7 Haziran’da yapılacak genel seçime parti olarak girerek barajı aşacakları iddiasını yineleyen HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Çözüm sürecinin olumsuz etkilenmemesi hükümetin tavrına bağlıdır. Hükümet, HDP heyetlerinin aynı şekilde çalışmasını desteklerse çalışırız biz. 9.9 oy da olsak Türkiye’nin dördüncü büyük partisiyiz. Hükümet çözüm sürecini ilerletmek isterse katkı sunarız” dedi.
TBMM’de gazetecilerin sorularını yanıtlayan Demirtaş, “barajın altında kalırsanız ne yapacaksınız?” sorusu üzerine “Bu parlamentonun meşruiyetini her dakika sorgularız. Siyasi oy hırsızlığı ile parlamentoya gelmiş vekilleri her zaman teşhir ederiz. Erken seçim için ciddi çalışmalar yürütürüz. Başkanlık sistemi ve yeni anayasa üzerinden yeni bir otorite rejimin yaratılmaması için de elimizden geleni yapıyoruz” dedi.
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Meclis’te bir grup gazeteciyle sohbet yaptı. O söyleşiden öne çıkan başlıklar şöyle; BARAJIN SINIRINDAYIZ: Biz periyodik araştırmalar da yapıyoruz, bizim dışımızda yapılan araştırmalara da bakıyoruz. Barajın sınırındayız evet. Oyumuz barajın çok çok altında değil, hep 9’un üstünde çıkıyor oylarımız. Oyu bu kadar olan potansiyeli bu kadar olan bir partinin birazcık daha çalışmak ve kendini doğru anlatmakla aşabileceği bir baraj varken bunu bırakıp bağımsız girmesi kendini inkar olurdu, doğru olmazdı. İyi bir karar aldığımızı, doğru bir karar aldığımızı düşünüyoruz. CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİNE BU YÜZDEN GİRDİK: Parti yönetimi bu konuda bir yıldır neredeyse hazırlık yapıyor zaten. Biz Cumhurbaşkanlığı seçimine de bu yüzden girdik zaten. Yani hem partimizi, ilkelerimiz tanıtmak hem de 2015 seçimlerine parti olarak girebilmek için Cumhurbaşkanlığı seçimini özellikle bir fırsat olarak değerlendirdik. ÇOK KÜÇÜK BİR RİSK ALDIK: HDP, Türkiye’de siyasi çizgisiyle, ilkeleriyle farklılık yaratan bir parti hatta tek parti. Önümüzde beş ay var, daha adaylarımız belirlenmedi. Seçim bildirgemiz belirlenmedi. Buna rağmen insanlar yüzde 9,5 civarında bize oy vereceğini söylüyorsa biz bu barajı aşarız. Büyük bir kaygımız yok. Çok küçük bir risk aldık sadece, o riski almaya da değerdi. Şu günden itibaren bile oylarımız her gün her dakika artacaktır. KİMLİK SİYASETİ YAPTIK TERK EDİYORUZ: Dolayısıyla bu bizim çok bir geniş alan açmış durumda. Doğru anlatabilirsek kendimizi insanlar artık sadece bir kimlik sadece bir mezhep üzerinden yapılan siyasetin kazandırmadığını giderek anlayacak, bizim de aslında bunu terk ettiğimizi daha rahat görecek. Biz bu siyaseti yapmadık demiyorum. Kimlik siyaseti yanlıştı da demiyorum, ihtiyaç vardı ve yaptık. Ama bizim dışımızdaki partiler tümüyle kimlik siyaseti yaparken, biz kimlikler üstü bir siyasete döndük. Bütün kimlikleri kapsayan, kucaklayan, ama hepsinin ezilmişliğini, ötekileştirilmişliğini ortak payda yapan bir siyasete dönüş yaptık. Doğru zamanda dönüş yaptık, dönüş demeyim de doğru zamanda bir giriş yaptık, doğru bir söylemle giriş yaptık, başarı şansının yüksek olduğunu düşünüyorum bu çizginin ve bu partinin. Biz olsak da olmasak da, ben olsam da olmasam da önümüzdeki dönemde artık Türkiye’de iktidar alternatifi bu çizi olacaktır. HDP’YE KAYANLAR AĞIRLIKLA AK PARTİ’DEN: (Kamuoyu araştırmalarında size oy verebileceğini söyleyenler daha önce hangi partilere oy vermiş sorusu üzerine) Ağırlıkla AKP’ye vermişler, CHP’de var, çok az diğer partiler var. Yani ağırlık AKP, CHP’den de bir ilgi var, diğer partiler çok az diyebilirim, MHP dahi var. MECLİSE GİREMEZSEK MEŞRUİYETİNİ SORGULARIZ: Fakat bu Parlamentonun meşruiyetini her dakika sorgularız. Her dakika bedavadan Parlamentoya gelmiş, siyasi oy hırsızlığı ile Parlamentoya gelmiş vekilleri her gün teşhir ederiz, ulusal ve uluslararası düzeyde büyük kampanyalarla barajın düşürülmesi ve erken seçim yapılması için ciddi çalışmalar yürütürüz.
AKP BAŞKANLIK SİSTEMİNDE ÇOK DA RAHAT OLMAZ: Başkanlık sistemi ve yeni anayasa üzerinden yeni bir otoriter rejimin yaratılmaması için de bütün gücümüzü de kullanırız, mitingler de yaparız, yürüyüşler de yaparız. Her şeyi bütün imkanları kullanırız, siyaset dışı kalmayız. Ben baraj dışı kaldık diye AKP rahatlıkla başkanlık sistemini uygular ve anayasayı istediği gibi yapar düşüncesinde değilim. Çok da rahat olmaz. Bu konuda toplumsal Meclis dışı dinamikler de Meclis dışı dinamikler de yeteri kadar birlikte muhalefet yaparsa bunu başaramazlar. Ama bu çok çok küçük bir ihtimal bizim baraj altı kalmamız. Bu senaryo bence gerçekleşmeyecek, biz bundan eminiz, barajı aşacağız. (Barajı aşarsanız ve AKP sizin de kabul edeceğiniz bir anayasa teklifiyle gelirse ve içinde başkanlık sistemi olursa kabul eder misiniz? Sorusu üzerine) Her halükarda biz Başkanlık Sistemine hayır deriz. Ne getirirse getirsin biz başkanlık sistemini kabul etmeyiz. İçinde başkanlık sistemi olan anayasanın kendisi zaten demokratik anayasa önerisi olmaz.
BİZİ TAKOZ GİBİ DÜŞÜNMESİNLER: Fakat şu yük de bize yüklenmeli. Biz, sırf AKP tek başına anayasa yapamasın diye en aza razı olmak zorundayız basıncını, baskısını da kimse bize yapmasın. Onun yerine barajı kaldırmak için AKP’ye baskı yapsınlar. Hala vakit var. Ek bir maddeyle ilk seçimde uygulanır diyerek barajı düşürebilir AKP. AKP gerçekten çözüm sürecinin selametini düşünüyorsa barajı düşürsün, bizi niye bağımsız girmeye zorluyorlar. Herkes bizi bağımsız girmeye zorluyor, aman aman AKP’ye yarayacak. Biz takoz gibi düşünmesinler. Biz asli bir siyasi çizgi ve unsuruz. Temel görevimiz de en aza razı olup mevcut sistemin devam etmesini sağlamak değil. Biz iddialıyız, en maksimum neyse ona ulaşmaya çalışıyoruz. AKP’yi durdurmanın, frenlemenin tek yolunun da bu olduğunu herkesin iyi hesap etmesi gerektiğini söylüyoruz.
CHP’YE ELEŞTİRİ: Pazarlığı yapanlar bizi suçluyor. Bu beni hayrete düşürüyor. MHP ile oturup pazarlık yapmış, birlikte Cumhurbaşkanı adayı belirlemiş, sonra da hiçbir şey yokmuş gibi bütün partileri, sivil toplum örgütlerini gezmiş dolaşmış, meğerse o sırada MHP ile anlaşmışlar. Gizli pazarlık yapmışlar, aday belirlemişler. Bunu yapmış kişiler şimdi çıkmış bizi gizli pazarlıkla suçluyorlar. Ya siz yapmışsınız, ispatlanmış. Bari bir tane elinizde delil olsun. Deyin ki şurada şu pazarlığı yapmışsınız, gizli bir şekilde. Yok böyle bir şey. Bugün de çağrı yaptım. Kemal Bey buyursun gelsin anlatalım. Cumhurbaşkanlığı seçiminde de kendisine söyledim. Birlikte aday çıkaralım 2015’e de birlikte hazırlanalım dedim. Gelin birlikte hareket oluşturalım sinerji yaratalım, 2015’te de alternatif iktidar çıkaralım. Buna gelmeyen parti, şimdi çıkmış bizi AKP’yle pazarlıkla, işbirliğiyle suçluyor. Bunu anlatmaya da devam edeceğiz, aslı böyle bir şey yok. Bizi kim pazarlıkla suçluyorsa tamamını teşhir etmeye devam edeceğiz. Bu tür dedikodularla bizi yıpratmaya çalışmasınlar. CHP 2-3 milletvekili kaybedecek diye bizi niye AKP ile işbirliği içinde gösterip de bizi yıpratmaya çalışır anlamış değilim. Baraj altında kalırsak bu CHP’nin işine mi yarayacak.
CHP’LİLER HDP’YE ÇALIŞSSIN: (‘Öcalan’ın ev hapsine alınması gibi konular da var’ denilmesi üzerine) Tamam velevki böyle ir şey var. Yok, konuşulmamıştı ama bu yine de CHP’nin bizzat bize saldırarak baraj altında kalmamız için uğraşmasını gerektirir mi? AKP’yi durdurabilecek tek güç biziz şu anda. CHP, gece gündüz çalışsa bir puan artırabilir, o da yarım milletvekilliğine denk düşer. Bu da AKP’yi durdurmaz. Kusura bakmasınlar. Ben CHP’lilerin yerinde olsam HDP’ye çalışırdım. AKP’yi durdurmanın tek yolu budur. Hiçbir AKP’li çıkıp HDP’ye anlaşmadık diyor mu? Onlara yaradığı için bu dedikoduları boşa çıkarmak için karşı hamle yapma ihtiyacı duymuyorlar. Bu tür iddialar AKP’nin işine yarıyor.
CHP İLE İTTİFAK OLMAZ: CHP ile asla bir ittifak görüşmesi olmayacak. Başka noktalardayız biz. CHP, MHP ile ittifak yapmayı sorgulamadan kabul etmiş bir partidir, sağda bir partidir bizim için. Biz CHP ile defteri çoktan kapattık, yerel seçim ve Cumhurbaşkanlığında denedik çoktan kapandı o defter. Türkiye’de dört ana parti içerisinde solu temsil eden tek parti biziz. Kemal Bey’le (Kılıçdaroğlu) oturup, bu tür dedikodulara (çözüm sürecine ilişkin) inanması gerektiğini ispatlayıp anlatabilirim, o yüzden kahve içmeye davet ettik.
MUTABAKATA VARILAN TAKVİMİ AÇIKLADI: (Sürece ilişkin üzerinde mutabakata varılan takvime ilişkin soru üzerine): Ocak’ta müzakere başlamalıydı, Şubat’ta esaslı konular görüşülmeliydi, Mart’ta karşılıklı çağrı yapılacaktı, Nisan’da da taraflar üzerine düşen neyse karşılıklı olarak yerine getirecekti. Şu anda Şubat’ın başındayız, Ocak’ın başında müzakere başlamalıydı, başlamadı, bir ay geçti bile. Takvim şu anda esnemiş durumda zaten. Gerekçeleri yok. Havadan, sudan şeyler. Müzakereye niyeti olan bir hükümet bu tür şeylere takılmadan, Ceylan Bağrıyanık iki aydır gidemiyor mesela, niye gidemiyor, anlatabilmiş değiller. Üçüncü gözlemci güç gidemiyor, oradaki beş tutuklu değişecek iki yıldır değişmiyor. Yani buradan baktığınızda evet hükümet ciddi bir oyalama, süreci kendi lehine kullanma taktiğini sürdürüyor. Fakat biz bunun yabancısı değiliz, bizi şok eden bur durum değil. Kumaş bu zaten. Bunların demokrasiden, özgürlükten, müzakereden anladığı bu zaten. Ama bu bir hep diyoruz ya içinde bir mücadele barındırıyor. Öyle masaya oturup al gülüm ver gülüm pazarlıkla, uzlaşmayla olmuyor bu işler, dışarıda da bir mücadele sürüyor. Bu mücadele lehimize büyüdükçe müzakere doğru ilerler, yoksa AKP kendini tek parti, tek adam, otoriter bir rejime doğru sürdürmeye devam ederse müzakere masasından bir şey çıkmaz zaten.