HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın ilkeli ve ahlaklı bir uzlaşmaya açık olması durumunda HDP’nin de kapısının açık olacağı mesajını verdi. "Yenikapı sahnesinde hiçbir şey olmamış gibi çıkıp, 'hepimiz Fethullah karşıtıydık, milli birlik ne güzel' denmesini riyakârlık olarak tanımlıyorum" ifadelerini kullanan Demirtaş, Güneydoğu'daki çatışmalı duruma ilişkin olarak "Darbe sonrası çiğlik yapıp birkaç şehire girdim diyebilirdi. PKK fırsatçılık yapmadı. Erdoğan’ın tavrını değiştireceğini sanmıyorum, hakikaten bir düşmana ihtiyacı var" dedi. Demirtaş, "PKK’nin savaşı şehirlere yayacağız açıklamasını doğru bulmuyoruz, kabul de etmiyoruz. PKK’nin bu dönemde yapması gereken barış ihtimallerini büyütecek çabadır, çağrılardır" diye konuştu.
Cumhuriyet'ten Mahmut Ilıcalı'nın haberine göre, "Hâlâ darbenin bakanlar kurulu listesi açıklanmadı. AKP içinde Erdoğan’dan rahatsız olan bir klik var" diyen Demirtaş, Güneydoğu'da yaşanan çatışmalarla ilgili olarak, "İçinizde provokatörler var ve muhtemelen paraleldir dedik. Devleti dinlemeyen bir yapı var dedik. Cizre’de katliamlar yaşanırken İçişleri Bakanı’na sorduk. 'Durduramıyoruz, tuhaf bir şey var' dedi" ifadelerini kullandı.
"Ankara kulislerinde ordu içinde darbeye hazırlananlar var, Erdoğan gidecek, sert muhalefete gerek yok diyenler vardı" diye konuşan Demirtaş, "Dursun Çiçek karargâha çağrılmış, brifing verilmiş ve Kemal Bey’e bir şey anlatmış. Ne anlatmış bilmiyoruz ama ondan sonra televizyona çıkıp (dokunulmazlık konusunda) evet diyeceğiz açıklamasını yaptı. Bunların açıklanması lazım" iddiasında bulundu.
15 gecesi yaşadıkları hakkında "Uçaklar benim evin üstünden uçtular ve ilk defa ters tarafa gittiler" diye Demirtaş, aynı akşam hükümetten aldıkları bilgiyi aktarırken "Darbe gecesi ya da ertesi günü birkaç yüz kişilik bir liste belirlenmişti askerden ve gözaltına alınacaklardı. Bunu duymuşlar ve bu nedenle darbeciler o gece harekete geçmişler" diye konuştu.
HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş Erdoğan’ın Rusya ziyaretini, “Ruslar şimdi intikamlarını zamana yayarak sakin sakin almanın tadını çıkarıyor” sözleriyle değerlendirdi.
Cumhuriyet gazetesinin yöneticileri ve yazarlarının sorularını yanıtlayan Demirtaş’ın açıklamaları ana başlıklarıyla şöyle:
"İstanbul’dan Diyarbakır’a geçmiştim. Akşam (15 Temmuz gecesi) eşimle birlikte oturuyoruz, çocuklar da uyuyor. Eşim sosyal medyayla uğraşıyordu. Bir anda, “İstanbul’da garip bir şeyler oluyor” dedi. Gelişmeler dikkatimizi çekmeye başladı. Birkaç fotoğraf görünce tuhaflığı anlıyorsun. Ben Hasdal’da EMASYA birliğinde askerlik yaptım. Polisin yetersiz olduğu durumlarda askerin devreye girdiği bir birlik. Baktım öyle bir birliğin çıkması çok anormal bir olay. Darbe girişimi denilmeden, bir tuhaflık olduğunu hissettim.
"Birkaç telefon trafiği yaptım. Ben doğrudan değil, ama vekil arkadaşlarım bakanlarla telefonla görüştü. “Evet bir girişim var, pazarlık yapıyoruz” dediler. Bize hükümetin ilk ilettiği, “Geri çekilsinler diye pazarlık yapıyoruz” bilgisiydi. “Çekilmezlerse müdahale başlayacak” denildi. İlk gelen bilgiler durumun iyi görünmediği yönündeydi. Şöyle bir bilgi de aldık hükümetten o akşam: Darbe gecesi ya da ertesi günü birkaç yüz kişilik bir liste belirlenmişti askerden ve gözaltına alınacaklardı. Bunu duymuşlar ve bu nedenle darbeciler o gece harekete geçmişler.
"Darbe akşamı evde kaldım. Belediye başkanlarımız eve geldiler. İşin doğrusu evden ayrılmamı isteyenler de oldu. Daha güvenli bir yere gitmeye çok gerek duymadım. Yapacakları varsa zaten nereye gideceksin? Sıkıyönetim bildirisi TRT’den okundu, beş dakika sonra da aşağıdan bir düğün konvoyu geçti. Sokakta sıkıyönetimin olmadığını anladım. İzmir ve Adıyaman’la görüştüm. Hiçbir tuhaflık yoktu. Birkaç saat içinde ordunun tümünün darbeye dahil olmadığı anlaşıldı. Şehri de evi de terk etmedim. Uçaklar benim evin üstünden uçtular ve ilk defa ters tarafa gittiler. Diyarbakır çok sakindi, tek bir AKP’li bile sokakta yoktu.
"Darbenin tek mağduru olarak Cumhurbaşkanı kendini kodluyor. Herkes ona geçmiş olsun demeli, herkes onun üzerinden darbeyle hesaplaşma moduna girmeli. HDP bunu yapmadığı için çok rahatsız. Parlamento bombalanmış, bu işin mağduru yalnızca Cumhurbaşkanı değil. Darbe başarılı olsaydı tek bir vekil ya da genel başkan dışarıda olmayacaktı. Cumhurbaşkanı’nı alsalardı, arkasından bakanları, genel başkanları ve vekilleri tutuklamak isteyeceklerdi. Dayanışma ortak olmak zorunda. Ortada bir “taziye” varsa, taziyenin sahibi tek Erdoğan değil. Hepimiz mağduruz, toplumun kendisi mağdur.
"Erdoğan’ın siyasi bir hedefi var. Türk milliyetçiliğine, şovenizme ihtiyacı var. HDP’nin içinde olduğu bir birliktelikten bu çıkmaz. HDP Türk milliyetçiliğine hizmet etmez, istese de edemez. Bir de Erdoğan düşmansız yaşayamaz. Ne kadar uzlaşma derse desin, Yenikapı’daki konuşması çok vasattı. Çünkü kimseye saldırabilecek durumda değildir. HDP ona düşman, tehdit algısı yaratmak için lazım.
"Yenikapı’ya çağrılsaydım da gitmezdim. MYK’nin görüşü buydu. Öncesinde biz bir araya gelmeliydik. Liderler zirvesi bizim çağrımızdı. Şimdi yalnızca Yenikapı’ya çağrılsaydık; hangi konuda uzlaştık, tam olarak ne için geliyoruz diye sorardık. Bunların hepsi karanlıktayken oraya gitmemizin bir anlamı yoktu. Diğer partiler ne üzerinde anlaştılar bilmiyorum. Cumhurbaşkanı, CHP ve MHP kendi bildiğini söyledi. Ortada bir uzlaşma yok. İnsanlar ortak bir duyguyla oraya gittiler ama sahne öyle değildi. Bu koşullarda gitmezdik ama gidebileceğimiz koşulları yaratmak isterdik. Yenikapı’da Kılıçdaroğlu konuşurken alanda kaç tane CHP’li vardı. Yenikapı’da 79 milyon yoktu. Biz yoktuk, CHP tabanı da yoktu. Yenikapı’ya saygı duyalım ama 79 milyon kenetlendi demeyelim.
"Bizim Gülen cemaatiyle hiçbir ilişkimiz olmadı. Gülen’e dönük haksızlıkları da eleştiren bir noktada olduk. CHP, MHP ve AKP belli bir noktada bu örgütle ilişkiye girdiler. 'Çatı Cumhurbaşkanı adayı' böyle belirlendi. CHP’nin yönetiminin haberi yoktu, basından duydular ve şoke oldular. MHP son döneme kadar Gülen örgütüyle ilişki içindeydi. Bu üç partinin katkıları sorgulanmadan darbeyle yüzleşilmez. Ankara kulislerinde ordu içinde darbeye hazırlananlar var, Erdoğan gidecek, sert muhalefete gerek yok diyenler vardı. Dokunulmazlığın kaldırılmasına bu kadar evet denilmesinin nedenlerinden birinin bu olduğu söyleniyordu. Dursun Çiçek karargâha çağrılmış, brifing verilmiş ve Kemal Bey’e bir şey anlatmış. Ne anlatmış bilmiyoruz ama ondan sonra televizyona çıkıp (dokunulmazlık konusunda) evet diyeceğiz açıklamasını yaptı. Bunların açıklanması lazım.
"Yenikapı sahnesinde hiçbir şey olmamış gibi çıkıp, 'hepimiz Fethullah karşıtıydık, milli birlik ne güzel' denilmesini riyakârlık olarak tanımlıyorum. Doğru, ilkesel ve ahlaki bir birliktelik kurulmamıştır. Çöpler halının altına süpürülmüştü. Çöp yığını metan gazı biriktirir ve patlamalara yol açar. Darbe onlardan biriydi. Şu anda aynısı devam ediyor. Çok daha ilkesiz bir uzlaşmadan söz ediliyor. Kimsenin ne üzerinden uzlaştıklarından haberi yok. Uzlaşmak güzeldir, fakat bunun ilkeye dayanması lazım. Yenikapı’da bir araya gelenler Türkiye’yi nereye götürecek? Ben üç partinin üst yönetiminin hem darbe hem de Gülen konusunda sıkıntılı olduğunu düşünüyorum. HDP bu iki konuda en temiz partidir.
"Ben de Cumhurbaşkanı adayıydım. Oradan (Gülen) destek gördü çatı adayı. Cemaatin desteği olmadan oyu artırılamaz, dolayısıyla bu adam iyidir diye bir şekilde kabul ettirildi. Ben cemaatin desteklediği ya da doğrudan Gülen’in fısıldadığı bir aday olduğunu düşünüyorum.
"Darbeden kimi AKP’lilerin bilgisi olabilir. Hâlâ darbenin bakanlar kurulu listesi açıklanmadı. Bence böyle bir liste var. AKP içinde Erdoğan’dan uzun süredir rahatsız olan bir klik var. Bunlar darbecilerle, Gülen’le her an ilişki içinde olabilir. Darbeyi desteklemiş demeyelim, duysa bile önlemeyecek, kendisine fikir sorulsa bile buna karşı çıkmayacak birçok isim var AKP’de. Öğretmene kadar işten attılar; öğretmen, hâkim, savcı bakan olmayacaktı herhalde. Kim olacaktı bunu açıklamıyorlar. Benim iddiam, AKP içinde eski siyasetçilerden de olabilir bir bakanlar kurulu listesi vardı. Demokrasi şölenlerinde konuşma yapan pek çok siyasetçi belki de darbecidir. Bunu bilmiyoruz.
"Darbeden sonra 4. günde benim evime bir defada 12 tebligat yapıldı. Zaten toplamda 93 tane var. 5 tanesi öncesi gelmişti, darbeden sonra 12 tane geldi. Savcılar bir şey yapmışlar, biz buradayız unutma demek istemişler. Darbe atlattık ama sizi unutmadık demişler. Zorla götürmeye yönelik bir karar alınmadı. Tepeden Adalet Bakanlığı’na savcılar zorla getirme yapmasınlar, mahkemede dava açılsın, zorla getirme olursa mahkemenin kararı olsun diye talimat geldiğini biliyorum. Biz mahkemeye de gitmeyi düşünmüyoruz.
"Çok tarihi bir fırsattı. Toplum çözüm anlamında belki de hiç bu kadar hazır değildi. Darbeyi atlatmış, travma yaşamış bir toplum iç barış konusunda müthiş hevesli olur. Ya Türk milliyetçiliğine ya da iç barışa evrilmesi konusunda eşit fırsat vardı. Bizim edindiğimiz izlenim; arkadaşlarımız bürokratlarla ve siyasetçilerle görüşmeler yaptılar; yeni bir heyecan vardı; Erdoğan hariç. Avukatların İmralı’ya gitmesi için Adalet Bakanı Erdoğan’ın Ankara’ya gelmesini “Beyefendiye soralım” diye dört gün bekledi. Bu ihtimal için Ankara’da farklı bir beklenti vardı. Ancak hepsi Erdoğan’a gözünü dikmişti.
"Kandil de darbe sonrası bir şey var mı, bir arayış var mı diye beklediler. Darbe sonrası çiğlik yapıp birkaç şehire girdim diyebilirdi. PKK fırsatçılık yapmadı. Benim de çözüm konusunda umutlarım zayıfladı. Erdoğan’ın tavrını değiştireceğini sanmıyorum, hakikaten bir düşmana ihtiyacı var. Oysa çok büyük bir fırsattı. Türk devlet aklı devreye girse; 'Önümüzde yüzyılın fırsatı var, bunu kaçırmayalım' diye bir siyaset geliştirse bambaşka bir Türkiye yaratılırdı. Erdoğan resmen bunu çarçur etti. Tarihi bir fırsatı götürüp milliyetçi, ırkçı dalgaya mahkûm etti. Darbe sonrası toplum daha büyük tehlikelere açık hale getirildi.
"Sokağın kullanıldığı bir dönemde Erdoğan’ın bize hedefe koyması, 'Şehitlerin hesabını veremezdik' demesi yeni bir durumdur. Bundan sonra HDP büyük kitlelerin hedefi haline gelebilir. Erdoğan bunun işaretini verdi. Bu çok tehlikeli bir şeydir. HDP 6 milyon oy almış, 15 milyonluk bir kitleyi temsil ediyor. Bu kitleleri karşı karşı getirmek bir felakete neden olabilir. Biz net bir muhalefet çizgisiyle Erdoğan’ın üzerine gideceğiz.
"Erdoğan faşizmi kurumsallaştırmak istiyor. Hiçbir zaman bunu başaramadı. Bunu kalıcı hale getiremedi. Hep diken üstündeydi. Şimdi bunu büyük bir fırsat olarak görüyor. Ben sistemimi kurumsal ve kalıcı hale getirebilirim diye düşünüyor. Biz buna karşı kesinlikle mücadele edeceğiz. Çok sert bir muhalefet yürüteceğiz. Erdoğan ilkeli ve ahlaklı bir uzlaşmaya açık olursa da bizim kapımız ona her zaman açık olacak. Fakat ilkesiz, Yenikapı’daki gibi yapılan şeylere de kapalı duracağız. Türkiye’nin bu dengeye ihtiyacı var. Birinin bunu yapması lazım, o da HDP’dir. HDP içi boş bu uzlaşmaya dahil olursa Erdoğan’ı durduracak hiçbir güç kalmayacak.
"Erdoğan’ın dışında barışı konuşmak isteyenler var. Hem yönetici siyasetçi, hem de seçkin bürokratlar var. Bunu görebiliyoruz. Keşke bir ihtimal olsa diyen birçok insanla konuştuk. Ama hepsi Erdoğan’a biat etmiş insanlar.
"Putin hiçbir şey olmamış gibi davranmayacaktır. Uluslararası ilişkiler 'dostum Putin', 'canım cicim' değildir; çıkara dayalıdır. Ruslar şimdi intikamlarını zamana yayarak sakin sakin almanın tadını çıkarıyorlar. Rus-Türk ilişkilerini düzelecek diye görmüyorum. Rusya Suriye’deki hiçbir çıkarından vazgeçmez. Erdoğan’ı kendine mecbur edecektir; Esad’lı bir çözüme razı edecektir.
"PKK’nin savaşı şehirlere yayacağız açıklamasını doğru bulmuyoruz, kabul de etmiyoruz. PKK’nin bu dönemde yapması gereken barış ihtimallerini büyütecek çabadır, çağrılardır. HDP olarak bunu istiyoruz. Bu dönemde metropollerde insan ölümlerine, sivil katliamlara yol açabilecek imalarda bulunmak bile çok tehlikelidir. Umut ediyorum herkes daha serinkanlı düşünerek çağrılar yapar. Barış ihtimali topluiğne uçu kadar varsa bile herkes ona dair çağrı yapsın. PKK’den de bunu bekleriz. İmralı’dan haber alınamamasının yarattığı gerilimin de farkındayım. Öcalan 1999’da yakalandığında bir günde onlarca insan kendini yaktı. Çok büyük çılgınlıklar ortaya çıkabilir. Hakikaten bilmiyorlar, biz de bilmiyoruz. Öcalan sağ mı, ölü mü, yaralı mı, durumu nedir, o gece orada ne oldu... Sanırım bu PKK’nin açıklaması da biraz bu gerilimin tırmanmasından kaynaklı. Hükümetin de bu konuda çaba sarfetmesi lazım. İmralı’ya avukatların ve ailenin gidişi bizim de bir şeyler söylememizi çok kolaylaştırır.
"Erdoğan’da yakın tarihle yüzleşmek gibi bir şey yok. Çözüm sürecinde pek çok provokasyon yapıldı. O zaman da uyardık: İçinizde provokatörler var ve muhtemelen paraleldir dedik. Devleti dinlemeyen bir yapı var dedik. Cizre’de katliamlar yaşanırken İçişleri Bakanı’na sorduk. Durduramıyoruz, tuhaf bir şey var dedi. 200 insan yakılırken İçişleri Bakanı olarak sen müdahale edemiyorsan, bunun soruşturulması lazım. KCK tutuklamaları Oslo sürecini bitirdi. Paris suikastı soruşturulmalı. Baraj ve karakol yapımlarına hız verilmesi PKK’nin şehirlere silah yığmasının sebebiydi. Kim bu güvenlikçi aklı Erdoğan’a verdi?
"Erdoğan’ı Yenikapı kesmedi. Orada kimseye saldıramadı, yeterince içini dökemedi. Kısa bir dönemde bir referandum ya da seçim görünmüyor ama kendini garantiye alacak devlet içerisinde temizlik yapıp kendine yakın kadroları ikame edecek süreci KHK’lerle götürmek hesabına gidiyor. Başkan olsa bunları yapamaz. Bunlar bittikten sonra devlete iyice hâkim haline gelecek. En kısa zamanda 2019 öncesi, normal tarih öncesi bir erken seçime götürmek isteyecektir. Tarihini bilemem ama Türkiye’de erken seçim göreceğiz. Kafasında iki dönem, 6 ay OHAL var. Ondan sonra durumu şansa bırakmayacaktır. Koşullar uygun hale geldiğinde 2017’den itibaren seçim koşulları vardır.