TBMM'de gerçekleştirilen 2015 yılı bütçe görüşmelerinde Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun konuşması sırasında söylediği "Mısır bizim kadim dostumuz. Bizim darbecilerle problemimiz var. Sizle de problemimiz var çünkü siz de darbecisiniz" sözlerinin ardından, CHP sıraları ayaklandı.
Davutoğlu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun SGK Başkanı olduğu dönemde erken emeklilikten yararlanabimesi için 14 yaşındaki oğlunu sigortalı yaptırdığını söyledi.
Davutoğlu'nun konuşması şöyle:
Davutoğlu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun konuşmasında, "Strateji, ufuk, vizyon yok" dediğini dile getirerek, "Onun için stratejimiz, ufkumuz, vizyonumuz nedir, bunu anlatmaya çalışacağım. Keşke kendisi bize strateji ve vizyon çizebilseydi. Polemik, tartışma içine girmeden önce Meclisimizi, yüce milletimizin huzurunda soğukkanlı şekilde, yüzyıl muhasebesi yapmaya davet ediyorum. Sayın Bahçeli, yüzyıl muhasebesi yaptı ama çok karamsar tablo çizdi. Vizyondan çok, çözülme ve imparatorluğun çözülme süreçlerine atıfta bulunarak, karanlık tabloyla bizi baş başa bıraktı. Ben ise size aydınlık bir tablo çizmek istiyorum. İmparatorluğumuzun çözülmesiyle değil, Cumhuriyetimizin kurulmasıyla başlayan aydınlık bir tablo çizeceğim" diye konuştu.
Başbakan Davutoğlu, yüz yıl önce dünya insanlık tarihinin iki küresel olayıyla karşı karşıya kaldıklarını anımsattı. Davutoğlu, birincisinin siyasi, askeri alanda olduğunu dile getirerek, o zamana kadar savaşların sınırlı alanlarda kalıp, belirli ülkeleri ilgilendirdiğini anlattı. Davutoğlu, 20. yüzyılda, ilk kez Birinci Dünya Savaşı ile savaşın etkisinde kalmamış bir ülkenin, milletin olmadığı bir sürecin yaşandığını vurgulayarak, ilk kez küresel anlamda büyük bir krizin 1929'da yaşandığını anımsattı.
Davutoğlu, 19. yüzyıldan 20. yüzyıla geçerken, büyük devlet geleneğine, birbiriyle kenetlenmiş bir millete sahip olduklarını vurgulayarak, üç kıtada milletin her ferdinin, Trablusgarp'tan Balkanlar'a, Balkanlar'dan Yemen'e, Galiçya'ya, Sarıkamış'a kadar kadim bir medeniyeti savunmak için omuz omuza verdiğini anlattı. Davutoğlu, sağındakine solundakine, "hangi millettensin, hangi mezheptensin, hangi etkin grup, bölgedensin" denilmeden, omuz omuza verildiğini ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çünkü kadim bir medeniyeti savunmak bilinciyle hareket ediyorlardı. Türkiye Cumhuriyeti Devleti nevzuhur bir devlet değildir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet çizgisi içinde, daha da öncesine giden, çok köklü bir medeniyetin son halkasıdır. Bu medeniyet değerlerini savunmak, her bir siyasetçi için bir onur vesilesidir. Ne oldu da biz bu kadim medeniyetin son devletini kaybettik.
Üç vurguda bulunacağım. Bir, maalesef bu aidiyet bilincini kıran yanlış uygulamalarla, millet fertleri arasında ihtilaflar ortaya çıktı. İki, Halaskaran Zabitan gibi, devletin kurumsal işleyişinde kendi içinde vesayet odaklarını oluşturan iç yapılar doğdu. Üç, Düyun-u Umumiye ile ekonomi başkalarının idaresine verildi. Dördüncü olarak, komşu halklar ve dünya üst siyaseti üzerindeki etkisi gittikçe zayıflatıldı. Şimdi bir muhasebe yapalım, yüzyıl sonrasına yani 2001'e gidelim. 19. yüzyıldan 20. yüzyıla giderken bu dört gerekçeyle sarsılan devletimizin 2001'de AK Parti iktidarı öncesindeki durumuna bakalım. Aidiyet bilinci zayıflamıştı, devlet, millet aidiyet bağı neredeyse çökmüştü, başörtülü kızlar kapıda bekliyor, tahkir ediliyor, aşağılanıyorlardı. Bir istiklal harbini Kahramanmaraş'ta başlatılan o gerekçe, tahkir ediliyordu. Kürt vatandaşlarımız dillerini konuşmak için hapishaneye gittiklerinde, anneleriyle konuşurken anadilini kullanamıyordu. Alevi vatandaşlarımızın haklarından bahsetmek bile mümkün değildi, ilk kez bizim çalıştaylarla gündeme geldi."
Davutoğlu, son sözlerine CHP sıralarından tepki gelmesi üzerine Kılıçdaroğlu'na, "Sizin ikazınız üzerine ben grubuma bir mesaj gönderdim, bütün grup sonuna kadar dinledi, lütfen grubunuza sahip çıkın. Söyleyecek çok sözümüz var, şimdiden hiddetlenirseniz olmaz, biz dinledik" diye seslendi.
Davutoğlu, milletin 28 Şubat uygulamalarıyla tarumar edildiğini, vesayetin açık şekilde ortada olduğunu, başbakanların belli görevlerinden bahsederken sembolik dil kullanmak zorunda kaldığını, 2001 krizinden sonra Düyun-u Umumiye benzeri IMF memurunun gelip, karşısında bakanların ceket iliklediğini, iş dünyasının başbakanın değil, IMF memurunun ne dediğine baktığını söyledi.
Bunun ızdırabını çok iyi bildiğini dile getiren Davutoğlu, İstanbul Lisesi'nin, eski Düyun-u Umumiye binası olduğunu, burada Düyun-u Umumiye kasasını her gördüğünde, "Allah bir daha bu millete, devlete, bu zilleti yaşatmasın diye lise çağlarında dua ederdim" dedi.
2001'de gecede yüzde 5 bin, 6 binlere varan faizlerin olduğu, reçetelerin dışarıdan beklendiği, bakanların ithal olarak geldiği, milli iradenin ekonomi üzerindeki hakimiyetinin tümüyle kalktığı bir dönem yaşandığını belirten Davutoğlu, bunun uluslararası, ulusal boyutlarının da olduğunu ifade etti.
Davutoğlu, yüz yıl önce olduğu gibi 21. yüzyıla, 11 Eylül ile birlikte Irak, Afganistan müdahaleleri ve 2008 krizi gibi iki büyük küresel ölçekli krizle girdiklerini anımsattı. Davutoğlu, bu dönemlerde AKP iktidarının, siyasi basiret ve liderlik göstererek, 1990'lı yıllarda genişleyen dünya ekonomisi karşısında daralan Türkiye ekonomisi yerine, küresel krize rağmen büyüyen Türk ekonomisi aldığını söyledi.
Dört ilkeyi öne çıkardıklarını ve bunu gerçekleştireceklerini vurgulayan Davutoğlu, millet, devlet birliğini, beraberliğini, aidiyet bilincini güçlendirdiklerini, güçlendireceklerini kaydetti. Davutoğlu, "İkinci olarak, siyaset üzerindeki bütün vesayet odaklarını, ister darbe geleneğinden gelen, isterse postmodern ya da başka adlarla, paralel yapılarla gelen bütün vesayet odaklarını kaldırdık, kaldırmaya kararlıyız. Bir daha gücünü milletten alan ve TBMM'de temsil edilen milli iradenin yerine kimse, başka bir güç ikame edemeyecek. AK Parti farkı bu" dedi.
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak değil G-20 Dönem Başkanı olarak konuştuğunu dile getiren Davutoğlu, ekonomilerini, dünya ekonomisiyle yarışır hale getireceklerini bildirdi.
Kılıçdaroğlu'nun, "Eskiden de G-20 arasındaydık" dediğini ifade eden Davutoğlu, iktidara geldiklerinde Türkiye'nin 26. sırada bulunduğunu kaydetti.
Milli aidiyeti nasıl güçlendirecekleri sorusunu yönelten Davutoğlu, bu ağır sorumluluğu aldığında, bir taraftan Başbakanlık görevini ifa etmek için Ankara'da ülke sorunlarıyla uğraşırken, diğer yandan AK Parti Genel Başkanı olarak parti kongrelerine giderken bir şeyi ihmal etmediğini anlattı.
Özellikle MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin çok iyi idrak ettiğini düşündüğünü ve takdir edeceğini umut ettiğini ifade eden Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Görevi aldığımdan sonra, bu toprakları vatan yapan bütün ecdadın ve manevi önderlerin huzuruna gittim. Önce Hacı Bayram-ı Veli Ankara; sonra Şeyh Edebali Söğüt şenliklerinde birlikteydik, Ebu Eyyüb El-Ensari İstanbul, Hazreti Mevlana Konya, Hacı Bektaş-ı Veli Nevşehir, Seyyid Burhaneddin Veli Kayseri, Ahi Evran Kırşehir, Baba Mansur Tunceli, Harakani Hazretleri Kars, Feqiye Teyran Van, hepsine. Bunu niye yaptım biliyor musunuz, şunu göstermek için; bu topraklarda yüz sene önceki devletimizi savunmak üzere Çanakkale Savaşı'nda yan yana duran, Yemen'de birlikte ölen, şehit olan, Bakü'yü birlikte kurtaran o ecdadın torunları arasına Kürt, Türk, Alevi, Sünni gibi bir ayrımı sokmadık, sokulmasına da izin vermeyeceğiz. Bizim için Çözüm Süreci çözülme süreci değil, aksine, milletin bütün fertlerinin kaynaşma sürecidir ve bizim için Feqiye Teyran'ın güzel Kürtçesiyle Yunus Emre'nin güzel Türkçesi arasında bir fark yoktur. Onun için bir taraftan bize bu vatanı emanet eden o manevi öncüleri ziyaret ettim."
Sembolik olarak bir şeyi daha yaptığını, İstiklal Harbi'nin önemli mekanları Samsun, Erzurum, Amasya, Balıkesir'e gittiğini anlatan Davutoğlu; "Erzurum'da, Erzurum Kongresi'ne katılan Dersimli Abbas Necati'nin dünyası neyse, Balıkesir'de Kuvay-i Milliyeyi başlatan Vehbi Efendi'nin dünyası aynıdır. Doğu ile batı, kuzey ile güneyin ayrılmasına izin vermedik, hiçbir zaman da izin vermeyeceğiz. Onun için mücadelemiz, yeniden Kuvay-i Milliye mücadelesidir. Mücadelemiz, bütün bir milleti tekrar aşk, sevdayla yeni bir tarihi yolculuğa çıkarma mücadelesidir" görüşünü dile getirdi.
Bütün muhalefet liderlerine ve partilerine çağrıda bulunan Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Hepimiz mahallelerimizden çıkalım, kimse kendi mahallesinin sığınağında rahat bir dünyada yaşamasın. Çıksın mahallesinden, kasabasından, köyünden başka mahallelere girsin. Sünni vatandaşlarıma sesleniyorum, Alevi kardeşlerinizle kucaklaşın. Hak Muhammed Ali diyenler ile Hz. Muhammed'in yolunda olduğunu her fırsatta zikredenler arasına kimse giremez. Kürt, Türk, Zaza, Arnavut, Boşnak kardeşlerimize sesleniyorum; İstiklal Harbi'nde nasıl biraradaysak, nasıl Balıkesir'de Kuvay-i Milliye aşkı yanarken, Van'da 120 genç, Sarıkamış'a 14, 15 yaşlarında cephane taşırken şehit olmuşsa, Van ile Balıkesir'i, Kars ile Kırklarelini'ni kimse ayıramaz. Ama bu yetmez, Bahçeli'ye katılıyorum, hamasi nutuklarla olmaz, alana ineceğiz. Ben indim, inmeye devam edeceğim.
Kongrelerimize ve seçim için talimat verdim, bu süreç içinde gitmediğimiz ilimiz, al bayrağı ve AK Parti bayrağını dalgalandırmadığımız yurdun hiçbir köşesi kalmayacak. Çünkü AK Parti 81 ilin 71'inde birinci parti, 78'inde milletvekili çıkarmışız. AK Parti demek, milletin ta kendisi demek. Onun için biz çözüm demişsek hamaset yapmayız, etnik ve mezhebi arka planına bakmadan, herkesin Anadolu ve Trakya'da terinin kokusunu yanağımızda hissederiz. Gerekirse yaşına hürmeten herkesin elini öperiz ama kimseye elimizi öptürmeyiz. CHP 33 ilden, MHP 47 ilden hiç milletvekili çıkaramamış. Şimdi alın haritayı, bu bize lazım, bir iktidar partisi olarak bundan memnun olmam lazım ama memnun değilim. Bize her yerde konuşan muhalefet lazım ki muhalefette de bir birlik, beraberlik olabilsin. Milletin buna ihtiyacı var."
CHP'nin 16 il, MHP'nin 23 ilde yüzde 10 barajının altında kaldığını, CHP'nin, Güneydoğu Anadolu'da yüzde 5, Doğu Anadolu'da yüzde 7'nin, MHP'nin ise Güneydoğu Anadolu'da yüzde 5'in altında olduğunu söyleyen Davutoğlu, "Nasıl temsil bu?" diye sordu.
Başbakan Davutoğlu, "O zaman çözüm sürecinden bizim anladığımız şudur; bu toprakların her rengi, her dili, her dağı, her şehri, her karesi bizim için kutsaldır ve orada yaşayanların, kültürü, dili, kendi ananesi neyse, onlar da aynı şekilde kutsaldır. Süphan Dağı'nı Uludağ'dan, Ilgaz'ı Nemrut Dağı'ndan ayırmak nasıl mümkün değilse, farklı lehçeler, diller konuşuyor diye bu milleti birbirinden ayırmak mümkün değildir, olmayacaktır. HDP'ye aynı çağrıda bulunuyorum, artık Türkiyeli olun. Türkiyeli partisi olmak meziyettir. Her yerde konuşalım, bir mahalle, bir bölgede değil. Öncelikle çağrım bu. Aidiyet bilincini güçlendiriyoruz, güçlendireceğiz. AK Parti kadrosu buradayken, AK Parti tabelaları yurdun her yerindeyken bu milleti bölmeye de bu millet arasına fitne sokmaya da kimsenin gücü yetmeyecektir" dedi.
Dışişleri Bakanlığı döneminde yurtdışında bir konferansta, "Türkiye'nin bu ekonomik başarısını neye borçlusunuz?" diye kendisine sorulduğunda verdiği yanıtla ilgili şunları söyledi:
"İngiltere'de bir toplantıda... Büyük doğalgaz kaynakları bulmadık, petrol kaynaklarımız da yok, kimse bize Avrupa'daki krizlerde olduğu gibi bize milyarlarca, yüz milyarlarca Avro para da vermedi. Biz bir sömürgeci devlet olmadığımız için elimizde birikmiş sermaye de yoktu. Ama neyi keşfettik biliyor musunuz dedim. İşte aramızdaki fark bu. İnsan odaklı siyaset anlayışı bu... Biz insanımızdaki cevheri harekete geçirdik. Hiçbir cevher insan cevherinden daha kıymetli değil. Sizler reddebilirsiniz Sayın Kılıçdaroğlu ama binalar ortada, yapılanlar her şey ortada. Zaten gittiğiniz her ilde görürsünüz. Son 12 yılda 100 yeni üniversite açtık. 76, 176 oldu. İlk ve orta öğretimde 234 bin derslik yapıldı. 73 şehrimizi doğalgaza kavuşturduk. Yakında doğalgazın ulaşmadığı şehir kalmayacak. 757 yeni hastane inşa ettik. Bin 747 birinci basamak sağlık tesisi inşa ettik. 276 barajın yapımını tamamladık, bin 330 spor tesisi yaptık, 182 gençlik merkezi açtık, 632 bin 600 konut yaptık, 189 adalet sarayı yaptık, 17 bin 591 kilometre bölünmüş yol yaptık. Bütün dünyanın takdirle izlediği Marmaray'ı hizmete açtık. Asya'yı Avrupa'yı birbirine bağladık. Bunları hep biz yaptık ve milletin helal kazançlarıyla yaptık."
Tarımsal milli gelir 36 milyar liradan 116 milyar liraya çıkardıklarını, 759 enerji santrali yaptıklarını, 11 yılda 3 milyar 250 milyon fidan diktiklerini anlatan Davutoğlu, "Tabii buradan Yalova'da kesilen asırlık çınarları eksi olarak çıkarmak gerekecek. Ayrıca teşekkür ederim, bilseydim bir gün daha beklerdim ama inşallah benim çağrıma kulak vererek yapmamışsınızdır açıklamayı ama oradaki hassas şey şu: Yalova Belediye Başkanı 'Genel Başkan'ın haberi vardı' diyor, siz 'yoktu' diyorsunuz, üzüldüğünüzü söylüyorsunuz. Hani benim Başbakanlığımı tartışmaya açıyorsunuz ama belediye başkanınız ile biraz daha iyi koordinasyonunuz olursa, tavsiye ederim faydalıdır " dedi.
Davutoğlu, kendisine laf atan CHP'li milletvekillerine, "İnşallah yakında her bir insan bireyi için bir ağaç dikmiş olacağız. 7 milyar ağaç dikeceğiz bu ülkeye. Yemyeşil kılacağız her yeri. Çevre duyarlılığımız da bu..." karşılığını verdi.
Makro ekonomik göstergelere işaret eden Davutoğlu, Türkiye ekonomisini 230 milyar dolarlık bir ekonomiden 822 milyar dolarlık ekonomi haline getirdiklerini, ekonomiyi 3,5 kat büyüttüklerini söyledi. Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu büyüme, bu rakam matematiksel olarak bir rakam, hayalden söylenmiyor. Matematiği bilen aradaki farkı görür. Şimdi 56 yılı 43 yılı dediniz, 1946'dan ama onu maruz görürüm matematik hesaplama hatası olarak ama. Bu rakamları ne yapacaksınız, nasıl izah edeceksiniz? 230 milyardan 822 milyara... Öyle bir kurnazlık yapıyor ki Sayın Kılıçdaroğlu... Diyor ki '2009'da gayrisafi milli hasıla şuydu, şimdi 10 bin 500, yükselmedi.' Peki 2009'da kim iktidardı, oraya kim getirdi? Bizi bizimle karşılaştırıyor, başka karşılaştıracak bir şey yok. Peki aynı dönemde küresel ekonomik kriz yaşandı. Türkiye'de 2009'dan bu yana 100 olan milli gelir nispet olarak 120'ye çıktı. Aynı dönemde Avrupa'da 100'den 98'e geriledi, negatif büyüme var. Bazı ülkelerde, ismini zikretmek istemem hepsi komşu ülkelerimiz, hiçbirini rencide etmek istemem; bu rakamlar 70'e geriledi. Küresel krizin olduğu bir dönemde biz ekonomiyi büyütmeye devam ediyoruz ve her sene büyüyor ama tabii bizimle bizi karşılaştırdığı için idrak etmek mümkün olmuyor. 2002 yılında 28 milyar döviz rezervimiz vardı, 133 milyara çıktı. Bakın bu çarpıcıdır. Sayın Kılıçdaroğlu'nun ilginç bir demeci, sürekli tekrar ediyor bugünlerde, milletimiz de dinliyor; diyor ki 'bana bir 4 yıl verin, sonrasını istemiyorum.' Şimdi neden söylüyor, biliyor musunuz bu rakamları biliyor. Yani hazinemizin dolu, rezervimizin bol olduğunu biliyor. 4 yıl gelecek, 4 yıl harcayacak, sonra gidecek. Yok öyle ucuza mal. Bakın, 1991'de SSK Genel Müdürlüğü'ne geldiniz. SSK o zaman kar yapıyordu. O zamanın parasıyla 128 bin lira. Az da olsa kar görünüyordu. 4 yıl sonra 1995'te 81 trilyon 335 milyon zarar yaptı. Keşke 4 yıl kalsaydınız, 8 yıl kalmışsınız 1 katrilyon 111 trilyon zarar yaptı SSK. Allah milletimizi korusun."
Davutoğlu, kendisine tepki gösteren CHP'lilere, "Dinleyin, ben sinirlenmedim, orada güzelce dinledim, not aldım. Ne güzel, dinleyin. Daha çok ders alacaksınız, dinleyin. sonra cevabı verirsiniz siz" dedi.
OECD ülkeleri içinde gelir dağılımını en hızlı düzelten ülkenin Türkiye olduğunu belirten Davutoğlu, "Devraldığımızda yoksulluk sınırı 4,2 dolardı günde. Günde 4,2'nin altında Türkiye'de yüzde 30 yaşıyordu. Şu anda sadece yüzde 2,7 yaşıyor. Hepsi yoksulluk sınırının üstünde orta gelir grubuna çıktılar. Orta sınıfın en güçlendiği ülkelerden biriyiz. OECD rakamlarına göre de gelir dağılımını en hızlı düzelten ülkeyiz" diye konuştu.
Yoksulluğu azalttıklarını, günlük 15 doların altında yaşayan kimsenin kalmadığını belirten Davutoğlu, 2002 yılında 36 milyar dolar olan ihracatı 2013 yılında dört katına çıkartarak 151,8 milyar dolara çıkardıklarını, yılın ilk 10 ayında ihracatı yüzde 5,6 oranında artırdıklarını, ithalatı yüzde 3,9 azalttıklarını, dış ticaret açığının yüzde 18,2 düştüğünü, Ekim sonu itibarıyla 12 aylık ihracatın 158,8 milyar olduğunu söyledi. Merkezi yönetim bütçe açığının milli gelire oranının 2002'de yüzde 11 iken bugün yüzde 1 seviyesine düştüğünü, 2013 yılı sonu itibarıyla 28 AB üyesi ülkeyle kıyaslandığında genel devlet bütçe dengesinin en iyi durumdaki 4. ülke konumunda olduklarını ifade eden Davutoğlu, "2002 yılında her 100 liralık verginin 86 lirası faiz ödemelerine gidiyordu, bugün sadece 15 lirası gidiyor, gelecek yıl bunu 13 liraya kadar düşüreceğiz. 2002 yılında toplam bütçe harcamalarının yüzde 43,2'sini faiz ödemeleri oluşturuyordu, bugün faizin bütçedeki payını yüzde 12'ye düşürdük. 2002'de yüzde 74'e ulaşan kamu borcunun milli gelire oranını yüzde 33'lere kadar gerilettik. 25 AB üyesi ülkeden bu anlamda daha iyi durumdayız. Avrupa standardının çok üzerindeyiz" dedi.
Davutoğlu, 2002 yılında Türkiye'ye sadece 1,1 milyar dolar olan doğrudan yatırımın 2013 yılında 12,9 milyar dolara yükseldiğini belirterek, 1984-2002 döneminde gelen doğrudan yabancı yatırımın 14,6 milyar dolar iken 2003 yılından bugüne kadar toplam 145 milyar olduğunu söyledi.
Başbakan Davutoğlu, "Yüzyılın muhasebesini yaptığımızda, artık Duyun-u Umumiye benzeri, IMF'ye borçlu bir ülke yok. Kendi kendine kalkınabilen, dış yardım almadan, IMF'ye el açmadan kalkınabilen bir ülke var. Bugün AK Parti'nin 13. bütçesini sunuyorum. Bu vesileyle biraz önce saygı sınırlarını aşarak Cumhurbaşkanımıza sarfedilen sözleri de şiddetle kınayarak, geçmiş 12 bütçeyi sunan, 12 yıl bu millete hizmet etmiş, bu başarılara imza atmış Cumhurbaşkanımıza buradan selamlarımı ve saygılarımı sunuyorum. Eğer bugün başı dik, onurlu bir ülke varsa, dünyada en çok temsil edilen 7. ülkeysek itibar budur. Eğer yolsuzuluk sizin dönemdeki gibi olsaydı biz bu başarıları sağlayamazdık. 2001'i unutmayın. Kimlerin Yüce Divan'da yargılandığını unutmayın" dedi.
Kendisine laf atılması üzerine Davutoğlu, "Müdahale ederseniz müdahale görürsünüz. Biz öyle sataşmalardan falan çekinip susacak değiliz. Bu ülkeye kimse borç vermedi. Biz maden de bulmadık. Tasarrufla, yolsuzlukları engelleyerek ülkeyi bu hale getirdik" derken birleşimi yöneten Meclis Başkanı Cemil Çiçek de "Böyle bir usul yok. Cevap vermek gerekiyorsa verirsiniz, yapmayın lütfen. Şu ana kadar iyi götürdük, şunun şurasında fazla bir şey kalmadı. Biraz daha sabırlı olalım" diye uyardı.
Davutoğlu, 2015 yılı bütçesinin büyüklüğünün 473 milyar lira olduğunu, eğitim için 87,5 milyar ve sağlığa ayrılan 80,9 milyar lira toplandığında 168 milyarın sadece iki kaleme ayrıldığını, 2002 yılında bütün bütçenin ise 119 milyar lira olduğunu kaydetti. "Nereden geldi bu para? Hortumları kestiğimiz, yolsuzlukları durdurduğumuz için... Yolsuzluklara geleceğim, size söyleyecek sözüm var" diyen Davutoğlu, sadece eğitime ve sağlığa ayrılan bütçenin 2002'deki toplam bütçeden 60 milyar daha fazla olduğunu söyledi.
62. Hükümet olarak ilk bütçeyi sunduklarını belirten Davutoğlu, görevi alır almaz hemen hükümet programını okuduklarını anımsattı.
Davutoğlu, "Bazı beklentiler muhtemelen şuydu: Hükümet, geride kalan 8-9 ayı kapsayan, seçime kadar, bir program yapar, geçici bir program sunar. Hayır, arkadaşlarıma talimat verdim. Değil 8-9 aylık; 4 yıllık, 9 yıllık, 2023'e kadarki programın ana çerçevesini çizeceğiz. İkinci atılım hamlesini ve yeni Türkiye'nin yükselişinin programını yapacağız" dedi.
Davutoğlu, şunları kaydetti:
"İleri demokrasi, insani kalkınma, yaşanabilir mekanlar ve çevre, güçlü ekonomi, öncü ülke. İşte, 2023 vizyonumuz bu. Biz bu vizyonu gerçekleştirmek için çalışırken sizin hayalleriniz buna yetişemez sayın Kılıçdaroğlu. Bizde strateji de var, ufuk da var, vizyon da var, sadece eleştirmek yok. Hemen orta vadeli programı açıkladık. Şimdi, tabii, ekonomiyi statik zannettikleri için şaşırıyorlar. 'Niye 12 yıldır yapısal dönüşüm programları…' diyor. Dünya değişiyor, ekonomi dinamik, küresel krizden çıkmışız. G-20 Toplantısı'nda herkes yapısal reform çabasından bahsediyordu, sadece iki ülke yapısal reform paketi açıklayabildi: Türkiye ve Meksika. Dünya ekonomilerinde şu anda 'yüzde 2 kalkınmayı nasıl sağlayacağız? diye tartışıyor. Biz normal hedef olan yüzde 2 kalkınmanın dünya ortalamasının 2-3 mislini gerçekleştiriyoruz bu şartlarda; bunu gerçekleştirmeye de devam edeceğiz. Yapısal, sektörel 25 alanda programı açıkladık, 9'unda detayları verdik, 1300 eylem planı açıkladık ve inşallah bunları tek tek gerçekleştirdiğimizde de Türkiye'de reel sektörün canlanması, ihracatın ithalatı karşılama oranının en üst düzeye çıkması sağlanacak ve en önemlisi de Ar-Ge alanında çok ciddi atılımlar yapacağız.
Geçen hafta inovasyon toplantısında ki 'uygulamalı buluş' diye Türkçeleştirme teklifinde bulundum, inovasyon haftasında zikrettik. Biz iktidara geldiğimizde Gayrisafi Milli Hasıla'dan Ar-Ge'ye ayrılan pay sadece yüzde 0,55'ti; şu anda 2 misline çıktı, yüzde 1. En kısa zamanda gelişmiş ülkelerdeki nispetlere, yüzde 3'e doğru çıkacağız, hedefimiz bu. Her yerde Ar-Ge çalışmalarını teşvik ediyoruz. Eğitim ve diğer alanlarda bu çalışmaları sürdürmeye kararlıyız.
Kısaca, milli, aidiyet bilincimiz güçlendiğinde, buna dayalı olarak milli irade tahkim edildiğinde, demokrasi sağlam zeminlere oturduğunda, ekonomi sağlam, ayakları üstünde durduğunda dünyada da itibarlı bir ülke haline gelirsiniz."
"Yüz sene önce bizi komşu halklardan kopardılar, milletimizi parçaladılar. Biz dış politikamızı komşu halklarla bütünleşme üzerine kurduk" diyen Davutoğlu, bir ay içinde Bağdat'a ve Erbil'e gittiğini, Abadi'nin de Türkiye'ye geleceğini kaydetti. Davutoğlu, "Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi'nde ortak kabine toplantısını tekrar başlatıyoruz, size kara haber. Yunanistan'daydık, Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi Toplantısı yaptık. Sayın Putin Ankara'ya geldi, Üst Düzey İşbirliği Konseyi Toplantısı yaptık. Hani 'Komşularla sıkıntı var' deniyor ya, bakın, başladık, hepsiyle yapıyoruz" dedi.
"Kiminle sıkıntımız var biliyor musunuz sayın Kılıçdaroğlu?" diye soran Davutoğlu, "İşte, o gördüğünüz küçücük Suriyeli kızı buraya gönderen Beşşar Esad'la sıkıntımız var ve olacak. O bahsettiğiniz küçücük kız var ya, eğer sizin sözünüzü dinleyip kapımızı onlara kapatsaydık şu anda yaşamıyor olacaktı. Halep'in üzerine bombalar yağarken, Türkmenler Bayırbucak'ta katledilirken, İdlip'te Kürtler, Türkmenler, Araplar katledilirken, siz oraya heyet gönderdiniz. Bayırbucak Türkmenleri katledilirken heyet gönderdiniz, elini sıktınız Beşşar Esad'ın. İşte, biz onlarla problemliyiz. Bir daha ilan ediyorum, nerede zalim varsa onunla problemliyiz, bu bize onurdur. Nerede mazlum varsa onunla kucak kucağayız, bu da bize onurdur" diye konuştu.
Davutoğlu'nun, "Bizim Mısır halkıyla bir problemimiz yok. Kılıçdaroğlu Kahire'ye hiç gitmediği için… Bir giderseniz, bir taksiye binin, eminim Türk'sünüz diye para almaz sizden, çünkü hepsi bizi bilir. Mısır halkıyla bizim hiçbir problemimiz yok. Mısır, bizim aziz ve kadim dostumuzdur ama darbecilerle problemimiz var, sizlerle problemimiz olduğu gibi, siz de darbecisiniz" sözleri, Genel Kurul'da tartışma yarattı.
CHP Grup Başkanvekilleri ayağa kalkarak Davutoğlu'nun bu sözlerine itiraz etti. CHP'li milletvekilleri masalara vurmaya, AK Parti'ler de alkışlamaya başladı. CHP'den ve AK Parti'den bazı milletvekilleri ön sıralara doğru yöneldi ve karşılıklı sataşmalar yaşandı.
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, "Böyle bir müzakere yapamayız, sayın Başbakan ne dediğini açıklar. Tatmin olmazsanız İçtüzüğe göre işlem yaparız. Sayın Başbakan ne kastediyorsunuz bununla, açıklar mısınız, bunu bir tavzih edin" dedi.
"Hiddetlenmeyin, daha sorularınıza cevap vereceğiz" karşılığını veren Davutoğlu, "Mısır halkını bizim düşman yaptığımızı söylediniz. Ben de darbe döneminde, Mısır'da darbe olmuşken oraya heyet gönderdiğiniz için sizi darbecilikle suçluyorum, tamam mı? Siz bu ülkenin Cumhurbaşkanı'na hakaret edeceksiniz, hükümetine başka bir milletle problemli hale getirdin diyeceksiniz, en ufak bir eleştiride tepki göstereceksiniz" diye konuştu.
İtirazların sürmesi üzerine TBMM Başkanı Çiçek, "Sayın Başbakan konuşmasını tamamlar, görüşlerini açıklar, bir sataşma, itham varsa cevap verirsiniz. Söz vermezsek o takdirde bu tür itirazlar yaparsınız. Bırakın sayın Başbakan konuşmasına devam etsin" sözleriyle araya girdi.
CHP Grup Başkanvekili Hamzaçebi, yeniden ayağa kalkarak, Davutoğlu'ndan sözlerini geri almasını istedi.
Başbakan Davutoğlu, "Benim neyi kastettiğim çok açıktır. Biz, Mısır halkıyla beraberiz, darbecilere karşıyız. Siz de darbenin yapıldığı dönemde heyet gönderdiniz, kastettiğim budur" karşılığını verdi.
Davutoğlu'nun "Neden bu kadar ağır bir ifade kullanmak zorunda kaldım biliyor musunuz sayın Kılıçdaroğlu?" sözleri üzerine, Çiçek yeniden araya girerek, Başbakan Davutoğlu'nu, Genel Kurul'a hitap etmesini istedi.
"Bizim siyasetimizin esası ahlak, erdem, irfan olacaktır" diye sözlerini sürdüren Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Siz şöyle döndünüz ve ben başta olmak üzere bütün Bakanlar Kurulu'na 'tabi sizin çocuklarınızın iş problemi yok' diyerek anonim bir suçlamada bulundunuz. Kastettiğiniz şey şu: Bizim çocuklarımız haksız yere bir yerlerde istihdam ediliyor, öyle mi? Peki. Bakın, benim çocuklarımla akrabalarım hepsi meydanda, bakan arkadaşlarımın da... Yalnız size bir belge göstereceğim. Sene 1997. Sayın Kılıçdaroğlu, o yıllarda müsteşar yardımcısı ve SSK Genel Müdürü. Kılıçdaroğlu'nun oğlu ki ben siyaset ile aileyi karıştırmaya ilkesel olarak karşıyım ama madem ki siz döndünüz bizi, bütün bu heyeti anonim olarak suçladınız, şimdi duyacağınız sözleri sabırla dinleyin. Kılıçdaroğlu'nun oğlu, 14 yaşında, ilköğretim son sınıf öğrencisi, bir şirkette işe giriyor, 1 Mart 1997. İşten çıkış tarihi 1 Mayıs 1997. O günlerde emeklilik yaşıyla ilgili bir düzenleme var. 14 yaşındaki çocuğunuzu işe alıyorsunuz, sigortalı yapıyorsunuz, çocuk okuldayken işte çalışıyor görünüyor sonra da çıkartıyorsunuz. 14 yaşında bir çocuğun nasıl sigortalı yapıldığını açıklayın. Bana dönüp ailemle ilgili bir şey söylersen cevabını alırsın.
Aslı Kılıçdaroğlu, doğum tarihi 1976, 19 yaşında, 1 Nisan 1995'te işe giriyor, 30 Nisan'da işi bırakıyor. Sadece sigortalı olarak işe başlamış olmak için yapılıyor bu işlem, sizin döneminizde. Zeynep Kılıçdaroğlu, hepsinden özür diliyorum, çocuklarınızın bir kabahati yok, kabahat size ait ama bunu söylemek zorunda bıraktınız."
Davutoğlu'nun sözlerinin bu kısmında HDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve CHP'li milletvekilleri ayağa kalkarak itiraz etti.
TBMM Bakanı Çiçek de, "Sayın Başbakan, konuyu çok kişiselleştirmeden konuşalım lütfen" dedi.
Başbakan Davutoğlu, sözlerini "Genel Başkan Yardımcınız bir takım iddialarda bulundu. KPSS, birilerinin fısıldamasıyla, KPSS sınavını çalan bazı çevrelerin... Sınavsız alım iddiası. Burada onlarca Kılıçdaroğlu ve önceki soyismi Karabulut ve Gündüz ailelerinin isimleri var..." diye sürdürdü.
TBMM Başkanı Çiçek yeniden araya girerek, "Sayın Başbakan konu yeterine anlaşıldı. Lütfen konuyu çok fazla kişiselleştirmeden Genel Kurul'a hitap edelim" diye konuştu.
Davutoğlu da, "Sayın Kılıçdaroğlu, bu dosyayı size yollarım. Sizin imzanızla sizin hakkınızda teftiş kurulunun raporu var. Açık bir şekilde söyleniyor ki ilave puanlarla kazanan sayısının artırıldığı. Eğer siyasete seviye getireceksek ailelerimizi bunun dışında tutalım ama dönüp anonim olarak hükümete bir ithamda bulunamazsınız. Buna izin vermeyiz" ifadelerini kullandı.
"Şimdi Kılıçdaroğlu'nun takdir edeceğim" ifadesini kullanan Davutoğlu, "Ebu Zer'i biliyor, çok önemli. Bir kaç gün önce din dersi bağlamında Ortaçağ karanlığı diye sözler sarfettiniz. Bize 'Ortaçağ karanlığı' dediğiniz dönemin aydın siyasetçisidir Ebu Zer. Biz, onun yolundayız. Hacı Bektaşi Veli'nin dönemidir, Ehlibeyt'in dönemidir, 12 İmam'ın dönemidir. Ebu Zer'i okuyun, daha başkalarını da okursanız, medeniyetimizin köküne vakıf olma ihtimaliniz var'" dedi.
Kılıçdaroğlu'nun, kurnazca, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile kendisini karşı karşıya getirme çabası içinde olduğunu ifade eden Davutoğlu, "Bunu diğer açıklamaları ile de yapıyor. Çünkü kendisi Sayın Baykal'la nasıl bir serüven yaşadığını bildiği için bizim de öyle olduğumuzu zannediyor. Sayın Baykal'ı ziyaretinizde 'Genel Başkan olmayacağım‘ dediniz, iki gün sonra genel başkan adayı oldunuz. Bizim Cumhurbaşkanımız ile ilişkimiz siyasetle başlamamıştır, siyasetle bitmez, ölümle de bitmez; dünya ahiret kardeşimdir. Bizim siyasi kültürümüzün, ahlakımızın temel kavramı da vefadır, onun için kongremize vefa kongresi dedik. Ama sizi aday gösteren 900 küsur kongre delegesinden 200'ü size oy vermedi, aramızdaki fark bu. Biz söz verdik mi mezara kadardır, mezara. Yeniliği hazmedemediniz, bunu kabul edin. 'Çatı aday' dediniz, hepiniz biraraya geldiniz, Cumhurbaşkanlığı seçiminde halkımız kendisine 12 yıl hizmet etmiş Başbakanımızı Cumhurbaşkanı yaptı, hala hazmedemiyorsunuz" dedi.
Başbakan Davutoğlu, CHP sıralarından laf atılması üzerine, "Sessiz, sakin kalacağımızı zannettiniz değil mi? Susacağımızı zannettiniz, susmayız. Soru soran cevabını alır" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu'nun, "Niye sarayla ilgili açıklama yapmadınız?" dediğini anımsatan Davutoğlu, Başbakanlık'ın 6 Kasım'da talimatıyla açıklama yaptığını söyledi.
Açıklamada, "Milletimizin oylarıyla bu görevlere gelen devlet ricali, görevde kaldıkları süre içinde bu imkanları devlete ve millete hizmet yolunda kullanacak, anayasal çerçevede demokratik seçimlerle görevden ayrıldıklarında yerlerine gelenlere emaneti teslim edeceklerdir. Tüm bu imkanların gerçek sahibi sadece millettir. Emanetin kime verileceğine de yine sadece aziz milletimiz karar verecektir" denildiğini anımsatan Davutoğlu, "Açıklama yaptık anlamamışlar. Ne demek biliyor musunuz? 'İyi çalışın, halkın kalbine girin, 5 sene sonra seçimlere girin, oraya gidin siz oturun.' Bunun için Cumhurbaşkanlığı makamını, Cumhurbaşkanımızı tartışma konusu yapmaya gerek yok. Bütün bu sorularınıza cevap verdiğimi düşünüyorum" dedi.
Başbakan Davutoğlu, 62. Hükümetin 2. atılım döneminin ilk bütçesi olan bu bütçesinin, yeni atılım bütçesi ve bir anlamda yeni inşa döneminin başlangıcı olduğunu söyleyerek, şöyle konuştu:
"Nasıl Cumhuriyetimizin kuruluşundaki heyecanla yepyeni bir dönem başlamışsa, inşallah 2023'de de yükselen küresel gücün ayak seslerini bütün dünya her yerde hissedecek. Bunun için başta söylediğim dört temel hususu takip etmeye de kararlıyız. Aidiyet bilincimizi güçlendireceğiz. Türkiye'nin her bir köşesindeki vatandaşlarımızla, tarihdaşlarımızla, kaderdaşlarımızla buluşacağız, kucaklaşacağız, onları bu ülkenin ayrılmaz bir parçası yapacağız.
Birileri bölmeye, fitne sokmaya çalışacak. Birileri sadece doğuda, birileri sadece batıda konuşacak, birileri kuzeye, Trakya'ya gidecek, birisi İç Anadolu'ya ama biz her yere gideceğiz, her yerde milli birlik ve beraberlik ruhu, kuvayi milliye ruhu diyeceğiz. Kim nereden ilham alırsa alsın, kim ne tür tuzaklar kurarsa kursun, AK Parti vesayetleri kıra kıra geldi, vesayetleri kıra kıra bu ülkede demokrasiyi kalıcı kılacaktır. Nasıl 20. yüzyılın başındaki o büyük dünya savaşından ve arkasındaki büyük krizden Türkiye Cumhuriyeti doğmuşsa, şimdiki küresel krizin ve küresel gerilimlerin içinden de inşallah demokrasiyle taçlanmış yeni bir Türkiye inşa ediyoruz. Bu yeni Türkiye demokrasiyle kültürünü bezemiş, ilmik ilmik vatandaşlarını, kaderdaşlarını buluşturmuş, ekonomisinde başı dik, savunma sanayinde güçlü, uluslararası alanda herkesin saydığı bir Türkiye olacaktır. Bizim yolumuz dün başlamadı, geçen yüzyılda da başlamadı. Ne kibrimiz var, ne gururumuz. Eğer tarihe sadece bu kutlu yürüyüşün bir yerinde, bu kutlu yürüyüşün tozu toprağı olmak şerefi bize nail olursa, bunun için sadece kıvanç duyarız."