Davutoğlu: Özgecan kızımız için yüreğim hala soğumadı

Davutoğlu: Özgecan kızımız için yüreğim hala soğumadı

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Kadın, tarih boyunca nezaketin sembolü oldu. Kadına karşı şiddet baskının, barbarlığın adıdır" dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Şişli Mariott Otel'de düzenlenen "Kadına Yönelik Şiddetin Sonlandırılması: İlerleme Temelinde Değişimi Hızlandırma" konulu toplantıda konuştu.

Davutoğlu, Türkiye’de kadınlara karşı şiddetin sembolü haline gelen Özgecan Arslan için, “Dava sonucu ne olursa olsun, benim yüreğim hala soğumadı. Bir daha kadına hiçbir el kalkmasın diye tüm tedbirleri alacağız” dedi.

Başbakan Davutoğlu'nun konuşması özetle şöyle;

Kadın tarih boyun nasıl nezaketin sembolüyse. Şiddet de barbarlığın, zulmün adıdır. Bugün burada toplananlar sadece bir konuya ele almakta kalmıyorlar, insanlığın vicdanını, adaleti, sevginin dilini ele alacaklar.

Kadına yönelik şiddeti konuşmak üzüntü vesilesi. Ancak bu meseleyi konuşmamız gerekiyor.  Kadına karşı şiddet yeni bir olgu değil. Şiddet hikayeleri şiddetin yaygınlaşmasını sağlayabiliyor. 

Dünyanın dört bir yanında kadınlar madur oluyor. Erkeklerin aldığı kararlarla kadınlar daha çok mahrum oluyor. Kadınlar savaşın mağdurudur. Bir sosyal çalkantıda ilk kadın bedel öder. 

Dışişleri Bakanıyken çok hüzünlü anlar yaşadım. Bu dönemde 5 sahne var ki o kadınların gözlerindeki hüznü hiç unutamam.

Birincisi Gazze'de hastanede hayatını kaybeden kızın hikayesi. Gazze'yi ziyaret ederken, oraya bombardıman başlamıştı. Yaralılar Şifa Hastanesi'ne taşınıyordu, oraya gitti. Bir sahne vardı ki hiç unutmam. 17 yaşındaki masum bir kızın cesedi, baba benimle birlikte cesedi gördüğünde sarılarak ağladık. Kendi kızlarımı düşündüm. O gün o baba öperek güne başlamıştı ve akşama doğru bombardımana tutulmuştu. Daha sonra bu aileyi Ankara'da evimde misafir etti. Dedim ki, "Siz ebediyen bizim ailemizsiniz" dedim. O anda o kızı ve babanın gözlerini hiç unutmayacağım.

İkincisi mülteciler kampını ziyaret ettiğimizde, 17-18 yaşlarında bir kız tebessümle yüzümüze baktı. Yanına yaklaştığımızda iki bacağının koptuğunu gördük. O kızın gözlerini hiç unutmayacağım. Bize "bacak takılabilir mi" diye sordu, o kızın o ihtiyacı giderildi. Halep şehrine zalim bir rejimin yaptığı bombardıman o kızın hülyalarını, rüyalarını aldı götürdü. 

Kadına karşı şiddetin en fazla cereyan ettiği Suriye'de bu rejime bir dur diyelim.

Srebrenitsa'da unutamadığım üçüncü bir hikayede, bir kadın, "İki oğlumu burada gözümün önünde öldürdüler, bana işkence yaptılar" dedi. Daha sonra beni evine götürdü. Evinde kurşun izleri vardı. Hala 20 senenin acısını daha sonra Srebrenitsa'nın simge fotoğrafı haline geldi, o acıyı hep hissettim.

20 yıl sonra Somali'ye giden ilk uçak olan, Türk uçağı oldu. İnsanlık adına oraya indik. Savaşın izleri arasında geçip, bir sahra hastanesine vardık. Bir kadının önündeki bebeği susuzluktan ölmek üzereydi. Bize tahsis edilen araçla Türk hastanesine gönderik ama o kadın yolda bebeğini susuzluktan kaybetmiş. Biz bu kadınlara nasıl yardımcı olabiliriz?

Arakan'da Müslümanların olduğu bölgeye heyetle gitti. Yanmış evler, köyler tam bir sefalet vardı. Kadınlar küçük bir mektubu bize ulaştırmak için birbirlerinin üzerine basarak geliyordu. Bir umut için.

İşte bu manzaralar benim hiç unutmadığım manzaralar. Dünyanın neresinde olursa olsun, herhangi bir kadının çığlığı bize ulaştığında orada Türkiye olacaktır. 

Savaşlardan, krizlerden ilk önce etkilenenler kadınlarımız, kızlarımız oluyor. Bu acılara son vermek amacımız. Bugün burada bunun için toplanıyoruz. 

DAEŞ'in Paris saldırısında hamile kadının o görüntüsü hafızamıza saplandı, Elif Doğan'ı da kaybettik.

Kadınlar, gençler, çocuklar sandallarda denize dökülüyor. Çocukların bedenleri faili meçhullerle paramparça ediliyor. Kızlar meçhul dağlara kaldırılıyor. Kadınlar merhametin, şefkatın sembolüdür. 

 

"Özgecan kızımız için yüreğim hala soğumadı"

Türkiye'de kadınlarımıza karşı şiddetin sembolü haline gelen Özgecan kızımız. Dava sonucu ne olursa olsun, benim yüreğim hala soğumadı. Bir daha kadına hiçbir el kalkmasın diye tüm tedbirleri alacağız. Türk yargısı da kadınların mağdur edilmemesi için gerekli kararları alacaktır. 

Yaratılanı, yaratan adına seven bu bakış açısı, şiddeti temelden kurutan bakış açısıdır. 

Ülkemiz ya da diğer ülkeler caydırıcı düzenlemeler yapabilir. Ancak kanunlar tek ve kesin çözüm değildir. İnsan olarak kendimizi nasıl konumlandırdığımız çok önemlidir, esas olan zihniyet meselesidir. Şiddeti hayattan arındırmanın yolu, bu yolları baştan kapatmaktır. 

Hükümetimizin varlık nedeni insanımızı korumaktır. Kadına karşı şiddetin temelinde, eğitim, çevre, sosyoekonomik konum gibi birçok etken olduğunu biliyoruz. Kadına karşı şiddetle çok yönlü mücadele gerektirir. 

Kadınlarımızın eğitim, sağlık, sosyal vs. sorunları sadece onlara ait değildir. Bu sorunlar toplumun tamamına aittir. Kadının sağlığı ve huzuru toplumun sağlığı ve huzurudur. Toplumlar yüzyıllar boyu biriktirdikleri ahlaki değerleri nesilden nesile aktardıkça güven içinde olabilirler. Ancak derin şoklar, savaşlar herkesin dünyasını tahrip ediyor. 

 

"Doğu ve Batı'ya aitiz"

Akdeniz'de boğularak sahile vuran bir çocuk bütün insanlığın vicdanında yara açar. Türkiye insanlığın bütün birikimlerinin buluştuğu kritik bir kavşak noktasındadır. Doğu ile batı arasındaki bu nokta biz iki tarafa da aitiz. 

İzini süreceğimiz, en büyük değerimiz ailedir. Toplumun çözülmemesi öncelikle ailenin sağlam oluşuna bağlıdır. Şiddet toplumların en büyük kamburudur ve bundan kurtulmak için hastalığı doğru tehşis etmek gerek. 

Sorun her canı aziz bilen bizlerin bu felsefeyi gelecek nesillere aktarıp aktaramadığımızdır. Şiddet insanın hukukunu çiğnemektir ve hiçbir insana yakışmaz. Biz barışı, sevgiyi, adaleti, paylaşmayı esas alan bir medeniyetin evlatlarıyız. 

Bugün maalesef şiddetle özdeleştirmeye çalışılan İslam inancında temel budur. Biz insanlara kalbimizi ve vicdanımızı açmalıyız. 

Pekin Deklarasyonu 12 kritik alanda çalışamalar yapıyor. Şiddetin her türlüsüne karşı duran ülkemiz de kadına karşı şiddette önemli ilerlemeler sağladı. 24 Mart 2009'da kadın-erkek fırsat eşitliği komisyonu kurulmuştur. Kadına karşı şiddetle mücadeleye özel önem atfediyoruz. Hükümet çalışmalarımızda da önemli bir yer almaktadır. Kadınların, çocukların korunması için hazırlanan kanun da 8 Mart 2012'de TBMM'de onaylandı. Şiddetin tüm biçimlerini yok etmeye yöneliktir. Kadına yönelik şiddetle mücadele eylem planı 10 Temmuz 2012'de yürürlüğe girdi. Kadının güçlendirilmesi ve hizmet sunumu üzere iyileştirme hedeflemektedir. Kadına yönelik aile içi şiddette en büyük yeri kadın sığınma evi, konuk evleri gelmektedir. Şiddet izleme ve önleme merkezi 40 ilde hizmet vermektedir, hedefimiz tüm illerde bunların açılmasıdır."