoyunun önüne çıkamayan kaçak bakan talimatlarını gölgesi üzerinden ilgili kurumlara ve kişilere iletebilsin. Böylece yeni bir kavram daha kazanmış olduk: Kayıt dışı bakan! Banka yönetim kuruluna eski güreşçi atayan bir iktidarın, çek konusundaki düzenlemeyi de eski bir futbolcuya yaptırması hükümet kadrolarının içine düştüğü acizliği ve bundan sonra ekonomide yaşanacakları fazlasıyla belli ediyor."
Emniyet'in "görüntü ve ses kaydı yasağı"nı da eleştiren Davutoğlu, "Emniyet Genel Müdürlüğünün hukuka aykırı olan ve polislerin ölçüsüz müdahalede bulunmasını kolaylaştırma riskleri taşıyan bu genelgesi derhal iptal edilmelidir" çağrısında bulundu.
ABD Başkanı Biden'ın 1915 olaylarını "soykırım" olarak değerlendiren açıklamasının ardından iktidarın açıklamarının "Türkün Türke propagandasından öteye gidemedeğini" savunan Davutoğlu şöyle devam etti:
"Türkiye'nin hasımlarına altın tepsi içinde bir fırsat sundular, sonra da olayı önemsizleştirme çabası içine girdiler değerli kardeşlerim? Çünkü bir zamanlar "One minute" çekebilen Erdoğan'ın arkasında sağlam, ehil, cesur ve mücadeleci kadrolar vardı. Ülke yönetimi, caydırıcılık gücünü artırmıştı. Oysa bugün toprağa gömdüğümüz hukuk ve çarçur ettiğimiz kaynaklar yüzünden iki şeyi kaybettik. Biri Caydırıcılık imkanlarımız, diğer uluslararası pazarlık gücümüz. Bizim o dönemdeki ısrarlarımıza rağmen Türkiye'de yargılayamadığımız Reza Zerrab şimdi tepemizde yargı kılıcı gibi sallanmakta. Rahip Brunson krizinde hem iç hukukumuz, hem ekonomimiz, hem de dış politikada manevra kabiliyetimiz ve caydırıcılığımız yara aldı. Şimdi herkes Biden'ın sözleri karşısında "Neden elçimizi geri çekmedik?" diye soruyor. Çok açık değil mi? Trump ile kurduğu kişisel ilişkiler ve damatlar üzerinden aşırı bağlayıcı mekanizmalarla Türkiye'nin kurumsal kapasitesini dar bir alana hapseden Erdoğan."