Demirtaş tartışmaları ve hukukun işleyişi

Demirtaş tartışmaları ve hukukun işleyişi

Eski HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında açılan ana davanın görülmesine bugün Ankara’da devam ediliyor.

Duruşma öncesinde bazı gazeteciler, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi ile ilişkilendirerek Demirtaş için tahliye kararı çıkabileceğini söylediler.

Gazetecilerin bu iddiası kısa zamanda yayıldı, Ankara’da görülen duruşmaya yönelik ilgi bir anda arttı.

Avukatları ise bu karmaşık ortamda Demirtaş’ın ana davada tutuklu yargılanıyor olsa bile aslında hükümlü olduğunu anımsatmak zorunda kaldı.

Tahliye istemine ret

Anımsamakta yarar var.

AİHM, Demirtaş’ın başvurusu ile ilgili kararını 20 Kasım’da açıkladı. Karar, Demirtaş’ın tutuklu yargılandığı ana dava esas alınarak verilmişti. Demirtaş’ın başvurusuyla ilgili olarak, “özgürlük ve güvenlik hakkının, seçim hakkının” ihlal edildiğine hükmeden AİHM, bir ilke imza atarak, ilk kez Türkiye aleyhindeki bir mahkumiyeti Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 18. maddesinden verdi.

Kararda, yeni bir kanıt yoksa Demirtaş’ın tutukluluğunun son bulması gerektiğine iki ayrı yerde vurgu yapıldı. Anayasanın 90. maddesine göre kararı bağlayıcı olan AİHM’in bu hükmü uyarınca Demirtaş’ın tahliyesi gerekiyordu. Ancak Ankara’da kulaktan kulağa konuşulanlar gerçek oldu. Önce Demirtaş’ın yargılandığı ana davaya bakan Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi tahliye talebini reddetti, sonra üst mahkeme ret kararını yerinde buldu.

Tahliye talebinin reddinden sonra artık Demirtaş’ın cezaevinde tutulmasını garantiye alacak bir kararın da çıkması bekleniyordu.

Öyle de oldu.

Demirtaş ile eski HDP milletvekili Sırrı Süreyya Önder’e, terör örgütü propagandası yapmak suçundan daha önce verilen hapis cezaları, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi (İstinaf) 3. Ceza Dairesi tarafından onandı. Hapis cezalarının kesinleşmesiyle her iki siyasetçi “hükümlü” haline geldi.

Demirtaş’a 4 yıl 8 ay, Önder’e 3 yıl 6 ay ceza verilmesinin nedeni ise çözüm sürecinin devam ettiği, devlet gözetiminde İmralı ve Kandil’e heyetlerin gittiği, Abdullah Öcalan’ın mesajlarının açıkça meydanlarda okunduğu bir ortamda, İstanbul’da yaptıkları konuşmalar.

Demirtaş ve Önder’i ‘hükümlü’ haline getiren kararın zamanlaması ilgi çekiciydi. İstinaf mahkemesinin kararı, AİHM’nin 20 Kasım’daki hükmünden sadece 15 gün sonra, 4 Aralık’ta çıktı.

Böylece, AİHM kararı uyarınca ana davada tahliyesine karar verilse bile Demirtaş’ın hükümlü olması nedeniyle 2020’den önce cezaevinden çıkamayacağı da kesinlik kazandı. Önder de aldığı ceza nedeniyle cezaevine konuldu.

Müebbetle yargılanıyor

Demirtaş, tahliyesine karar verilebileceği söylenen ana dava dosyasında ağırlaştırılmış müebbetle yargılanıyor.

4 Kasım 2016’da gözaltına alınarak tutuklanan Demirtaş, o tarihten bu yana özgürlüğünden mahrum.

Demirtaş, o dönem HDP Eş Genel Başkanı olan Figen Yüksekdağ ve dokuz HDP’li vekil ile birlikte “suç işlemek amacıyla örgüt kurmak”, “terör örgütü üyeliği,”, “örgüt adına suç işlemek”, “propaganda” gibi gerekçelerle tutuklandı.

Tutuklandığı dönemde Demirtaş hakkında savcılıklar tarafından hazırlanarak dokunulmazlığının kaldırılması istemiyle Meclis’e gönderilen 96 fezleke vardı. Bunlardan 31’i Diyarbakır Başsavcılığı’nca birleştirilerek “ana dosya” haline getirildi. Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi’ne açılan bu ana dava, daha sonra güvenlik gerekçesiyle Ankara’ya nakledildi. Dosyadaki suçlamaların dayanağı olarak Demirtaş’ın dokunulmazlığının bulunduğu dönemde yaptığı konuşmalar gösterildi. Sadece bu dosyadan 142 yıla kadar hapsi istenen Demirtaş, ilk savunmasını tutuklandıktan 460 gün sonra yapabildi ve yargılanmasının bütünüyle dayanaksız olduğunu söyledi.

Demirtaş’ın AİHM’ye yaptığı başvuru, tutuklandığı ana dava ile ilgili. Tutukluluğunun anayasa ve CMK’ya aykırı olduğunu savunan Demirtaş, diğer HDP’lilerle birlikte Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Ancak Anayasa Mahkemesi süreci uzayınca Demirtaş AİHM’ye gitti. Bu süreçte Anayasa Mahkemesi, HDP’lilerin tutukluluk dosyalarını incelemeye başladı ve tamamını benzer gerekçelerle reddetti. Mahkeme, dokunulmazlıklarının kaldırılmasından sonra tutuklanan HDP’lilerle ilgili sürecin anayasaya uygun olduğunu savundu. Bu kararlar verilirken diğer HDP’liler de AİHM’ye başvurdu. AİHM, başvuruları kabul edilebilir bularak Türkiye’den savunma istedi. Ancak tutuklu yargılamadan dolayı çarpıcı bir karar da vererek, Demirtaş ve HDP’lilerin “öncelik” talebini yerinde buldu. 27 Temmuz 2017’de verilen bu karara rağmen diğer HDP’lilerle ilgili dosyalar bugüne kadar karara bağlanmadı.