Utku Çakırözer
(Cumhuriyet - 1 Ağustos 2012)
ABD Başkanı ve Başkan Yardımcısı hiçbir zaman aynı uçakta olmaz. Biri resmi ziyaret ya da tatil amaçlı ülke dışına çıktığında, diğeri mutlaka Washington’da bekler. Türk Silahlı Kuvvetleri’nde de benzer bir uygulama Genelkurmay Başkanı ile kendisinden sonraki en üst rütbeli komutan olan Kara Kuvvetleri Komutanı arasında vardır. İkisi aynı uçağa binmez, aynı anda yurtdışına çıkmazlar.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun gazetelerin Ankara temsilcileriyle bir araya geldiği iftar yemeğinde, saydığımız örneklere benzer bir uygulamanın Başbakan Tayyip Erdoğan ile aralarında geçerli olduğunu fark ettik. Olimpiyatların açılış töreni için Londra’ya giden Erdoğan, İngiltere Başbakanı David Cameron ile bir araya gelmişti. Bir meslektaşımızın olimpiyat açılış törenini nasıl bulduğu sorusu üzerine Davutoğlu, kendisinin Suriye krizi nedeniyle Ankara’da kaldığını belirttikten sonra, zorunlu olmadıkça Başbakan ile aynı anda yurtdışına çıkmadıklarını da açıkladı. Anlaşılan o ki, her ikisinin de Güney Amerika turunda yakalandıkları Mavi Marmara baskını sonrasında bu uygulamaya geçilmiş. Başbakan ve Dışişleri Bakanı’nın yanı sıra TSK komuta kademesindeki bazı komutanların da o gece yurtdışında olmaları kamuoyunda eleştiri konusu olmuştu.
Davutoğlu, o günden bu yana Başbakan ile aynı anda yurtdışında olmamaya özen gösteriyor. Bunun iki istisnası var. İlki; Erdoğan’ın ABD Başkanı ile yapacağı görüşmelere, ister Beyaz Saray’da olsun isterse dünyanın başka bir noktasında, Dışişleri Bakanı mutlaka kendisine eşlik ediyor. Ancak görüşme biter bitmez Erdoğan’dan ayrılarak yurda dönüyor. İkinci istisna ise günü birlik ziyaretler. Bunun son örneği Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Moskova’da gerçekleşen görüşme. Biter bitmez aynı gün Türkiye’ye dönüldü.
Yani bu iki istisna dışındaki uygulamaya göre Erdoğan dışarıdaysa, Davutoğlu mutlaka içeride kalıyor. Davutoğlu da ziyaretlerini Erdoğan’ın içeride olduğu dönemlere denk getirmeye dikkat ediyor. “Nöbet” sisteminden en somut fayda Suriye’nin uçağımızı düşürdüğü gün elde edilmiş. Meksika’daki G-20 Zirvesi’nde Obama-Erdoğan görüşmesine katılan Davutoğlu, Başbakan ile bir sonraki durağa geçmek yerine Türkiye’ye dönmüş. Bu sayede, uçak düşürüldüğü an kriz masasının başına geçmiş...
Suriye krizi sürecince, sadece muhalif kanatta değil iktidar kanadında ve onlara yakın basın organlarında da Davutoğlu’nun yönetimindeki Türk dış politikası yüksek sesle eleştirilip sorgulanır oldu. Üç saat süren yemeğin önemli bölümünü bu eleştirilere yanıt vermeye ayıran Davutoğlu’na, kendi başarı kriteri ve eleştiriler karşısında istifa etmeyi düşünüp düşünmediği soruldu. Kendisini “başarılı” gördüğünden olsa gerek sorunun istifa bölümünü duymazdan gelen Davutoğlu’nun ağzından kendi dış politika karnesi şöyle:
“Bir gün yönetimden ayrıldığımda Türkiye Cumhuriyeti bayrağını nereye taşıdım ona bakarım. Biz geldiğimizde 93 ülkede büyükelçiliğimiz vardı şimdi 131 ülkedeyiz. Benim başarı kriterim bu. İkinci kriterim vatandaşlarımın hukukunu gözetmek. Rusya ile vizesiz seyahat hayaldi, bugün gerçek oldu. Üçüncü kriterim ise uluslararası sistemde temsilimiz. Tüm uluslararası zeminlerde varız. Bölgesel etkinlikse, kriz çözmekse neler yaptığımız ortada. Hayalci değil vizyon sahibi dış politika yürütüyoruz.”
Davutoğlu’nun “komşularla sıfır sorun” adını koyduğu politikanın uygulamada öne çıkan örneği Suriye’de Beşşar Esad ile yürütülen iyi ilişkilerdi. Arap Baharı Şam kapılarına dayanıp Ankara ile Esad arasında ipler kopunca yerli, yabancı birçok gözlemci haklı olarak “Sıfır sorun politikası iflas etti” sonucuna vardı. Davutoğlu bu eleştiriye ise şöyle yanıt verdi:
“Suriye’de sıkıntı var diye ‘komşularla sıfır sorun iflas etti, çöktü’ deniyor. Bunun akıl alır tarafı yok. Allahaşkına nerede bu çöküş? Komşumuz sayılan Mısır’daki yeni yönetim ile tarihin en büyük işbirliğini yapacağız. Mısır ile Yunanistan ve Rusya ile yakında hükümet seviyesinde ortak toplantılar yapacağız.”
Daha bir yıl önce ‘sıfır sorun’ politikasının örneği Irak ve Suriye hükümetleri ile düzenlenen ortak bakanlar kurulu toplantıları olurdu. Bağdat’ta Maliki, Şam’da ise Esad ile aramız açılınca, yeni dönemde ‘sıfır sorunlu komşularımız’ın Mısır ve Rusya olacağı anlaşılıyor.