Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, “Bakın yanıbaşımızda iç savaş yaşanıyor. Biz, savaşın Türkiye içindeki etkisini minimumda tutmaya çalışıyoruz. Önümüzdeki dönemde de dikensiz gül bahçesinde olmayacağız. Ama bir ülkenin yönetiminin başarısı o dikenler arasından gül yetiştirmektir. Acaba bir haftada kaç olay önleniyor, biz kaç geceyi uykusuz geçiriyoruz? Ama Türkiye’yi savaşa sokmadan emin adımlarla yolumuza devam ediyoruz” dedi.
Cilvegözü Sınır Kapısı’nda meydana gelen patlamanın hemen ardından Libya zirvesi için Paris’e hareket eden Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, bu saldırıyı, Türkiye’yi Suriye’ye çekmeyi hedefleyenlerin yapmış olabileceğini belirtti.
Patlamanın gerçekleştiği alanda Suriye Ulusal Konseyi (SUK) yetkililerinin de yardımlarla ilgili olarak zaman zaman bulunduklarını ifade eden Davutoğlu, hedefin, insani yardımları ve Suriyelilerin Türkiye’ye sığınmasını engellemek olabileceğini kaydetti. Davutoğlu, Obama’nın küresel aktör olarak önünde bulunan her dosyada Türkiye’nin rolünü gördüğünü, bu gerçeği görerek hareket ettiğini vurguladı.
Milliyet gazatesi Ankara Temsilci Fikret Bila'ya konuşan Davutoğlu gündemdeki gelişmeler ile ilgili şunları söyledi:
Davutoğlu, "Türkiye’yi, Suriye’ye çekmeyi hedefleyenler olabilir. Rejimin bir provokasyonu olabilir" diyerek başladığı sözlerini şöyle sürdürdü: " Bütün ihtimaller göz önüne alınıyor. Türkiye sınırları içinde olmuş bir olay değil. Orada esas dikkat çekici olan unsur şu; oradan insani yardım da yürütülüyor. Tamamen barışçıl şeyler. Saldırıdan birçok kesimin çıkarı olabilir. Şu anda kesin şudur diyemem.
Burada bizi esas üzen, bütün eleştirinin hükümete ve bize dönük nitelik taşımasıdır. İleride etüt edildiğinde görülecek ki gerçek suçluları örtecek şekilde suçlayan muhalefet anlayışı var. Esad suçlu değil, terörü yapanlar suçlu değil, mültecilere kapı açan hükümet suçlu. Böyle bir anlayış olabilir mi?"
SUK yöneticilerinin (Esad muhalifi) bir kısmı geçtiğimiz günlerde oradaydı. Saldırının onları hedef aldığını söyleyebilmek için önce net bilgi almak, istihbarat edinmek lazım. Her halükarda biz, hükümet olarak, bu krizin Türkiye içine yansımaması için her türlü tedbiri almaya devam ediyoruz.
"Obama’nın ikinci dönemi başlarken bu tarz açıklamalar yapma ihtiyacı hissetmesi önemli. Türkiye’ye verdiği önemi gösterir" diyen Davutuğlu şöyle devam etti:
"10 yıl önce Türkiye’nin konuşulduğu dosyalar vardı, rol aldığı dosyalar yoktu. Irak’taki rolümüz de ABD’nin operasyonlarına destekle sınırlıydı. Kademeli şekilde dünyada ve bölgede ağırlığımızın arttığı görüldü. Son dönem sorun olan yerlere bakın. Filistin, Kırgızistan, Gürcistan, Bosna Hersek ve Sırbistan, Arap Baharı, Mısır, Tunus, Libya, İran. Irak, Suriye. Bütün bu konularda Türkiye olmadan konuşulabilir mi? Türkiye; Ortadoğu’da, Balkanlar’da oyuncu diyelim. Peki Somali halkı kimi dinler? Pakistan-Afganistan ilişkilerinde hangi dosya bizsiz konuşulabiliyor?
ABD, bütün bu dosyaları önüne aldığında her birinde bir aktörün rol oynadığını görüyor. Bazen profili yüksek bazen düşük ama nihayetinde bu dosyaların hangisini açarsanız açın Türkiye var. Öbür tarafta şunu da görüyor. Türkiye, eskiden NATO üyesiydi, AB’ye aday ülkeydi. Bir de çevremizde oluşumlar vardı. Şimdi Afrika Birliği’nin stratejik ortağıyız. Latin Amerika, Uzak Doğu’da başka oluşumların diyalog ortağıyız. ARTİC Konseyi’ne gözlemci üye olmak için müracaat ettik. Afrika’da şu anda iki ülke büyükelçilik açıyor, Türkiye ve Brezilya."
Türkiye’nin gücünü dışarıda görünür kılan şey, demokrasisinin güçlenmesi ve iç barışın sağlanması. O yüzden son süreç çok önemli. Bu süreci terörden menfaatlenen çevreler engellemek isteyecekler. Dışişleri Bakanı olarak söylüyorum, bu son süreçte başarı kazanılması Türkiye’nin dış politikada ve ekonomide önünü açacak olağanüstü bir imkan. Birileri bizi ayağımızdaki prangalarla uğraştırıp bölgesine yabancılaştırmak istiyor. Biz, bölgemizde etnik ya da mezhepsel bir savaş çıksın istemiyoruz. Irak ve Suriye’deki Kürtlerin sorunları ile ilgilenirken kendi içimizdeki sorunlarla ilgilenmemek olmaz. Türkiye dışında bölgede en kalkınmış, en gelişmiş bölgenin Kürt bölgesi olması nereden geliyor? Türkiye’nin komşusu olmasından. Bu Irak, İran için de geçerli. En zor günlerinde İran’a dostluk göstermeseydik İran’ın karşı karşıya kalacağı tablo bu mu olurdu? Türkiye’ye komşu olmak imkandır, güvencedir.
Bölgedeki eski yapılanma sağlam bir zemine oturmadığı için yeniden yapılanma zorunlu. Bölgenin tarihi zemini buna isyan ediyor. Bugün tarih, siyasi coğrafyaya isyan ediyor. Halkların tekrar kaynaşmaya ihtiyacı var. Aramıza duvarlar örülsün istemiyor. Birileri böyle duvarlar için provokasyon yapabilir. Birileri soğuk savaş yapılarını korumak için babadan aldığı iktidarı dar bir elitle elde tutmak için kendi halkına zulmedebilir ama bunlar kalıcı olamaz. Şaşırtıcı olan demokrasiyi savunan bazı yazarların, çevrelerin, ana muhalefetin bu eski yapıları koruyan bir konumda olmaları. Elbette bir devlet olarak tüm siyasi sınırlara saygı gösteriyoruz. Bölgedeki tüm ülkelerle eşit düzeyde ilişki kuruyoruz ama artık bu bölgede ekonomik ve kültürel karşılıklı bağımlılık ile bu sınırları anlamsızlaştırmanın vakti geldi. Ayrıca Avrupa’nın yaptığı neden dünyanın sadece o bölgesine münhasır olsun. Üstelik bu coğrafyanın birlikte yaşam tecrübesi ve paylaştığı tarih çok daha fazla.
Son günlerde yaşananlardan bu sonuç çıkmaz. Başbakan’ın Amerika seyahati ve John Kerry’in Türkiye ziyaretinde sorun yok. 2009’da da bunu yaşadık. Şu anda geçiş süreci var Amerika’da. Beyaz Saray ekibi değişiyor, Dışişleri ekibi değişiyor.
Tabii ki gezi takvimini ayarlama konusunda uzlaşmak kolay değil. Suriye konusunda esasta görüş ayrılığı yok. Yöntemde bir farklılık var. Onlar da Suriye yönetiminin gayri meşru olduğuna inanıyor. Bir an önce değişimin kaçınılmaz olduğunu söylüyor. Yöntemdeki görüş ayrılığı şu, biz her gün binlerce Suriyelinin ölümünü görüyoruz, bize sığınan 180 bini bulan mültecilerle beraber yaşıyoruz. Sürenin uzaması daha emniyetli bir yöntemin gelişeceği anlamına mı geliyor? Muhalefetin güçlü bir şekilde yapılandırılması için uluslararası desteğin olması şart değil mi? Muhatap yok deyip destek vermeyeceksiniz hem de muhatap oluşmasına imkan tanımayacaksınız.
Bu muhalefet, Suriye alanında gelişmesine izin verilmediği için nasıl gelişecek? Her gün üzerine bomba yağan insanlardan devlet kurmasını bekleyin, sonra, muhatap alırız deyin. Bu niye diğer ülkelerde yapılmadı? Irak’ta mesela. Niye Mali’yle ilgili son 3 ayda iki BM kararı çıktı da burada çıkmadı? Bunu iyi niyetle izah edemiyorum, İran’da bir araya geliyorsunuz ama Suriye’de bu olamıyor.
Davutoğlu, Fransız Dışişleri Bakanı Fabius ile dün sabah görüştükten sonra dönüş yolunda Fransa’nın tutum değiştirdiğini söyledi. Fabius’la çok yararlı bir görüşme yaptıklarını belirten Davutoğlu, Fransa blokajının kalktığını ve 22. faslın açılması kararı alındığını kaydetti. 22. faslın İrlanda’nın dönem başkanlığında açılmasına kesin gözüyle bakabiliriz, dedi.
Davutoğlu, şöyle konuştu:
“Türkiye-Avrupa ilişkilerinin şok terapiye ihtiyacı var. Üç tane görünür somut şeyi olabilir. Bir, vizelerin kaldırılması. İki, fasılların açılmasına hız kazandırılması. Üç, zirvelere AB kurumsal faaliyetlerine görünür katılımın sağlanması. Bu Türkiye-AB ilişkilerinin tekrar raya oturduğunu gösteren üç işaret olur.”
(...)
Papa’nın istifası çok ciddi bir olay. Haberi Bakanlar Kurulu esnasında aldık. Vatikan Büyükelçimizi iki kez arayıp bilgi aldım. Papalıktaki gelişmeleri anlamadan Avrupa’daki gelişmeleri doğru zemine oturtamazsınız. Öne çıkan iki kardinal var. İkisi de İtalyan kökenli. Milano kardinali entelektüel yönü öne çıkan birisi. Öbürü daha doğu kiliselerinden sorumlu olduğu için dini yönü ağırlıklı. Afrika’dan bir Papa’nın seçilmesi söz konusu. Olursa önemli bir işarettir.
Biraz Türkçe bilen, açıklamamın bütününü okuyan şunu görür ki burada bir samimiyetsizliği ortaya koymaya çalışıyorum. Esad, bugün ordusunu halkına karşı kullanıyor. Buna karşı tepkimi dile getirmek için söyledim. İki nokta çok önemli. Bir Suriye’de nasıl olsa bir kriz var, İsrail’in istismar etmesine izin vermemek lazım. İki, Suriye yönetiminin, İsrail bana saldırıyor diye kendi halkına zulmünü meşru göstermemek lazım. Ben buna dikkat çekmek için söyledim. Savaş kışkırtıcısı olmayı hiçbir zaman düşünmedik. İroni var, bunu anlayamıyorlar
Muhalefetin, Suriye’deki olaylardan Türkiye’yi sorumlu tutmaları yanlış. Bakın yanı başımızda iç savaş yaşanıyor. Biz, savaşın Türkiye içindeki etkisini minimumda tutmaya çalışıyoruz. 20 sene önce Irak’ta Saddam, Kürtlerle savaştığında Kürt gruplar gelmedi mi Türkiye’ye? Böyle mi karşılanmışlardı? Türkiye o gün müdahil olmadı diye mültecilerin gelmesi engellendi mi? Şimdi ise 2 yıldır çatışmayı sınır ötesinde tutabiliyoruz. Mültecileri kamplara yerleştiriyoruz.
Biz, önümüzdeki dönemde de dikensiz gül bahçesinde olmayacağız. Ama bir ülkenin yönetiminin başarısı o dikenler arasından gül yetiştirmektir. Bırakın gülü çınar yetiştirmektir. Bunlar kolay mı sanıyorsunuz? Acaba bir haftada kaç olay önleniyor, biz kaç geceyi uykusuz geçiriyoruz? Herkesin bu risklerin, tehditlerin farkında olması lazım. Bölge türbülansa girdi, ama Türkiye’yi savaşa sokmadan emin adımlarla yolumuza devam ediyoruz. Buna rağmen itham ediliyoruz.