İmralı ile devlet arasında başlayan yeni süreci ciddi gördüklerini, sonuç almaya bu kez daha yakın olunduğunu söyleyen BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, "Demokratik özerklikten vazgeçildi hususu Kürtler açısından doğru değil" dedi.
BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Reuters ile yaptığı söyleşide Abdullah Öcalan'ın "demokratik özerklikten vazgeçtiği" şeklinde basına yansıyan haberleri değerlendirerek, "Demokratik özerklikten vazgeçildi hususu Kürtler açısından doğru değil, bunun nasıl uygulanacağının formülasyonu değişebilir sadece" dedi.
Demokratik Toplum Kongresi (DTK) tarafından Temmuz 2011'de ilan edilen, BDP tarafından da benimsenen "Demokratik Özerklik", bir devlet çatısı altında siyasal egemenliğin değil ama yönetim yetkilerinin bir bölümünün yerel, seçilmiş yapılara devredilmesini öngörüyor.
MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın Aralık ayında İmralı'da hükümlü Abdullah Öcalan ile görüşmesi, ardından Mardin bağımsız milletvekili Ahmet Türk ve BDP milletvekili Ayla Akat Ata'ın da geçen hafta İmralı'da Öcalan ile görüşmeleri Kürt sorununa çözüme yaklaşıldığı umutlarını artırdı.
Bu sefer çözüme daha çok yaklaşıldığını ancak etrafta mayınlar bulunduğunu söyleyen Demirtaş, "Bu kadar mayınlı, bu kadar tehlikeli bir bölgede yaşamıyor olsaydık, bu sorun da bu kadar uzun sürmezdi" dedi.
Bu sürecin Oslo süreci olarak bilinen eski süreçten kopuk olmadığını söyleyen Demirtaş, "İki taraf da sanki önceki görüşmeler yokmuş gibi davranamaz. Sonuçta Öcalan ve heyet yaklaşık 2.5 yıl görüştüler, ne istediklerini karşılıklı olarak çok iyi biliyorlar. Bu heyet daha önce de Oslo denen süreçte 11-12 kez Kandil ile bir araya geldi" dedi.
Ortadoğu'da son dönemde yaşanan gelişmelerin tüm taraflar için çözümü zorlayıcı nitelikte olduğunu söyleyen Demirtaş, şöyle konuştu:
"Bu daha ciddi bir çalışmaya benziyor. Çünkü önümüzdeki dönemde Ortadoğu'da yaşanacak gelişmeler sıradan değil. Bölge bu kadar kaynamışken, daha da kaynama ihtimali varken, Türkiye'nin Kürt sorunu gibi bir meseleden bir an önce kurtulmak istemesi akıllıcadır. Önceki Oslo dönemine kıyasla bu kez sonuç almak daha mümkün olabilir çünkü önceki dönemlerde iki tarafın da önünde geniş bir takvim vardı ama şimdi öyle değil, şimdi kaotik bir dönemdir."
Demirtaş, çözüm olması durumunda Suriye'deki (Demokratik Birlik Partisi) PYD unsurlarının da Türkiye için tehdit olmaktan çıkacağını belirtti.
Öcalan'ın yanı sıra sürece BDP, DTK, KCK'nın da dahil edilmesi gerektiğini hatırlatan Demirtaş, "Öcalan tabii ki müzakerelerin merkezinde, ama bizler de muhatabız ve bu süreçte rolümüz var. Hükümetin bizimle de tartışması, bütün bu aktörlerin de birbiriyle görüşebilmesi lazım" dedi.
Öcalan'ın nihai bir açıklama yapmadan önce örgütün önerisi olup olmadığını mutlaka dikkate alacağını söyleyen Demirtaş, "Öcalan'ın 'Tek başına karar verdim bunu uygulayın' gibi bir tarzı yoktur. Dolayısıyla gidersek biz de eleştirilerimizi fikirlerimizi söyleyeceğiz. Ondan sonra Öcalan nihai haritasını, planını açıklayacaktır" diye konuştu.
Demirtaş, basına yansıdığı şekilde bir yol haritasının kendilerine iletilmediğini söyleyerek, "Sonuçta 3 yıldır görüşmüşler, 'ortada bir yol haritası yoktur' demek anlamsız olur. Ama bize iletilen bir şey yok bu aşamada" dedi.
Oslo türü görüşmelerin bundan sonra Erbil'de yapılması formülünün kendisine mantıklı geldiğini söyleyen Demirtaş, "Barzani bölgesi güvenli bir bölge, Sayın Barzani'nin ev sahipliği yapması da mantıklıdır, daha pratiktir" diye konuştu.
İmralı'ya ikinci heyetin ne zaman gideceği sorusu üzerine ise Demirtaş, DTK Eşbaşkanları Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk, kendisi ve diğer BDP Eşbaşkanı Gülten Kışanak ile birlikte İmralı'ya gitmek için Adalet Bakanlığı'na talepte bulunduklarını ancak henüz yanıt almadıklarını bildirdi.
Öcalan'ın hapis koşullarının iyileştirilmesinin çok önemli olduğunu söyleyen Demirtaş, bu konudaki somut taleplerinin ne olduğu konusunda şöyle konuştu:
"İmralı'nın kapatılması da dahil hepsi konuşulabilir ama gerçekçi ve makul olmak da lazım. Bu konuda da adım adım gidilebilir. Mandela örneği var, oradan hatırlıyoruz mesela. Hapis koşulları ilk etapta bulunduğu hapis içinde değiştirildi. Kısa sürede orası bir yarı açık cezaevine çevrildi, arkadaşları ile birlikte büyük bir odada, daha doğrusu ev gibi bir yerde kalması sağlandı. Dışarı ile ilişkileri açık hale getirildi."
Demirtaş, sivil heyetlerin ve ailesinin Öcalan'ı ziyaret edebilmesi gerektiğini de belirterek, "Zor olanı istemekten öte gerçekleşebilir, makul olandan başlayarak çözüme gitmek daha mantıklı. Ben bu aşamada 'Öcalan cezaevinden çıkarılsın, serbest bırakılsın' demiyorum. Bu tıkayıcı olur. Öcalan'ın da, örgütün de öyle bir talebi yok. Bu, nihai olarak ulaşılmak istenen şey olabilir. Öcalan sonunda mutlaka özgür olmalı ama bu, müzakerenin sonucu olarak ortaya çıkacaktır."
PKK'nın silah bırakması, kadrolarının yer değiştirmesi ya da ateşkes gibi konularda kendilerinin karar ve yetki sahibi olmadıklarını söyleyen Demirtaş, "PKK'nın kendi yapısı, geri çekilme, ateşkes gibi doğrudan PKK'yı ilgilendiren konularda biz karar ve yetki sahibi değiliz. Kendileri buna karar verecek. Silah bırakma, Avrupa ülkesine gitme, genel af gibi bu tür formülleri kabul etmeleri halinde biz kendilerini destekleyeceğiz. Biz onlara dayatmada bulunamayız. Ama PKK'dan yapılan açıklamalara baktığımızda bu formülün çok afaki bir şey olduğunu görüyorum. PKK'nın kabul edebileceği bir formül değil bu, gerçekçi bulmuyorum" dedi.
Yeni süreçte hükümetin tavrının çok önemli olacağını vurgulayan Demirtaş, Türk hükümetinin bu sürece "yendik ezdik" havası ile bakmaması gerektiğini söyleyerek, "Yendiyseniz niye İmralı'ya gidiyorsunuz ki, Kandile gidin silahlarını alın gelin. Yendiğiniz bir örgütle niye müzakere ediyorsunuz" dedi ve dağa çıkan örgütün de taleplerinin olmasının doğal olduğunu vurguladı.
BDP'nin taleplerini, "Kürtler için özerklik, anadilde eğitim, Kürtlerin kimliksel ve kültürel haklarının anayasal güvence altına alınması ve Kürtlerin örgütlenme haklarının güvence altına alınması" şeklinde dört ana başlıkta özetleyen Demirtaş, diğer bazı hususların 10-15 yıl içinde tartışılması gereken konular olduğunu bildirdi.