"AKP ve cemaatin arasındaki kavganın demokrasi kavgası olmadığını" ifade eden BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, "paralel yapı"yla ilgili neden kimsenin yargılanmadığını sordu. 30 Mart'ta toplumun AKP'ye ders vereceğini ileri süren Demirtaş, “Biletini 30 Mart'ta vereceğiz. İlk genel seçimde de otobüse bindirip yollayacağız" dedi.
Özgür Gündem gazetesinin internet sitesinde yer alan habere göre, BDP grup toplantısında AKP Hükümeti’nin Suriye ve Rojava politikasını eleştiren Selahattin Demirtaş, “Başbakan PYD ile mücadele ediyor İŞİD'e destek için de TIR'ları yollamaya devam ediyor” dedi. Grup toplantısını PYD Eş Genel Başkanı Asya Abdullah ve beraberindeki heyet de izledi.
Dün görülen Ali İsmail Korkmaz davasını hatırlatan Demirtaş, "cinayetin Eskişehir'de devlet eli ile işlendiğini ancak duruşmanın Kayseri'de yapıldığını" söyledi. Demirtaş, kamu görevlilerinin sanık olduğu davaların "güvenlik" gerekçesi ile başka illerde yapılmasının tesadüf olmadığını ifade etti. Demirtaş şunları söyledi:
"Eskişehir Valiliği, başvuru yapıyor ve karar ile Kayseri'ye nakil yapılıyor. Bu yönlü bilinen davaların hiçbiri olayın olduğu yerde görülmedi. Lice davası daha yeni açıldı. Lice, Lice'de yakıldı. Fakat yargılama Eskişehir'e alındı. Eskişehir Valisi de orada güvenlik yok deyip Korkmaz davasını Kayseri'ye gönderdi. Kulp davası yeni açıldı. Dava Ankara'ya nakledildi. Metin Göktepe davası önce Afyon'a oradan Aydın'a daha sonra itiraz üzerine tekrar Afyon'a alındı ve polislere ödül gibi ceza verilerek kapatıldı. Gazi davası, İstanbul'dan Trabzon'a gönderildi ve üstü örtüldü. Hakkâri'de 16 yaşındaki Seyfullah Turan'ın ölüm tehlikesi atlatması olayında o dava da Isparta'ya alındı bu polis yırttı. Şerzan Kurt davası Eskişehir'e alındı ve orada da 8 yıl gibi bir hapis ile polis memuru kurtarıldı. Musa Çitil davası olarak yansıyan dava Mardin'den Çorum'a nakledildi.”
Yargılamaların başka illere alınması ile "Yüz yüze yargılama" ilkesinin ihlal edildiğini söyleyen Demirtaş şunları söyledi:
"Yargılamayı yapan yargıçlar hiçbir zaman olay yeri ve gerçek deliller ile yüzleşemeyecek. Bu, devletin katliamları örtme yönteminin bir başkasıdır. Eskişehir'de güvenlik yok diyorsunuz ama buna benzer davaları oraya götürmüşsünüz. Kimin güvenliği yok. Orada insanlar sanıklara, yargıçlara saldırıyor mu? Hayır. Mağdur olanların yakınlarının güvenliği tehlikeye girdi. Çünkü gittikleri illerde polisin ve sivil faşist zihniyetli çetelerin saldırısına uğradılar. Şerzan Kurt'un ailesi Eskişehir'de saldırıya uğradı. Uğur Kaymaz'ın avukatları ve ailesi saldırıya uğradı. Dün Kayseri'de Ali İsmail Korkmaz'ın ailesi saldırıya uğradı. Buradaki dert güvenlik değil. Devletin tetikçilerinin kendi eli ile korunmasının faaliyetidir. Türkiye Cumhuriyeti döneminde AKP dönemi dâhil devlet bireyden üstündür. Kutsaldır. Devlete taş atmak öldürülmek için gerekçedir."
"Alileri sokak ortasında infaz etmek bunlar için caizdir. Bunların Aliler ile dertleri var 1400 yıldır var, hala devam ediyor" diyen Demirtaş, bütün Alilerin birleşmesi gerektiğini, hesap sorabilmenin tek yolunun da bu olduğunu kaydetti. Demirtaş sözlerine şöyle devam etti:
"Bu zihniyetinin halka hesap vermesinin zamanı geçmiştir. TCK'da düzenlenen en ağır suçla yargılanıyorlar ama polis memuru tutuklanmıyor. Peki, sen 15 yaşında slogan attığı için tutuklanan çocukların hesabını nasıl vereceksin. 3 yılla yargılananı 5 yıldır tutuklu yargılıyorsun. Bizim belediye başkanları ceza aldığında devlet borçlu çıkacak ama halen tutuklular. Vahşice adam öldürmekten yargılanan polis memuru tutuklu değil. İşte bu adalet sistemi bu iktidarların yarattığı faşizmin kalesi olmuştur. Bugün paralel diyorlar. Sen onlardan daha paralelsin. Bunları cemaat yapmadı. Beraber yaptınız."
"Adalet mülkün temeli ise mülk çökmüştür. Yargının güvenilirliğini yitirdiği bir toplumda kaos ve korku vardır. Türkiye bu durumdadır. Türkiye'de yargıcı ve mahkemesi olmayan tek siyasi hareket biz ve muhalif güçlerdir. Olmasın da. AKP'nin, CHP'nin ve MHP'nin var. Bunlar her biri kendilerine özel mahkemeler yargıçlar oluşturdular. Emniyette hepsinin adamları, yandaşları var" diyen Demirtaş, devlet içinde çatışmanın da bu olduğunu söyledi. Devletin hiçbir zaman halkın devleti olamadığını bunların devleti olduğunu söyleyen Demirtaş, "Bunların babasının mülkü gibi yiyip içtikleri bir yapıdır devlet Türkiye'de. Kendi kendinden hesap sorar mı bir yapı? Yapmaz. Bunu göreceğiz. Her gidişlerinde onlar o mahkeme salonunda o acıyı ve katliamı yaşayacaklar. Bizler bunun peşini bırakmayacağız" dedi.
Demirtaş, davaların "güvenlik" gerekçesi ile nakledilmemesi için kanun teklifi hazırladıklarını ve bugün Meclis'e sunacaklarını söyledi. Demirtaş, vicdanı olan milletvekillerinin de buna destek vermesini istedi.
Haziran ayında yaptığı bir konuşmayı hatırlatan Demirtaş, şunları kaydetti:
"O zaman Başbakan'a ÖYM'lerin kendisini yargılayabileceğini söylemiştik. 8 ay önce. Şimdi bu mahkemeler bunları ve çocuklarını yargılıyor. Büyük bir telaş ile 'bu mahkemeler paraleldir kaldırmamız lazım' diyorlar. İşin ucu size dokununca hemen kaldırmamız lazım. Vatandaş Bilal gibi olabilir mi? Tabiî ki olamaz. Paralel devleti her gün konuşuyorsun. Var tabiî ki. Bizden daha iyi biliyorsun. Birlikte oluşturdunuz. Madem var belge nerede? Bu suç değil mi? Paralel devlet ile ilgili bir kişi yargılanmayacak mı? Diyarbakır'da bir yerden alıp başka yere koymuşsun. Elinde belge varsa bunu mahkemeye ver. Suçtur bu. Bu kadar ilkesizlik olmaz. En ağır suçla itham edeceksiniz ama yargılamayacaksınız. Bütün düzenlemeleri yaparken AKP'ye zarar vermeyecek hale getireceksin. Ergenekon'da olduğu gibi. Şimdi paralel devlet ile de aynı şekilde mücadele ediyorlar. Kendine dokunan kadarını engelliyor onun yerine kendi devletini inşa ediyor. Hadi tarihi bilmiyorsun günceli takip et. Saddam ve Esad'a bak bunlar senden daha güçlü polis devleti kurdular. Saddam veya Esad'ın mahkeme üzerindeki etkisi senden daha mı azdı? Bunlar liderleri kurtarmıyor."
Demirtaş, Türkiye'de denenmemiş tek yolun demokrasi olduğunu ifade ederek bunun örneğinin ise Rojava olduğunu söyledi. Demirtaş şunları söyledi:
"Yeni, sivil-özgürlükçü bir anayasa, parlamentonun hükümete bağlı olmadığı bir demokratik sistem anlayışı. Bunları yaparsanız kurtarabilirsiniz. Ülke için de sizin için de iyi olur. Bunları yapmazsanız burnunuzdan fitil fitil gelir. Gidişat aşağı doğrudur. Bir kez daha polis devletini güçlendirerek sadece birkaç ay zaman kazanabilirsiniz. 30 Mart'ta bütün toplum AKP'ye büyük ders verecek. Biletini 30 Mart'ta vereceğiz. İlk genel seçimde de otobüse bindirip yollayacağız"
Demirtaş, cemaat-AKP savaşının demokrasi savaşı olmadığını söylerken, cemaatin de adaletten ve demokrasiden yana bir tavır koyması gerektiğini söyledi.
"Sizi paralel olarak suçluyorlarsa bırakın paralel olanlar versin bir cemaat olarak hizmet etmek istiyorsanız siz de bu işin içinden alnınızın hakkı ile çıkmak istiyorsanız derin devletin ve yaptıklarınızın hesabını verin" diyen Demirtaş, dinin bir şeylere alet olması için insanlara gönderilmiş bir din olmadığını söyledi.
Demirtaş, "İslami maske adı altında yapılan hırsızlıklar, yolsuzluklar, paralel işler ilk defa bunlar döneminde İslami camiaya mal olmuştur. Bugün 10 bin Kürt siyasetçinin içerde tutulması bunlara mal edilmiştir. Bu anlayış İslamiyet'i temsil edemez. Bildiğimiz kapitalist zihniyettir. Muhafazakâr kesim 30 Mart'ta bunların hesabını bu anlayıştan soracak bir duruş içinde olmalıdır" dedi.
Demirtaş konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bir basın açıklaması yapacağız 5 tane kamera ile takip ediyorlar. Toplantımızda dışarıya dinleme cihazı koyuyorlar. 12 yıldır paralel devlet yönetiyordu da 17 Aralık sabahı mı haberiniz oldu. 16 Aralık günü Başbakan çıkıp paralel devleti eleştirseydi haklı olurdu ama bugün kendi meşruiyetinin tartışıldığı bir dönemde bunu söylüyor. Biz Türkiye'de çaresiz ve alternatifsiz değiliz. Bunlara mecbur değiliz. Biz iyi bir alternatifi hak ediyoruz. Türkiye'de ilk defa artık halk kendini yönetsin diye kendi ayaklarında duran güçlü bir alternatif var. 90 yıldır halk iktidar olamadı. Biz artık olsun diyoruz. Artık bunun fırsatı ve olanakları oluşmuştur. 30 Mart akşamı birçok kesim tarafından şaşırtıcı olacak. Başbakan ve diğer muhalefet liderleri seçim sonuçlarını izlerken yanlarından sağlık ekibi ve dilaltı hapını bulundursun. Tansiyonlarınız fırlayacak."
Demirtaş, sadece TMK 10 ile görevli ÖYM'lerin kaldırılmasının yeterli olmayacağını, geçmiş dönemden yapılmış bütün yargılamaların hepsinin ele alınması gerektiğini söyledi. Demirtaş şöyle devam etti:
"İstiklal Mahkemesi'nden Şeyh Sait'in yargılanmasından tutalım Hatip Dicle'nin yargılamasına kadar bütün yargılamalar yeniden ele alınmalıdır. ÖYM'ler ve TMK kalkmalı ama oradaki yargılama usulleri ve cezalar asla TCK'ya aktarılmamalı. Böyle bir şey yaparlarsa biz muhalefet ederiz. Adil yargılamanın önünü açacak düzenlemelere de destek veririz. Korkunuz yoksa bırakın adil yargılama sizi de bizi de yargılasın. Biz konuşmalarımızdan siz çaldıklarınızdan yargılanın. Sizin malvarlıklarınız ile bizimkiler mahkemeye gidince adil yargılamada ne çıkacağını biliyoruz. Sizin çaldıklarınızın hesabını verecek yüzünüz olmayacak ama biz çıktığımız her mahkemede söylediklerimizi gene söyleyeceğiz."
Demirtaş, internet düzenlemesi için de şunları söyledi:
"Öylesine bir teknik ile yapılacak ki yasak dahil anlaşılamaz. Şimdiye kadar getirilen yasaklarda sitelere ulaşılabiliyordu ama bunların getirdiği yasak ile siz bunlara ulaşamayacaksınız. Hükümetin bunu yasaklamaya kalkması tam bir tutarsızlıktır. Demokrasi adımı adı altında büyük bir sansürdür. Çocukları koruduklarını söylüyorlar. Sen bununla mı koruyorsun. Her sokak başında bahisçi var. Resmi kumar yerleridir bunlar. Milyarlarca dolarlık bir piyasadan bahsediyoruz. Kumardan vergi alıyor. Çocukları orada koruma derdi yok. Fuhuş, tecavüz, uyuşturucu metropollerde çocukları teslim almış durumda. Bunları önleyecek ne yapıyorsun da internetteki sansür için çocuk bahanesini atıyorsun."
Demirtaş, "internet yasası tasarısının tam bir sansür olduğunu" söyledi. Tasarının geçmesi durumunda Türkiye'nin Çin, İran ve Suudi Arabistan ile aynı internet uygulamasına geçeceğini kaydeden Demirtaş, bu kanun tasarısına bu hali ile muhalefet edeceklerini söyledi.
Türkiye'nin dış politikasını eleştiren ve "Türkiye'nin başından beri Suriye'de kaybeden bir ülke olduğunu" ifade eden Demirtaş, Türkiye'nin uyguladığı politikaların Suriye'de şiddetin artmasına neden olduğunu savundu. Demirtaş şunları söyledi:
"Mezhepçi politika, radikal grupların silahlandırılması, Türkiye sınırlarının El Kaide ve İŞİD'e açılması, TIR'lar ile silah yollanması Suriye'de kanın daha fazla akmasına neden olmuştur. Başbakan'ın Suriye'de asıl korkusu Rojava'dır. Başından beri engellemeye çalıştığı budur. O kanın içinde bir model uygulanmaya çalışılıyor. İnşa edilen özerklik modeli dışında başka bir model öneren hareket var mı? Hangisini ele alırsanız alın onun gibi birlikte yaşayalım diyen bir güç var mı? Yok. İŞİD de Türkiye'nin komşusu oldu. Başbakan PYD ile mücadele ediyor İŞİD'e destek için de TIR'ları yollamaya devam ediyor. Arada bir göstermelik obüs atıyorlar. Asya Abdullah oradan gelirken bile büyük bir baskı ile sınırı geçebiliyor. Diplomatik temas için gelen siyasi lidere bile bin bir zorluk ile izin veriliyor. Ama TIR'lar, İŞİD yanlıları istediği zaman girip çıkıyor. Rojava konusunda Türkiye artık düşünmelidir. Orada Türkiye'ye kardeş bir yapı gelişiyor. Bu yönetim Suriye için bir modeldir. Saldırmak yerine desteklemek Türkiye açısından en doğru politikadır."
Demirtaş, Türkiye'nin Rojava'daki gelişmeleri engellemek yerine ilişki kurması ve desteklemesi gerektiğini belirterek, savaş politikalarının kimseye kazandırmayacağını söyledi.
Ekonomik verilere değinen Demirtaş, kişilerin çalışma saatinin acil düşürülmesi gerektiğini belirterek, "İstihdamı arttırmak işsizliği önlemek için gelir düşmeden çalışma saatini düşürüp istihdamı arttırmak lazım. Aksi durumda bütün fatura emekçinin üstünde olmak durumunda olacak. Başbakan'ın iki dudağına bağlı hale geldiği için Merkez Bankası, dünyada özel bir şirketten farklı ele alınmıyor. Başbakan'ın çok kızdığı faiz lobilerinin Türkiye'yi teslim aldığı ortaya çıktı. Gezi'de halk faiz lobisine teslim olmadı ama Başbakan oldu. Hepsine haram olsun" dedi.
Demirtaş, 2014 Kış Olimpiyat açılışlarının Çerkez katliamının yapıldığı yerde başlayacak olmasına dikkat çekerek, Rus-Çerkez savaşında Çerkezlerin katledilmesine ilişkin yaşanan katliamı hatırlattı. Demirtaş, "Çerkez halkı da sürgün sonucunda dilini unutma noktasına gelmiştir. Çerkezlerin dili de yok olmak ile karşı karşıyadır. Soçi'de Rus-Çerkez savaşı sırasında Çerkez halkının son direniş noktasında orada direnen bütün halkın katledildiği bir bölge var. Çerkezler orayı 'kızıl çayır' olarak adlandırıyor. O bölgede Olimpiyat köyü inşa ediliyor. 2014 kış Olimpiyat açılışında Çerkez katliamının yapıldığı yerdeki Olimpiyat köyünde yapılacak. Başbakan Erdoğan da açılışa gidecek. Buradan Erdoğan'a çağrı yapıyoruz henüz ortaya çıkmamış bu Çerkez katliamı adına o açılışı protesto ederek gitmemelisiniz. Bizler Kürtler olarak bu dramın ne demek olduğunu iyi anlarız. Biz Çerkez halkının bu konudaki direnişinin yanındayız" ifadesini kullandı.