Eski CHP Genel Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal, anayasa değişikliği teklifi için Genel Kurul'da yapılan ilk oylamada 338 "Evet" oyu verilmesini "338 oy vicdanlardaki tereddüdün yansıdığı bir sonuçtur. Bu sonuç, her siyasi partiden bir milletvekilinin, şu anda oy vermiş olsa dahi pek çok milletvekilinin bir vicdan muhasebesi, iç sorgulamasıyla baş başa olduğu izlenimini verdi" diye değerlendirdi. "Prova oylama yapılmış oldu" diyen Baykal, "Her an her şey olabilir. Maddeler düşebilir, değişiklik olabilir. Belki sağduyu hakim olur, ‘Zorlamayalım, bu ortamda çok sorun yarattığı görülüyor, teklifi geri çekelim’ denebilir de" ifadesini kullandı.
Milliyet'ten Serpil Çevikcan'ın Deniz Baykal'ın açıklamalarına yer verdiği (11 Ocak 2017) yazısı şöyle:
Cumhurbaşkanlığı sistemine oturtulan yeni anayasaya teklifine ilişkin TBMM Genel Kurul aşaması önceki gün başladı. Beklendiği gibi taktiksel ve gerilime dayalıydı. Bu atmosfer iki hafta Meclis’e hakim olacak. Sonuçta kararı Meclis verecek, buradan çıkan karar halkoyuna gitmek yönünde olursa noktayı da millet koyacak. Meclis’in ilk günkü mesaisinden izlenimlerimi dün paylaşmıştım. Yeri gelmişken iki konudaki şerhimi de kayda geçmek isterim. Birincisi, CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal’ın konuşmasının son bölümünde hemen kendini gösteren süre kısıtlaması meselesi. Bir yönetim devrimi olarak nitelendirilen, büyük bir dönüşüm reformu anlamını taşıyan ve milletin onayına gitmesi çok muhtemel böyle bir konuda konuşmacıların süresini kısa tutma tercihinin ve canlı yayın kısıtlamasının izahı zor. İkincisi ise iktidar milletvekillerinin oy kabinlerinin önünde sergiledikleri tutum. Grup kararı bile alınamayan böylesi bir oylamada gizli olması gereken tercihin, Meclis’in mehabetini de zedeleyecek görüntülerle kullanılması. Dileriz bundan sonra dikkat edilir. Dün Baykal ile bir telefon görüşmesi yaptım. Önceki gün, Başbakan Binali Yıldırım’a, “Deniz Bey’in konuşmasını nasıl buldunuz?” diye sormuştum. Cevabı, “İyi bir hatiptir ama bu sefer orta seviyede buldum” olmuştu. Uzun siyaset yolculuğunda parlak konuşmaları ve sert çıkışlarıyla tanınan Baykal’a, “akil adam” niteliğini öne çıkaran konuşmasının tonu konusundaki yorumları sordum. Başka sorular da yönelttim. Açıklamaları özetle şöyleydi:
“TBMM’de çok belirleyici bir karar alacak olan milletvekili arkadaşlarımın aklına, sağduyusuna ve vicdanına yönelik bir konuşma olarak düşündüm. Bir polemik, suçlama konuşması, teklifi getirenlere hakaret niteliğinde, birilerinin ‘oh’ deyip rahatlamasına yönelik bir kurgulama yapmadım. Böyle yapılabilirdi ama Meclis’e konuşacağız ve milletvekilleri bir karar alacak. Derdimiz bu insanları ikna etmek, onların vicdanına hitap etmektir. Polemik kaygım olmadı. Ben günlük siyaset için burada değilim dedim. Onu söylediğin zaman, ‘Deniz’in günlük siyaset konuşmalarını beklemeyin’ demektir.
Konuşma olağanüstü bir kabul gördü. Benim bugüne kadar muhatap olduğum kutlama ve sahiplenme konusunda rekor kıran bir karşılığı var. Gece gündüz her an kutlamalar sürüyor. Düşünün sabah tıraş olamadım. Bir elimde telefon, bir elimde tıraş bıçağı vardı. Akademik dünyadan, iş dünyasından tutun, ‘Ben bir MHP’liyim, ülkü ocaklarındanım’ diyen, ‘Ben doğru yolcuyum, sağcıyım’ diyene kadar. Toplumun her kesiminden kutlama telefonları yağdı.
Partim görev verirse teklifin görüşüldüğü her gün konuşurum. Türkiye’yi bir yanlıştan iyi niyetle kurtarmaya çalışıyorum. Parlak bir nutuk atayım, herkesin haddini bildireyim diye değil. Sayın Başbakan galiba öyle istiyordu. Gün gelir ben ona öyle konuşmalar da yaparım. Orta seviyede bulmuş konuşmamı, yüksek seviyede de yaparım merak etmesin. Ama bu bir tansiyon konuşması değildi, buradaki konu başka.
Dünkü oylamanın ortaya koyduğu sonuç, Meclis’ten geçip bir referanduma aşaması olursa sonucun her türlü gelişmeye açık olacağını gösteriyor. 338 oy vicdanlardaki tereddüdün yansıdığı bir sonuçtur. Bu sonuç, her siyasi partiden bir milletvekilinin, şu anda oy vermiş olsa dahi pek çok milletvekilinin bir vicdan muhasebesi, iç sorgulamasıyla baş başa olduğu izlenimini verdi. Sonucun çantada keklik olmadığını gösterdi. İktidar partisinde de MHP’de de milletvekillerinde bir sorgulama olduğunu gösterdi. Ciddi bir vicdan muhasebesi yaşıyorlar, 338 onu yansıtıyor. Prova oylama yapılmış oldu. Her an her şey olabilir. Maddeler düşebilir, değişiklik olabilir. Belki sağduyu hakim olur, ‘Zorlamayalım, bu ortamda çok sorun yarattığı görülüyor, teklifi geri çekelim’ denebilir de.
Tekrar ediyorum: Türkiye’deki sorunlar anayasadan kaynaklanmıyor. Terördü, hukuk güvensizliğiydi, FETÖ’ydü, dış politikaydı, mültecilerdi, bunların hepsi bir politikanın sonucu. Bu bir anayasal sorun değil. Üstelik yüzde 50/50 ile anayasa mı olur? Anayasa hepimizi birleştirecek bir olay. Beraber yola çıkılıyor. Bizi baştan silip atıyorsun. Sayın Cumhurbaşkanı bir arayış içinde ise benimle buluşmaktan olumlu bir sonuç beklerse memnuniyetle kendisine düşüncelerimi açıklıkla anlatırım. Ama benim talep etmem, harekete geçmem söz konusu olmaz. Sayın Cumhurbaşkanı’nın korumak istediği şeyleri bu anayasa korumaz. Kendisinin kaygılarını, çekincelerini çok iyi biliyorum ama bu anayasa onu güvence altına almaz. Çok büyük sorunlar, sıkıntılar doğurur.”