HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Kürt kentlerinde ilan edilen sokağa çıkma yasağı, yaşananan çatışma ve operasyonlara ilişkin "Tek meseleleri sınırın ötesinde güçlenen Kürt güçleri. İŞİD kendilerinin komşuları iken tek bir kelime etmezken, Kürtler kendi topraklarında yönetimi ele geçirdiğinde esip gürlemeye başladılar" dedi. "‘Buna müdahale ederiz’ diyorlar. Zulmün ne kadar büyükse sonunda o kadar yakın olacaktır" diyen Demirtaş, "Boynunu bıçağa uzatan bir halk yoktur. Bunu halkın ittifakı ile boşa çıkaracağız.” ifadesini kullandı.
Demirtaş, HDP ve DBP Mardin il örgütlerinin, Nusaybinli ailelerle dayanışmak amacıyla düzenlenen iftar yemeğinde gündeme ilişkin konuştu.
Yasak ve operasyonlarla beraber yıkılan Nusaybin’in yeniden inşasına dikkat çeken altını çizen Demirtaş, “Bize köle muamelesi yapanlara karşı direneceğiz. Herkesin yasak kalktıktan sonra Nusaybin’e dönmesi gerekir” dedi.
İMC'de yer alan habere göre, daha sonra Artuklu ilçesinde kentteki sivil toplum kuruluşları ile de biraraya gelen Demirtaş, burada da, “Tek meseleleri sınırın ötesinde güçlenen Kürt güçleri. İŞİD kendilerinin komşuları iken tek bir kelime etmezken, Kürtler kendi topraklarında yönetimi ele geçirdiğinde esip gürlemeye başladılar” dedi.
Demirtaş’ın konuşmasından satır başları şöyle:
"Devlet çıkardığı yasa ve kanuna bağlı ise ve buna uyuyorsa devlettir. Eğer Nusaybin ve diğer kentlerdeki gibi kendi koyduğu kanunu tanımamazlık var ise buna devlet değil çete denir. Devletin halkın eşyalarını yakıp yıkmaya, gasp etmeye ve çalmaya hakkı yoktur. Şu anda bunları yapıyorlar. Sırf Nusaybin halkını cezalandırmak için yasağı sürdürüp her tarafı iş makineleri ile yıkıyorlar. Yapılan tam bir barbarlık örneğidir.
Cizre’de insanları diri diri yaktıklarını hepimizden iyi biliyorlar. Şu anda güvenlik personelini koruyacak bir yasa çıkardılar. Madem kendinize güveniyorsunuz, ‘suç işlenmedi’ diyorsun, öyleyse neden yasa çıkarıyorsunuz? Orada suç işlediklerini biliyorlar, bu yüzden çıkarıyorlar. Bir devlet gaspçı, hırsız olabilir mi? Şu anda bunu yapıyorlar.
Nusaybin’in kenar mahallelerinde herhangi bir çatışma yaşanmamasına rağmen yurttaşların evlerine giriliyor. Bütün Avrupa, Amerika ve dünyanın her tarafında bulunan halkımız ve dostlarına sesleniyorum. Herkes gelip yeniden inşada maddi açıdan tutalım, bir tuğla dizmeye kadar dayanışmanın içerisinde yer almalıdır. Tek bir Nusaybinli toprağını ve şehrini terk etmemelidir.
Cumhurbaşkanı Kürdistan kentlerinde yıkıma ve vahşete imza atan asker ve polisi tebrik ve teşvik ediyor. Hani Nusaybinli aileler operasyonlar konusunda sizden yardım istedi ve siz operasyon yaptınız? Niye bu halk ile bir iftara oturamıyorsunuz da asker ve polisiniz ile iftar programlarında buluşuyorsunuz? Silopi’de halk nerede idi? Siz neden gidip asker ve polisiniz ile iftar yemeğinde buluştunuz? Halk ile bir lokma yemek yerseniz boğazınızda kalacaktır, bunu biliyoruz.
Bize düşen böyle zalimlerin karşısında birlik olup, el ele olup karşılarında durmamızdır. Bize köle muamelesi yapanlara karşı direneceğiz. Herkesin yasak kalktıktan sonra Nusaybin’e dönmesi gerekir.
Kimsenin değerlerine el uzatmayacağız. Kimsenin de değerlerimize el uzatmasına izin vermeyeceğiz. Bütün halkımız sizlerle gurur duyuyor.
Sen yıkarken sana direnenler de elbet olacaktır. Tarihte sayısız zulüm politikası uygulayan kişi gelmiştir. Bunların tamamı kalıcı olamamışlardır. Kendi topraklarında adalet vaat edemeyen herkes silinip gitmiştir.
Yapılan saldırılara karşı ya direnirsiniz ya da boyun eğersiniz. Boyun eğerseniz onursuz ve kişiliksiz kalırsınız. Şu anda bunu dayatıyorlar.
Bin yıllık kardeşliğimiz var diyorlar. Evet, bu bin yılın 900 yılı boyunca Kürtler, Kürt olarak yaşamış ama son yüzyıl içerisinde Kürtler, Kürt olmaktan çıkarılmak istenmiştir. Daha önce Kürtlere ‘senin anadilin Kürtçe değildir’ demediler. O zaman da kardeşlik vardı. Şimdi niye böyle oldu? Yakın zamana kadar ‘Kürtçe diye bir dil yoktur’ diyorlardı.
Tek meseleleri sınırın ötesinde güçlenen Kürt güçleri. İŞİD kendilerinin komşuları iken tek bir kelime etmezken, Kürtler kendi topraklarında yönetimi ele geçirdiğinde esip gürlemeye başladılar. ‘Buna müdahale ederiz’ diyorlar. Zulmün ne kadar büyükse sonunda o kadar yakın olacaktır. Boynunu bıçağa uzatan bir halk yoktur. Bunu halkın ittifakı ile boşa çıkaracağız.”