'Terör 30 yıldır süren bir mesele'
"Gaziantep'teki saldırı toplumumuzda acı izler bıraktı. Bu tür saldırılarda tüm denklemler dikkate alınmalıdır. Kısa bir sürede faillere ulaşıldı. Terör Türkiye'de Suriye'deki gelişmelerle ortaya çıkmadı, 30 yıldır süren bir mesele.
Suriye'de yaşanan kaostan terör örgütü faydalanmak isteyebilir ancak, Türkiye'deki terör olaylarının Suriye'den kaynaklandığını düşünmek eksik bir yaklaşım olur. Terörü tek bir faktörle izah etmek mümkün değil.
Gaziantep saldırısında iç unsurlar ön plana çıkmaktadır ama bölgesel ve diğer faktörler de gözardı edilmemelidir."
'Dış politikamız şahsi görüşlerim değil'
"İzlediğimiz dış politika, benim şahsi görüşlerimle bağlı değil. Suriye politikası Türkiye'nin politikasıdır.
Türkiye olarak Suriye'deki zulme karşı bir tavır alıyoruz. Ortadoğu'daki politikamızdan vazgeçmeyiz.
Türkiye Suriye ilişkileri, ülkedeki zulüm engellenemeyecek hale gelene kadar kesintiye uğramadı. Biz hiçbir ülkedeki muhaliflere 'ayaklanın' diye çağrıda bulunmadık.
Ama bir halk Türkiye'nin de önem verdiği değerler için ayağa kalkmışsa bölgenin en büyük devleti olarak Türkiye'nin kayıtsız kalması beklenemezdi.
Biz Suriye ile ilgili toplantıların Türkiye'de yapılmasını isteriz. İsteriz ki Ermenistan'la Azerbaycan İstanbul'da görüşsün. Sırplarla Boşnaklar İstanbul'da buluşsun. Dış politikamız da bu yönde süreklilik gösteriyor. Hedefimiz Türkiye'nin bölgede diplomasinin merkezi olmasını sağlamak.
İlk aşamada Suriye'deki muhalefetin Beşşar Esed'den tek istediği reformdu. Hatta gitmesini bile istemediler.
Türkiye'nin Suriyeli muhaliflere silah verdiğine yönelik iddialar, delillendirilmiş iddialar değildir."
'Suriye için tüm diplomatik yöntemleri kullandık'
"Biz diplomasinin bütün imkanlarını Suriye'de kullandık. Krizin bu boyuta ulaşmaması için her şey yapıldı. Krizle ilgili batı dünyasıyla bir çok kez görüştük ve formüller geliştirdik. Ama Suriye yönetimi bu formüllere imkan tanımadı.
Muhalefet de bütün yolları denedi çözüm için ama Şam'dan sertlikle cevap aldı.
İran halklara güvenmektense yönetimlere ve kişilere güveniyor. İran geçmişte de uyguladığı direniş ekseni politikasını bugün Esed'e uyguluyor.
Bize göre halka dayanan direniş ekseni meşrudur. Direniş ekseni Suriye halkının iradesidir. İran Suriye politikasında hata yapıyor.
Bizim burada öne aldığımız tek şey var: Ortadoğu'daki halkların barışı ve kardeşliği. Bizim politikamız açısından mezhep kesinlikle belirleyici bir faktör değildir.
Suriye konusunda yapılacak 3 politika var: Birincisi statüko adına Esed'in yanında olmak, ikinci tutum Suriye'de yaşananlarla ilgilenmemek, üçüncüsü ise bizim yürüttüğümüz politika yani Esed'le ilişkimizi yürütemediğimiz için halkın yanında olmak.
Suriye'deki rejimden kaçarak ülkemize sığınan insanlara kapımızı açmamak devlet geleneğimize aykırıdır. Biz Bosnalı kardeşlerimize de Kürt kardeşlerimize de zamanında kapılarımızı açtık.
Yanımızda zulüm varsa biz 'bize ne' demeyiz. Bu coğrafyada yaşayanlar 'bize ne' deme hakkına sahip değildir. Oradaki halka yardım ediyoruz, edeceğiz.
Esed'in reformları gerçekleştirmesi için tüm girişimleri yaptık. Emperyalistçe değil, dostça yaptık girişimleri. Demokrasinin gelişmesi için uğraştık.
Beşşar Esed, bizimle beraber bir yolda yürümek yerine babasının yoluna geri dönünce bir tercihte bulunmak zorunda kaldık ve saydığım 3 politikadan birine karar verdik. Kendi halkına zulüm yapmaya karar verince biz Suriye'nin geleceğine yatırım yaptık.
Esed'in ne zaman gideceğine yönelik bir zaman tayin etmedim ama kendi halkına yabancılaşan rejim ayakta kalamaz. Bu Irak'ta 2 yıl, Bosna'da 3 yıl, Mısır'da 1 yıl sürdü."
'Bölgede itibarımız kalmazdı'
"Eğer bu dış politika yerine Esed'in statükosunu destekleyen bir politika yürütseydik, Türkiye'nin bölgede itibarı kalmazdı.
Biz Suriye'de bütün alternatifi deneyerek bugünlere geldik ama bu acılı sürecin çok uzun süreceğini düşünmüyorum. Artık bu süreci yıllarla ifade etmek yerine aylar veya haftalarla ifade etmek gerekir."