Başbakan Ahmet Davutoğlu İstanbul’da gerçekleşen Dünya Ekonomik Forumu’nun özel toplantısında konuştu. Ortadoğu’da yaşanan gelişmelere değinen Davutoğlu, “Ortadoğu’da 2011 yılında Arap Baharı ile başlayan demokratikleşme taleplerinin karşılanmaması sonucu IŞİD’in gündeme geldiğini” savundu.
Mısır’da Hüsnü Mübarek’in devrilmesini sosyal medyaya bağlayan Davutoğlu, “1988’de ben doktoramı yazarken Mübarek iktidardaydı. Bilgisayar, internet icat oldu Mübarek iktidardaydı. Facebook, Twitter icat olunca dayanamadı” ifadesini kullandı.
Vize andlaşmaları ile sınırların kaldırıldığına değinen Davutoğlu, "Nasıl şimdi IŞİD sınırları şiddet yoluyla kaldırıyor, biz onu yıllar önce ekonomik önlemlere yapmaya çalıştık” dedi.
“İslam dünyası, IŞİD ile anılamaz, İslam da IŞİD veya benzer yapılarla anılamaz” şeklinde konuşan Davutoğlu’nun açıklamalarından satır başları şöyle:
2008 ekonomik krizinin olduğu sıralarda Ali Babacan'dan Dışişleri Bakanlığı'nı devralmıştım. O zaman bir muhasebe ihtiyacı duyduk. Şimdi dönüp 5 yıla baktığımızda Türkiye finansal sarsılmalara dayanabilmişse geliştirdiği politikalar etkili olmuştur. Yeni bir vizyon ilan ettik. Türkiye'nin temel ekonomik gücü, insan gücü.
2009 yılında bir çok Ortadoğu ve Balkan platformlarında 4 ilkeyi öne çıkardık. Yeni bir üst düzey siyasal diyaloğa ihtiyaç var, güvenlik sistemine ihtiyaç var, siyasi kültüre ihtiyaç var dedik. Komşu ülkelerle ticaretimiz yüzde 35'e çıktı.
İnsanımız ne kadar çok hareket ederse, girişimcimiz ne kadar çok ülkeye rahatlıkla gidebilirse ekonomimiz o kadar katma değer üretir' diye düşündük ve yeni bir vize politikası geliştirdik. Ben Dışişleri Bakanı olduğumda 42 ülkeyle vize muafiyeti vardı, bıraktığımda 72 ülke. Sınırlarımız, Avrupa'daki sınırlar gibi doğal sınırlar değil, geçişken sınırlardır. Dünya finansal mimarisi miadını doldurmuştur; artık yeni bir mimara ihtiyaç vardır.
Arap baharına verdiğimiz ilk tepki insan onurunun temel değerlerini göz önünde bulundurarak ümit tepkisiydi. Halkına hesap vermeyen rejimler sadece ve Filistin meselesi üzerinden kendilerini meşru kılmaya çalışıyorlardı.
Bize geçmişte demokrasi dersi vermeye kalkanlar, Ortadoğu'da demokrasiyi ve demokratik güçleri terk ettiler ama biz terk etmeyeceğiz. 2011’de Esad ile görüştüm. Beşar Esad’a “eğer bir ülkede eski cumhurbaşkanları eski başbakanlar huzur içinde yaşayabiliyorsa o ülkede demokrasi vardır. Eğer eski cumhurbaşkanları, başbakanlar ya hapiste ya mezarda ya da yurt dışındaysa o ülkede demokrasi yoktur” dedim.
Hapiste mübarek, toprakta Kaddafi. Biz aylarca Esad'ı ikna etmeye çalıştık. Sünni dünya Beşar Esad'a savaş açmışken biz destekledik çünkü barışçıl yönden döndürmek istedik. Bugün Balkanlar'da demokrasi var çünkü Avrupa ekonomisiyle demokrasi finansmanı sağlandı.
Dünyada her millet, her dinden insan nasıl demokrasiyle idare edilebilme kapasitesine sahipse çok köklü siyasal kültüre sahip İslam toplumları da demokrasiyi hem yaşatırlar, hem geliştirirler. İslam dünyası, IŞİD ile anılamaz, İslam da IŞİD veya benzer yapılarla anılamaz.
2011 yılında Arap baharı başladığında insanlar sokağa çıktı ve aynı Avrupalılar aynı bizler gibi özgürlüğü tatmak istedi. Ve bunun karşısında rejimler dayanamadı.
1988’de ben doktoramı yazarken Mübarek iktidardaydı. Bilgisayar, internet icat oldu Mübarek iktidardaydı. Facebook, Twitter icat olunca dayanamadı.
Nesiller değişiyor ve gençler aynı liderleri görüyor. Hesap vermeyen liderleri. 2012 ümit yılıydı. O günden bugüne Türkiye olarak aynı yerde durduk. Herkes pozisyon değiştirirken, bizi reel politik çağırırken biz demokrasinin ve Ortadoğu halklarının yanında durduk. Çünkü demokrasinin değerini en iyi biliriz. Darbelerle büyümüş bir nesiliz.
Meydan okuma küreselse hepimiz elimizi taşın altına koyacağız. Artık yeter. Suriye krizinin Irak krizinin bedelini Türkiye’ye ödetmek doğru değil.
Türkiye kendi alın teriyle Suriyeli sığınmacılara 3,5 milyar dolar harcadı. Analarının ak sütü gibi helal olsun. Bir gün, Avrupa’daki uzun savaşlardan sonra olduğu gibi Ortadoğu halkları da bu sınırları saygı duymakla beraber geçişken kılacaklar.
Avrupa’da ekonomik krizin sıkıntıları yaşanırken, Türkiye kendi istikrar adasını korumaya çalışıyor.
Bir Avrupalı Bakan “IŞİD’e karşı savaşmak için Suriye rejimi ile işbirliği yapalım” teklifi yaptı. IŞİD’le mücadele için Suriye ile işbirliği yapılırsa IŞİD’in militan sayısı artar.
Halkımız bizden memnunsa meşruiyetimizin tartışılmasına izin vermeyiz.
Avrupa bizim kaderimizdir. Ancak Avrupa’nın da bunu görmesi lazım.
Biz gümrük birliğinin parçasıysak Avrupa’nın serbest ticaret anlaşmalarını tek taraflı olarak yapmasına bir son vermesi lazım. Tamam belki siyasi olarak bir parçası değiliz ama ekonomik olarak parçasıyız.