Demirtaş, AKP ve cemaate seslendi: Egemenlik kavgasını bırakın

Demirtaş, AKP ve cemaate seslendi: Egemenlik kavgasını bırakın
BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, AKP ile Gülen Cemaati'nin paralel yapılandığını ve bundan en çok kendilerinin zarar gördüğünü söyledi. Demirtaş, "10 bine yakın kişi bu paralel devlet yapılanmasıyla tutuklandı. Çok açık, çok aleni görünür bir şekilde her yeri ele geçirmiş durumdalar. Şimdi iktidar kavgası başlamış durumda. Ortada bir demokrasi kavgası, tartışması yok" dedi. 
BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, partisinin Diyarbakır İl Başkanlığı'nı ziyaret edip, gazetecilere gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Demirtaş, Hükümet ile Cemaat arasında gazetelere düşen MGK belgesinin sorulması üzerine, şunları söyledi: 
 

'Cemaat, MGK kararından 3 gün önce haberdar olmadı'

 
"Zannediyorum bu Cemaat'in ilk defa duyduğu bir şey değil. Herhalde bu karalar alınırken de Cemaat'in bundan haberi ve bilgisi vardı. Şimdi tabii çatışma derinleştiği için bu belgeler aradan geçen bunca yıl sonra ilk defa deşifre ediliyor. Bu çatışmanın artık Cemaat ile AKP çatışmasının derinleştiğinin bir göstergesi. Cemaat 2004 yılında MGK'nın aldığı bu karardan 3 gün önce haberdar olmadı. O kararlar alındığında da cemaat bu kararın alındığını biliyordu. Uygulandı mı, uygulanmadı mı bu başka bir mesele. Ama şu kesin ki, AKP ve cemaat uzun süre işbirliği halinde, ittifak halinde, devlet içerisinde yeni bir devlet kurdular. Biz bunu KCK adında yürütülen siyasi soykırımlarda çok net hissettik, biliyoruz. Ben daha önce de belirttim; paralel devlet arayan AKP ile Cemaat işbirliğine baksın, her yerde bu yönlü paralel devletler, örgütlenmeler kurulmuştur." 
 

'Cemaatten habersiz Vali bile karar alamıyor'

 
Vali, rektör ve kaymakamın Cemaat'in yereldeki gizli çekirdek komitesine danışmadan ciddi karar alamadığını söyleyen Demirtaş, sözlerini şöyle sürdürdü: 
"Merak ediyorum, soruyorum. Kendinde bu gücü görebilen kaç tane vali var? Özel yetkili mahkemelerin bir çok savcısı, hepsini zan altında, itham altında bırakmak için söylemiyorum. Emniyet müdürlerinin birçoğu bu cemaatlerin kentlerdeki yarı gizli yapılanmasına danışmadan karar alabiliyor mu? Bu yarı gizli yapılanmalar aylık periyodik toplantılar yapıp, kimin nereye atanacağına, kiminle ilgili ne yapılacağına, kimin profesör, doçent unvanı alacağına karar veriyor mu, vermiyor mu? Kimin tutuklanacağına, operasyon yapılacağına karar veriyor mu? Bazılarına emniyet müdürleri, bazılarına savcılar, bazılarına valiler katılıyor mu, katılmıyor mu? AKP'nin ve MİT'in bu toplantılardan haberi var mı yok mu? Bunların mesela araştırılması lazım. Bunların hepsi paralel devlet çalışmasıdır. AKP'nin bilgisi dahilinde yapılmıştır. AKP'ye karşı bir hamle, oluşum şeklinde cereyan etmemiştir. AKP, cemaat işbirliğiyle bunlar yapılmıştır.
 

'En fazla zararı gören bizi'

 
Bunun en çok zararını gören parti biziz, 10 bine yakın kişi işte bu paralel devlet yapılanmasıyla tutuklandı. Paralel devlet yapılanması bugün öyle artık gizli, saklı karanlık koridorlarda faaliyet yürüten bir yapılanma değil. Çok açık çok aleni görünür bir şekilde her yeri ele geçirmiş durumdalar. Şimdi iktidar kavgası başlamış durumda. Ortada bir demokrasi kavgası, tartışması yok. Ben öyle görüyorum." 
 

'Egemenlik kagvasını bırakın'

 
Demirtaş, bir başarı olduğunda Başbakan Erdoğan'ın 'Ben tek başardım' dediğini söyleyerek, şöyle dedi: 
"Başarısızlık söz konusu olduğunda topu birbirlerine atıyorlar. Bu nedenle bu Cemaat ve AKP tartışması meselesi Türkiye'nin gerçekten de demokrasiye kavuşması açısından köklü bir tartışmadır. Demokrasilerde buna yer yoktur. Siyasi partiler varsa siyasi partiler bu tartışmayı yürütür. Onun dışında bir tarafta Cemaat, bir tarafta AKP veya ikisinden birini tutmak zorunda, taraf olmak zorundaymışız gibi dayatmaları biz asla kabul etmiyoruz. Biz iki anlayışa da karşıyız. AKP'nin de Cemaat'in de bu ülkeye sunduğu demokrasi anlayışı kesinlikle özgürleştirici bir anlayış değildir. İkisine de tavsiyemiz şudur; Türkiye toplumu üzerinde egemenlik yarışını artık bıraksınlar, Türkiye toplumu kimsenin özel mülkü, malı değildir. Bu ülke hepimizin ise o halde herkesin bu ülkenin yönetiminde söz sahibi olacağı bir yönetimi hep birlikte kuralım. Bırakın bu iktidar paylaşma savaşını, bu ülkede yaşayan herkesin bu ülkenin yönetiminde söz sahibi olacağı sistemi hep birlikte kuralım kavga ancak bu şekilde ortadan kalkar." 
 

'Çözüm sürecinde cemaat muhatabımız değil'

 
Gazetecilerin, AKP ile Cemaat arasında yaşananların çözüm sürecini nasıl etkileyeceği yönündeki sorusuna Demirtaş, "Umut ediyorum ki siyasi muhatabımız olan hükümet çözüm sürecinde atması gereken adımları atma konusunda cesur davranır. Bu konudaki muhatabımız iktidardır, Cemaat değildir. Çözüm sürecinin muhatabı Cemaat değildir. Cemaat ve diğer cemaatler, diğer kesimler barış sürecine katkı sunarsa bu hepimizi memnun eder. Barış için katkı sunacak herkes elbette ki bu ülke için, toplum için iyi bir şey yapmış olur. Ama bizim siyasi muhatabımız tabii ki iktidardır" dedi. 
 

Başkan adayları

 
Demirtaş, yerel seçimlerdeki belediye başkan adaylarını önümüzdeki hafta içinde açıklayacaklarını belirterek, "Bazı yerlerde ön seçimler yapıldı. Ön seçimde çıkan yerlerde biz halkın iradesine saygı duyacağız. Çok önemli bir tartışma söz konusu olmazsa orada belirlenen adaylar bizim adaylarımızdır. Eğilim yoklaması yaptığımız yerlerde de hemen hemen tartışmalar netleşti gibi. Önümüzdeki haftadan itibaren de adaylarımızı peyder pey açıklayacağız" dedi. 
 

'Perwer'i coşkuyla karşılamamızı beklemek haksızlık'

 
Kürt sanatçı Şivan Perwer'in Diyarbakır'a gelişi ve son yaptığı açıklamalar konusunda da düşünceleri sorulan Demirtaş, "Sanatçılar sanatıyla konuşsa kalıcı olurlar. Siyasetçiler siyaset yapsa başarılı olurlar. Herkes bulunduğu alanda en iyisini yapmaya çalışmalıdır. Biz sanatını halkı için kullanan, sanatının halk için yapan herkese saygı duyduk. Sevgili Şivan Perwer de dahil olmak üzere herkese saygı duyduk. Bizim yaptığımız siyasete karşı da bırakın siyasetçiler laf söylesin. Buraya AKP'nin davetlisi olarak geldi. Yani BDP kitlesinin, AKP davetlisi olarak gelmiş bir kişiyi, bir şahsiyeti büyük bir coşkuyla karşılamasını beklemek haksızlık olur" dedi.