Diyarbakır’ın Sur ve Silvan ilçelerinde öz yönetim ilan eden DBP'li belediye eşbaşkanlarının tutuklanmasına sert tepki gösterten DBP Eş Genel Başkanı Emine Ayna, "Bu ilanların yasalarda yeri yok ancak yasadışı da değil" diyerek, “Cumhurbaşkanı rejim değişmiştir açıklaması başlı başına suçtur” iddiasında bulundu.
DİHA'dan Hayri Demir’e açıklamalarda bulunan DBP Eş Genel Başkanı Emine Ayna, 7 Haziran öncesinde Ağrı'nın Diyadin ilçesinde meydana gelen çatışmaları hatırlatarak "Daha o çatışma olmadan Cumhurbaşkanı Erdoğan, oradaki operasyonların sonuçlarını haber vermeye başladı. Neredeyse ölmeden ölecek olanların sayısını verecekti. Kendisinin talimatıyla gelişen bir operasyondu. Neyi hedeflemişti, orada çatışma çıkacaktı, askerler ölecekti ve askerlerin ölümü üzerine hem savaş başlatacaktı hem de askerlerin ölümü üzerine Kürt halkının özerklik talebini yine terörize etmiş olacaktı" diye konuştu.
“Ağrı'da amaçlan halk tarafından boşa çıkartıldı. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu düşüncesinden vazgeçmeyerek, başka şekillerde ve merkezlerde bu planlarını sürdürmeye çalışıyor” diyen Ayna, "Başka denemelerin içerisine girdi. Herkes bunu biliyor. Her an Türkiye Cumhuriyeti devletinin savaş başlatacağını bekliyordu. Çeşitli şeyler bahane edecekti. Ve bir savaş başlatacaktı. Sivil katliamlar gelişti. Çocuklar katledildi. Polis ve ordu halka karşı silah kullandı. Seçimlerde önceki son altı ayı tek tek oturup kalem kalem çıkarılsa askerin öldürdüğü polisin öldüğü sivil insan sayısı bile aslında savaşın seçimden önce devreye konulduğunu görecektir" ifadelerini kullandı.
Ayna, ‘seçimlerle birlikte AKP'nin tek başına iktidar olanaklarını kaybettiğini ve başkanlık sistemi tartışmalarıyla ilgili bir intikam planının konulduğunu’ savunarak, erken seçimlerle halkın iradesinin yok sayılarak seçimlere gidildiğini öne sürdü.
Ayna, erken seçimlere ilişkin toplumun "Seçim ne kadar güvenli bir seçim olacak?" diye sorması gerektiğini söyleyerek, "Seçim güvenliği diye sandığın başına asker ve polisi dikmeyeceğini kim garantiye alacak. Seçim sandıklarının asker ve polisin taşımayacağının garantisi var mı? Şu anda özel güvenliktir. Yarın sıkıyönetimdir diyecek ve o ortamda seçim güvenliğini kim alacak" diye sordu.
Ayna, seçim güvenliğinin ciddi anlamda ele alınması ve tartışılması gerektiğini söyleyerek, "Bizce seçimin güvenliği ve güvenirliliği tartışma konusudur. Asker ve polis zoruyla mı HDP'yi baraj altında bırakacak. Savaş ve seçim beraber olur mu dünyada örneği var mı savaş ve seçim iç içe bunun bir örneği yoktur" ifadelerini kullandı.
Seçimlerden sonraki yaklaşımın halkın iradesini engelleme yaklaşımı olduğunu savunan Ayna, "Bunun için hem bir yandan savaşı araç olarak kullanıyor. Hem de diğer yandan da siyasi operasyonları bir araç olarak kullanıyor. Belediye başkanlarını tutukluyor gözaltına alıyor" dedi.
"Özyönetim" ilanlarına da değinen Ayna, bundan kaynaklı DBP'li belediye eşbaşkanlarının tutuklanmasına ve görevden uzaklaştırılmasına sert tepki gösterdi. Ayna, "Bu ilanların yasalarda yeri yok ancak yasa dışı da değil. Cumhurbaşkanı rejim değişmiştir açıklaması başlı başına suçtur. Ancak ilan edilen öz yönetim ilanları, devlete karşı değil yönetime ortak olma ilanıdır. Bölge insanlarının ilanları rejim ilanı değildir. Bugün anayasal düzeni yıkmak diye bir suç tanımı varsa belediye başkanlarımız için yargılama konusu olan bu suç tanımı cumhurbaşkanın söylediğidir. Ama belediye başkanları için böyle bir suç tanımı yok. Çünkü cumhuriyete karşı bir kalkışma değildir. O anlamda da suç tanımı içerisinde de değildir. Özyönetim ilanlarını yapanlarda belediye başkanları değil zaten. Belediye başkanları halkın yanında olduğu için hedef seçiliyor" şeklinde konuştu.
Özerklik modelini bütün Türkiye için önerdiklerini ifade eden Ayna, "Sadece bölge için özerklik talebi yaklaşımı söz konusu değil. Ancak Kürdistan insanı özerkliğe daha hazır, yani geliştirdiği siyasi tercihlere bakıldığında özerklikle yönetim anlayışını kabul eden ve bunun siyasi mücadelesini yürüten partiye dönüktür... Özerklik meselesi sadece Kürdistan'la ilgili bir mesele değildir. Ama Kürt halkının Kürdistan'ın bu konudaki ısrarının bu kadar belirleyici ya da vazgeçilmez olmasının nedenlerinden biri de ulusal kimliğidir. Çünkü özerkliği ulusal kimliği yönetme olarak görüyor ve bu yüzden diğer bölge inşalarından daha fazla sahip çıkıyor" dedi.