CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal, Başbakan Binali Yıldırım’ın 16 Nisan’da yapılması planlanan ve başbakanın olmadığı bir anayasa değişikliği öngören referandum için “Bir Ali değil, Binali feda olsun” sözlerini sert bir şekilde eleştirdi.
Baykal, Yıldırım’ın oturduğu makamın şahsına tahsis edilmediğini, görev yaptığını belirterek “Sen kimin malını kime veriyorsun, sen orada kiracısın. 65 tane senden önce geldi, daha da gelecek. Görev yaptığını bileceksin, koruyacaksın” dedi.
Baykal, Avrupa ülkeleriyle yaşanan sorunlara dikkat çekti ve "Dış politika düşman değil, dost yaratma sanatıdır" dedi. Baykal, "Biz ne diyorduk komşularla sıfır sorun diyorduk ne oldu komşu kalmadı. Turizm darbe yiyecek. Vize unutulacak Ermeni sorunu ortaya çıkacak. Birileri düşman istiyor. Onu doyurmak için ödünler verilecek. Oradaki insanlarımız durumu bozulacak. Bütün bunları çok net bi şekilde görmemiz lazım" ifadelerini kullandı.
Baykal, anayasa değişikliği teklifinde yer alan 16. maddenin "kamu tüzel kişiliğinin ancak kanunla veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kurulması” şeklinde değiştirilmesine dikkat çekerek “Kamu tüzel kişiliği nedir? İldir, belediyedir. Eyalet de olabilir. Cumhurbaşkanı tek başına eyalet ilan edebilir. Bu anayasa eyalet sisteminin kapısının anahtarını Cumhurbaşkanı'na veren bir anayasadır. Eyalet kurma yetkisini Cumhurbaşkanı’na vermeyin” dedi.
Baykal, programın sunucusu Didem Yılmaz Arslan’ın “MHP buna destek verir mi?” sorusuna da “MHP nelere destek vermedi. MHP bugün var, yarın yok” ifadesini kullandı.
Hollanda krizi
Baykal'ın Habertürk TV’de Türkiye’nin Nabzı programında yaptığı açıklamalardan satır başları şöyle:
"Maalesef bu Hollanda ile yaşanan olay çok karmaşık, çok yönlü henüz daha bütün boyutları ile kamuoyuna yansımamış bir ciddi problem. Olayın önümüze yansıyan şekli ile ilgi bir şey söylemek lazım. Türkiye'nin bir bakanı Hollanda'ya gitmek istiyor ve uçağının inmesine izin verilmiyor. Bir başka bakan Almanya'dan Hollanda'ya geçerek Rotterdam daki Başkonsoloslukta vatandaşlarla buluşmak istiyor. Yakalıyorlar, trafikten alıkoyuyorlar. Fiilen arabanın içinde kıpırdayamaz halde kalıyor. Ve birkaç yüz metre mesafede ulaşamıyor. Vatandaşlar protesto etmek için barışçıl bir toplantı düzenliyor. Bu tabi gösteri bir yana. Olayın özü. iki bakanın Hollanda gibi 400 yılı aşkın ciddi ilişkilerimiz olan, pek çok alanda ilişkimizin olduğu, bir problem yaşamadığımız, askeri işbirliğinde bize omuz veren ve 465 bin vatandaşımızın huzur içinde yaşadığı bir ülke. Bir sorunumuz yok. Nadiren biz karlı vaziyette oluruz. İhracatımız oraya daha fazla. Ama orada iki bakanımız en doğal haklarından uzaklaştırılmış bir durumda. Bakanımız tutuklanıp yurtdışına gönderiliyor. Sınır dışı ediliyor. Derinden incindik, rencide olduk. Ülkemin bu vaziyette olduğunu görmek beni üzdü. Köpekler kullanılması vs neydeki silahlı bir çatışma kullanılmadı. "
"Hollanda'da ırkçı bir hareket var. Wilders'in başkanlığında o bunu istismar ediyor. Irkçılık, İslamafobi konusunu istismar ediyor. Hollanda henüz böyle bir anlayış içinde değil. Oradaki siyasi konjonktür fevkalede hassas. Bugün seçim var.Seçimden 3 gün önce oluyor bu olay. Seçimde Türkiye konusu durumu etkiliyor. Konsolosluğun kapatılması diplomatik anlaşmalara aykırı. O konudaki hatalarının farkındalar. Bu olayın bir Hollanda'da hem de Türkiye'de bir çerçeve var. Önce bir defa biz oraya bakanımızı göndermek için bir temas kurduk. Hollanda'da bu ayın 14'ünde seçimler bunu Başbakan söylüyor bu olayların ona yönelik olduğunu söylüyor. Seçimler nedeniyle 14'ünden önce bir program yapılması mümkün görünmüyor. 14'den sonra kısıtlama olacağını sanmıyorum. Başbakan'ın bunu anlayışla karşıladığını görüyoruz. Dışişleri Bakanı'na gelme denildiğini biliyoruz."
"Hollanda seçimden 3 gün önce Türkiye'nin gündeme geldiği bir ortamda Almanya ve Hollanda gelmeyin diyor. Başbakan anlayışla karşılıyor ama Dışişleri Bakanı bunu anlamıyor. Yabancı bir ülkeye mensup birinin başka bir ülkenin egemenlik alanına girip siyaset yapma hakkı yoktur. Her boyutu ortaya çıksın. Elbette diplomatlar birbirini ziyaret ederler. Bu o değil bu başka bir şey. Ben ülkemin siyasetini yapacağım ısrarı içinde gözüküyoruz. Bunun altında ne yatıyor? Türkiye vatandaşlarını oy kullanma hakkı yatıyor. Bu hak kolay alınmadı. Türk vatandaşları oy kullansın istedik. Olmaz dediler, yerimiz yok boyuna tepki gösterdiler. Güçlükle bu hak kabul ettirildi ama bizim kanunumuza yurt dışında, gümrüklerde, konsolosluklarda siyaset yapmak yasaktır diye bir hüküm eklendi. Yurtdışında siyaset yapmak yasaktır. Bizim hukukumuz bizim orada propaganda yapmamıza izin vermiyor. Ama onlar izin vermeyebilir. Ben geleceğim diyemezsin."
"Biz insan hakları var, demokratik bir ülke ben seni Nazi ilan ederim diyerek bir şeyi kabul ettiremeyiz bu bir siyasi polemik ve iç siyasete malzeme üretmektir. Kimse hayır ile evet ile meşgul değil. 8 yıl önce bu gazeteleri koyacak yer bulamıyordu Tayyip Bey. Ne kadar Türkiye'ye ve bize haksızlık yapıldığının tanığıyım. AKP'nin politikaların destek olunmasını bizden isterlerdi. Tayyip Bey 2004 yılında Avrupa'ya girdik diye büyük şeyler yaptık diye gazeteler renkli baskılarla çıktı. Ankara'da gündüz vakti havai fişekler atılıyordu. Ne olduda bugünlere geldik. Şu bir gerçek Avrupa'nın tarihi sürecin içinde önce Türkiye'ye karşı bir direnci var. Bu bir tarihi gerçek. İslam konusunda şiddetin artması ile birlikte bütün Müslümanları suçlayan bir anlayış var. Böyle bir dünyada yaşıyoruz. Bunlar sorunumuzu izah etmez. Ne olmuştur da buraya dönmüştür? Avrupa ile Türkiye ilişkileri gergindir. Biz devletimizi Avrupa ile savaşarak kurduk. Bağımsızlığımızı sağladık. Devleti kuranlar Avrupa'nın ekonomideki, askeriyedeki üstünlüğünü yakalamak zorundayız dedik. Bunların hukuku, eğitimi ne dedik. Ona yönelik Atatürk devrimlerini kendimiz yaptık. Bu Avrupa'yı aşmayı öngören bir anlayıştır. Mustafa Kemal hiç Avrupa'yı ziyaret etmedi Devlet Başkanı olduktan sonra. 2002'den sonra Tayyip Bey kendi politikasını izledi şimdi bir kavga çıktı. Bu kavga nereden çıktı bunu anlamak lazım."
"Avrupa Birliği olur olmaz önemli değil. Terbiyeli, nazik bir üslupla bütün dünya ile ilişki kurma bizim gözetmemiz gereken ana çerçevedir. Avrupa'da Türkiye ile ilişkileri bozmak isteyen bundan mutlu olmayan milli mücadele olduğu gibi Anadolu'dan atmak isteyenler var. Onlar hükümetin izlediği bu kırıp döken Türkiye'yi yalnızlaştıran, herkesi düşman bilen bir anlayışın içine girdiğini görmekten mutlu oluyorlar. ama herkes öyle değil. Önemli olan bizim doğru davranmamızdır.Türkiye hukuka aykırı bir davranış içine girdi ben gelirim diyerek. bizim dış politikalarımızda hukuka saygı vardır. Mesela Kıbrıs Çıkarmasında herkes şaşırdı ne yapıyorsunuz dedi. Çünkü Cenevre Anlaşması vardı. Bir krizde ilk yapılması gereken iş hukuka bakmaktır. Nota vermek senin tepkini fade diyor. Hollanda benim bakanımın gelmesine izin vermiyor. Benim orada bulunma hakkım ar mı yok mu diye bakmak gerek. Yok. Orada bulunma hakkı yok. Orada bakanın sınır dışı edilmesinden utanıyorum. Konuşmaya izin yok. İşi doğru oturtalım. Ben sana geliyorum deyince senin bunu söyleme hakkın yok dedik mi? Dışişleri Bakanlığı’nın bunu çok iyi bildiğini biliyorum. Ona rağmen çevreden yanlış bilgilendirme var. Böyle bir şey yok. Üç gün bağırıp sonra sarmaş dolaş oluyoruz. İsrail ile Irak ile Rusya ile öyle olmadı mı? Mısırla toplamaya çalışıyoruz."
"Bizim bakanların orada konuşmasına izin verilmediğini gördüm. Hadi beni de yasaklayın geleceğim demedim. Denmez. Benim bakanım orada konuşmuyorsa bende gelmem dedim. Türkiye haklı bir durumda bu konuda. Mesela iktidar. İktidar kendi kanunu uygulamıyor. Bu başka bir sorun. Hollanda ben seni istemiyorum diyor. Sen beni nasıl istemezsin boş laf. Önce bir hukuk olacak. Ben tepkimi gösterirken hukuka bakacağım. Şimdi bu olayda bu ağır bir tespit biliyorum. Ben bunu sorumluluğunu üstleniyorum. Biz burada hukuki davranmak zorundayız. Gelmeyin diyor."
"Şunu çok net anlayalım. Kim sebep oldu? Türkiye bu sıkıntının içinde kim soktu? Niye geri gönderildik? Sınır dışı edilmesi neden kabul ettik? Haber vermeden gizlice girmek bunları bırakın. Bu yanlış devlet yönetimidir. Ağır bedelleri olur hep oldu. Bakın ordan kimse gelmek istemedi. En huzurlu bir şekilde yaşayan insanlar onlar. Niye onları sıkıntıya soktuk. Kendi kendimizin ayağına kurşun sıkıyoruz. Almanya resmen vatandaşları uyardı. Hepsi bu sene Türkiye’ye turist göndermeyecek. Sen orada kabadayılık yapıyorsun bunun bedelini binlerce insan, bedelini ödüyor. Hayalet oteller gibi. Bu bir ateş yumağı. Kısa bir süre önce dışişleri bakanı demeç verdi. Dediler ki bu Pers milliyetçiliği yapıyor İranlılar. Antalyadaki bütün turizmciler isyan etti. Nevruz için beklenen bütün turistler iptal etti. Bunun bedelini insanlar ödüyor. Ödeniyor, ödenecek. Nedir kardeşim. Gel sen bana anlat. Boş laflar. Bu hamasetle dış politika olmaz. Dış politika düşman değil dost yaratma sanatıdır. Biz ne diyorduk komşularla sıfır sorun diyorduk ne oldu komşu kalmadı. Turizm darbe yiyecek. Vize unutulacak Ermeni sorunu ortaya çıkacak. Birileri düşman istiyor. Onu doyurmak için ödünler verilecek. Oradaki insanlarımız durumu bozulacak. Bütün bunları çok net bi şekilde görmemiz lazım."
"4 önlem açıklandı. Büyükelçiye gelme dedik. Yüksek düzey toplantı yasak dedik. Diplomatik uçuşa izin yok dedik. Adamlar diyor ki bizim diplomatik uçağımız yok diyor. Ben normal uçaklarla gidiyoruz diyor. Anlamı yok yani. Birde Hollanda Dostluk Birliği kapandı. Hollanda Başbakanı uygundur diyor. Bize yaşatılan bu muamelede haklıysak bunlar yetmez. Bu başbakanın politikası. Dediler ya bunu toparlayalım. Şimdi sakin olalım. Fevkalade etkisiz önlemler alalım dediler. Karar bu başka bir şey yok. Ekonomik önlemler alırız e al. E onları düşünüyoruz düşünmeye devam et. Böyle önlemler bir kere kullanılır. Avrupa'nın başına ciddi dert açar bu. Biz 4 milyona kadar çıkan mülteciyi Türkiye'de barındırıyoruz daha büyük katkı olur mu? Biz Avrupa'ya gitmelerine engel oluyoruz. Onlara muazzam para harcıyoruz. Bunu bir tehdit unsuru olarak kullanıyoruz. Aklı başında herkes tedirgin. En önemli nokta bu. Bunlar doğru hesaplar değil. Buraya neye geldik ya. Elbette ben de hırslandım ama bunu giderirken dert açmayalım. Rusya ile kriz nasıl sona erdi? onlar biz de üzüldük dediler. Başkonsolosluk kapandı. Bir süre sonra unutulur. Artık inandırıcılığı kalmadı hükümetin. Muazzam kavga çıkarıyor sonra geçiştiriyor. Bu arada ne oluyor Türkiye saygınlığını kaybediyor. Bu ince bir iç politika hesabıdır."
“Uslupları çok farklı”
"Avrupa kendi şartları içinde kullanarak politikasını götürüyor. Bu kadar bakanlarını başka ülkelerde konuşturulmadığı görüp tepki gösteren bir iktidarın herhalde durup bir an ben ne yapıyorum diye sorması lazım. Biraz mahcup olması gerekir. Meral Akşener Hanım'ın salonunu kontratı iptal ediliyor. Elektriği kesiliyor. MHP'lilerin toplantıları basılıyor. Güvenlik güçleri basanlar hakkında herhangi bir ey yapmıyor. Senin görevin parti içinde kavga meşru diye bir şey olabilir mi? Broşür dağıtamıyoruz. Muhalefet gerçekten sıkıntı içinde. İktidar devlet gücünü kullanarak devletin imkanları ile resmi kampanya yürütüyor. Çalışanları mitinge mecburi gelme çağrısı yapılıyor. Devlet parası ile millet parası ile bu toplantılar yapılıyor. Bu toplantılarda millete hakaret ediliyor. Anayasamıza göre tarafsız olması gereken insan yapıyor bunu. Herkesin ne söylemek istediği çok açık. Sayın Cumhurbaşkanı ve Başbakanın üslupları çok farklı. Cumhurbaşkanı resmen hakaret ediyor ve mahcup da olmuyor. Bu milletin yarısında fazlası hayır diyor ve sen hakaret ediyorsun. "
"Avrupa hakkını koruyor. Onlar acımasız. Sen seçimde kazanacaksın diye ben burada tahammül edersem ben de seçimi kaybederim diyor. Bu kurgu iflas edecek bu kurgu doğru değil. Çok açık hukuki temeli olmadan kabadayılık yapıyor. Ordan ne yaparsak yapalım ortalığı allak bullak edelim diye canhıraş bir biçimde oraya gidiyorlar. Bütün bu oyunlar nerden çıktı Karaman'ın koyun sonra çıkar oyunu. Daha önce can ciğer kuzu sarması idiler. Tayyip Bey kavga ederek oy topluyor. Esad'a meydan okudu. Sisi'ye meydan okudu. İsrail'e meydan okudu. Yönetimin yaptığı yanlışlardan dolayı yaşandı. 2010 yılında bir referandum yaşandı.Biz müthiş bir inançla bunu önlemeye çalıştık. Biz parti olarak bu işi göğüslemeye çalıştık. Bakın burada 24 tane öneri var şu ikisini çıkarın sonra mecliste görüşelim dedik hayır dediler. Herkes destek verdi ve kabul edildi. o referandumda anayasa ve HSYK yapısı hassastı. Eğer hayır kazansaydı darbe olur muydu? Ben olmazdı diyorum. Yargıtay ve bütün devlet örgütleri FETÖ'nün işgaline açıldı. Ordan başladı her şey. Ergenekon, Balyoz oradan geldi. Eksik kalanı hükümet tamamladı. 2010'da HSYK'yı ele geçirdiler. Geçti sonra ne oldu? Devlet teslim edildi onlara. FETÖ krizini kapısını 2010 referandumu açmıştır. Oradan açılan referandum darbeye kadar gitmiştir. Anayasa mahkemesini teslim ettiler. Devletin en önemli noktasına iki FETÖ'cü var."
"Darbe neden oldu? referandum diyorum. HSYK öyle bir güç ki herkes ona göz diker. İktidara bağımsız değil bu işler. Çaresiz onu aşan vaziyette diye bir şey yok. Darbe oldu ise bunu iktidarın dışında anlayan yok. İddianamede de yer alıyor zaten. Ben 2010'u konuşuyorum o 2016'yı söylüyor (Erdoğan). Alternatif olgu yok. Yani 2011'den itibaren bu konuda duyarlılığın olduğu da yok. Hrant Dink cinayeti, onun arkasındaki güçler belli. Yargı kendi haline bırakılsa kendi haline çıkar ama şimdi onu önlemeye çalışıyorlar."
"Cumhurbaşkanlığı particilik yapılacak bir konum değildir. Türkiye cumhurbaşkanı seçmen sorunu ile karşı karşıya gelince biz bir AKP'li seçilebilir ama seçilecek olan kişinin iktidar odağındaki militan biri olmamalı anayasamıza göre iddialı bir siyasi kimliğin, partici bir kimliğin cumhurbaşkanlığında olmaması lazım. Anayasamız bunu öngörmüyor. Özel ile Demirel başka bir düzeye çıkmışlar. Onlar da tartışıldı. Ama yani Demirel en son artık sonra siyaset yapmadı. Oraya gerçekten ununu elemiş eleğini asmış belli bir olgunluk noktasına gelmiş biri olabilir. Özal da bir de oy oranı konusu vardı. Cumhurbaşkanlığı seçimi noktasında mutabakat olması gerekiyor. Meclis Başkanı seçimi oldu biz Köksal Toptan'ı oy birliği le seçtik. Bu konu gündeme gelince dedim ki bi AKP'li olabilir uzlaşarak bunu yapalım."
"Bunun altında bir yaptıkları işin iyi olmadığının bir kanıtı var. Zavallılık bu. Bu tartışma olunca bu olurdu olmazdı ya geldi. Anayasa mahkemesi çok net bir şekilde 367 dedi. Demek ki hukuk buymuş. Cumhurbaşkanı tarafsız olmalı 367 gelmeli dedi. Cumhurbaşkanlığını ne partimden ne senden olmasını istiyorum. Uzlaşma içinde yapalım dedim. Gazeteler spekülasyon yaptı o dönem. Erdoğan o dönem ben Baykal'ı ziyaret edeceğim cebimde isimlerle gideceğim dedi. Parlamentodaki parti sayısı 3'e çıktı. Biz başbakan bizimle temas kuracak diyoruz o dönemde AKP kendi içinde tartışıyor. 3 isim çıktı. Biz tarafsız olmasını istedik. Ben ana muhalefet partisi olarak böyle bir gerekçeyi aklımdan geçirmedim. Militan, partici biri olmaz. Köksal Toptan gibi biri olsun istiyoruz. Erdoğan bunu kabul etti. AKP içinde ciddi bir tartışam başladı Sayın Arınç dedi ki Erdoğan'a ya sen olursun ya gül olur ya sen olursun ya da ben adayım dedi. O zaman kişi siyasi gözlemler bunlar. Ona rağmen bana cebinde isimlerle geleceğini söyledi. MHP dedik 367'ye katkı yapacağım dedi. Tıpkı geçenki meclis seçimleri gibi. Sen kimi istersen yap dedi. Bunun sonucu olarak süreç başladı."
"AKP'lilerin zirvesinde bir anayasa sözü vardı. Sonra ortaya çıktı. Bunun sistemle yok bilmem 367'ymiş bununla ilgisi yok. Bu başka bir şey. Bu getirilen anayasa projesi gizli kapaklı hazırlandı. Kim hazırlıyor, kamuoyunda konuşulur tartışılır. İçeriği olmayan ne istendiği bilinmeyen bir anayasa. Bunu meclise öneren milletvekilleri boş kağıda imza attı. Bu anayasa konusunda bir güvensizlik duygusu egemen. Kaçak bir anayasa bu. Aleni meşru değil.Mecliste öyle egemenki. 1 Mart'ı 1 saat konuşturdu Bülent Arınç. Ama şimdi 20 dakikada kapatmak istediler. Meclisin televizyonunu açtırmadılar. Alelacele geçti. Bu kadar telaşla geçirilen anayasa 2019'da yürürlüğe girecek. Ama şimdi alelacele çıkaralım. Bunlar boş laf. Biran önce çıkaracaklar tartıştırmayacaklar. Beka meselesi ise hemen koy. Şimdi çıktı bir baktık. Gördük ki ne dünyada gördüğümüz bir anayasadır. Bu herhangi bir ülkede görülmemiş bir model. Tek adam anayasası. Tek adamın etkili olduğu bir anayasa. Bütün şeyler ona göre kurulmuş .Böyle bir anayasa dikkatle incelenince görülen şey şudur. Türkiye meclis ile yola çıktı. Meclisin ortaya çıkışını altında Mustafa Kemal'in milli mücadeleye başlarken ortaya attığı temel tez vardı "Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır" bu ne demektir yeni bir egemenlik teorisi ortaya koymaktır. Güç kimindir? Saltanat iflas etti. Bir diktatör çıkmadı. Bir siyasi tez ortaya atıldı milletin azim ve kararı. İlk siyasete giden yol meclistir. Bütün ülkeden temsilciler katıldı. Ve Ankara Meclis olarak toplandı ve bu meclis savaşı yönetti, istiklali kazandı, cumhuriyeti kurdu. Meclis ile savaş olur mu? Meclisle savaş oldu. Meclis tarihimizin en önemli kurumudur. Buradan çıktı. Günümüze kadar geldik. Darbe oldu hedefi meclis. FETÖ'cü generaller meclise bomba attılar. Meclis milli bütünlüğü temsil ediyor. Şimdi bu bizim en büyük mirasımız. "
"Mecilisin önemli bir yasama alanı işgal edilecek. Belli bir yasama yetkisi cumhurbaşkanı kararnamelerine devredilecek. Bu özelliği dolayısıyla anayasada verilmiş bazı yetkiler kullanılamaz hale gelecek. Bu garip olay nereden çıktı kardeşim? Tek adam dediğimiz bu. Yani kendi partisi için de tek adam Türkiye içinde. Yargının 15 üyesinden 12'sini bir kişi atar mı ya? AYM bitti. HSYK yüksek olmaktan çıkacak HSK olacak. Yüksek yargı organlarına gerekirse bütün hakimlere seçme hakkı tanınmalı. Yani baktığın zaman tümünü yapıyorsun kardeşim. Az önce konustuk. Bu FETÖ olayını işleyen bir savcı var. 15 Temmuzun ertesi günü tutuklama olayını başlatan savcı. Yani FETÖ'ye karşı inançla mücadele eden bir savcı ve önü kesildi. Adalet kalmaz bu anayasada. Ne demetleme ne bağımsızlık var. Hepsi bir yerde toplanıyor. Milletin parasını meclis harcar. Bu anayasada cumhurbaşkanı isterse parayı Suriyelilere harcar, ister saray yapar. Meclisin bunu değiştirmesi mümkün değil. Meclis Beştepe'nin noteri haline geliyor. Bu tek adam anayasasıdır."
"Cumhurbaşkanına aldığı ve alacağı kararlarla ilgili hiç bir merci soru soramaz Türkiye'de. Cumhurbaşkanı izah etmek durumunda değil. O yapar sadece, biz de bakarız meclis olarak. Mesaj verecek meclise. Mesaj kibarca talimat demek. Bize böyle yediriyorlar. Paylaşmak zorunda değil. Meclis öğrenmek hakkına sahip değil. Her şey takır takır işliyor. Türkiye'nin yaşanan pratiğine baktığımız zaman en çok hata yapılan dönemden geçiyoruz. Suriye politikası var, Ergenekon... Yanlış kardeşim bu. Bu yetkiyi niye veriyorsun sen buna? Hatalar yapıyorsun ve yapmaya da devam edeceksin. Mavi Marmara hata değil miydi? 9 tane evladımızı kaybettik. Tek adam hatası bunlar. FETÖ'nün kendisi, 2010 referandumu hata. Şimdi oradan kurtulacağım diye yeni bir hata getiriyor. Ülkemin iyiliğinden başka hiç bir şey istemeyen bir siyaset adamı olarak söylüyorum. Başkanlık hatası yaşadığımız hatalardan çok daha büyük bir hatadır."
"PKK ile Oslo'da anlaşma yapan kim? Operasyon yapmak isteyenlere operasyon izni verilmedi. bunu yığınla örnekleri var. Senin hatan yüzünden. Sadece Nusaybin'i kurtarmak için 74 evladımızı kaybettik. Güneydoğu'da iç şavaş yaşadık ya. Takdir onda. Korkunç açıkları var bu anayasanın. 200 yolcunu ve bir uçağı bile tek pilotla gönderemiyorsun. 80 milyonluk ülkeyi tek kişiye bırakabilir misin. Yedek lastiğin olacak. Olması lazım. Başka merkez, başka otorite yok. Anayasanın hangi maddesinde 100 bin imza ile vatandaşların seçime götürme hakkı var. Türkiye'nin istikrar sorunu yok. Bunlar boş laf. 15 yıldır her dediğini yaptırdı. Medya, brokrasi, iş adamları herkes ağzına bakıyor."