DAVUTOĞLU: ORTADOĞU'DA GELECEK GECİKTİ İSTANBUL (A.A)

-DAVUTOĞLU: ORTADOĞU'DA GELECEK GECİKTİ İSTANBUL (A.A) - 14.03.2011 - Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, ''Gelecek gecikti Ortadoğu'da... Aslında Ortadoğu'da bugün yaşananların 20 yıl önce yaşanması lazımdı'' dedi. Davutoğlu, Türk Gelecek Araştırmaları Vakfı (TÜGAV) ve İstanbul Üniversitesi tarafından düzenlenen Değişim Liderleri Zirvesi'nin ''Türkiye'nin Yeni Rolü ve Bölgesindeki Etkileri'' oturumunda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin çok önemli bir toplantıya ev sahipliği yaptığını söyledi. Gelecek dönemin teknolojideki değişim, dünyada ekonomik, siyasal, sosyal alandaki karşıtlı etkileşime paralel olarak çok daha büyük değişimlere gebe olduğunu belirten Davutoğlu, ''Bu değişimin liderleri eğer değişimin doğasını doğru okurlarsa, bu doğayı doğru yorumlayıp bu değişimi doğru bir eksende şekillendirmeye çalışırlarsa dünyada yeni bir düzenin işaretleri ortaya çıkar ve yeni bir küresel düzene doğru gideriz. Ama bu değişim doğru okunmazsa ya da doğaya aykırı bir şekilde, değişim yerine statükonun muhafazası yoluna gidilirse değişim yanlıları ile statüko yanlıları arasındaki çatışmalar yeni uluslararası bölgesel gerilimlere yol açar'' diye konuştu. Değişime yaklaşım itibariyle burada üç temel yöntemin olabileceğini düşündüğünü söyleyen Davutoğlu, bunların ''değişime karşı direnmek'', ''değişimi bir risk gibi görüp bu riskin ürettiği krizlere tepki vermeye çalışan yaklaşım'' ve ''değişimin doğasını doğru okuyup değişim sonrası döneme de kendini hazırlayan vizyoner yaklaşım'' olduğunu söyledi.  -''DEĞİŞİMİ DOĞAL GÖRMEK LAZIM''- Ahmet Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Takınılması gereken tavır, değişimin doğasını doğru okuyup değişim sonrası döneme de kendini hazırlayan vizyoner yaklaşım bu ve Türkiye'nin yöntem olarak benimsediği de bu... Öylesine değişimin doğasını doğru anlayalım ki ve öylesine alternatif çözümler üretelim ki bu değişimin sonunda belli bir vizyonu, değişim sonrası dönem için belli bir vizyonu harekete geçirelim. Son 8 yıl içinde dış politika uygulamaları içinde bizim benimsediğimiz yöntem bu oldu. Hep bir ilke ve vizyonlar etrafında bakmaya çalıştık. Bunu yapabilmek için de değişimi doğal görmek lazım. Değişimi doğal olmayan bir olgu gibi gördüğünüzde ondan bir vizyon üretmeniz mümkün olmaz.  Ben Ortadoğu'daki şu anki değişimlerin tarihin doğal seyrine dönüşü olarak değerlendiriyorum. Gelecek gecikti Ortadoğu'da... Aslında Ortadoğu'da bugün yaşananların 20 yıl önce yaşanması lazımdı. O değişim sürecinin 20 yıl önce belli bir dinamizm içinde doğru bir eksene oturtulması lazımdı.'' -''ORTADOĞU KENDİ TARİHİNİ BULMAYA ÇALIŞIYOR''- Tunus'ta başlayan gelişmelerin Bahreyn'den Yemen'e, Libya'dan Irak'a kadar büyük bir dalga oluşturmuşsa bunun arkasında bölgede teknolojik imkanlarla birlikte gelişen ortak kader bilincinin yattığını görmek gerektiğini belirten Davutoğlu, Ortadoğu'nun kendi tarihini bulmaya çalıştığını, kendi geleceğinde tarihin akışını şekillendirmeye çalıştığını söyledi.  Davutoğlu, ''Bu anlamda belki de Ortadoğu'nun gençleri, kanaat önderleri ve bu değişime öncülük yapan güçleri kendilerini tarih içinde özne yapmaya çalışıyorlar. Tahrir'deki sıradan bir gencin istediği şey daha lüks bir hayat değil. Onların istediği tek şey saygın bir aktör olarak tarihe geri dönmek. Onur, haysiyet, saygı görmek... Biz eğer onların tercihlerine saygı göstermezsek ve tarihi yavaşlatmaya çalışırsak aslında onların gecikmesiyle, bu sürecin gecikmesiyle 10-20 yıl sonra daha büyük patlamalara yol açarız'' diye konuştu. Vizyoner bir yaklaşım sergilemek gerektiğini vurgulayan Davutoğlu, vizyoner yaklaşımın 6 temel ilkesini sıralarken, değişimin yönteminin barışçıl olması gerektiğini söyledi. Davutoğlu, ''Türkiye bu değişim dalgasının sürükleyici lider ülkesi olmak durumunda. Böyle bir hedefle hareket ediyor. Yoksa bütün bu etrafta, değişim dalgasını olumsuz sonuçlarından en fazla etkilenecek ülkelerinden biridir. Eğer aktif bir öncülükle değişim liderliği yürütemezsek biz bu coğrafyada bu gelişmelerden en olumsuz etkilenen ülke oluruz'' dedi. -''YAPILMASI GEREKEN DEPREM DÖNEMİNDEKİ GİBİ...''- Ahmet Davutoğlu, ''Şu anda yaşanan şey bir nevi bir tsunami, bir siyasal deprem... Yapılması gereken aynen bir deprem döneminde yapılması gereken gibi. İlk yapılması gereken bu siyasal depremi mümkün olan en az kayıpla atlatmak. Sonra, bu siyasal deprem eğer bir siyasal deprem niteliği taşıyorsa ve normal olması gereken bir fay kırığı ise bunun doğru tanımının yapılıp hasarların giderilmesi ve binaların tamir edilmesi, yeni bir şehrin doğması lazım. Bölgede yeni bir düzenin ortaya çıkması lazım. Anlık tepkiler verirsek ya da statükoyu muhafaza edersek bir müddet sonra daha büyük depremler, daha büyük artçı şoklar yaşayabiliriz'' diye konuştu. Türkiye'nin en büyük gücünün dinamik ve kaliteli insan unsuru olduğunu vurgulayan Davutoğlu, son 1,5 yıl içinde Afrika'da çok sayıda büyükelçilik açtıklarını, her yerde iş adamlarının önünü açarak krizi aşmanın yollarına baktıklarını, Libya'da bir hafta içinde 26 bine yakın vatandaşın tahliye edilmesinin bir krizde gösterilen organik refleks bakımından çok büyük bir başarı olduğunu vurguladı.  -''BÖLGE İLE BÜTÜNLEŞECEĞİZ''- Dışişleri Bakanı Davutoğlu, konuşmasını şöyle tamamladı: ''Bölge ile bütünleşeceğiz. Zihninde bir düzen resmi olmayanlar değişime öncülük yapamazlar. Kaostan medet ummanların, çatışmalardan güç çıkarabileceklerini düşünenlerin o değişimi pozitif anlamda yönetme şansları yok. Bizim zihnimizde bir resim var. Ortadoğu'da, Balkanlar'da sınırların kalkmasını istiyoruz, anlamsızlaşmasını istiyoruz. Tarihte olduğu gibi bu halkların bir arada yaşamasını istiyoruz.  Dünyada şu anda iki vizyon çarpışıyor; bütün bu ekonomik havzayı bütünleştirme çabası içindeki Türkiye'nin vizyonu, maalesef ikinci vizyon bizim entegre olmak istediğimiz bir başka dünyanın kısıtlayıcı vizyonu, Edirne'ye vize duvarı örmek isteyen Avrupa'da statükocu vizyon... Bizim insan unsurumuzu, iş adamlarımızla, entelektüellerimizle, siyasilerimizle gelecek düzen oluşumunda olumlu unsur olarak, pozitif ve öncü unsur olarak görenlerle biz tarihi yürüyüşümüze devam edeceğiz. Bir risk unsuru görenleri ise maalesef onların tarihin gerisinde kaldığını her fırsatta vurgulayacağız. Türkiye'yi kendi coğrafyasına hapsetmek isteyenler ya da Türkiye'nin etrafına duvar örmek isteyenlere karşı bizim vizyonumuz; Türkiye'nin liderliğinde, 'liderliği derken herhangi bir empoze anlamında demiyorum' Türkiye'nin zihnindeki resimle bütün bu coğrafyayı bütünleştirmek...''