"Deizm 'Tek Adam Rejimi' saflarında bir çözülme işaretidir"

"Deizm 'Tek Adam Rejimi' saflarında bir çözülme işaretidir"

 "Gençler deizme kayıyor" tespitinin AKP, tarikat ve cemaatler için sadece şaşkınlık değil, büyük bir “endişe” hatta “panik” yarattığını belirten Evrensel gazeteci yazarı İhsan Çaralan, köşesinde AKP İstanbul Milletvekili Metin Külünk'ün “Tedbir almazsak bu milletin evlatlarını bekleyen tehlike; Kur’an’sız İslam, peygambersiz Kur’an, daha ötesini söylüyorum; Allah’ın yeryüzünde hiçbir şeye karışmayacağını iddia ettikleri deizm. Tehlikeyi fark etmezsek çok değil, 15 yıl sonra bambaşka bir tehlikeyle karşı karşıya geleceğiz” sözlerine yer vererek "Deizmle AKP ve ulemasının başa çıkması kolay olmayacaktır. Bunu yakın gelecekte daha iyi göreceğiz" dedi.

Çaralan'ın Evrensel gazetesinde "Deizm ‘Tek Adam Rejimi’ saflarında bir çözülme işaretidir" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:

Son günlerde, hangi çevreye gitseniz sohbetler; “Bu deizm de ne?”, “Gençler deist oluyormuş”, “İlahiyat öğrencileri ve hocaları da olmuş”... gibi sorular ve bu sorulara verilen ya da verilemeyen yanıtlara bağlanıyor desek yanlış olmaz.

Bu sohbetlerde;  

- Cumhurbaşkanından başlayarak yukarıdan aşağı siyaset erbabının, nerede konuştuğuna kime hitap ettiğine bakmaksızın ağzını “Hadis”le açıp “Ayet”le kapattıkları, - 16 yıldır AKP iktidarının eğitimde bilim ve laiklik adına ne varsa ayaklar altına alıp, dini değerleri “dokunulmaz ebedi değerler” olarak öğrettiği, - “Dindar nesiller yetiştirme”nin asli görev ilan edilip, MEB’den Diyanete, belediyelerden Karayolları Genel Müdürlüğüne ilgili ilgisiz herkesin bu seferberliğe katılmaya zorlandığı bir dönemde gençlik, hele de din okulları haline getirilmiş olan imam hatipler ve ilahiyat öğrencileri içinde deizmin yayılıyor olması, elbette hayretle karşılanıyor. 

Özellikle de “tek parti tek adam rejimi”nin toplumsal dayanağının “muhafazakar bir toplum” olduğu, bu toplumun inşasının dinamik gücünün de gençlik olduğu dikkate alındığında; gençlik içinde, hele de muhafazakar ailelerin çocuklarının içinde, “deist olma”nın yaygınlaşmasının, elbette ki AKP, tarikat ve cemaatler için sadece şaşkınlık değil, büyük bir “endişe” hatta “panik” nedeni olması kaçınılmazdı. Tablo öyle de şekilleniyor. 

Deizm gerçeğin neresinde?

Deizm, teferruatlarından arındırırsak, bir “yaratıcının” varlığına inanan ama yaratıcının yarattıktan sonra dünya işlerine karışmadığını öne süren, hayli yaygın bir inanç. Dolayısıyla “deist” inançta peygamberler, kutsal kitaplar, her dinde görülen ritüeller yok! Elbette ibadetler de, din görevlileri, ruhbanlar sınıfı da yok. Bu nedenle de deizm bir din sayılamaz.

Bu haliyle deizm, dini kurallardan bunalmış gençler için (Elbette yaşlılar için de) kolay bir kurtuluş yolu oluyor!

Burada, bir “yaratıcının kabulü” belirleyici ve deizmi ateizmden ayırıyor.

Aslında “deizm” tartışması yeni değil. Daha önce de “yaratılışçı bir felsefe” olarak deizm gündeme gelmişti.

1990’lardan başlayarak, 2000’li yılların ilk 10 yılındaki “evrim-yaratılışçılık” çatışmasının çok yüksek tempoda seyrettiği günlerde, şimdi; “Bu deizm nereden çıktı!”, “Deizm büyük bir tehlike!” diye bağırıp çağıranlar, evrim kuramını biyolojiden çıkarıp yerine yaratılışçılığı geçirmek için, o yıllarda deizmin, yani yaratılışçılık mevzisinin ön saflarında savaşıyorlardı.

Evrim kuramı düşmanlığı ekenler deizm biçiyor

Çünkü dini menkıbelerle, hadis ve ayetlerle evrimin karşısında duramayan egemen sınıfların en gerici odakları, onların sözcüsü ulema ve ulemanın bilim insanı etiketli uzantıları; “materyalist doğa biliminin” üstünde kurulan Evrim Kuramı’na karşı savaşta, “yaratılışçılığın” saflarının en militan savaşçılarıydılar.

Böylece bilimden materyalizmi kovarken komünizme ve ateizme karşı da sonunda her şeyi tanrıya bağlayan “yaratılışçı” bir mevziyi güçlendirdiklerini düşünüyorlardı.

Bu yüzden şimdi, “Bu deizm nereden çıktı?” diyenlere “Deizm, sizin Evrim Kuramı’na karşı savaş açtığınızda ektiğiniz tohumlardan çıktı!” diyebiliriz.

Üstelik bu “tohum”, ABD’deki laboratuvarlarda, “Bilimin genetiği ile oynanarak üretilmiş bir hibrit tohum”du!

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de, gerçeklerin üstünü örtmek üzere, “yaratılışçı bir dünya görüşü” olarak piyasaya sürülmüştü. Bu, “hibrit tohumun” en hevesli alıcıları da; bugün “Bu deizm nereden çıktı?” diye bağırıp çağıranlardı.

Yani bugün bir deizmden söz ediyorsak, bunun tohumlarını atanlar, evrim ve bilim düşmanlığını kendilerine kılavuz edinen “yaratılışçılar” ve onların safına giren dini çevreler, din istismarcısı politika odaklarıdır.

Dinileşme deizme ilgiyi artırdı

Ama sorun sadece bir bilim-yaratılışçılık tartışması çerçevesinde kalsaydı; bugün din istismarcılığı üstünden iktidarını uzatmak isteyenler için bir tehdit olarak görülmeyebilirdi. 

Tersine “evrim-yaratılışçılık” tartışması sırasında  “yaratılışçılığın” saflarında savaşanlar, AKP şahsında çok somut ve etkili bir müttefik bulmuşlardı. 

Ama bu siyasi güç; bilimde “yaratılışçı” ama siyasette tamamen İslami-cihatist değerlerin etrafında bir gençlik nesli yetiştirmeyi amaçlamaktadır.

Bu siyasi güç (AKP ve iktidarı), gençliği;

- Ucuz iş gücü olan, gelecek güvencesi olmayan, - Yayılmacı amaçlarla motive edilmiş, şehitlik ve gazilik müjdelenen, hamasi bir milliyetçilik ve dini gıda ile beslenerek egemen sınıfların ve onların hükümetlerinin askeri olarak seferber ettiği bir kitle olarak yetiştirmeyi amaçlamaktadır.

Deizm bu amacın ve bu amacı gerçekleştirmenin politikalarının altını oyan bir inanç olarak yayılmaya başladığı için hedefe konmaktadır.  Dolayısıyla “dindar genç”e, geleceksizlik, “kefenle yatıp kalkma”, şehit ve gazi olma vadedilmektedir.

AKP’nin deizmle başetmesi kolay değil

“Gençler içinde deizmin yaygınlaşması” son birkaç haftada gelişen bir şey değil. Tersine son yıllarda böyle bir tartışma vardı. Ama Cumhurbaşkanı “dini güncelleştirme” çağrısı ile “Pandora’nın Kutusu”nu açınca içindekilerden biri olan “deizm” gündemin ön sırasına çıktı. Erdoğan ve hükümeti henüz bir şey söylemedi ama; Erdoğan-AKP Hükümetinin deizmi; “suç”, hatta “mili güvenlik suçu”, “yerli ve milli olmayan bir tehdit” olarak gösterip, daha çok, daha yoğun bir dini eğitim için dayanak yapacağını söylemek yanlış olmaz. 

Ama Orta Çağ’daki din savaşları ve günümüzdeki dini umdeler etrafında yapılan mücadeleler göstermektedir ki; dini kurallardan, ritüellerden sıkılmış insanları daha çok dini kuşatma ile zapturapt altına almak olanaklı değildir. Dolayısıyla AKP iktidarının “terörist”, “komünist”, “vatan haini” suçlamalarına “deist” suçunu da eklemesi, çıkmaz bir yoldur. Deizmle AKP ve ulemasının başa çıkması kolay olmayacaktır. Bunu yakın gelecekte daha iyi göreceğiz.

Bugün elbette sınıf partisi ve ilerici güçler için sorun; nasıl ki, İslam, Hristiyan ya da başka bir din değilse, “deizm” de değildir. Diğer dinler ve inançlar gibi deizm de “cehalete ve yoksulluğa karşı mücadele içinde” aşılacaktır. Bunu evrim-yaratılışçılık mücadelesi sırasında bir yanıyla gördük.

Üstelik bugün deizm, siyasi İslam’ın etkisindeki toplum kesimleri içinde yayılıyorsa, bu “tek parti tek adam rejimi” saflarında bir çözülmeye işaret etmektedir. 

Deizmi kim, nasıl tehdit olarak görüyor?

SON günlerde siyaset, medya ve sosyal medyada “deizmin yayılması” ve bu konudaki endişelerin boyutunu, medya ve siyaset alanından iki şahsiyetin görüşleriyle özetleyeceğiz.

Bu kişilerden birincisi Yeni Şafak’ın kıdemli ve dini tartışmalarda “otorite” sayılan yazarı Yusuf Kaplan. 

Yusuf Kaplan, önceki gün Yeni Şafak’taki köşesinde şunları yazdı: “Türkiye’de genelde İslâmî kesimlerde, üstelik de bütün kuşaklarda, ama özellikle genç kuşakta bir deizm dalgası yayılıyor hızla.

Seküler kesimlerin çocuklarının arasındaysa, ateizm yayılıyor dalga dalga...

Her şeyi sınırlı akılla, geçici, görece bilimle açıklayabileceğini düşünen sığ, felçleşmiş bir kafa, fenâ hâlde revaçta...”

İşin siyasi boyutundaki “endişeleri” de, Türkiye Gençlik Vakfının Kırşehir Şubesinin düzenlediği ‘Büyük Türkiye İdeali’ konulu konferansta yaptığı konuşmada, AKP’nin “açık sözlü” vekillerinden İstanbul Milletvekili Metin Külünk dile getiriyor: “Tedbir almazsak bu milletin evlatlarını bekleyen tehlike; Kur’an’sız İslam, peygambersiz Kur’an, daha ötesini söylüyorum; Allah’ın yeryüzünde hiçbir şeye karışmayacağını iddia ettikleri deizm. Tehlikeyi fark etmezsek çok değil, 15 yıl sonra bambaşka bir tehlikeyle karşı karşıya geleceğiz” dedi.