Deniz Baykal: Zülfü'nün lafları beni çok üzdü, geriye bakınca kendime "İyi ki cevap vermeye kalkmadın" diyorum

Deniz Baykal: Zülfü'nün lafları beni çok üzdü, geriye bakınca kendime "İyi ki cevap vermeye kalkmadın" diyorum

Eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, kendisine yönelik, “Kürtleri, Alevileri, ezilenleri sevmez. Bunu çok sefer kendisi de söyledi" diyen eski CHP milletvekili, sanatçı Zülfü Livaneli'nin sözlerine üzüldüğünü söylerken, "'Geriye bakınca kendime ‘İyi ki bir cevap vermeye kalkmadın’ diyorum" dedi. Baykal, Kasım 2002 seçimlerine siyasi yasağı gerekçesiyle giremeyen Erdoğan’ın siyasi yasağının kaldırılmasına verdiği desteğin, bir siyasi pazarlık sonucu olduğu iddialarına da, "Neyin pazarlığını yapacaksın? İnsanların şunu anlaması lazım; kardeşim herkes bir pazarlıkla bir şey yapmaz" dedi. "Yasaklara ve darbelere karşı ilkeli bir duruşa sahip olduğu için Erdoğan’ın yasağının kalkmasına destek verdiğini" söyleyen Baykal, "Al gülüm ver gülüm pazarlığı olmadı" dedi.

Hürriyet yazarı Abdulakdir Selvibugünkü yazısında eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile yaptığı görüşmeye yer verdi.

Baykal, “Livaneli sizi aradı mı?” sorusuna, “Hayır hiçbir temas olmadı. Geriye bakınca kendime ‘İyi ki bir cevap vermeye kalkmadın’ diyorum. Çünkü çok kolayca duygusallaşarak insanın içini rahatlatacak laflar da söylenebilir ama şimdi yaşanmışlıkları görünce ‘İyi ki Deniz, hiç konuşmaya girmedin, açmadın’ diyorum" yanıtını verdi. Baykal, “Zülfü Bey adına şaşırdım. Onun bu lafları söylemesi tabii ki beni çok üzdü. Ama inanıyorum onu da çok üzmüştür, üzmüş olmalıdır. Ben onun adına da üzüldüm” ifadelerini kullandı. 

"Erdoğan'la pazarlık yaptınız mı?"

“Siyasi yasağının kaldırılması karşılığında Erdoğan’la bir pazarlığınız oldu mu?” sorusuna da yanıt veren Baykal, “Tayyip Bey’le onun talebi üzerine 22 Şubat 2003 tarihinde buluşmuşuz. Zaten aralık ayının içinde (22 Aralık) anayasa değişikliği yapılmış, siyasi yasağı kalkmış. Her şey çok açık. Neyin pazarlığını yapacaksın? İnsanların şunu anlaması lazım; kardeşim herkes bir pazarlıkla bir şey yapmaz, bazen de buna inanıyordur. Biz demokrasi diye, hukukun üstünlüğü diye, insan hakları diye yola çıkmışız ve benim bilinçli siyaset çizgimde bu ilkeler hep belirleyici olmuştur.” diye konuştu. 

Selvi, Baykal'a yaptığı görüşmeyi aktardığı yazısına şöyle devam etti:

"Yasaklara ve darbelere karşı ilkeli bir duruşa sahip olduğu için Erdoğan’ın yasağının kalkmasına destek verdiğini anlattı. 'Al gülüm ver gülüm pazarlığı olmadı' dedi. Ecevit’le birlikte 12 Mart’a karşı çıkışlarını örnek gösterdi. 27 Mayıs’ı destekleyen CHP’de 12 Mart’a karşı çıkış bir kırılma noktasıydı. İlkeli bir duruştu. Ecevit’ten de dinlemiştim. 'Rahşan’la Ankara’da sokağa çıkamıyorduk. Aydınlar 12 Mart’ı destekliyorlardı' demişti. O nedenle Baykal’ın sözlerini aynen aktarmak istiyorum.

'Biz 12 Mart’ta da, 12 Mart muhtırasının CHP’nin önünü açtığı düşüncesini reddettik ve bunu hiçbir kurnazlık falan yapmadan, sadece demokrasi adına, insan hakları adına Ecevit’le birlikte yaptık. Ben o zaman onun yanında siyasete başlamış bir genç insandım. Ülkenin aydınları, demokratları, herkes, ‘Bunun arkasında bir hesap vardır. ‘Ecevit herhalde kendisi değil, Nihat Erim başbakan oldu diye buna karşı çıkıyor’ dediler. Bu tamamen yanlıştır. ‘Fırsat açıldı CHP’nin önüne, ne karşı çıkıyorsunuz, dalın buradan’ diye düşünüyordu bir sürü insan. Biz buna ‘İnsan haklarına, demokrasiye, hukuk üstünlüğüne aykırıdır, böyle demokrasi olmaz’ diye karşı çıktık.'

"Cumhurbaşkanlığı teklifi yapıldı mı

Bir de Erdoğan’ın yasaklarının kaldırılması karşılığında Baykal’a cumhurbaşkanlığı teklif edildiği iddiası var. Onu sormadan, aydınlığa kavuşturmadan olmaz.

'Size cumhurbaşkanlığı sözü verildi mi?' sorusunu yönelttim. Baykal, 'Ne münasebet' diye tepki gösterdi. 'Aralık ayında o konuda en kritik aşamalar tamamlanmış, anayasa değişlikleri gerçekleştirilmiş, oylamalar yapılmış, biz şubatın sonunda buluştuk. Erdoğan’ın talebiyle. Ben orada neyin pazarlığını yapacağım?'

Erdoğan ile neyi görüştüler?

Peki Erdoğan’la o görüşmede neyi görüştüler?

'1 Mart tezkeresini görüştük. Erdoğan, 'ne diyorsunuz, ne yapacağız' dedi. Ben Silahlı Kuvvetlerimizin bizimle hiçbir düşmanlık içinde olmayan bir komşu ülkede ne işi var, ayrıca anayasamıza da aykırı, hem hiçbir siyasi yararımız da yok diye düşünüyordum. O nedenle kesinlikle karşıydım. Ayrıca Türkiye’nin en hassas coğrafyasına Amerika asker yerleştirecek, limanlara vesaire ve bu kabul edilebilir mi? Bunu Tayyip Bey’e anlattım' dedi.

Erdoğan’la aralarında geçen diyaloğu da aktardı.

Baykal: Tezkere kabul edilirse kaç asker gelecek?

Erdoğan: On binlerce asker. 60 binle 90 bin civarında.

Baykal: Ne zaman çıkacaklar?

Erdoğan: Ben de bilmiyorum.

'Sakın ha, dedim. Tayyip Bey dedi ki, böyle olursa bize ambargo koyarlar, gelirler baskı yaparlar, bu durumda böyle dayanışma içinde olur muyuz, dedi. Ben de ‘Hiç şüphe yok, ne gerekirse yaparız’ dedim. Tayyip Bey daha çok ekonomik mali engeller çıkaracaklar, ek kaynak bulabilir miyiz, derdindeydi. ‘Her türlü işbirliğine gireriz, hiç ondan kuşkunuz olmasın’ dedim.'

"Kılıçdaroğlu sağ olsun"

Zülfü Livaneli’nin açıklamaları üzerine Kılıçdaroğlu, CHP genel başkanlarını içine alan bir açıklama yapmıştı. Baykal’a Kılıçdaroğlu’nun tavrını sordum. 'Sağ olsun. Genel Başkan’ın gösterdiği tepki çok değerlidir. Ben şahsına teşekkür ediyorum' dedi.

CHP yalnız bıraktı mı?

CHP’den farklı sesler çıktı. Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır başta olmak üzere eleştirenler çıktı. CHP yönetiminden uzun süre açıklama gelmedi. O yüzden Baykal’a, 'CHP yeterince arkanızda durdu mu? Bir kırgınlığınız var mı?' diye sordum.

'Genel Başkan’ın tavrı partinin tavrıdır, diye anlayacağız. Tabii partide her düşüncede, her duyguda insanlar bir aradadır. Birbirini seven, sevmeyen, kızan, kızmayan insanlar bir aradadır. Her biri bu etkilerin içinde olaylara tavır takınır ama Genel Başkan ‘Bütün Cumhuriyet Halk Partisi genel başkanları’ diyerek de olsa, beni de içine alarak savundu. Elbette kendisinden bunu beklerdim. Çok memnun oldum, eksik olmasın, sağ olsun' diye karşılık verdi.

"CHP olarak hem sağımızdaki siyasete, hem de solumuzdaki siyasete daima yapıcı bir anlayışla yaklaştık"

CHP’de zaman zaman Baykal dönemi mercek altına alınıyor. Baykal olsa HDP ile diyalog kurulamayacağı, diğer muhalefet partileri ile iyi ilişkilerin sağlanamayacağı yönünde eleştiriler yapılıyor. Baykal’a bunu sordum. Sitemkâr bir yanıt verdi.

'Hayır, biz CHP olarak hem sağımızdaki siyasete, hem de solumuzdaki siyasete daima yapıcı bir anlayışla yaklaştık. O nedenle ben bu tür suçlama içine girmenin insaflı, haklı, doğru olduğunu düşünmüyorum' diyor.

"Bu konularda kendimi savunma durumuna düşmeyi yakıştıramıyorum kendime ve reddediyorum"

Baykal’la ilgili olarak Alevi ve Kürt düşmanı olduğu yönünde değerlendirmeler mevcut. SHP genel sekreteri olduğu zaman Paris’teki Kürt Konferansı’na katılan Ahmet Türk ve arkadaşlarının ihracı ona bağlandı. CHP genel başkanı olduğu dönemde teşkilatlarda Alevilere yer vermediği iddiaları gündemde oldu. O nedenle, 'Kürt ve Alevi düşmanı mısınız?' diye sordum.

Baykal, “Siyasi hayatımın çeşitli dönemlerinde ben o kesimlere yapılan haksızlıklar karşısında tavır takındığım için tam tersi suçlamaların hedefi olduğumu hatırlıyorum ve o doğrultuda yaptığım konuşmalar Meclis zabıtlarındadır. Bu konularda kendimi savunma durumuna düşmeyi yakıştıramıyorum kendime ve reddediyorum” diye yanıt verdi.