Davutoğlu'ndan Alevi devleti uyarısı: Suriye'de mezhep savaşı olmamalı!

Davutoğlu'ndan Alevi devleti uyarısı: Suriye'de mezhep savaşı olmamalı!

PKK’nin Suriye kolu olarak bilinen Demokratik Birlik Partisi’ne (PYD) bağlı güçlerin Suriye’nin kuzeyindeki 6 kentin kontrolünü ele geçirdiğini açıklamasının ardından Ankara’da hareketli saatler yaşandı. Londra’da yayımlanan Eş Şarkül Evsat gazetesinin Esed'in Alevi devleti kurma hazırlığı içinde olduğunu iddiasına ilişkin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, "Suriye'de bir mezhep savaşına izin verilmemeli" dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Rusya ve İstanbul programlarının ardından 5 gün sonra Ankara’ya döndü. Öğle saatlerinde başkente gelen Erdoğan, Başbakanlık Resmi Konut’ta MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı kabul etti. Erdoğan ile Fidan’ın yaklaşık 1 saat süren baş başa görüşmesine daha sonra Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz da katıldı. Fidan ise yaklaşık yarım saat sonra toplantıdan ayrıldı. Başbakan Erdoğan ile Milli Savunma Bakanı Yılmaz’ın görüşmesi yaklaşık 2 saat daha sürdü. Toplantıda, Erdoğan’ın iki isimden Suriye’de yaşanan son gelişmelere ilişkin bilgi aldığı, PYD’nin bazı kentleri ele geçirmesinin ardından Türkiye’nin ne tür tavır takınacağına ilişkin de görüş alışverişi yapıldığı kaydedildi.

Davutoğlu-Seyda görüşmesi

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ise Suriye Ulusal Konseyi (SUK) yetkilileriyle bir araya geldi. Diplomatik kaynaklardan edinilen bilgiye göre, Davutoğlu, SUK Başkanı Abdülbasid Seyda ve beraberindeki heyetle Suriye’de sahadaki mevcut durumu ele aldı ve geçiş sürecine ilişkin görüş alışverişinde bulundu. Davutoğlu, görüşmede Suriye’de mezhep kavgası ya da iç savaşa karşı uyarıda bulunurken “Her ne olursa olsun Suriye’de bir mezhep savaşına izin verilmemeli” dedi. Türkiye’deki sığınmacı kamplarında meydana gelen son gelişmelere ilişkin olarak ise Davutoğlu, yaşananların kabul edilemez olduğunu, bunun kamplardaki küçük bir grubun işi olduğuna inandıklarını belirtti. Davutoğlu, “olayların tekrarını istemediklerini” söyledi. SUK heyeti ise kamplarda yaşananları hiçbir şekilde tasvip etmediklerini, Türk hükümetinin bugüne kadarki ev sahipliğine müteşekkir olduklarını belirtti.

Esed'in altı kentin kontrolünü Kürtlere bırakması dikkat çekici

Londra’da yayımlanan Eş Şarkül Evsat gazetesinde yer alan habere göre Esed, merkezi Lazkiye olan bir Alevi devleti kurmanın hazırlığı içinde. Bu planın gerçekleşmesi, güçlü bir Suriye olmasındansa küçük bir Alevi devletinin varlığını kabul edecek olan İsrail’i ve dolayısıyla ABD’yi de çok rahatlatır. Esed’in Batı’ya ve Türkiye’ye karşı hamlesi sayılacak asıl çıkışı ise önceki gün ülkenin kuzeyindeki tam altı kentin kontrolünü Kürtlere vermesi oldu.

Mustafa Erdemkol'un Cumhuriyet'teki haberine göre; Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed ile ülkeyi yöneten güçlerin, uluslararası baskılar karşısında rejimin düşmesi halinde, şimdikinden daha küçük bir Alevi devleti kurma planları gerçekleşebilir. Bir öngörü olmaktan çıkan planın hayata geçirilebileceğine ilişkin önemli bir kanıt Londra’da yayımlanan Eş Şarkül Evsat gazetesinde yer alan haber olabilir pekâlâ. Gazeteye göre Esed, sanıldığı gibi merkezi Şam değil Lazkiye olan bir Alevi devleti kurmanın hazırlığı içinde. Bu, bu ülkenin tarihini bilenler açısından çok da olanaksız bir gelişme değil. Bir Alevi devleti kurma planı, Suriye’nin 1923’te Fransız egemenliğine geçtiği dönemde de gündeme gelmişti. 1930 yılında Fransızlarca kurulan Lazkiye Sancağı adını taşıyan Alevi devleti altı yıllık bir aradan sonra kurulan Suriye devletine katılmıştı.

Eğer bu planı hayata geçirmek isterse Esed’in yapacağı ilk iş, Sünni nüfusu, Alevi devletinin sınırları kabul ettiği alanların dışına çıkarmak olacak. Yani ülkenin Humus, Hula, El Haffe ve Tiremise gibi Sünni ağırlıklı kentlerindeki nüfusu değiştirmesi gerekecek. Her ne kadar muhaliflerin iddiası da olsa Merkez Bankası rezervlerinin Şam’dan Tartus kentine taşınması söz konusu planın bir parçası gibi değerlendirilebilir. Bu planın gerçekleşmesi, güçlü bir Suriye olmasındansa küçük bir Alevi devletinin varlığını kabul edecek olan İsrail’i elbette çok rahatlatır. Dolayısıyla ABD’yi de. Parçalı, küçük etnik ya da dini temellere dayalı devletçikler emperyal güçler açısından tabii ki tercih edilebilir yapılar. Eğer bu gerçekleşirse, Suriye Birinci Dünya Savaşı’nın hemen sonrasındaki haline de gelmiş olacak. Suriye Fransız egemenliğine girdiğinde küçük devletlerle yapılara bölünmüştü. Şam Devleti, Halep Devleti gibi devletçiklerin yanı sıra Dürzilerin egemenliğindeki Cebel Dürzi yönetimi, 1936’da Türkiye’ye katılacak olan Hatay devleti bu parçalı yapının unsurlarıydı.

Bu yakın gelecekte gerçekleşmesi olası bir öngörü elbette.

Son bir haftadır ise Suriye’nin bazı konularda haklı olduğunu kanıtlayan gelişmeler yaşandı. Suriye’nin Türkiye’ye yakın sınır kapılarının kontrolünü ele geçiren muhaliflerin kendilerini El Kaide mensubu olarak tanıtmaları, İslamcı terör örgütünün Suriye’de aktif olduğu yolundaki Suriye tezini doğrulayan bir gelişme oldu. Hem Batı ülkeleri hem de Suriye yönetimi, ülkede El Kaide’nin varlığına zaman zaman dikkat çekmişler ancak Batı, El Kaide’yi Suriye işbirlikçisi olarak değerlendirmişti. Şam’ın buna yanıtı ise sürekli olarak muhaliflerin aslında El Kaide yanlısı olduklarını söylemek olmuştu. AFP’nin önceki gün yayımlanan ancak başka kaynaklarca doğrulanmayan bir haberinde Suriye’nin Bab el Hava sınır kapısını ele geçiren selefi militanlar, İslam devleti ilan ettiklerini duyurdular. Suriye yönetimi aylardır muhalefetin demokrasi ya da özgürlük talebi olmadığını, Suriye’nin “İslamcılaştırma politikasıyla” bir mezhep kavgasının içine çekilmek istendiğini söyleyip durmuştu. Suriye yönetiminin aylardır yaptığı uyarılar, ülkede mevcut olduğu iddia edilen kimyasal silahların İslamcıların eline geçeceği korkusunu duyan ABD, Batı ile İsrail’in kulağına nihayet gidebildi. İsrail ve diğer emperyal güçler, şimdi Suriye’de var olduğu iddia edilen kimyasal silahların İslamcıların eline geçmemesi için ortak müdahale planları yapıyor.

Kürt kartını şimdi oynadı

Esed’in karşı hamlesi sayılacak asıl çıkışı ise önceki gün ülkenin kuzeyindeki tam altı kentin kontrolünü Kürtlere vermesi oldu. PKK’nin Suriye kolu olarak bilinen Demokratik Birlik Partisi’ne (PYD) bağlı güçlerin Kobani, Amude, Efrin, Terbaspi, Aynel Arap ile Derik kentlerini ele geçirdiğini açıklaması, üstelik bu kentleri hiçbir çatışma yaşanmadan alması, Suriye’nin bu bölgeleri Kürtlere teslim ettiğinin bir göstergesi olarak kabul ediliyor. Baba Esed zamanından beri var olan Şam merkezli daha küçük bir Alevi devleti kurma planının belki de yaklaştığı günlerde, bu yeni devletin sınırlarının dışında kalan, yani Suriye Kürdistanı olarak bilinen bölgeler bunlar. Batılıları değilse bile Türkiye’yi çok zor durumda bırakacak taktik açıdan başarılı bir adım bu.

11 Haziran 2011’de imzalanan Erbil Anlaşması uyarınca Kürt Ulusal Konseyi ile Batı Kürdistan Konseyi bu bölgeleri beraber yönetecekler. Bu da Kuzey Kürdistan’dan sonra bir de Güney Kürdistan oluşması anlamına geliyor. Tüm bu gelişmeler sürpriz değil, çünkü Suriye’deki Kürt grupları ülkedeki muhalefet gruplarının içinde hiçbir zaman yer almadılar. Hatta yer yer Esed’i destekledikleri bile oldu. Şimdi ise Irak Kürdistan bölgesinde yıllardır yaşanmış olan süreci belki de hiç yaşamadan, kısmen özerk bir Kürdistan sınırlarına sahip oldular. Esed yönetimi, Hafız Esed’den bu yana Suriye’nin elindeki birçok kartı yerinde ve zamanında oynama becerisini bir kez daha göstermiş oldu.