HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Türkiye'nin Suriye gibi olmaktan, Abdullah Öcalan'ın çağrısı ve çözüm sürecinin katkısı sayesinde kurtulduğunu savundu.
Partisinin Mersin il kongresine katılan Selahattin Demirtaş, burada yaptığı konuşmada AKP hükümetinin Türkiye'yi Suriye'ye çevireceğini ifade ederek, "Bugün Suriye olmadıysak bunların başarısından değil. Bunlara kalsa ülke Suriye gibiydi. Halkın vicdanı, bizlerin desteği, çözüm sürecinin katkısı, Sayın Öcalan'ın çağrısı sayesinde Türkiye Suriye olmaktan kurtuldu. Bunlara kalsa ülke Suriye'ye dönüşmüştü. Hepimizi birbirimize düşman edip kırdıracaklardı. AKP'ye oy vermeyenleri her gün düşman ilan ediyorlar. AKP'ye oy vermemek bu ülkede vatan hainliği oldu, hükümeti eleştirmek vatan hainliği oldu. Biz hükümeti seçim ile düşürüp yerine geçeceğiz diyoruz, vatan haini diyorlar. Kafayı sıyırmış bunlar ya. Bizim işimiz sizi eleştirip iktidardan düşürmek. Onların yerinde olsam ben de korkarım. Korkulmaz mı bu partiden?" dedi.
İbrahim Maşe’nin DHA’da yer alan haberine göre, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a saray çağrısı yapan Demirtaş, şöyle dedi:"O sarayda bin 150 odanın birinde bile rahat uyutmayacağız seni, o sarayı dar edeceğiz sana. Ya bu ülkeye özgürlük ve demokrasi gelecek ya da o saray sana dar gelecek. Tehdit etsen de, kumpas kursan da, her türlü hukuksuzluğu bize dayatsan da, komplolarla bizi yıpratmaya çalışsan da gümbür gümbür geliyor. HDP artık Başbakandan bir şey talep istemiyor. HDP artık Başbakanlığı istiyor. Biz Başbakan olacağız ve kendi sorunumuzu kendimiz çözeceğiz. Kalbinde Allah korkusu olan zulüm yapamaz. Allah'a inanan hırsızlık yapamaz, rüşvet yiyemez, yolsuzluk yapamaz. Bunlardaki eksiklik bu işte. Halen en büyük din sömürüsünü yapan bunlar. Bu ülkenin Başbakanı, Cumhurbaşkanı çıkıp, biz ne çektiysek sahte hocalardan çektik diyor. Katılıyoruz. Biz ne çektiysek sahte hocalardan çektik, en başta sen olmak üzere. Senden başka da sahte hoca görmedik. İnsanlar kaygı içindeyken ülkeyi ne hale getirdiler."
Kahramanmaraş Valisi Mustafa Hakan Güvençer'i de eleştiren Demirtaş, şöyle konuştu:"Maraş'ta Alevi, kadın, çoluk çocuk, erkek, yaşlı demeden 110 kişiyi katledenler cezalandırılmadı, ödüllendirildi. Katliamı lanetlemek için Maraş'a gitmek isteyenleri Maraş Valisi engelliyor, yasak kararı almış. Ama Maraş'ın içinde bazıları bildiri dağıtıyor. El ilanlarında 19 Aralık'ı, yani 'Maraş katliamını kutlamaya herkes davetlidir' diye el ilanı dağıtan faşist ırkçı gruplar var. Maraş Valisi bunları engellemiyor. Faşizmin, faşistin, ırkçının bile bir ahlakı olur ya. Bunlar hayvandır hayvan, başka bir şey olamaz. Bir katliam günü nedeniyle kutlama düzenlemek insanlıktan çıkmayı gerektirir. Maraş Valisi'ne sesleniyorum. Sen acıları anmak için gelenleri Maraş'a sokmayacağım diyeceğine, kendi içindeki hayvanları ayıkla. Herkes yakın geçmişine bir baksın. Tarihimiz katliamlarla dolu. Hep bu devlet bizi öldürmüş, arkasından hiç kimse hesap vermeden, hiç kimseye hesap sormadan üstünü kapatmış. Çanakkale'de omuz omuza savaşıp devleti kuran biz, mezarları yan yana olan biz, emek bizim, alın teri bizim, öldüren onlar. Demek ki bu devlet hiç bir zaman halkının devleti olmamış."
Demirtaş, Mersin'e yapılacak olan Akkuyu Nükleer Santrali'ni de eleştirdi. Santrali Mersin halkının istemediğini hatırlatan Demirtaş, sözlerine şöyle devam etti:"Japonya'da 90 tane nükleer santral vardı kapattılar. 88 tanesini kapattılar 2 tanesi duruyor. Onlar da yakın zamanda kapatılacak. Onlar nükleer facia yaşayıp ne olduğunu gördüler. Pişman oldular, kapatıyorlar. Ne yapıyorlar peki, gelip burada yapıyor Rusya ve Japonya. Gelip senin doğandan, denizinden, ağacından, suyundan, oksijeninden faydalanıp nükleer enerjiyi burada üretecekler. Parayı burada kazanacaklar. Sana ne hayrı var? Alternatif enerji imkânları var. Toros dağlarından istediğin kadar enerji üretirsin doğayı katletmeden. Ama onların derdi bu değil. Onlar ağaca bakınca odun, yaprağa bakınca dolar görüyorlar. Onların derdi enerji falan değil. Santralin yapımını durdurmamız lazım. Çevre faciasına yol açacaklar. Faaliyete girerse Mersin'de hastalıklı olmayan kimse kalmayacak. Nükleer bir sızıntıda ot bitmeyecek, maydanoz dahi yetişmeyecek."