Tartışmalı geçen bütçe görüşmelerinin devem ettiği bugünlerde Demokrasi için Birlik, konu hakkında basın açıklaması gerçekleştirdi. Bütçe hakkının en temel hak olduğunu vurgulayan platform, halkın ve örgütlü temsilcilerin katılım göstermediği bir süreçten halkın yararına bir sonuç çıkmayacağını kaydetti. Basın açıklamasında 'tek adam rejimi' ve yol açtıkları eleştirilirken; bütçenin, silahlanma ve dine yapılan yatırımlara değil kamu hizmetlerine aktarılması gerektiği kaydedildi.
Adil ve demokratik bir kaynak kullanımı, yolsuzluk, yoksullukla mücadele için bütçe hakkı talebinin yaygınlaştırılması gerektiğini ifade eden Demokrasi için Birlik'in açıklamasının tam metni şu şekilde:
"Halkın, demokratik toplum kuruluşlarının, sendikaların, yurttaşların ödedikleri vergilerle yaratılan kamu kaynaklarının hangi amaçla kullanılacağını belirleyemediği, hesap soramadığı, denetleyemediği, katılımcılıktan uzak, şeffaf olmayan bir bütçe süreciyle karşı karşıyayız.
Ekonomik krizin etkilerinin toplu intihar olaylarıyla da görünmeye başladığı, toplumun büyük çoğunluğunun açlık ve yoksulluk sınırında yaşamını sürdürdüğü günlerde Meclis komisyonlarından geçen 2020 yılı bütçesinde, üretken bir ekonomiden, işsizliğin giderilmesinden, yoksulluğun önlenmesinden, eğitim, sağlık, barınma hizmetlerinin geliştirilmesinden, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayacak önlemlerden eser yok. Enflasyon ve ekonomik krizin getirdiği hayat pahalılığı, yaşam koşullarının iyileştirilmesini sağlayacak ücret artışı da gözetilmiyor. Çalışanlar ve yoksullar üzerindeki vergi yükü artırılırken, kamu kaynakları öncelikle ve esas olarak, askeri harcamalar ve sermaye kesiminin çıkarları için harcanıyor.
Yurttaşların kamu hizmetlerinin yapılması için verdiği vergilerin nereye, nasıl ve ne kadar harcandığını bilmesi demek olan bütçe hakkı, tek adam rejimiyle birlikte Meclis eliyle kullanılmaz hale geldi. Bütçe hazırlama ve sunma yetkisi Cumhurbaşkanına verildi ve Meclis bütçe hazırlanması sürecinde işlevsiz hale getirildi. Oysa 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Yasasıʼnda ʻʼKamu malî yönetimi, Türkiye Büyük Millet Meclisiʼnin bütçe hakkına uygun şekilde yürütülür” deniliyor. 2020 yılı bütçesi, bütçe takvimine uyulmadan, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Yasasıʼna göre sunulması gereken belgeler sunulmadan el çabukluğuyla Meclisʼten geçirilmeye çalışılıyor.
Cumhurbaşkanlığı bütçesi tüm kamu kurumları arasında ödeneği oransal olarak en çok artan kurum. Cumhurbaşkanlığı bütçesi 2012 yılından bu yana yaklaşık 23 kat artarak 138 milyon TL’den 3,15 milyar TL’ye çıktı. Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile tüm kamu kurumlarının üzerinde etkili olabilecek şekilde yetkilendirilen Cumhurbaşkanlığı ofislerine toplam 330.2 milyon TL Hazine yardımı yapılacak. Cumhurbaşkanının hesap vermeden kullanabileceği örtülü ödenek toplamı 5.4 milyar TL. 8.7 milyarlık TL’lik yedek ödeneğin de kullanım hakkı da Sarayʼda. Cumhurbaşkanının tek başına kullanma yetkisi olan 14 milyar TL’lik bütçe, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji bakanlıklarının toplamına eşit.
Halkın, demokratik toplum kuruluşlarının, sendikaların, yurttaşların ödedikleri vergilerle yaratılan kamu kaynaklarının hangi amaçla kullanılacağını belirleyemediği, hesap soramadığı, denetleyemediği, katılımcılıktan uzak, şeffaf olmayan bir bütçe süreciyle karşı karşıyayız.
Ekonomik krizin etkilerinin toplu intihar olaylarıyla da görünmeye başladığı, toplumun büyük çoğunluğunun açlık ve yoksulluk sınırında yaşamını sürdürdüğü günlerde Meclis komisyonlarından geçen 2020 yılı bütçesinde, üretken bir ekonomiden, işsizliğin giderilmesinden, yoksulluğun önlenmesinden, eğitim, sağlık, barınma hizmetlerinin geliştirilmesinden, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayacak önlemlerden eser yok. Enflasyon ve ekonomik krizin getirdiği hayat pahalılığı, yaşam koşullarının iyileştirilmesini sağlayacak ücret artışı da gözetilmiyor. Çalışanlar ve yoksullar üzerindeki vergi yükü artırılırken, kamu kaynakları öncelikle ve esas olarak, askeri harcamalar ve sermaye kesiminin çıkarları için harcanıyor.
2020 Bütçe Teklifi, iktidarın kamu hizmetlerine yeterince kaynak ayırmak, tarımı desteklemek, gerçek anlamda istihdam arttırıcı politikalar benimsemek, dolaylı vergileri azaltmak, Asgari ücreti vergi dışı bırakmak gibi bir eğiliminin olmadığını ortaya koyuyor. Bütçeden savaşa ve silahlanmaya ayrılan pay beş yılda iki katına çıktı. Eğitimde ve sağlıkta ise özelleşme ve ticarileşmeyle sağlık ve eğitim yatırımları bütçeden değil, müşteri olarak görülen veli ve hastaların cebinden çıkıyor. Eğitim yatırımlarına yapılan harcama, 18 yılda üçte iki oranında azaldı. Devlet okullarında paralı eğitim uygulamaları yaygınlaştı, toplumun en düşük gelir dilimindeki yüzde 20’lik kesimi eğitim giderlerini, sağlık ve gıda harcamalarından kısarak karşılıyor.
Diyanet işleri Başkanlığı bütçesi ise, 11.5 milyar TL ile sekiz bakanlığı geride bıraktı. Diyanet, yandaş vakıf ve derneklere önümüzdeki 3 yıl içinde 125 milyon TL kaynak aktaracak. Bütçeden dine harcama yapılmamalı, devlet elini dinsel alandan çekerek sadece inanç özgürlüklerini güvenceye almakla yükümlü olmalı. Diyanet İşleri Başkanlığına ayrılan devasa kaynaklar yoksullar, kadınlar, gençler, engelliler ve yaşlılar için kullanılmalı.
2020'de toplam vergi gelirlerinin yüzde 67'sini gelir durumuna bakılmaksızın herkesten eşit olarak alınan KDV, ÖTV gibi tüketim vergileri, damga ve harç vergileri gibi dolaylı vergiler, yüzde 33'ünü ise doğrudan vergiler oluşturuyor. Oysa, OECD ülkelerinde doğrudan vergilerin, toplam vergi gelirleri içindeki ağırlığı yüzde 70 civarında. Dolaylı vergilerin oranı vergi sisteminin adil olmadığının en temel göstergelerinden biri. Sınıfsal tercihlerle, sermayeyi dolaysız vergilendirmeyen iktidar, emek gelirlerinden çok sermaye gelirleri lehine istisna ve muafiyetlere yer veren bir vergi politikası uyguluyor. Böylece ücretliler hem gelirlerine göre en yüksek vergileri ödeyip hem de kamusal hizmetlerden en az payı alıyor.
Katılımcı bütçeleme, yurttaşların, platform, kooperatif, dernek, sendika gibi toplumun örgütlü kurumlarının bütçe hakkını kullanabilmek için doğrudan bütçe harcamaları ve öncelikleri ile ilgili süreçlere ve kararlara aktif katılımı anlamına geliyor. Katılımcı bütçe uygulamalarında bu hakkın kullanılabilmesi için yaygın, kurumsal, etkin, kalıcı mekanizmalar yaratılıyor. Demokrasi için Birlik olarak, adil ve demokratik bir kaynak kullanımı, yolsuzluk, yoksullukla mücadele için, bütçe hakkı talebini yaygınlaştırmanın önemine inanıyoruz. Ülkemizin kaynaklarının sermayeye, askerlik ve güvenlik harcamalarına değil, yurttaşların eğitim, sağlık, barınma, beslenme, ulaşım gibi temel ihtiyaçlarına kullanılmasını talep ediyoruz."