Başbakan Ahmet Davutoğlu, Güneydoğu'daki operasyonlara ilişkin olarak, hayatın normale dönüşünün sağlanacağını ve yeni bir güvenlik yapılanmasına gidileceğini söyledi. İdari tedbirler de alınacağını bildiren Davutoğlu, “Bu kapsamda Şırnak’ın Cizre ve Hakkari’nin Yüksekova ilçeleri il merkezine dönüştürülecek” dedi.
Başbakan Davutoğlu, İngiltere, İsviçre ve Almanya'yı kapsayan seyahatinin ilk durağı Londra'ya yolculuğunda uçakta Yeni Şafak'tan Ersin Çelik'in de bulunduğu bazı gazetecilerin sorularını yanıtladı. Davutoğlu, Güneydoğu'da cenazelerin 3 gün içerisinde alınması şartını getiren genelgenin ardından HDP'lilerin ailelere cenazeleri mezbahaya götürmeleri yönünde baskı yaptıklarını söyledi. Davutoğlu, HDP milletvekili Feleknas Uca'nın, Sur'da hayatını kaybeden birinin ailesini cenazesini almamaması için tehdit etttiğini savundu. "Aile, Elazığ'dan geldi cenazeyi almak için, bu milletvekili Feleknas Uca, aileyi tehdit etti. Onun üzerine bizim teşkilat devreye girip ileyle konuşup cenazeyi teslim etti. Bir de bunlarla uğraşıyor" dedi.
Davutoğlu'nun uçakta gazetecilere verdiği yanıtlar şöyle:
Bakanlar Kurulu'nda bu hafta görüşülecek terörle mücadele master planının detaylarında neler var?
Bunun birkaç ayağı var, detaylı olarak çalıştık. Bizim genel olarak yaklaşımımız, sistematik olarak şu: 1-Operasyon öncesi, 2- Operasyon süreci, bir de sonrasında atılacak adımlar, bunlar birbirini tamamlayan adımlar.
Operasyon öncesi iyi planlanmazsa bu sivil kayıplara yol açar. Operasyon süresince iyi bir koordinasyon olmazsa istenilen netice hasıl olmaz. Operasyon sonrasında iyi bir planlama yapmazsanız 3 ay sonra bir operasyona daha ihtiyaç hissedersiniz. Birbirini tamamlayan adımlar konusunda ciddi bir planlama yapıldı. Hedef hiçbir illegal yapının, hiçbir sokağı dahi kontrolü altına alamayacağı, hayatın normal akacağı bir kamu düzeni tesis etmek.
Mesela Silopi'de şu anda operasyon süreci büyük ölçüde ölçüde tamamlandı ve bütün mahalleler, bütün sokaklar temizlendi. Barikatlar kaldırıldı, çukurlar kapatıldı. Okullar, hastaneler herşey tamamıyla, neredeyse hiçbir santimetrekaresi kontrol dışında değil.
Ama sokağa çıkma yasağını bir müddet daha uzattık ki hayatın normale dönüşü sağlanırken, bir taraftan da yeni bir güvenlik yapılanmasını orada sağlayabilelim. Yani eskiden olduğu gibi operasyonlarda sokaklar temizlenip geri çekilmeyecek, oralarda daha düzenli işleyen bir güvenlik varlığı söz konusu olacak. Sonraki aşama hayatın normale dönmesi. Bunlar da Silopi için planlandı. Cizre'de de büyük ölçüde bu aşamaya doğru geliniyor. Sur'da da aynı şekilde. Ama çukurlarda, barikatlardaki mayınlar sebebiyle sivil kayıpların en düşük seviyede tutulması için adım adım gidiliyor bazı yerlerde.
İdari bazı tasarruflarımız olabilir. Cizre'nin ve Yüksekova'nın il merkezi haline dönüşmesi gibi. İçel-Mersin gibi mesela. Bunu planlıyoruz.
Mesela bugün normalleşmenin bir önemli göstergesi olarak Habur açıldı. 2 bin tır, eskiden Silopi'den by-pass yoluyla geçiyordu bugün rahat şekilde seyrüsefer sağlanıyor. Sonrasında bir kere esnafın kayıpları karşılanacak. Buraya çıkmadan önce Sur'a tekrar 5 milyon lira gönderdik.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Londra seyahati esnasında aralarında Yeni Şafak İnternet Yazı İşleri Müdürü Ersin Çelik'in de bulunduğu gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Afet bölgesi ilan edilsin gibi esnafın bir talebi vardı...
Burada gerekirse her türlü destek verilir de kalıcı bir afet bölgesi tanımı doğru değil. O Zaman hayatı normale döndürdük diyemeyiz. (Soma'daki gibi) O imkanların çoğu sağlanacak. Mesela Diyarbakır'da Sur dışında hayat akışında bir problem yok. Burada esas önemli başarı, olayı izole ettik, olayı bölgede kalkışmaya dönüştürmek istediler. Birçok yerde özerklik ilanı, arkasından halk peşlerinden gidecek, büyük bir kalkışma olacak. Sonra birşey ilan edecekler kendilerince, bir kere bu olmadı. Çok başarılı bir şekilde önce bunları dağlarda izole ettik. Oramar Tepe, İkiyaka, Tendürek vesaire buralarda. Sonra ilçelerde belli yoğunlaştıkları yerlerde izole ettik. Yani izole ettik, marjinalize ettik ve o mücadele böyle yürüyor. İkincisi Güneydoğu'daki vatandaşlarımıza müteşekkiriz, bir kitle desteği sağlayamadılar. Hiçbir yerde... Halk bunlara destek vermediği gibi operasyonların yanında durdu.
Üçüncü önemli başarı bence asker-polis işbirliği ve koordinasyonu mükemmel. İlk defa bu anlamda, bu kapsamda bir harekatı birlikte yapıyorlar. Silopi ve Cizre'de askerin de ekspertizini gerektiren şeyler var, mayınlar vesaire alanlarla ilgili. Mükemmel bir koordinasyon yürüyor. Bu üç başarının üzerine şimdi yapacağımız hayat akışını normalleştirmek, ekonomik hayatı canlandırmak, bu yerlerdeki yeni güvenlik unsurlarıyla kamu düzenini sağlamak. Mesela Cizre'nin Nur mahallesi zaten 80'li, 90'lı yıllardan beri girilmezdi. Şimdi yok. Her mahallede bunu gerçekleştireceğiz. Orada yeni karakollar, gerekirse yeni güvenlik noktaları oluşturacağız. Gereken yerde kentsel dönüşüm yapacağız. Mesela Sur'da tarihi doku niteliği taşımayan, virane şeklindeki yapılar tasfiye edilip o tarihi dokuya uygun yapılar söz konusu olacak.
İdari bazı tasarruflarımız olabilir. Cizre'nin ve Yüksekova'nın il merkezi haline dönüşmesi gibi. Çünkü dokuları buna çok uygun. Şırnak'ta Cizre'nin Hakkari'de Yüksekova'nın bu anlamda Yüksekova havaalanı ve şehrin yayılması da dahil olmak üzere bunları da çalışıyoruz Yani idari yapı itibariyle... İl merkezinin değişmesi. İçel ve Mersin denir ya mesela. Şırnak'a gidenler bilir, ben gittiğimde de çok dar bir şeyin içinde. Halbuki Cizre çok geniş bir alan. Aynı şekilde Hakkari'nin genişlemesi zor, Yüksekova genişliyor fakat vilayet yapılanması haline dönüşmediği için de o genişlemeye uygun bir güvenlik ya da hizmet alt yapısı olmuyor.
Yani şehir merkezi taşınacak...
Bunu planlıyoruz, yani üzerinde çalıştığımız hususlardan biri... Sur'u zaten hepiniz biliyorsunuz. Bizzat takip edeceğim, bütün o tarihi eserler restore edilecek. Tek bir rant unsurunun oraya girmesine izin vermeyeceğiz. Eski Mardin'in içi gibi, biblo şehir gibi o orijinal Diyarbakır'ın mimarisinde şeyi olan taşlarla korunacak, surlar, burçlar minareler, hepsi gerekiyorsa bununla ilgili özel bir kanun çıkaracağız. Buralarda tarihi dokunun korunması için gerekiyorsa şehre özel Bakanlar Kurulu kararı ya da yasal düzenleme yaparız. Buraların terör odağı, virane yatağı olmasına izin vermeyeceğiz. Cizre'nin de eski mahalleleri, bu göçlerle viraleneleşmiş getto, varoş şekline dönüşmüş yapıları tümüyle düzenlenecek.
Yeni anayasada somut bir neticeye ulaşılması mümkün mü?
Anayasa nihayetinde mutabakat sağlanması gereken birşey. Bu Meclis bir sivil anayasa yapımını gerçekleştirirse tarihe geçer. Onun için her şeyi denemeye değer. Görüşmelerdeki nezaket ortamı konuyu ele alış biçimi beni ümitlendirdi. Son bir hafta içinde bu pozitif atmosferi zehirleyebilecek nitelikte açıklamalar oluyor. Nedense bir el Türkiye'de tansiyonun düşmesini ve rasyonel, makul, karşılıklı saygı ve nezaket kuralları içinde bir fikir alışverişini bozmaya dönük hamleler yapıyor. Anayasada böyle birşey geçerli. Mesela başka bir konjonktür olsaydı, 20 sene önce bunu tartışıyor olsaydık, muhtemelen MHP başkanlık lehine konuşuyor olurdu. Ben sayın Türkeş'le ilgili ciddi bir tez yazmış biri olarak ne yazdığını biliyorum. Kendilerine de söyledim. Ne olur şu konjonktürden çıkalım. 30 sene 40 sene sonra hiçbirimiz yaşıyor olmayacağız. Sayın Cumhurbaşkanı'mızı meselenin içine çekmeyin. Sayın Cumhurbaşkanı'mız da hiçbirimiz de olmayacak. Ama bu ülke olacak. Gelin tam bir şekilde tartışalım. Ama son bir hafta içinde beni üzen konjonktürel gelişmelerin etkisi altında...Mesela dün Kılıçdaroğlu'nun açıklamaları, üzücü açıklamalar.
Partilerle uzlaşma sağlanamazsa bir B planı var mı? Partiler içerisinden 14-15 vekille uzlaşma konusu aranabilir mi?
Vekillerimizin hepsi parti ayrımı yapmadan söylüyorum, onurlu insanlardır. Nihayetinde bir oylamaya gidildiğinde herkes tek başına karar verir. Milletvekilleri tek tek oy verir. Anayasa konusunda ben bütün milletvekillerinin kendi vicdanlarıyla tek tek karar alacaklarını, almaları gerektiğini düşünüyorum. O aşamaya gelmeden başarmamız gereken husus partilerarası bir mutabakattır. 380 milletvekilimiz de olsaydı bu süreci işletirdim.
ABD Genelkurmay Başkan'ı Türkiye'ye geldi. Suriye'deki gelişmelerle ilgili ortak bir noktada buluşuldu mu? ABD Genelkurmay Başkan'ı ile uzun faydalı bir görüşme yapmıştım. Döndüğümüzde de ABD Başkan Yardımcısı Biden gelmiş olacak. Kendisine de sayın Obama'ya da daha önce ifade ettim. Önemli olan Türkiye ile ABD'nin aynı perspektiften olaya bakmasını temin etmek. Eğer karşılıklı güvensizlik hali olursa bu her iki ülkenin de çıkarlarına aykırı. Bölgeye de en fazla zararı verecek olan husus budur. Türkiye'nin güvenlik kaygılarını gözetmeyen bir çözüm Suriye'de yaşayamaz. Öyle atalet öyle strateji eksikliği yaşandığı ki alan Rusya ve Suriye'ye bırakıldı. Bari güvenlik hattı oluşturalım, bari halkı koruyalım teklifi getirdik. Fiilen şu demek; Suriye, Rusya'nın işgali altında.
O metin kesinlikle bu akademisyenlerin elinden çıkmamıştır, o metin bir yerden çıktı, onlar da imza attı. Aydın'ın en önemli vasfı sürü psikolojine kapılmamasıdır. Birçok arkadaşım bana dedi ki görmeden imza attık. Bu tutum kabul edilebilir değil. Esas sorumlu o metni bu şekilde çıkarmış olanlara. Yoksa ben bu metine imza atanların öz eleştiri yapacaklarına inanıyorum. Ben onların okuyarak ciddiyetle imza attıkları kanaatinde değilim. Orada eleştiri varsa bunu göğüslemeye hazırız. Bir polis aracına cenaze takılıp sürüklendiğinde biz özeleştiri yaptık. Yüksekova da yere yatırılanlar bu doğru değil dedik. Bizim de aynı eleştiriyi Aydın'lardan beklememiz doğrudur diye düşünüyorum...