HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Suudi Arabistan uçaklarının İncirlik'te konuşlandırılmasının Türkiye'nin savaşa girmesinin bir aracı olarak kullanılmak istendiğini belirtti. Demirtaş, "Suudi uçaklar buradan kalkıp İncirlik'ten kalkıp orada öngörülmeyen ya da hedef olarak belirlenmeyen hedefleri vurursa ve bir anda Türkiye ile Suriye savaşa girmiş sayılırsa ne olacak? Türkiye toplumunun rızasını almadan, desteğini almadan bir oldu bittiyle Türkiye'yi Enver Paşa kafasıyla savaşa sürüklemeye çalışıyorlar" dedi.
Radikal'de yer alan habere göre; HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Diyarbakır'da çıkan olaylar sırasında yaşamını yitiren Süleyman Güzel'in ailesine taziye ziyaretinde bulundu. Taziyenin ardından konuşan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'nu eleştiren Demirtaş, şunları söyledi: "AKP'nin savaş politikası nedeniyle ülkenin her gün onlarca yerinde taziyeler, cenazeler var. Halen alınamamış, yanmış, işkence edilmiş, parçalanmış cenazeler var. Bütün bu vahşet ortamında ülkenin Başbakanı'nın çıkıp halen savaşı büyüteceğiz, halen belini kıracağız. Halen efendim Suriye'de, içeride, dışarıda savaş politikalarıyla kazanacağız söylemini ucuz politika olarak değerlendiriyoruz. Davutoğlu'nun politikası Enver Paşa'nın politikası, zihniyetini andırıyor. Şimdi aynı Enver Paşa kafası, Suudi'lerin savaş uçağını İncirlik'e indirecek ve muhtemeldir ki Suudilerin savaş uçağı aracılığıyla Suriye bombalanacak ve Enver Paşa kafasıyla Türkiye tıpkı 1914'te olduğu gibi 100 yıl sonra aynı zihniyet tarafından savaşa sürüklenmiş olacak. Demek ki, 100 yılda bir Enver Paşa kafası çıkabiliyor. Böyle ucuz savaş kahramanlılarıyla, asarım, keserim nidalarıyla bir ülkeyi ve bir halkı felakete sürükleyen senaryoları işte bu tür ucuz kahramanlar hayata geçiriyor. Şimdi Davutoğlu ne yaptığının farkında bile değil. Nasıl bir felakete Türkiye'yi, halkları sürüklediğinin farkında bile değil. Eminim ki etrafında ona anlatmaya çalışan kimse de kalmadı. Çünkü kimseyi dinlemiyorlar. Enver Paşa da kimseyi dinlemiyordu. Savaşçı bir politika sürdürüyordu. Ve birkaç yıl içerisinde ne Enver Paşa kaldı, ne Osmanlı İmparatorluğu. Enver Paşa'nın o savaş sevdası imparatorluğunda dağılmasına yol açtı. Ve Osmanlı İmparatorluğu'ndan geriye Anadolu kaldı. Şimdi bir kez daha aynı tehlikeli anlayış hem içeride, hem dışarıda büyük bir kırıma, büyük bir savaşa, katliama imza atmaya çalışıyor, uğraşıyor. Ve HDP'yi suçlayarak, HDP'yi partimiz üzerinden kışkırtma yaratarak bu savaş psikolojisini topluma kabul ettirmeye ve bu savaşın zorunlu olduğuna toplumu ikna etmeye çalışıyor."
Başbakan Davutoğlu'nun verilmemiş bir hesap sahibi olduğunu öne süren Demirtaş, konuşmasını şöyle sürdürdü: IŞİD barbarlığını, IŞİD tecavüz ordusunu büyüten besleyen, silah gönderen Davutoğlu, Suudi ve Katar ekibidir. Şimdi bu üçlü Suriye'de savaşı büyütmenin telaşı içindeler. Beslemeleri olan IŞİD, Nusra, Ahrar Şam gibi örgütler Suriye'de başarılı olamayınca şimdi doğrudan kendileri bizati devreye girmeye çalışıyorlar. Artık beslemeleri olan o çeteler tasfiye olmaya başlayınca Suriye'de arzu ettikleri şekilde ilerleyemeyince, şimdi Suriye savaşını büyütmek için Suudilerle, Katar Emiri'yle neredeyse her gün görüşmeler yapıyorlar. Biz şunu söyledik ve defalarca çağrı yaptık. Senin en büyük ittifakın Kürtler olmalıydı, Kürtler, sen Suudi'ye, Katar'a koştuğun kadar Kürtlere elini uzatsaydın Suriye'de, Türkiye'de, Irak'ta en büyük yoldaşın, candaşın, en büyük ittifakın olarak Kürtlerle iyi bir uzlaşma sağlasaydın, bundan daha büyük bir güç olamazdı senin için. Fakat sen halen bizleri düşman, halen bizleri ortadan kaldırılması gereken tehlike olarak görüyorsun gidip Katar'la, Suudi'yle savaş planları yapıyorsun. Bu Türklerin, Türkiye'nin çıkarına değil, Türk halkının artık bunu görmesi lazım. Bütün bu ölümler yaşanmadan Cizre'de şu saatlerde, Sur'da bütün bunlar yaşanmadan sorunlarımızı çözmek mümkünken tam tersine güçlenerek Türküyle, Kürtüyle güçlenerek bu süreçten çıkmak mümkünken işte çağımızın Enver Paşaları maalesef göz göre göre toplumu felakete sürüklüyorlar, götürüyorlar. Ama biz ısrarla, barış çizgimizi korumak zorundayız. Barıştan kastettiğimiz de bu Enver Paşa'nın yani Davutoğlu'nun lafta, sözde ifade ettiği barış değil. Adaletli, eşitlikçi, bir barıştan söz ediyoruz. Biz kardeşlik derken Davutoğlu'nun ifade ettiği o kandırmaca, aldatmaca, yalan kardeşliğini ifade etmiyoruz. Bir eşitlik üzerine kurulu kardeşlikten söz ediyoruz. Onun dönemi gelmiştir. AKP içerisinden bu felakete dur diyecek aklı selim insanların sesini yükseltmesi lazım. İslami çevrelerin özellikle, ülkeyi toplumu adım adım felakete sürükleyen bu yönetim ekibine dur diyebilmesi lazım. Bu vahşet, katliam uygulamalarına bu insanlık dışı uygulamalara artık Türkiye toplumunun sesini daha fazla yükseltmesi lazım. Zannediyorlar ki bütün bu olup bitenler şu günlerle sınırlı kalacak; hayır. Davutoğlu savaşı içeride ve dışarıda çok daha fazla büyütmenin hesabını yapıyor. Her gün bunun adımları atılıyor ve her gün daha büyük bir savaş, daha büyük bir çatışma daha fazla ölüm bize yaklaşıyor, yakınlaşıyor. Biz bunu durdurmaya çalışıyoruz HDP olarak. HDP olarak faaliyetlerimizin büyük bir kısmı bu ölümleri durdurmak üzerinedir. Sorunlarımızı demokratik siyaset yoluyla çözebilme umudunu halk yitirmesin diye elimizden geleni yaptık, uğraşlarımız bunun içindi. Ama bu IŞİD destekçisi hükümet ve dünyanın en büyük terör destekçisi hükümet AKP hükümeti her şeyi bir yana bırakmış. HDP gibi bir partinin kıymetini anlamak yerine, halen ülkede kamplaşma ve kutuplaşmayı derinleştirecek saldırganlığı bize yöneltiyor. Ve biz asla bunlara karşı cevapsız kalmayacağız."
HDP Van Milletvekili Adem Geveri'ye yapılanları saygısızlık olarak nitelendiren Demirtaş, "Partime, milletvekillerimize, arkadaşlarıma, partililerimize ve halkımıza dönük her türlü hakareti ve tehdidi misliyle Davutoğlu'na iade edeceğim. Her gün iade etmeye devam edeceğim. Böylesine saygısız, terbiyeden yoksun, ahlaktan yoksun bir siyasetçiye onun anlayacağı dilden cevap vermeye devam edeceğim. Bugün Van'da Van milletvekilimiz Adem Geveri'ye dönük saldırıyı da kınadığımı açıkça ifade ediyorum" dedi.
Gazetecilerin İncirlik'e Suudi uçaklarının inmesiyle ilgili sorusu üzerine Demirtaş, şöyle dedi: "Zaten BM kararı olmadan Suudi'nin veya başkalarının Türkiye sınırından Türkiye'ye girmesi imkansızdır. Bunlar Dışişleri Bakanı tarafından bir temenni olarak ifade ediliyor. Fakat tezkere olmuş olmasına rağmen, BM kararı olmadan Türkiye bunu gerçekleştirirse Suudilerle, ister Katar'la, ister başkasıyla bunun adı işgal olur. Ve bu savaşın çok daha ciddi bir şekilde artık Türkiye'yi dahil olmasına yayılmasına yol açar. Biz savaş politikalarına her türlü karşı olduğumuzu belirtiyoruz. Ama Davutoğlu'nun asıl derdi orada Suudilerle birlikte insanlara, oradaki muhalefete destek olmak değil. Zor durumda kalan IŞİD, Nusra gibi örgütlere destek olmaktır. Çünkü bu örgütleri büyüten, besleyen, para veren, silah veren Katar'dır. Suudi Arabistan'dır ve bunlara yol açan AKP hükümetidir. Bunlara ön açan, sınırları açan AKP hükümetidir. Şimdi besledikleri bu örgütler orada perişan durumda çöktüler, artık onlar aracılığıyla Suriye'yi karıştıramıyor bu ülkeler. Ne yaptılar doğrudan artık müdahale etme zamanımız geldi diye düşünüyorlar. Biz Rusya'nın da oradaki müdahalesine karşıyız. Amerika'nın da oradaki müdahalesine karşıyız. Suriye halklarının kendi geleceğini kendi özgür iradeleriyle belirleme hakkı var. Ama hiçbir ülke buna saygı duymuyor. AKP hükümeti de olmak üzere. Dolayısıyla şu Suudilerin, Türkiye'ye, İncirliğe getirilmesi bir hani Türkiye'nin savaşa girmesinin bir aracı olarak kullanılmak isteniyor. Türkiye doğrudan savaşa giremeyeceği için belki de Suudiler üzerinden tıpkı şu Alman gemilerinin Rus limanlarını bombalamasına benzer bir şekilde, Suudi uçaklar buradan kalkıp İncirlik'ten kalkıp orada öngörülmeyen ya da hedef olarak belirlenmeyen hedefleri vurursa ve bir anda Türkiye ile Suriye savaşa girmiş sayılırsa ne olacak? Oldu bittiyle yapmak istiyorlar bunu. Türkiye toplumunun rızasını almadan, desteğini almadan bir oldu bittiyle Türkiye'yi savaşa sürüklemeye çalışıyorlar."
Gazetecilerin Başbakan Davutoğlu'nun 6-7 Ekim olaylarından dolayı çözüm sürecinden vazgeçtiklerini açıklaması sorulan Demirtaş, şunları söyledi: "Davutoğlu itiraf etmiş oldu, çözüm sürecini Dolmabahçe'den çok önce kafasında bitirdiğini zaten kendisi itiraf etti sağ olsun. Biz defalarca hükümetin çok önce çözüm sürecini bitirdiğini belirtiyorduk ama o ne diyordu, Hayır, Demirtaş çözüm masasını devirdi diyordu. Ama kendisi itiraf etti. Yani 6-7 Ekim olayları olduğunda ben çözüm sürecini kafamda bitirdim diyerek bunu belirtmiş oldu. Şimdi artık mesele Sur, Cizre, buralarda yaşanan çatışma ölüm meselesi değil. Gerçekten Davutoğlu şuna inanıyor mu? Yani bütün bu operasyonlarla birlikte artık çatışmalar bitti mi ? Cizre'de de, Sur'da da çatışmalar sonlanınca, ülkede artık bitmiş mi olacak. Bunun sözünü halka veriyor mu? Daha önce de çağrı yaptım şimdi yine çağrı yapıyorum. Cizre, Sur bitti diyelim çatışmalar artık ülkede bir daha çatışma olmayacağına dair kamuoyunun huzurunda çıkıp söz veriyor mu? Tersi olursa istifa etmeye söz veriyor mu? Buna cesareti var mı? Halkı kandırdığı ortaya çıkarsa, çatışmalar çok daha büyümüş olursa, savaş çok daha derinleşmiş, ölüm daha fazla artmış olursa bir Başbakan olarak sorumluluk duyup istifa etme sözü veriyor mu? Bunları net bir çağrı soru olarak Başbakan'a iletiyorum. Çıksın kamuoyu önünde bu sözü versin. Madem bu kadar büyük operasyonlar yapıyorsun, madem bu kadar büyük bedeller ödeniyor. Asker, polis bu kadar insan, genç yaşamını yitiriyor. Sende diyorsun ki çözüm için ben demokrasi huzur için bunları yapıyorum. Biz de diyoruz ki yarın bir gün öyle olmadığı ortaya çıkarsa ne yapacaksın bütün bu yaşamını yitiren insanların ailelerine karşı bir özür dileyip istifa edip ben bu işi başaramadım maalesef savaş daha da büyüdü ölümler daha da arttı siyasetten çekilecek misin diye ona soruyorum. Biz huzurdan yanayız bugün huzur, çözüm barış olsun istiyoruz. Tek bir insanımız yaşamını yitirmesin istiyoruz. Biz pozisyonumuzu bu yönlü koruyor, korumaya da devam edeceğiz"