Davutoğlu'nun 'Başkanlık' rahatsızlığı gün yüzüne çıktı, ilk kez sessizliğini bozdu

Davutoğlu'nun 'Başkanlık' rahatsızlığı gün yüzüne çıktı, ilk kez sessizliğini bozdu

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ısrarla gündeme taşıdığı "Başkanlık sistemi" tartışmasındaki uzun süreli sessizliğini bozdu. Davutoğlu, “Gecekondudan değil devletten bahsediyoruz” diyerek, “Psikolojisini doğru görmüyorum” dediği sistem tartışmasının soğukkanlı bir şekilde yapılması gerektiğini söyledi. Davutoğlu, bu çıkışında ‘Yeni anayasayı yalnızca Başkanlık mekanizmasına değil, yeni bir siyasi anlayışa odaklamak’ gerektiğini vurguladı.

 

AKP’de farklı bakışlar

 

Hürriyet'ten Nuray Babacan'ın haberine göre, Davutoğlu’nun kampanyasında, “Yeni Türkiye’nin yeni anayasası” sloganıyla yeni anayasa temasını ön plana çıkarmak istediği, Başkanlık konusunu ise alt başlıklardan biri olarak düşündüğü belirtiliyor. Davutoğlu’nun ekibi, Başkanlık sistemi tartışmasının muhalefet tarafından ‘tek adamlık’ arayışı olarak sunulacağı, bunun da tartışmaların odağında yer alacak Cumhurbaşkanı’nın yıpranması endişesini dile getiriyor. Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na yakın kurmaylar ise Erdoğan’ın aktif olarak siyasetin içinde olacağı mesajını vereceği için başkanlık temasının -aksine- partinin oylarını arttıracağı analizini yapıyor. Partide de bu konuda ciddi bir kafa karışıklığının olduğu gözleniyor. Bunun nedenlerinden biri olarak son anketlerde Başkanlık sistemine yönelik desteğin artmaması gösteriliyor. Halen seçmenin yüzde 65’nin Başkanlık sistemine karşı olduğu, AK Parti seçmeninin de yeterli desteği vermediği dile getiriliyor.

 

Seçim sonucuna göre

 

Kulislerde Başkanlık sistemiyle ilgili asıl belirleyici unsurun ‘seçim sonuçları’ olacağı ifade ediliyor. AK Parti’de, Erdoğan’ın da dile getirdiği “Parlamentonun izin vereceği ölçüde Başkanlık” ifadesinin ‘Yarı Başkanlık sistemi’ tarifi olduğu belirtiliyor. Bunun gerçekleşmesi için iktidar partisinin en az 330 milletvekili çıkarması gerekecek. Bu düzenlemeyi içeren anayasa paketinin referanduma götürülmesi ancak böyle mümkün olacak. HDP’nin barajı aşması veya aşamaması da AK Parti oylarında belirgin farklılık yaratacak. Parti kurmayları da zaten Başkanlık sisteminin partinin gündeminde kalmasının ‘seçim sonuçlarına’ göre mümkün olacağı değerlendirmesini yapıyor. Erdoğan’ın her haftasonu yapmayı planlandığı ve bir nevi seçim kampanyasına dönüşecek il ziyaretlerinde Başkanlık sistemi vurgusu yapacağına, bu durumun da Başkanlık konusunu seçim tartışmalarının odağına taşıyacağına dikkat çekiliyor.

 

Ana unsur yeni anayasa

 

Davutoğlu, önceki akşam Kanal 7 televizyonunda, “Başkanlık sistemini getirmek istiyoruz diyor musunuz?” sorusu üzerine sessizliğini şu sözlerle bozdu: 

“Seçim kampanyasının ana unsuru, kısa, öz, millete güvenen, insanı öne çıkartan, hiçbir kısıtlayıcı hüküm taşımayan, insan haklarını temel alan yeni bir siyaset zihniyeti felsefesi öngören yeni anayasa olacak. Yeni anayasayı sadece Başkanlık mekanizmasına değil, esas itibarıyla bu yeni siyasi anlayışa odaklamak... Başkanlık sistemi buna dayalı olursa, ki öyle olmalı, hiçbir zaman otoriter olmaz. Ama böyle bir çerçeve çizmeden Başkanlık sistemini değil parlamenter sistemi getirseniz, o da otoriter olur. Hiçbir kuvvet denetimsiz olmamalı. İşte Obama’nın büyükelçi tayin ederken bile bir denetimi var. Tek kuruş para harcasa, hesabı soruluyor kongrede. Bu, Cumhurbaşkanımızın zikrettiği gibi tek kamaralı olsa da aynıdır, aynı olmalıdır, hiçbir şekilde başkan ya da başbakan, Başkanlık sistemi ya da parlamenter sistem denetimsiz ve hesap vermeyecek bir gücü kullanmamalı, kullanamaz zaten. Biz Başkanlık sistemi derken hiçbir zaman böyle bir sistem tasavvur etmiyoruz zaten.

 

‘Aklı başında kimse istemez’

 

Başkanlık sistemi de özgürlükçü olur, parlamenter sistem de olabilir ama ona önyargıyla yaklaşmadan. Sanki parlamenter sistem savunucuları Türkiye’de bu uygulanıyormuş gibi savunuyorlar. O da yok, o zaman biz seçim beyannamemizde ısrarla ‘Yeni anayasa’ diyeceğiz. Bu yetki çatışmasına yol açan anayasal çerçeveyi tartışmaya açacağız. Sonrasında da Başkanlık sistemini bu bağlamda ele alacağız. Yani mesele bu anayasal sistem içinde veya özgürlükçü olmayan bir anayasal sistem içinde gücü bir kişinin elinde toplamak değil. Ne Cumhurbaşkanımız bunu ister ne ben isterim ne de Türkiye’de aklı başında bir siyasi sadece kendi geleceği için bir şey tasavvur eder.

 

‘Kişi için sistem olmaz’

 

Bir gecekondudan değil, devletten bahsediyoruz. Hiçbir meseleyi temeli doğru olmadan tartışmamalıyız ve soğukkanlı bir şekilde ele almalıyız her meseleyi. Şu anda birinci hedefim bu. O hedefe geldiğimizde o zaman bütün bu çerçevede özgürlükçü bir anayasanın altyapısını mümkün olan en geniş mutabakatla sağlamak. Anayasa herkesin katılımıyla olursa iyidir. Şu kişiyi bu makama getirmek ya da bu kişiyi o makamdan uzaklaştırmak için sistem tartışması yapılmaz. Sistem bir kere kurduğunuzda 50-100 yıl işleyecek şekilde inşa edildiği zaman yürür. Önemli olan öyle bir sistem kuralım ki bu sistem, bu siyasal sistem hem ülkenin ihtiyaçlarına cevap teşkil etsin, hem geçmiş bütün olumsuzluklardan gerekli dersler çıkartılarak, rasyonel bir zemine oturtulsun hem de temel siyasal zihniyeti, kültürü yansıtsın. Türkiye’de şu anda seçilmiş cumhurbaşkanı, seçilmiş başbakan, ikisi de güçlü motif olarak, her ikisi de ülkesi için koşturduğunda büyük bir sinerji doğar. Elhamdülillah bu sinerji doğdu.”

 

Arınç: Aciliyet görmüyoruz

 

Kulislerde, Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç ve siyasi işler başkanı olarak partinin iki numaralı ismi Mehmet Ali Şahin’in bu konudaki değerlendirmelerine de dikkat çekildi. Arınç, geçen pazartesi günü Bakanlar Kurulu’nun ardından bir soru üzerine şöyle demişti: “Bazı milletvekili arkadaşlarımız, bakanlarımız ne kadar katkı sağladı, bilmiyorum ama genel başkan yardımcıları veya komisyon başkanları bildiğimiz eski düşüncelerini tekrar ediyorlar. Bu, hükümetimizin düşüncesi anlamına gelmez. Bakanlar Kurulu’nda bu konu enine boyuna tartışılmış ve bir hükümet politikası veya kararı haline getirilmiş değildir. Bu konuda bir aciliyet de görmüyoruz. Başbakanımızın ve hükümetimizin bulunduğu parlamenter demokrasi içinde 2015 seçimlerine giderken Başkanlık konusunda taşıdığımız düşünce ve fikrin kamuoyuna açıklanması bir ihtiyaç haline gelebilir. Ama bugün için bunu erken buluyorum.”

 

Şahin: Başkanlık gölgelemesin

 

Şahin ise şu açıklamayı yapmıştı: “Yeni anayasa keyfiyeti Başkanlık tartışmalarının gölgesinde kalmamalıdır. Yani Başkanlık sistemi yeni anayasa ihtiyacını bloke etmemelidir. Evet Türkiye’nin mutlaka Başkanlık sistemine geçme ihtiyacı var. Millet, 2007 yılı referandumunda, ‘Cumhurbaşkanı’nı bundan sonra ben seçeceğim’ demek suretiyle Başkanlık sisteminin yolunu da açtı. Ama biz, yeni anayasa ile sadece Başkanlık sistemini konuşursak, bu anayasa ile ilgili getirmeyi tasarladığımız diğer hükümler gölgede kalır.”