Eski HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Ankara 25’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde bugün görülen duruşmasında yaptığı savunmada, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın AİHM kararı sonrası "Varsa da sözde Selahattin Demirtaş'ın herhangi bir hakkını koruyacak değiliz" açıklamasını hatırlatarak, "Mahkeme şimdi gereğini yapıyor" ifadesini kullandı.
Demirtaş savunmasında, "Avukatlarımın beyanlarına ve taleplerine katılıyorum. Mahkemenizin bu talepleri tek tek ele alarak karar vermesi gerektiğini belirtiyorum. Benim altını çizmek istediğim husus şu; mahkemenizden talebim avukatlarımın haklı olarak ifade ettiği gerekçelerle birlikte mahkemenizden ana kararla talep ettikleri hususlar kabul edilip bir eksik tahkikata eğer yol açacaksa mutlaka mütalaanın yeniden ele alınması gerekir. Bu neden önemli, çünkü siz kıdemli yargıçlarsınız, Ağır Ceza üyesisiniz, benim avukatlarım da kıdemli hukukçulardır. Ben 22 yıllık avukatım, 12 yıl parlamenterlik yaptım ama bütün bunlardan daha fazla kıdemli sanığım ben. Çok kıdemli bir sanığım. Bugüne kadar hakkımda -altını çizerek söylüyorum- 1300’den fazla soruşturma açıldı savcılıklar tarafından. Çünkü ben insan hakları avukatlığı yaptım. İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şube Başkanlığı yaptım 7 yıl boyunca. Yaptığım her açıklamaya, derneğimiz adına aylık faaliyet raporlarımızın tamamına otomatik soruşturma açılırdı, emniyet tarafından savcılığa bildirilirdi. Savcılık da ifademizi alır takipsizlik kararı verirdi. Parlamenterlik yaptığım dönemde de 148 soruşturma açıldı ve 5 yıldır tutuklu olarak cezaevindeyim. Bu 148 yıllık soruşturmanın bir kısmı kovuşturmaya dönüştürüldü. Neden bunu anlattım? Kıdemli sanığım mahkemelerin, savcının tavrını daha duruşmayı açarlarken anlayacak kadar kıdemliyim." dedi.
Demirtaş savunmasında şunları kaydetti:
Şimdi savcı sunduğu iddianameyle, bir kumpas iddianamesi hazırlayarak zaten tarafsız olmadığını ortaya koydu. Bana ait olmayan sosyal medya hesaplarını delil olarak göstererek çifte kumpas kurduğunu ortaya koydu. Fakat geçen celse verilen mütalaaya karşı heyetinizin tavırsızlığını, tarafsızlığından da öte, bu mütalaanın altını destekleyecek şekilde ara kararla son dakikada, bizim sözümüzü talebimizi almadan, bu dosyaya yeni iddianame konulmasına karar vermesi bu siyasi kumpasa göz yumduğu sonucunu ortaya çıkarır. Bakın öyle kafadan atmıyorum, itham etmiyorum, doğru konuşuyorum.
Ülkenin Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı böyle yargıya yönelik sözlerle işlem tesis edebilmiştir. Yani Recep Tayyip Erdoğan eğer bir siyasi parti genel başkanı ve cumhurbaşkanı olarak yargısal konularda beyanda bulunduğunda bu eğer eleştiri sınırlarında kalsaydı -ki eleştiri yapma hakkı vardır ama Cumhurbaşkanının Anayasa 138. Madde gereğince yargısal müdahale etme gibi bir yetkisi hakkı yoktur, suç oluşturur- yargı bunu sadece eleştiri olarak alsaydı, kulaklarını kapatsaydı, hiçbir şekilde etkilemeseydi yargıyı, tabii ki biz bunu duruşmalarda ve şu anda huzurunuzda dile getirmezdik. Ancak Recep Tayyip Erdoğan ve ortağı Devlet Bahçeli yargısal konularda hangi sanık, hangi yargılama, hangi mahkeme, hangi hakim ve hangi savcıyla ilgili beyanda bulunmuş iseler karşılığında mutlaka bir sonuç ortaya çıkmıştır. Ya savcı meslekten men edilmiştir ya yargıçlar açığa alınmış soruşturma başlatılmıştır ya ilgili sanık cezalandırılmış tutuklanmış veya Alaattin Çakıcı gibi mafya liderleri tahliye edilmiştir. Ya da ilgili mahkemeye dönük, mahkemenin kurumsal kişiliğine dönük baskı oluşturulmuştur. Anayasa Mahkemesine yapıldığı gibi. Şimdi Recep Tayyip Erdoğan konuşmuşsa, biz yok saymıyoruz sayamıyoruz, çünkü yargıç buna uygun işlem yapıyor.
Şimdi geçen celse savcının verdiği mütalaa da Recep Tayyip Erdoğan’ın söylemleri doğrultusunda oluşturulmuş bir mütalaadır. Mesela savcılık sizin önünüzdeki dosyaya dayanarak beni terörist ilan edebilir mi, terörle iltisaklı ilan edebilir mi? Önünüzdeki dosyada bakması gereken tek bir şey var: Adli sicil kaydı. Adli sicil kaydıma bakacak, herhangi bir konuda sabıkam yoksa masumiyet karinesi gereğince ki Anayasa bana bu hakkı vermiş, haktır anayasal hakkımdır. Peki, benim bu hakkımı kim koruyacaktı? Savcı koruyacaktı, siz koruyacaktınız. Ancak masumiyet karinem ihlal edildi.
Belli ki savcı dosyaya bakarak düşünce oluşturmuyor, mütalaa oluşturmuyor. Savcı A Haber'e göre mütalaa oluşturuyor. A Haber’deki, yandaş kanallardaki ve diğer yandaş kanalların benim hakkımda yaptıkları yorumlardan ve Cumhurbaşkanının doğrudan beni itham eden ve suçlayan masumiyet karinemi ihlal eden sıfatlandırmalarından yola çıkarak benim “terörle iltisakım varmış” kabulünden yola çıkarak mütalaa hazırlıyor.
Peki, siz neden benim hakkımı korumuyorsunuz üç kıdemli yargıç olarak? Neden savcılığa dönüp “Mütalaanız masumiyet karinesinin ihlalidir, dosyanızda yargıladığınız sanığın terörle iltisakının tespit edildiğine dönük herhangi bir evrak yoktur, adli sicil kaydına göre sabıkasızdır dolayısıyla mütalaanız Anayasaya aykırıdır, mütalaanızı düzelterek yeniden mahkemeye sunmanızı istiyoruz” demediniz. Bunu neden demediniz? Diyemezsiniz, çünkü Tayyip Erdoğan dedi ki “Bu terörist Demirtaş'ın bir hakkı varsa da koruyacak değiliz”. İşte siz onun gereğini yerine getiriyorsunuz.
Bütün HDP’li siyasetçiler olarak biz çok açık sözlüyüz, kıvırmıyoruz. Türkiye’de maalesef siyaset kıvırma sanatıdır. Biz öyle değiliz, farkımız bu. Bu yüzden en çok fezleke biz HDP’liler hakkında açılmıştır. Hiç kıvırmıyoruz neyse onu söylüyoruz. Mahkemeniz üyeleri arasında, mahkeme savcıları arasında, yani soruşturmayı yürüten, iddianameyi hazırlayan, mütalaayı veren ve bugünkü celsede duruşma savcılığı yapanlar arasında AKP ve MHP’li yöneticiler var mı bilmiyorum. Çünkü son 3-4 yıl içerisinde 2 binden fazla parti yöneticisi avukatın hakim ve savcılığa alındığı söylendi. Bunların bir kısmı da Parlamentoda araştırma önergelerine konu oldu. 3 üyeden birinin geçmişinde AKP veya MHP yöneticiliği var mı, bilmiyorum. Savcılardan birinin var mı, bilmiyorum. Daha da vahimi, medyada tartışıldı, hangi tarikatın üyesi, hangi cemaatin üyesi diye isim isim cemaat-tarikat üyeleri ifşa edildi. “Ankara Adliyesi şu cemaatin kontrolünde, İstanbul Adliyesi şu cemaatin kontrolünde, savcılar şu cemaatin kontrolünde” denildi. Ben bir cemaat üyesi değilim, ben bir Müslüman evladıyım ama cemaat üyesi değilim. Ne olacak peki şimdi? Beni AKP’li mi yargılıyor, MHP’li mi yargılıyor, cemaat üyesi mi yargılıyor bilmiyorum. “Bunlar mümkün değil” mi diyorsunuz? Bu ülkede 4 bin yargıç, savcı cemaat üyesi olduğu için görevden alındı. Ne demek mümkün değil, bakınca mümkün. Amiralin biri tarikat merkezine gitti cübbesiyle. Bunlar mümkün.
HDP’lilere yönelik siyasi kumpasın parçası gibi davranıyorsunuz
Şimdi bunlardan yola çıkarak diyorum ki; eğer siz üç yargıç, üç kıdemli Ağır Ceza üyesi olarak -burada birinin size telefon açarak ya da kulağınıza fısıldayarak verdiği talimattan söz etmiyorum, öyle bir ifade ve ithamda bulunamam ancak medya huzurunda size aleni bir şekilde verilen Recep Tayyip Erdoğan’ın, Bahçeli’nin ve Süleyman Soylu’nun talimatlarından yola çıkarak söylüyorum- eğer talimat almamışsanız, savcının mütalaasını iade edin. Benim hakkımı koruyun, savcı o mütalaayı veremez. Eğer savcı mütalaasında benim terör örgütüyle iltisaklı olduğumu söylüyorsa örgüt üyeliğinden ceza istemesi lazım. Onun da delilini dosyaya koyması lazım. Ama siz beni korumak yerine, benim hakkımı hukukumu korumak yerine AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, seçimlerde iki defa rakibim olan bir adamın talimatlarını dinliyorsunuz. “Biz bu Demirtaş'ın hakkını korumayacağız, ben inanıyorum ki yargımız da bu konuda gereğini yapacaktır. Varsa bile bu Demirtaş’ın hakkını koruyacak değiliz” dedi. Bunu size söyledi. İşte o yargı sizsiniz, siz üç yargıç ve bir savcı, dört kişi. Tam sizden bahsediyor. Siz bu talimatı aldınız mı yoksa ret mi ettiniz? Siz çıkıp basın toplantısı yapıp “Recep Tayyip Erdoğan siz bir siyasetçi ve yürütmenin başısınız, bize talimat veremezsiniz” diyemediniz. Öyle bir şey yok. Yargıçlar kararlarıyla konuşur. Siz ne karar verdiniz Sayın Başkan? İki iddianame istediniz iki! Yargılanmamın devam ettiği iki kumpas iddianamenin dosyaya konulmasına karar verdiniz. Birleştirme kararı mı vereceksiniz? Yok, öyle bir talep, öyle bir talep kararınız da yok. Peki, bu iddianameleri koyuyorsunuz da, yargılanmam sadece bu iki iddianamede mi var? Yok. Dersim’de de var, İstanbul’da var, Diyarbakır’da var yargılandığım iddianameler. Beraat ettirmiyorsanız peki neden onları da istemiyorsunuz? Yargılandığım bütün iddianameleri dosyaya koyun; cumhurbaşkanına hakaretler var, propagandalar var. Yargıtay’da olan propaganda dosyaları var. Ceza aldım şu anda temyiz aşamasında, onun iddianamesini de isteyin. İstemiyorsunuz, çünkü derdiniz benim hakkımı hukukumu korumak değil. Demirtaş’a ve HDP’lilere yönelik siyasi kumpasın parçası gibi davranıyorsunuz. Çünkü dava siyasi. Alanda müdahale, parlamento seçimlerine müdahale, cumhurbaşkanlığı seçimlerine müdahale gerçekleştiriliyor, ya tutuklanıyoruz ya partimiz kapatılmak isteniyor, ya milletvekillerimizin dokunulmazlıkları kaldırılıyor ya da Sayın Gergerlioğlu’na yapıldığı gibi haksız hukuksuz bir şekilde Parlamentodan yaka paça çıkarılıyoruz.
Diyebilirsiniz ki; bunlar hak ediyor. Siyasi düşüncenizdir, onu bilemem. Ama bunu bir Ağır Ceza Mahkemesi üyesi olarak, o cübbe ile koltukta oturarak söyleyemezsiniz. Yaptığınız işlemler siyasi saikli işlemlerdir. Bu iddianameler ile beni sanık konumuna düşüremezsiniz. Bu kumpas iddianamesini reddetmeniz lazımdı. Dosyadaki şikayetçi başsavcı, daha yüzünü görmedik, beyanı yok, ne diyor? “Gelsin yüzleşelim, yüzünü görelim” dedim, gelmiyor. Beni tutuklayan, ikinci tutuklamayı yapan Sulh Ceza yargıcı, Yargıtay üyesi yapıldı. Beni tutuklatan başsavcı Yargıtay üyesi yapıldı. Yani ödüllendirildiler.
Ben de şunu söylüyorum; Yüksel Kocaman bundan sonra bu infaz iddialarını dile getirmemem için üzerimde baskı kurmaya çalışıyor. Sadece benim mi, hayır. Benim üzerimden kamuoyuna da mesaj veriyor. “Biz yargı olarak kumpas kurarız, dosyalara sahte delil koyarız, tutuklatırız, Recep Tayyip Erdoğan’ın seçim kazanması için elimizden gelen her şeyi yaparız, buna itiraz edeni, bundan şikayet edeni, ‘yargı önünde hesap sorarız’ diyeni Demirtaş bile olsa Ağır Cezanın önüne getirir cezalandırırız” demek istiyor. Siz de buna alet oluyorsunuz.
Peki, bu oldu diye ben söylemeyecek miyim? Bin defa söylemeye devam edeceğim. Bu kumpasların tamamı büyük bağımsız yargı önünde mutlaka hesaba çekilecektir. Türkiye bir hukuk devletidir şu anda işlemiyor. Aslında çoğu zaman da işlemedi ama Anayasa’da hukuk devleti olduğumuz yazar. Yargıçlar siyasete, demokratik seçimlere bu kadar müdahale edemez. O nedenle diyorum er ya da geç sandık kurulacak.
Sayın Başkan siz bana “Selahattin Demirtaş” diyorsunuz ama ben nezaket duyup size “sayın” diye hitap ediyorum. Size şunu söylüyorum er ya da geç sandık kurulacak. Size tavsiyem şu: Eğer bu kumpasın parçası olmak istiyorsanız sadece beni yargılayıp cezalandırmakla yetinmeyin çünkü bu Recep Tayyip Erdoğan’a seçim kazandırmaya yetmez. Tavsiyem köy köy, ev ev dolaşıp Erdoğan’a oy toplayın, çünkü seçimi kaybedecek. Halk son kararı verecek ve Parlamentoda oluşacak demokratik irade ile birlikte bağımsız HSK, bağımsız mahkemeler mutlaka bu dosyaları soruşturmaya alacak. Biz Parlamentoda olacağız, benim partim orada yine olacak. Halkın iradesi Parlamentoya taşınacak. Ben inanıyorum ki bütün muhalefet partilerinin başına gelen bu yargı kumpasları için Parlamentoda sırf 15 Temmuz darbesi için olanlar gibi -ki onlar iyi çalışmadı- bir komisyon kurulacak. Bu dosyalar tek tek incelenecek. Her bir hakim, savcı parlamentoya davet edilecek. “Burada bu kararı niye verdin, şurada şunu niye yaptın” diye sorulacak. Çünkü bunlar siyasete müdahaledir. Anayasal düzeni değiştirmeye dönük müdahaledir. Tek adam rejiminin kurulması için, onun desteklenmesi için muhalefetin ezilmesidir. Ben bunları görüyorum, siz görmüyor musunuz? Bal gibi de görüyorsunuz. Kamuoyu bunu görmüyor mu, bal gibi görüyor. Her şeyi konuşalım.
Bugün siz bana ceza verebilirsiniz. Ama 22. Ağır Ceza yargılıyor, 19. Ağır Ceza yargılıyor 30 küsur ağırlaştırılmış müebbet, bilmem 50 bine yakın yıl hapis cezası isteniyor. Ben diyorum ki en üst sınırdan ceza verseniz dahi benim siyasi düşüncelerim adalet arayışım değişmez. Korkmam, geri adım atmam. Size naçizane tavsiyem -meslektaş sayılırız hukuktan, kim bilir belki aynı dönemiz, ben 98 Ankara Hukuk mezunuyum- yapmayın etmeyin kendinizi bu pespaye siyasetin kirli çıkarları uğruna harcatmayın. Çünkü ben duruşmada da söyledim; ben içeride ölürsem çocuklarım benim adıma bu hukuki takibi yapacak. Ben içeride ölürsem partim ve arkadaşlarım bu hukuki takibi yapacak. Bana bu kumpasları kuran ilk andan itibaren siyasetçisi, medya mensubu, hakimi, savcısı kim varsa bunun yargı önünde hesabını verecek. Biz bunun takibini yapacağız.
İsmi Ahmet, Ayşe olsun hiç beni ilgilendirmez. Kimin imzası varsa bu kumpasların altında, hesabı sorulacak. Çünkü basit şeyler söylemiyorum. Bir yasanın kişisel hatayla yanlış yorumlanmasından, olguya uyarlanmasından, şakadan söz etmiyoruz. Elimizde AİHM kararı var! Bugün tanımıyorsunuz ama onu tanıyacak bir mahkeme elbet çıkacak. O AİHM kararı diyor ki “Siyasi kumpas yapıldı Selahattin Demirtaş’a, bu şekilde demokratik toplum düzenine müdahale edildi, seçimlerin sonucu değiştirildi”. AİHM Büyük Daire kararı ile bu kesinleşti. Anayasa 90’a göre kimsenin itiraz edemeyeceği kesin bir karardır. İç hukukta bütün çelişkili madde ve uygulamalarla karşılaştırıldığında üstün bir karardır. AİHM’den çıksanız da AİHS’den çıksanız da Avrupa Konseyi’nden çıksanız da bu karar geçerliliğini yitirmiyor. Her şey bir seçime bakıyor, seçime. Er geç bu ülkede demokrasi kurulacak. Bu sene, seneye, 2023, 2030, 2071 kimin aklına ne gelirse. 1000 yıl sürecek değil bu iktidar. Ant olsun ki; bize bu zulmü yapanların hepsinden mahkemeler huzurunda şikayetçi olarak hesap soracağız. Bunu 19. Ağır Cezada da böyle anlattığım için şimdi huzurunuzda yargılanıyorum. Ama sizin huzurunuzda da söylüyorum ben bundan vazgeçmeyeceğim, bana kumpas kuruldu. Ben ne olduğunu bilmiyor muyum? Benim HDP dışında hiçbir yapıya ve örgüte gizli açık ne iltisakım oldu ne bağım oldu ne bağlantım oldu.
Fikirlerim var; Kürt sorunun çözümüne, şiddet sorunun çözümüne dair fikirlerim var ama bundan dolayı savcı benim hakkımda masumiyet karinesini ihlal edecek şekilde mütalaa düzenleyecek. Bunu yapamaz. Çünkü savcılık makamı yargılamanın üç sacayağından biridir. Savcılık beni itham edebilir ama masumiyet karinesini ihlal ederek beni terörist ilan eden bir mütalaa veremez. Savcıları ve savcılığı bundan men ederim. Hangi partinin geçmişte üyesiydi bilmiyorum, hangi tarikata hizmet ediyor bilmiyorum ama Türkiye Cumhuriyeti devleti bağımsız yargısına hizmet etmediği kesindir. Bunların hepsi gelecekte araştırılacak.
Ben sizi şahsen tanımıyorum, geçen celsede de söyledim tanımam da gerekmiyor. Şahsınızı itham etmiyorum, tehdit ve şantaj da yapmıyorum fikirlerimi söylüyorum ve bunlar olacak diyorum Sayın Başkan. Bunların olması için ben ve partim mücadele ediyoruz o yüzden ‘kesin olacak’ diyorum. Halka güvenerek, milletin iradesine güvenerek bunları söylüyorum. Bu halk bunu kabul etmez, bu zulmü kabul etmez. Siz bize zulüm yapıp içeri atıp yargılarken lüks araçlarda kokain çekenlere hizmet eden devlet anlayışını kabul etmez bu millet. Açlıktan işsizlikten intihar eden insanlar varken lüks araçlarda para sayıp euroları dolarları basanları kabul etmez. Siz de bunlara hizmet etmeyin.
Hiçbir şeyiniz yoksa vicdanınız var. Yukarıda Allah var. Bu dünyada öbür dünyada bunun hesabı var. Düşmeyin bu tuzağa. Yapmayın, etmeyin. Bizi böyle kumpas düzenlemelerle sanık sandalyesine oturtup kumpasa destek olacak kararlar almayın. Avukat arkadaşlar doğru söylüyor. Bu mütalaayı geri çekin, iade edin savcılığa. Avukat arkadaşlarımın talebini kabul edin. AİHM kararını isteyin, AİHM kararında ne demiş bir bakın. Ankara Başsavcılık ismen değil kurum olarak geçiyor. Size avukatlarımızın sunduğu dilekçeler var. Diyor ki Ankara Başsavcılığının yürüttüğü soruşturmayla Demirtaş 2. defa siyasi amaçla tutuklanmıştır. Benim de bu siyasi amaçla tutuklama yaptığı kesinleşen başsavcılığa karşı iki kelime etme; seni suçluyorum, şikayet edeceğim, hesap soracağım deme hakkım yok mu? Bunu söyledim diye nasıl beni sanık konumuna düşürürsünüz? Sanık olmak kolay mı, bu kadar basit mi?
Üçünüzün çıkarı için söylüyorum. Bana bin kere ceza verseniz umurumda olmaz. Ben bir siyasetçiyim mücadele ediyorum, kazanacağız ama siz mahkeme heyeti, üçünüz bu suça ortak olmayın. Bir meslektaş olarak, bu ülkenin bir yurttaşı, siyasetçisi olarak ben sizi korumak adına da savunma yapıyorsam siz de eğer birazcık siyasetten anlıyorsanız -ben hem hukuktan anlıyorum hem siyasetten- birazcık siyasetten anlıyorsanız bilin ki devran döndüğünde hukuk işler. Ben suç işlemişsem ben hesap veririm, siz suç işlemişseniz hukuk önünde siz hesap verirsiniz. Başka türlü hukuk devleti olamayız zaten.
O nedenle taleplerimin kabulü ile avukat arkadaşlarımın kovuşturmanın derinleştirilmesi taleplerini dikkate alın ve o taleplere göre topladığımız evraklara yeniden bakın. Savcılıktan yeni bir mütalaa isteyin.
Yeni bir savcı gelmiş, dosyayı talep etmiş ne olacak bilmiyorum ama yeni savcıdan beklentim de şudur: Yapılacak eksik tahkikat sonrasında bakmanız gereken tek evrak dava dosyasıdır. A Haber, CNN, ATV’yi izleyerek mütalaa oluşturmayın. Dosyada sabıka kaydım temizdir. Adli sicil kaydıma göre dördünüzden farkım yoktur hukuk karşısında. Mütalaayı buna göre yeniden düzenleyin. Dosya dışında hiçbir evraka bakmayın, siyasi tehditlere bakmayın diye naçizane sizlere iletmiş olayım, talebim bundan ibarettir mütalaanın yeniden alınmasını ve eksik tahkikatın başlatılmasını talep ediyorum.
Avukatlarımın eksik tahkikat taleplerinde altını çizdiği hususlar davanın esasını yakından ilgilendirir. Mahkemenizin duruşmayı yürütme biçimi, SEGBİS tutanaklarını dahi bana tebliğ etme gereği duymaması, üç dakikada SEGBİS çözümü yapılmış gibi UYAP’a kayıt yapılmasında bir mahsur görmemesi, savcılığın açıkça masumiyet karinesini ihlal eden mütalaasında bir beis görmemesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Avrupa Konseyi kararlarında, şikayetçi müşteki tarafların benimle aramızda gerçekleşmiş hukuki husumete dair kesinleşmiş bir mahkeme kararı olmasına rağmen dosyaya konulmasına gerek duymaması gösteriyor ki; bağımsız, tarafsız bir yargılama yapma niyetiniz yok. Ara kararlarınızla da bunu ispatlamış durumdasınız.
Siyasetin, meydanlardan mikrofonlardan açıkça yönelttiği talimatlar doğrultusunda hareket ettiğiniz kanaati bende hasıl olmuştur. Hem Anayasa’da hem de hakim savcılığın etik ilkeleri olarak belirtilen tutum metnindeki hususlara riayet etmediğinizi düşünüyorum. Bir sanık olarak tarafsız bir mahkemede yargılandığıma dair bir duyguya, hissiyata sahip değilim. O nedenle öncelikli olarak yargılamanın selameti açısından üç üyenin de çekilmesini talep ediyorum. Eğer çekilme hususunda bir irade beyan etmezseniz CMK’daki haklarıma dayanarak reddi hakim talebinde bulunuyorum siyasi yargılama yapan bir heyet olduğunuz için."