Davutoğlu: Türkiye kendi üyesi olduğu Bakanlar Komitesi'nde temsil edildiği bir yapıda yargılanır duruma düşmüştür

Davutoğlu: Türkiye kendi üyesi olduğu Bakanlar Komitesi'nde temsil edildiği bir yapıda yargılanır duruma düşmüştür

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin kararlarıyla ilgili çıkışına “Bunu hamasetle yapıyorsa çok kötü bir kullanım, bunu cahillikten yapıyorsa 20 sene sonra bu ayrımı yapamamışsa gerçekten tablo vahim. İçinde bulunduğunuz bir yapı bu, Türkiye kendi üyesi olduğu, bakanlar komitesinde temsil edildiği bir yapıda yargılanır duruma düşmüştür” dedi.

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ise, “Benim veya bir kardeşimizin başına bir şey gelir de mahkemeye giderse oradan adil bir karar çıkacağına itimadım yok. Verilen kararlarını uygulamamak da AK Parti’nin şiarı haline geldi. Ben Kavala’yı tanımam, hiç görmüşlüğüm yok ama bir mahkeme bir insanı belli bir suçtan dolayı beraat ettiriyor arkasından da onu ben ille de içeride tutacağım diye yeniden içeriye alıyorsanız orada çok sorunlar var demektir” diye konuştu.

 

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, AİHM'in kararına rağmen Osman Kavala'nın tahliye edilmemesi nedeniyle başlattığı ihlal sürecinde ikinci ve kritik oylamayı yaptı. Komite, oy çokluğu ile dosyanın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından değerlendirilmesi yönünde karar almıştı.

TIKLAYIN : Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Türkiye'ye yönelik ihlal sürecinde ikinci oylamayı yaptı: Oy çokluğu ile dosyanın AİHM tarafından değerlendirilmesine karar verildi

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin Osman Kavala kararına tepki göstererek, "Bizim mahkemelerimizi tanımayanları biz tanımayız. Bu konuda AİHM ne demiş, Avrupa Konseyi ne demiş, bu bizi ilgilendirmiyor" açıklamasını yapmıştı.

TIKLAYIN: Erdoğan: Bizim mahkemelerimizi tanımayanları biz tanımayız

Gelecek Partisi Genel Başkanı Davutoğlu, Saadet Partisi Genel Başkanı Karamollaoğlu’nu parti genel merkezinde bugün ziyaret etti. Ziyaret sonrası Davutoğlu ve Karamollaoğlu ortak basın toplantısı düzenledi.

Davutoğlu şunları söyledi:

“Türkiye çok kritik bir eşikte, hangi açıdan bakarsak bakalım tarihi bir dönemeç noktasında olduğunu görüyoruz. Son açıklanan enflasyon rakamları dahi Türkiye’yi ekonomik krizlerle karşı karşıya kalması bakımından nereye gittiğini ortaya koyuyor. 2001’den bu yana ulaşılan en yüksek rakamlar. İktidar, aslında Türkiye’yi AK Parti iktidarına giden yolda en önemli şiar olan yoksullukla mücadele konusunda 2001-2002 tarihine geri götürdü. O dönemleri çok daha aşan bir yolsuzluklar sistemine bizi getirdi. Böyle bir tablo ile Türkiye’nin gelecek on yıllara hazırlanması çok zor görünüyor. Burada sorumluluk tabii iktidar partilerinin omuzlarındadır. Sayın Erdoğan’ın Sayın Bahçeli’nin AK Parti’nin ve MHP’nin ve onu desteklemekte olan Vatan Partisi ve birçok bileşenlerin üzerindedir bu sorumluluk.

"Hepimiz sorumlulukla karşı karşıyayız"

Şu kış günü bebeğini ısıtamayan ailelerin annenin, yaşlıların vebali onların omuzunda. Gelen elektrik, doğalgaz zamlarıyla ikinci bir kira ödüyor vatandaşımız. Bu yükün altında eziliyor. İktidar sorumludur yaptıklarıyla, muhalefet de yapmadıklarıyla sorumludur. Hepimiz sorumlulukla karşı karşıyayız. Bir mekanizma içerisinde genel başkan yardımcılarımız görüşmelerini sürdürüyorlar. Bugün ele aldığımız konular arasında parlamenter sistem üzerine yapılan çalışma vardı. Bundan sonra nasıl adım atılması konusunda istişarelerde bulunduk. Türkiye’de herkesin üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmek zorundadır.”

Gazeteciler, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin Osman Kavala kararı için yaptığı “Bizim mahkemelerimizi tanımayanları biz tanımayız. Bizim mahkemelerimizin vermiş olduğu karar var. Bu konuda AİHM ne demiş, Avrupa Konseyi ne demiş, bu bizi ilgilendirmiyor” açıklamasını sordu. Karamollaoğlu, bu soruya şu yanıtı verdi:

"Tayyip beyin bundan 20 sene önceki yaklaşımı bugünden çok farklıydı"

“Bundan 20 sene önce sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uluslararası kurumlarla söylediklerini bir defa daha dinlemeyi, okumayı ihtiyaç var zannediyorum. Uluslararası kurumları dinlememek, kabul etmemek mümkün. Ama Tayyip beyin bundan 20 sene önceki yaklaşımı bugünden çok farklıydı. Meseleleri ele alışı, uluslararası mahkemelerin kararlarını ve kurallarına uymayı adeta bir görev olarak görüyordu. Şimdi uluslararası mahkemeler yanlış yapar mı, yapar. Biz Kavala konusunda da farklı davranabiliriz, ama ben buradaki ilkelere dikkat etmenin doğru olacağı kanaatindeyim. Mahkemenin kararlarını yorumlamayacağım çünkü onların da yeri geldiği zaman çok yanlış tavırlar sergilediklerini biliyorum. Ama ikilikçi olmaz, bir yerde onlara sığınacaksınız, işinize gelmediği zaman da onları bir kenara iteleyeceksiniz. Bu doğru bir yaklaşım değil, bu tavır doğru değil. Ben bu çifte standarttan rahatsızım. Uluslararası mahkemelere biz belki Saadet Parti, Milli Görüşçüler olarak pek itibar etmeyebiliriz, ama bugün AK Parti’nin özellikle Türkiye’de adalete güven bütünüyle ortadan kalkmışken ben adalete güvenmiyorum kusura bakmasınlar. Benim veya bir kardeşimizin başına bir şey gelir de mahkemeye giderse oradan adil bir karar çıkacağına itimadım yok. Hakimleri tenzih ederim. Verilen kararlarını uygulamamak da AK Parti’nin şiarı haline geldi. Ben Kavala’yı tanımam, hiç görmüşlüğüm yok ama bir mahkeme bir insanı belli bir suçtan dolayı beraat ettiriyor arkasından da onu ben ille de içeride tutacağım diye yeniden içeriye alıyorsanız orada çok sorunlar var demektir.”

"AİHM ve Avrupa Konseyi, Türkiye’nin dışında uluslararası bir mahkeme değildir"

Davutoğlu da bu soruyu şöyle yanıtladı:

“Sayın Cumhurbaşkanı’nın zihnin büyük bir kafa karışıklığı var, bu bahsedilen karar merci olan AİHM ve Avrupa Konseyi, Türkiye’nin dışında uluslararası bir mahkeme değildir. AHİM, içinde Türk hakiminin de bulunduğu ve Türkiye’nin içinde olduğu bir süreçtir, dışında olduğu bir yer değil. Avrupa Konseyi ise Türkiye’nin kurucu olduğu bir yapıdır. Avrupa Konseyi tarihinin bu tür ihlal süreci iki kere işletildi, Türkiye tarihinde ise ilk kez. Avrupa Konseyi 1949’da kuruldu, Türkiye kurucu üye, Sayın Erdoğan ev sahibi olarak orada konuştu, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı da bugünkü Dışişleri Bakanıydı susuyor bugün. Türkçe’nin resmi bir dil kabul edildiği bir yapıdan bahsediyoruz. 2004’te de sayın Erdoğan’ın başbakanlığında bu kararların ulusal süreçlerin üzerinde olduğuna dönük Anayasa değişikliği yapıldı, ortada bir cehalet söz konusu. Bunu hamasetle yapıyorsa çok kötü bir kullanım, bunu cahillikten yapıyorsa 20 sene sonra bu ayrımı yapamamışsa gerçekten tablo vahim. İçinde bulunduğunuz bir yapı bu, Türkiye kendi üyesi olduğu, bakanlar komitesinde temsil edildiği bir yapıda yargılanır duruma düşmüştür.”