Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş, Cumhurbaşkanı seçilmesi durumunda Abdullah Öcalan ile görüşme yapmayak için İmralı'ya gitmeyeceğini söyledi. Demirtaş, "Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanı olarak herhalde böyle bir ziyareti yapmam diye düşünüyorum" dedi.
Vatan gazetesi yazarı Hüseyin Yayman'ın konuştuğu Selahattin Demirtaş da, Başbakan Tayyip Erdoğan gibi frak giymeyeceğini söyledi.
Hüseyin Yayman'ın sorularını cevaplayan Demirtaş şunları söyledi:
Selahattin Demirtaş, “Cumhurbaşkanı olursanız İmralı’ya gidip Abdullah Öcalan’la görüşecek misiniz?” sorusuna şu yanıtı verdi: “Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanı olarak herhalde böyle bir ziyareti yapmam diye düşünüyorum”
Demokratik değişimin cumhurbaşkanı Adayı Selahattin Demirtaş’ın üç gün boyunca G.Antep, Ş. Urfa, Bingöl ve Dersim mitinglerini izledim.
Demirtaş’ın söylemlerine bakıldığında cumhurbaşkanı seçiminden çok partisini seçim sonrasına hazırladığı anlaşılıyor. Demirtaş’ın ‘yeni siyaset arayışı’ olarak tanımladığı durum belli ki sol siyasette taşları yerinden oynatacak.
Selahattin Demirtaş’la Dersim Festivali’nde yaptığı konuşma sonrası gece Diyarbakır’a dönerken gece saat 01’de Sivrice gölüne karşı gündemi konuştuk. Frak giyip giymeyeceğinden Alevi-Sünni kamplaşmasına, müzakere sürecinden Öcalan’la görüşmeye gidip gitmeyeceğine dair uzun bir söyleşi yaptık.
Oylarında ciddi bir artış olacağına inanan ve Türkiye’nin tamamındaki artışın çok değerli olacağını ifade eden Demirtaş, sorularımıza şöyle yanıtlar verdi:
Cumhurbaşkanı seçilirseniz ilk icraatınız ne olacak?
Bizce Türkiye’nin en önemli sorunu darbe anayasasından kurtulmaktır. Yeni anayasa yapmaktır. Cumhurbaşkanı yeni anayasa yapamaz ama cumhurbaşkanının aktif öncülüğü meclisi, halkı, sivil toplumu harekete geçirir. Meclis bir defa denemiş yapamamıştı, dolayısıyla ya kaldığı yerden ya da yeni baştan yeni bir anayasayı gündeme almak lazım. Neden tartışmayı oradan başlatmak lazım? Çünkü cumhurbaşkanın yetkileri, sistemin yetkilerinin sorgulanması mümkün değil. Yeni anayasayla toplumla yeni bir sözleşme yapmalıyız.
Vizyon belgenizde Alevilere çağrınız var ama Aleviler size neden oy versin?
Öncelikle ezilen, ötekileştirilmiş, hakkı teslim edilmemiş bir inanç olarak Aleviler eşit yurttaşlık talebi olan geniş bir topluluktur. Biz de yaşam bildirgemizde artık bu mezhep kamplaşmasını, kimlik kamplaşmasını derinleştirdiğini ifade ettik. Şu anda başbakanın oluşturduğu kampa karşı bir kamp kuralım diye bir çağrı yapmıyoruz.
Peki ne çağrısı yapıyorsunuz?
Gelin Alevi-Sünni diye değil, demokratlar olarak bir arada olalım dedik. Çünkü Sünni ezilmiyor, rahattır tezi doğru değil. Türkiye’de ezilmeyen hiç kimse yok. Dolayısıyla bizler yeni bir kamplaşma yaratmak yerine bu kamplaşmayı dağıtacak bir birliktelik kurma çağrısı yaptık. Aleviler de bu çağrımıza elbetteki sıcak bakıyorlar, doğru olan budur. Sünninin karşısına Alevi blok çıkarmak yanlış bir politikadır. Aleviler bu birlik ruhuna felsefe, yaşam tarzı ve anlayış olarak yakın oldukları için bizim yeni yaşam çağrımıza büyük destek geleceğini, bu ilkelere büyük destek geleceğini düşünüyoruz. Alevilerden oy almak için Alevi olmak gerekmez. Biz etnik kimlik, mezhep üzerinden bir kampanya yürütmüyoruz.
Kürtlerin tercihi ne olur?
Çok soruldu ama tekrarlamakta fayda var. Seçim ikinci tura kaldığında Kürtler kime oy verecek? Bize oy verecek insanlar ikinci turda şuna veya buna oy verir, blok olarak hareket eder demek söz konusu değil. Çünkü bizim savunduğumuz ilkeler diğer iki aday tarafından da savunulmuyor. Bizim çizgimiz farklı. İkinci turda şu adayı destekleyeceğiz, buna destek vereceğiz demek bizim ilkesel duruşumuzla bağdaşmaz. Açıktan bir adayı desteklemek gibi bir tavrımızın yanlış olacağını düşünüyoruz. Beni destekleyen Kürtlerin büyük kısmı için ben ikinci turda olmazsam iki aday da içine sinmez. Gönül rahatlığıyla oy vermezler. Ancak net tavrımızı ikinci turu gördükten sonra açıklayacağız.
Sizinle ilgili hükümetle bir pazarlık içinde eleştirisi vardı.
Böyle bir pazarlık olsaydı benim aday olmamam gerekirdi. Dolayısıyla AKP’de de, bizde de böyle bir pazarlık söz konusu değildir.
Cumhurbaşkanı olursanız İmralı adasına gidip Öcalan’la görüşecek misiniz?
Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanı olarak herhalde böyle bir ziyareti yapmam diye düşünüyorum. Ancak çözüm sürecine katkı vermek, çözüm sürecini hızlandırmak, sürecin kalıcı barışa ulaşması için elimden geleni yapmak bir cumhurbaşkanın görevidir.
Cumhurbaşkanı seçildiğinizde frak giyecek misiniz?
Yok giymem. Frak Türkiye toplumunun başkanını, kendisini temsil eden bir kıyafet değildir. Bizce bir zorlamadır.
Karadeniz neden miting yapmıyorsunuz?
Karadeniz’de bizi destekleyen partilerin güçlü örgütleri yok. Onun için oralarda miting programları yapmadık. Elbette orada olmak isterdim. Ancak bu durum Karadenizlilerin ve Karadeniz’in sorunlarına duyarsız kaldığımız anlamı taşımıyor.
Cumhurbaşkanı adayı ve HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş dün Kadıköy’de miting düzenledi. Coşkulu bir kalabalığa seslenen Demirtaş, “Biz daha adaylığımızı açıklarken biz daha ilkelerimiz ilan ederken o dakika kazanan taraftık” dedi. Demirtaş, şunları söyledi:
“Yıllardır yan yana durmayalım diye yıllardır bizi birbirimize düşman ettirmeye çalıştılar. Bizi inandık. Yan yana durmaya, çoğalmaya devam edersek bizim gücümüzün karşısında durabilecek hiçbir diktatör, tek adam yoktur. Sizler bu gücünüzle büyük bir panik ve korku yarattınız. Kimde yarattınız? Tek adamda yarattınız. Onun dışında bu gelişmeden kaygı duyan korkan kimse yok. Şimdi hesaplar bozuldu. Tek dil, tek ırk üzerine millet hesapları halkların ortak dayanışmasının oluşturduğu duvara çarptı.”
“Bu seçim adil olmuyor maalesef” diyen Demirtaş, şöyle devam etti:
“Bu seçim AKP’nin adayının bütün devlet olanaklarını, finans gücünü, medya gücünü arkasına alarak haksız bir şekilde yürüttüğü son derece çirkin bir seçime dönüşmüş durumda. Şimdi anket yayınlatıyor. yüzde 55-58 oy alıyormuş beyefendi. Gerçekten kendine güveniyorsan bu panik niye? Madem yüzde 50 oyun var kendine güveniyorsun niye 2 saatlik televizyon programından korkuyorsun.”
Siz Gezi hareketine karşı özeleştiri mi veriyorsunuz?
Ben en başından Gezi direnişini, Gezi’de ortaya çıkanları tereddütsüz biçimde savundum. O gün yapılan grup toplantısında, konuşmalarımda bunu defalarca söyledim. Bunlar ortadadır.
Fakat kendine Türk solu diyen ırkçı faşist bir grup var. Bunların solla falan da ilgileri de yok. O ve benzeri gruplar Gezi direnişine girmeye çalıştılar ve Gezi direnişini başka bir noktaya taşımak istediler. O gün ben bunların Gezi direnişiyle alakaları olmadığını söyledim.
Peki siz ne dediniz?
‘Gezi direnişi bir darbedir’ demedim ve demem. Meşru talepleri olan halk direnişidir. Ancak Gezi’yi kendi faşist, ırkçı emellerine alet etmek isteyen gruplar var. Herkes bunlarla aralarına mesafe koymalıdır dedim. Bugün de aynısını söylüyorum.
Başbakanla sert polemikleriniz oluyor. Faşist dediğiniz Başbakanla nasıl müzakere yapacaksınız?
Ben Başbakanın şahsına doğrudan faşist demedim ve demem. Fakat savunduğu ilkeler bunu gösteriyor. Başbakan savunduğu ilkelerin faşizmin ilkeleri olduğunun farkına varmalı. Tek dil, tek ırka dayalı devlet anlayışı faşizme dayalı bir yaklaşımdır. Hem Kürtler diyeceksiniz hem de sorunu çözmek istiyorum diyeceksiniz ama aynı zamanda tek millet benim kırmızı çizgimdir diyeceksiniz. Bu durumda sizin müzakere yapma mantığınız ortadan kalkıyor. Başbakanın kişiliğine şahsına asla hakaret etmem. Ben üslubumu eleştiri sınırları içinde tutuyorum ama ben kendim hakaret gördüm.