Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, “rant projesi” olarak nitelendirdiği Kanal İstanbul hakkında konuşurken, "İstanbul’u katletmenize izin vermeyeceğiz!" dedi. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’a da seslenen Davutoğlu, "Kanal İstanbul projesinin açıklanmasından bu yana hangi arsalarda el değişimleri oldu, bunları şeffaf şekilde paylaşın. Bunun çok faydalı olduğuna inanıyorsanız, işte hodri meydan, referandum yapılsın!" dedi.
Partisinin İl Başkanları toplantısında konuşan Gelecek Partisi lideri Davutoğlu, Erdoğan'ın "İnadına yapacağız" dediği Kanal İstanbul hakkında "Sayın Cumhurbaşkanı bütün kötü uygulamaları, yolsuzlukları, talanları bir kenara koyacak çok daha büyük bir rantın peşinde. Kanal İstanbul'u tekrar gündeme getirdi. Erdoğan Kanal İstanbul'u 'inadına yapacağız' dedi. Bakın bu inat sözü, bir devlet adamına cesaret yakışır, samimiyet yakışır, kararlılık da yakışır ama inat asla yakışmaz" dedi.
Davutoğlu, şöyle devam etti:
"İstanbul bize tarihin en büyük emanetidir. Gelecek nesillere aktaracağımız en büyük miras, gözümüzün nurudur. O "inadına yapacağım" derken, biz de Kanal İstanbul'un zararlarını anlatmaya devam edeceğiz. Kanal İstanbul, İstanbul'u bir adaya dönüştürecek. Güvenlik uzmanları da bilir, en zor savunulan, lojistiği en zor sağlanan yerler adalardır. Bundan 5 sene, 50 sene, 100 sene sonra şu veya bu sebeple bir düşman güç füzelerle köprüleri tahrip ettiğinde, ya da bir terörist grup bu köprüleri sabote ettiğinde ya da kontrol altına aldığında ya da Allah korusun bir deprem köprüleri yıktığında İstanbulluya lojistiği nasıl sağlayacaksınız? Süveyş Kanalı örneğini veriyorlar, onunla alakası yok."
"Kanal İstanbul'daki mesele oradaki arsaların rantı üzerinden yeni zenginler yaratmak ve var olan zenginliklerine zenginlik katmaktır. Türkiye'ye yapılacak her yatırımı destekleriz ama bir inat uğruna İstanbul'un tarumar edilmesine ve İstanbul'un bir rant esiri haline getirilmesine ve kıyılmasına izin vermeyiz. Hayır, İstanbul'u katletmenize izin vermeyiz!"
"Hele öyle bir söylenti var ki, kanalın iki kanadında belli bir alanın belli bir süreliğine Çin'e verilerek finans kaynağı sağlanması gibi. Böyle bir söylenti Türkiye'yi sömürgeleştirmektir. Asla İstanbul'da yabancı kaynaklı bir rant alanı oluşturulmasına izin vermeyiz."
"Dün Hollanda ve Kanada parlamentosu Doğu Türkistan'da yaşananları soykırım olarak kabul etti. Japonya Çin şirketlerine müeyyide uygulamaya başladı. BM'de 38 ülkenin imza attığı kararlar çıktı. Bütün bu kararlarda bir ülkenin adı yok: Türkiye. Çin'in bize sağladığı 1 milyar dolarlık SWAP işlemi için Doğu Türkistan'da yapılan zulme sessiz kalınıyor. Türkiye'nin izzeti de, onuru da, itibarı da 1 milyar dolardan daha yüksektir. Bu milletin onurunu çiğnetmeyin yeter artık! Çin muhipleri ortalıkta dolaşırken Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz Kayseri'de, Ankara'da polis nezaretinde götürüldüler. Bütün arkadaşlarıma sesleniyorum, bütün il ve ilçelerimizde Doğu Türkistan için imza kampanyaları yapın. Bunu gündemde tutun, bu mesele bizim itibarımızdır. 50'li yıllarda Cezayir konusunda o günkü hükümetin Fransa'nın yanında yer alması nasıl rahmetli Özal'ın özür dilemesini gerektirmişse, onurları varsa sayın Erdoğan, Bahçeli bir gün özür dilemek zorunda kalacaklar bu insanlık faciasına sessizlikleri dolayısıyla."
"Erdoğan ve Bahçeli arasında kayıt dışı bir koalisyon var. Ne konuşuluyor, nede anlaştılar, nelerde anlaşmadılar bilinmez. Önce AK Partili ve MHP'li kardeşlerimizin liderlerine sorması gerekiyor, "Siz ne konuda anlaştınız?" Mesela 17-25 Aralık konusunu açtığımızda neden Sayın Bahçeli küplere binip Sayın Özdağ'a saldırıyı neredeyse meşrulaştıran bir tavır içine girdi? Ne düşünüyorsunuz, 17-25 Aralık'ın yolsuzluk mu yoksa darbe teşebbüsü mü olduğu konusunda anlaştınız mı? Perinçek bir televizyon konuşmasında MHP'nin başına geçmeyi düşündüğünü veya şeref duyacağını ifade etti. Cumhurbaşkanı'nın ifadesiyle söylemek gerekirse: Kimler, kimlerle beraber..."