Davutoğlu: İmralı, MİT Müsteşarı'nın götürdüğü yol haritasına yüzde 100 onay verdi

Davutoğlu: İmralı, MİT Müsteşarı'nın götürdüğü yol haritasına yüzde 100 onay verdi

Star gazetesi yazarı ve Âkil İnsanlar Heyeti üyesi Ahmet Taşgetiren, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun toplantıda, “3 Eylül’de kademelendirilmiş bir yol haritasını MİT Müsteşarına verdik, o da İmralı’ya götürdü, İmralı yüzde 100 onay verdi, HDP heyeti İmralı’ya gitti te’yid aldı, Kandil’e gitti te’yid aldı” dediğini aktardı.

Ahmet Taşgetiren’in Star’da “Başbakan’la 10 saat” başlığıyla yayımlanan (21 Ekim 2014) yazısı şöyle:

 

Başbakan’la 10 saat

 

10 saatlik bir buluşma... Başbakan ve Akil İnsanlar... Kobani kalkışması sonrası Çözüm Süreci’ne ilişkin bir durum değerlendirmesi.

Kundaklama, yağmalama, tedhiş, terör, cinayetler... Kalkışma, süreç için ne anlam taşıyor,  süreç böyle bir kalkışmaya zemin hazırlayacak nitelikte mi ilerledi, bu kalkışmaya gelinceye kadar yaşananlar, yol kesmeler, kimlik kontrolleri, paralel yargı düzeni, paralel vergilendirme düzeni, Mahsun Korkmaz heykeli vs...

10 saatin 8 saatinde heyet üyeleri düşencelerini aktardı, iki saat içinde ise, başta ve sonda sayın Başbakan değerlendirmeler yaptı. Burada sayın Başbakan’ın değerlendirmelerinden tuttuğum notları, sütunum çerçevesinde sizlerle paylaşacağım. Bu seçkiler de kendi içinde bir yorum barındırıyor, ama sonraki yazılarımızda ayrıca değerlendirmeler de yapacağız.

Şunları not ettim sayın Başbakan’ın sözlerinden:

-Bu çapta bir gelişme olacağını beklemiyorduk. Ama bir endişemiz vardı ve sürecin bir an önce tamamlanmasını istiyorduk..

-Nehrin ortasındayız, öte yana sür’atle geçmeliyiz, demiştim, sürecin bir tarafı nehrin ortasında boynumuza basarak bizi suya batırmak istedi.

-Demirtaş’a söyledim, asimetrik bir durum var, siz bir grubu tatmin etmek istiyorsunuz, biz bütün Türkiye’yi. Cumhurbaşkanı adayı oldunuz, Cumhurbaşkanı seçilseydiniz, Kobani kalkışması karşısında, Diyarbakır’ın yollarındaki kontroller karşısında tavrınız ne olurdu?

-Şehir yanarken insanların eve kapanması kadar vahim bir şey olabilir mi?

-3 Eylül’de kademelendirilmiş bir yol haritasını MİT Müsteşarına verdik, o da İmralı’ya götürdü, İmralı yüzde 100 onay verdi, HDP heyeti İmralı’ya gitti te’yid aldı, Kandil’e gitti te’yid aldı.

-Biz şu adımı atarız ama bize kamu düzeni konusunda teminat vereceksiniz, dedik. Onlar da 15 Ekim’den itibaren tek bir illegal faaliyet kalmayacak, yol kesilmeyecek, vergi tarh edilmeyecek, paralel yargı olmayacak. vs.

-1 Ekim’de Demirtaş geldiğinde söyledim: Biz bu yolu beraber yürüyeceğiz, bizim tarafta bir dağınıklık yok, dedim.

-Aradan bir hafta geçmeden 28 vilayeti kan gölüne, yangın yerine çevirdiler, sanki hiç konuşmamış gibi, Demirtaş’a telefon ettim o gece, çözüm sürecini öldüreceksiniz, dedim, çekin bu gençleri sokaktan, onları kışkırttınız, dedim.

-O vandallığı yapanlar ahlaki üstünlüğü kaybettiler. Vandallığı çözüm sürecinin manevi varlığı durdurdu.

-Şu anda Doğu - Güneydoğu’da bu olayları onaylama oranı yüzde 20-25’e ulaşmaz. Şimdi insanlar “Devlet nerede?” diyor.

-Kobani, Haseke ve Afrin’de tek bir muhalif Kürt bırakmadılar. Kobani’de doğan şey, kesinlikle rejim desteklidir.

-Önce kamu düzeni. Devlet otoritesi demiyorum, ısrarla kamu düzeni diyorum. Hukuk düzeni olmayan yerde çözüm süreci de olmaz.

-Ak Parti döneminde bölgeye 166 milyar TL’lik yatırım yapılmış, bu dönemde bütün Türkiye’deki yatırımımızın miktarı 773 milyar TL. Yani beşte birden daha fazlası bölgeye yatırılmış. Bunu lütuf olarak da söylemiyoruz, gerekiyordu, bu yatırım yapıldı.

-Kalkışma sırasında Ak Parti binalarına yapılan saldırılar, “Bölgede devlet yok, biz varız” mesajı vermek içindir. Hüda-Par’a yapılan saldırı, “Bizim dışımızda kimseye hayat hakkı yok, benim otoritemi tanımazsan seni yaşatmam” mesajı vermek içindir.

-JİTEM bunu yaptığında yanlışsa, örgüt bunu yaptığında da yanlış olmalıdır.

-Kürt Baas’ı dedim bunun için. Kürt Baas’ı tarzında bir yöntem demokrasiye uymaz.

-Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı, yangını söndürmek için itfaiye vermiyor, Kurtalan’ı cehenneme çevirdiler.

-Ya HDP’nin olaylara etkisi yok, ya da bizimle başka dilden konuşuyorlar.

-Bingöl’de polislerin katledilmesi tam bir provokasyondur ve PKK eylemidir.

-Bizde Sünnicilik ya da Osmanlıcılık gibi bir yaklaşım göremezsiniz. Osmanlıcılık iddiası, Türkiye’nin Sırplarla ve Araplarla ilişkilerini bozma amacını taşıyor.

-Biz Esed’le iyi ilişkiler götürürken de Esed Nusayri idi. Ben, 10 Muharrem’i Necef’te geçirdim.

-Halep’te Kürtlerden oluşan Selahaddini Eyyubi tugayı bombalanırken PYD, Esed’le işbirliği içindeydi. Kobani’ye her türlü yardımı yaptık, IŞİD’e hiçbir yardımımız olmadı.

-Kobani’ye Türkiye’den gidişe izin veremeyiz, o  zaman Urfa’dan Tel Abyad’a, Hatay’dan Bayırbucak Türkmenlerine gidişe de izin vaermemiz gerekir. Bu devlet mantığına uymaz.

-Sürece hala büyük ümitle bakıyorum.

-HDP kanadı da bir özeleştiri yaptığında şunlar yanlış oldu diyeceklerini düşünüyorum.

-Öncelikli mesele kamu düzenidir. Hiçbir silahlı gücün Türkiye’de bulunmasının meşruiyyeti yoktur.

-Çözüm süreci stratejik bir devlet prjesidir. Bölgedeki yapay sınırların gönül planında aşılması iradesinin bir parçasıdır.