BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “BDP’den Erdoğan’ın istediği biçimde bir başkanlık sistemine de Cumhurbaşkanlığı adaylığına da destek gitmez. Kürtlerin genelinden de ciddi bir oy alacağını düşünmüyorum. Çünkü bizim parti tabanımızdaki ruh halini biliyorum. Erdoğan’ın ‘hayırlı’ bir cumhurbaşkanı olmayacağını biliyorlar” dedi.
Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Utku Çakırözer’e konuşan Demirtaş, yerel seçimler ve cumhurbaşkanlığı seçimleri hakkında konuştu. Demirtaş’ın Çakırözer’e yaptığı açıklamalar şöyle:
BDP’den Erdoğan’a Köşk İçin Oy Yok
Bir yıldan az bir süre içinde Türkiye iki önemli seçimi yaşayacak. Yerel seçimler ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın gelecek hafta açıklayacağını duyurduğu yeni reform paketi hem hükümetin seçimlere yönelik stratejisi, hem de bizzat Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı hedefine yönelik planları açısından önemli. Bu paketin Erdoğan’ın Köşk’e çıkışı için gerekli“yüzde 50 artı 1” oyu bulmaya yönelik toplumsal uzlaşı arayışının parçası olduğunu düşünenlerin sayısı hiç de az değil.
BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile hafta içinde yaptığımız sohbet sırasında AKP-BDP ilişkileri ve Erdoğan’ın Köşk hesaplarını da ele alma fırsatı bulduk.
‘Demokrasi gelenekleri yok ki’
Erdoğan ve AKP, Kürt sorununun çözümü amacıyla İmralı’da ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm Abdullah Öcalan da dahil ve PKK’nin üst yönetimi ile müzakerelere oturmuş durumda. “Çözüm süreci” adı verilen bu süreç acaba aynı tabana hitap eden BDP’nin Erdoğan’ın “Köşk” hesaplarına destek vermesini sağlar mı?
Demirtaş, hem bu soruya ham da AKP’nin “demokratikleşme paketi” dediği hazırlığa nasıl baktıklarını şu sözlerle ortaya koydu:
“Biz AKP’yi iyi tanıyoruz. Demokratikleşme konusunda bizleri olumlu anlamda şaşırtacak hiçbir şey yapma kapasitesine sahip değiller. Bugüne kadar hangi adımı attılarsa da zorlana zorlana attılar. Halk ve taban zorladı. Bugün de, çıkacak paketin güçlü bir demokrasi geleneğinden yansıyan bir anlayışın ürünü olmayacağını bilmek için kâhin olmaya gerek yok. Zaten hazırlıklarından da bu belli oldu”.
Demirtaş’ın aktarımına göre, İmralı’da yatmakta olan Abdullah Öcalan’ın da Erdoğan’ın “demokrasi” anlayışı konusunda itirazları var:
“Öcalan şunu söylüyor: ‘Başbakan hâlâ sokağın sesini dinlemiyor. Oysa ülkenin batısı da doğusu da özgürlük istiyor. Başbakan bunu anlamıyor’ diyor. Bu çerçevede çözüm ve demokratikleşmeye katkı verebilecek her çevreyle ilişki kurulmasından yana”.
Erdoğan’ın hem “sistem” (başkanlık mı, yarı başkanlık mı yoksa mevcut sistemin korunması mı) hem de “Çankaya” hesapları açısından ağırlığını “Kürt” kökenli yurttaşların oluşturduğu BDP seçmeninin nasıl davranacağı çok önemli.
“BDP ve Kürtler Erdoğan’ı destekleyecek mi?” sorusuna Demirtaş’ın yanıtı şöyle oldu:
“Hayır BDP’den Erdoğan’ın istediği biçimde bir başkanlık sistemine de Cumhurbaşkanlığı adaylığına da destek gitmez. Kürtlerin genelinden de ciddi bir oy alacağını düşünmüyorum. Çünkü bizim parti tabanımızdaki ruh halini biliyorum. Erdoğan’ın ‘hayırlı’ bir cumhurbaşkanı olmayacağını biliyorlar.”
BDP’nin Erdoğan ve AKP konusundaki tavrında sadece iç politika değil, hükümetin izlediği dış politika da belirleyici. Özellikle de Suriye politikası:
“Başbakan ve Dışişleri Bakanı, Suriye’de savaş kışkırtıcılığı içindeler. Hem Kürt bölgesi hem de ülkenin geneli açısından böyle. Bence Suriye helikopterinin düşürülmesi de bu savaş kışkırtıcısı stratejinin bir parçası. Aynı hava operasyonuna destek gibi. Bu barışçıl bir tutum değil. O helikopter gerçekten sınır ihlali de yapmış olabilir. Ama bu düşmanca bir ihlal miydi? Bir saldırı mı yapıyordu? Böylesine tartışmalı bir dönemde düşürmek savaş seçeneğini öne çıkarmaktan başka bir anlam taşır mı? Aslında bu tür uçuşlar sürekli oluyordu ve Türkiye göz yumuyordu. Böyle bir dönemde gerilim stratejisinin parçası olarak vurdular.”
Arkadaşımız İlhan Taşcı çok ses getirecek bir kitaba daha imza attı. Cumhuriyet Kitapları’ndan yeni çıkan “Gizli Tanıdık”, Türkiye’de “gizli tanık”ların anlattıklarıyla insanların birer birer özgürlüklerini, eşlerini, düşlerini, çocuklarını, tüm yaşamlarını nasıl yitirdiklerinin hikâyesi...
İstanbul’dan Diyarbakır’a, Erzurum’dan Bingöl’e kadar pek çok kentteki siyasi davaların dosyalarından gizli tanıklık öykülerini gözler önüne seriyor...
Ergenekon’dan KCK’ye, üniversiteli gençlerden seçilmişlerin yargılandığı tartışmalı davalarda “gizli” tanıklar nasıl rol oynadı? Sağır odalarda hangi pazarlıklar yapıldı, “gizli tanık”ların figüranlığında hangi senaryolar yazıldı?
Taşcı’nın dediği gibi: “Olağanüstü yargılama dönemlerini özetleyen sözcükler vardır. Bir dönem ‘Sayın muhbir vatandaş’ girmiştir literatüre. İçinden geçmekte olduğumuz AKP dönemini en iyi özetleyen ise ‘gizli tanık’lar...”