Demokrasi İçin Birlik: 15 Temmuz'un 4. yılında ne darbe ne diktatörlük!

Demokrasi İçin Birlik: 15 Temmuz'un 4. yılında ne darbe ne diktatörlük!

Demokrasi İçin Birlik (DİB), 15 Temmuz darbe girişiminin 4. yılına ilişkin yaptığı açıklamada, ''Darbe karşıtlığı maskesiyle yapılan hukuksuzlukların sürekliliği, diktatörlüğün resmidir'' dedi.

DİB, ''15 Temmuz'un 4. Yılında, Ne Darbe Ne Diktatörlük!'' başlığıyla yayımladığı açıklamada, darbe girişiminden bu yana geçen dört yıl boyunca adım adım kurumsallaşmaya çalışan tek adam rejiminin, toplumsal desteğini ve meşruluğunu büyük ölçüde yitirdiğini söyleyerek ''Darbeleri engellemenin yolu, otoriterliği artırmak değil, daha fazla demokrasidir'' ifadelerini kullandı.

Demokrasi İçin Birlik'in açıklaması şu şekilde:

''İktidar tarafından “Allah’ın lütfu” olarak tanımlanan, 254 yurttaşın hayatını kaybettiği, 15 Temmuz darbe girişiminin üstünden 4 yıl geçti. Darbe girişiminden bu yana adım adım kurumsallaşmaya çalışan tek adam rejimi, toplumun bütün demokratik birikimlerine saldırıyor.

İktidarın diline pelesenk ettiği darbe karşıtlığı her türlü hukuk ve insanlık dışı uygulamalara gerekçe yapılırken, darbecilik anlayışı kayyımlarla sürdürülüyor. Hukuka aykırı uygulamalarla seçilmişlerin yerine atanmışların yönetimi kurumlaştırılıyor. Yurttaşların ve onların seçilmiş temsilcileri olan milletvekillerinin üyelikleri düşürülüyor, demokratik muhalefet olanakları anayasa çiğnenerek yok edilmeye çalışılıyor.

OHAL'de hak ihlalleriyle birlikte tek adam rejimi dayatıldı

Darbe girişiminden sonra ilan edilen ve 2 yıl süren OHAL boyunca sayısız hak ihlali yaşanırken, OHAL koşullarında yapılan şaibeli anayasa referandumuyla erkler ayrılığı ortadan kaldırılarak tek adam rejimi dayatıldı, tüm muhaliflere karşı tasfiye hareketi başladı.

On binlerce kişi gözaltına alındı, yaygın işkence, kapatılan dernek vakıflar, medya kuruluşları, mallara hukuksuz el konulması, tutuklanan milletvekilleri ve belediye başkanları, kayyım atanan belediyelerle anayasayla ve uluslararası sözleşmelerle güvenceye alınmış bütün temel haklar ihlal edildi. Gazeteciler tutuklandı, medya susturuldu.

KHK'larla devam eden OHAL

OHAL döneminde çıkarılan hukuka aykırı 37 Kanun Hükmünde Kararname (KHK), darbeyle sınırlı olmayan çok geniş bir alanda, temel hak ve özgürlüklerin ihlaline yol açtı. Uluslararası hukukla belirlenen sınırlar dikkate alınmaksızın, tüm özgürlük ve haklar sınırsız ve keyfi bir biçimde yok edildi. KHK’larla on binlerce kişi herhangi bir yargı süreci olmadan hukuksuz şekilde işsiz bırakıldı, sosyal ölüme terkedildi. Kendileri ve aileleri açlığa mahkûm edildi. Hukuki dayanağı olmayan KHK’lardan milyonlarca insan etkilendi, etkilenmeye devam ediyor.

Ne darbe ne diktatörlük

Darbe girişimin ardından ilan edilen OHAL dönemi, yoğun bir direnişe sahne olmuştu. Yüzbinlerce yurttaşın katıldığı 25 günlük Adalet Yürüyüşü ve referandumda ortaya koyulan kitlesel HAYIR iradesi toplumun baskılara boyun eğmeyeceğini ortaya koydu.

Darbe girişiminden bu yana geçen dört yıl boyunca adım adım kurumsallaşmaya çalışan tek adam rejimi, toplumsal desteğini ve meşruluğunu büyük ölçüde yitirdi. Toplumsal rıza azaldıkça otoriterliği artırıyor. Ancak toplumsal itirazı susturmayı başaramıyor.

Darbeleri engellemenin yolu, otoriterliği artırmak değil, daha fazla demokrasidir.

Darbeleri engelleyebilmek, tek adam rejiminin demokratik birikimlere ve kazanımlara yönelttiği saldırılarını göğüsleyebilmek demokrasi güçlerinin halkın katılımına dayalı bir demokrasi mücadelesini hep birlikte yaratabilmesinden geçiyor!''