Geçen hafta yeniden alevlenen cami kavgasında son perde CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “CHP cami kapatmadı” iddiasına karşı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Diyanet İşleri Başkanı’ndan özür dile” talebi oldu. Tartışmanın genel olarak konusu ise CHP’nin tek parti döneminde birçok camiyi satması, bazılarının da ahır ve depo olarak kullanılmasıyla ilgiliydi. Başbakan, Kılıçdaroğlu’na belgelerle yüklendi ve CHP’nin sattığı camileri saydı. Tartışma ertesi gün köşe yazarları tarafından da sürdürüldü.
Enis Tayman'ın Radikal'deki haberine göre; aslında tartışmaların kaynağında Mehmet Şevket Eygi’nin 2003 tarihli ‘Yakın Tarihimizde Cami Kıyımı’ adlı kitabıyla A. Kıvanç Esen tarafından hazırlanan ‘Tek Parti Döneminde Gerçekleştirilen Cami Kapatma/Satma Uygulamaları’ başlıklı bir yüksek lisans tezi bulunuyor. Eygi, kitabını, “Kapatılan, satılan, yıkılan, kiraya verilen, CHP Ocağı, içki evi, spor kulübü lokaline çevrilen, müzeye dönüştürülen İslam eserlerinin hazin hikâyesi” olarak özetliyor. Esen ise tezin hazırlanma amacını ‘Özet’ bölümünde şöyle açıklıyor: II. Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e bir süreklilik arz eden, temel olarak cami görevlilerinin hayat şartlarının iyileştirilmesi amacıyla yapılmak istenen camilerin tasnif edilme fikrinde, 8 Ocak 1928’de kabul edilen 6061 sayılı talimatname ile birlikte başka bir aşamaya geçilmiştir. Bundan sonra tasnif, tek parti iktidarı tarafından camilerin kadro haricine çıkarılıp kapatılması için bir araç olarak kullanılacaktır.”
Tartışmanın odağındaki bu iki çalışmayı takip ederek İstanbul sokaklarında satılan, kapatılan ve başka amaçlar için kullanılan İslam yapılarını araştırdık. İzlerin bir bölümü gerçekten CHP’yi işaret ediyordu. Satış ve amaç dışı kullanımların yalnız camiler değil pek çok tarihi ve dini eseri kapsadığı da görülüyor. Ancak dini önemi haiz yapı ve mekânları yok eden yalnızca CHP değil, Demokrat Parti hatta 1976’daki Demirel hükümeti de İslami eser ve yapıları yok etmiş. Örneğin, Fındıklı’daki Hatuniye Mescidi ve Karaköy’deki Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Camii DP döneminde sırasıyla 1956 ve 1958’de yıktırıldı. Mehmet Şevket Eygi’ye göre DP döneminde 18 cami yol yapımına kurban gitti. Yine Eygi’nin kitabına göre 60’lı ve 70’li yıllarda da İslami eser ve yapılara yönelik kıyım sürdü.
Servili Mescit: Cağaloğlu’nda halen Servili Mescit adında bir sokak var. Ancak sokağa adını veren mescidin yerinde bir işhanı yükseliyor. Eygi, Radikal’e yaptığı açıklamada çocukluğunda bu mescidi pek çok kez gördüğünü anlatırken kitabında da şöyle yazıyor: “Fatih devrinden kalma bir İslam abidesiydi bu. CHP Başvekili İsmet Paşa zamanında Vakıflar bu camiyi Ahmed Halid Kitabevi’ne 16 bin liraya sattı. Bu müessese de 120 bin liraya Remzi Kitabevi’ne sattı. Remzi Kitabevi camiyi yıktı ve yerine han yaptı.”
Muhiddin İlyas Çelebi Cami: Kıvanç Esen’in tezinde yer alan bir belgeye göre İstanbul Yedikule’de bu isimde bir cami vardı ve yakınında bir başka ibadethane olduğu için atışına karar verilmişti. Karar metninin altında hem Atatürk hem İnönü’nün imzası bulunuyordu. Ancak bugün bu caminin yerini bilen dahi yok. Hatta Fatih ve Zeytinburnu müftülükleri de böyle bir yapıdan habersiz görünüyor.
Göksu ve Küçüksu Mescidi: Eygi’nin kitabında Göksu ve Küçüksu’da iki mescidin CHP tarafından parti ocağı yapıldığına dair fotoğraf ve bilgiler bulunuyor. Ancak her iki semtte de bu binaları bugün hatırlayan yok. Beykoz Müftülüğü de bu iki yapıdan habersiz. CHP Beykoz yönetimi ise Beykoz tarihinde böyle bir vakanın yaşanmadığında ısrarcı. İlçe yöneticilerinden Selami Özçelik, CHP böyle bir şey yapmaya kalksa bile Beykozlunun izin vermeyeceğini söylüyor. Ancak Eygi özellikle Küçüksu Mescidi’ni çocukken üzerinde CHP amblemiyle hatırladığını söylüyor.
Mehmet Şevket Eygi-Yazar: İslam vakfı taşınmazları yağmalanmıştır. Ülkedeki İslam mirasının bir kısmı yok edilmiştir. Bu kıyım ve vandallık kasıtlı olarak yapılmıştır. DP zamanında, İstanbul’da geniş yollar açılırken maalesef (benim bildiğim kadarıyla 18 cami) yıkılmıştır. Ama cami kıyımı konusunda CHP ile DP’yi bir tutmak adalete, insafa uymaz. Stalin de İsmet Paşa da planlı, programlı, kasıtlı olarak İslami bina ve kabristanları tahrip ve yok etmişlerdir. Bunlar münferit değil, genel ve kasıtlı din hürriyeti ihlalleridir. Başbakan bu konuda haklı.
Nezih Başgelen-Arkeolog / Editör: Kurtuluş Savaşı sırasında bile tarihi eserlerin tahribattan ve yağmadan korunması için Gazi Mustafa Kemal’in genelge çıkardığı bilinmektedir. Cumhuriyet sonrası süreçte Osmanlı’nın çöküş sürecinde harabeye dönmüş, özgün mimarileri tahrip edilmiş Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı’ya ait ata yadigârlarının korunması için önemli bir çaba harcanmıştır. Konya’da harap durumdaki, başta Karatay Medresesi, Alaaddin Camii, Sahipata Medresesi, Sırçalı Mescit ve İnce Minareli Cami’nin onarımlarını başlatmıştır.
Karaköy’de bugün yeraltı geçidinin iskele tarafındaki ağzına yakın bir bölümde 1958 yılına kadar Art Nouveu stilinde yapılmış bir cami bulunuyordu. Ancak DP döneminde bu cami yeraltı çarşısı inşaatı sırasında yıkıldı. İddiaya göre cami Burgazada’ya taşındı. Ancak Mehmet Şevket Eygi’ye göre bugün o camiden hiçbir iz kalmadı.