Uyarı: Bu haberdeki bazı ayrıntıları rahatsız edici bulabilirsiniz.
17 Haziran'da Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir İl Örgütü'ne silahlı bir saldırı düzenlendi. 27 yaşındaki saldırgan Onur Gencer, ailesi HDP çalışanı olan Deniz Poyraz'ı vurarak öldürdü.
Gencer'in yargılanacağı davanın ilk duruşması bugün İzmir 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülecek.
Gencer, "İşyeri dokunulmazlığını ihlal etme, tasarlayarak öldürme, siyasi partiler veya meslek kuruluşlarının kullanımında olan bina, tesis veya eşyaya zarar verme" suçlarından yargılanacak.
Savcılık, davaya ilişkin 110 sayfadalık iddianameyi altı ayda hazırladı. İddianamede görgü tanıkları, saldırganın ailesi ve arkadaşları, işyeri, poligon ve otellere gittiği taksilerin şoförleri, kaldığı otellerin çalışanları dahil 31 kişinin ifadeleri yer alıyor.
Sağlık Bakanlığı bünyesinde acil tıp teknisyeni memuru olan Gencer, olay günü HDP İl Örgütü'nün yer aldığı binaya ticari bir taksiyle gitmiş, o sırada içeride yalnız olan Deniz Poyraz'ı kafasından ve bacaklarından yedi kurşunla vurarak öldürdü.
Gencer, Poyraz'ın kanlar içindeki bedeninin fotoğrafını sosyal medya hesabından paylaşmış, 40 dakika sonra polise teslim olmuştu. Savcılığa verdiği ifadede "daha fazla sayıda kişiyi öldürmeyi amaçladığını" itiraf eden Gencer saldırıyı tek başına planladığını, "PKK'ya beslediği kinden" dolayı bunu yaptığını söylemişti.
Deniz Poyraz'ın ailesinin avukatları ise saldırının 'ırkçı ve siyasi bir cinayet' olduğunu ve Gencer'in ifadesinin aksine saldırının örgütsel bağları olduğunu savunuyor. Avukatlar, mahkemede bu yönlü bir savunma yapacak.
HDP İzmir İl Başkanlığı ve yöneticileri de "işyeri dokunulmazlığı ve mala zarar verme suçu yönünden" müşteki sıfatıyla davacı oldu.
BBC Türkçe'ye konuşan Poyraz ailesinin avukatlarından Türkan Aslan, azmettiricilerin ve Gencer'e lojistik destek sağlayanların araştırılması yönünde bir irade olmadığını savundu.
İddianameye göre saldırgan Gencer, önce HDP'nin Ankara'daki genel merkezine saldırı yapmayı planladı:
"Makine ve Kimya Endüstrisi'nden (MKE) silah alma prosedürünün uzun olması nedeniyle bu fikrimden vazgeçtim. Eğer silahı Ankara'dan satın alsaydım HDP Genel Merkezi'ne saldırı yapabileceğimi düşünüyordum."
Gencer'in çantasında bir adet tabanca, içi boş şarjör ve iki adet çakı çıktı.
Aynı gün ikamet adresinde yapılan aramada ise birer tane kurusıkı tabanca, boş av tüfeği ve 50 adet fişek, silah devir teslim sözleşmesi, iki ayrı cep telefonu, iki ayrı sim kart, bilgisayar, harddisk ve çok sayıda flash bellek ele geçirildi.
İddianamedeki ifadesine göre Onur Gencer, HDP bürosunun olduğu binaya birçok defa keşif amaçlı gitti. Pandemi nedeniyle kapalı olan binaya giremeyince, parti bürosunun üst katındaki İngilizce kursuna kayıt yaptırdı.
Bu şekilde büro hakkında detaylı bilgiye sahip olan Gencer, kursa gittiği bazı günlerde, parti bürosunda günün belli saatlerinde en az dört kişinin olduğunu gözlemledi. Saldırıdan bir hafta önce ise Kemaraltı'ndan 3500 TL'ye bir silah aldı.
Nisan ayından itibaren "ücretsiz izne ayrıldığını" belirten Gencer, saldırı planlarını hayata sokmak için atış talimleri yapmak üzere birçok kez Kemalpaşa ilçesindeki bir poligona gitti.
Gencer, "saldırıyı tek başına planladığını ve PKK'ya zarar vermek için düzenlediğini" öne sürdü.
İddianameye göre Gencer, saldırıyı şu sözlerle anlattı:
"Bu sırada sol taraftan bir ses geldi. Sol tarafa dönmemle ateş etmem bir anda oldu. Kızın yere düştüğünü gördüm. Kapalı alanda ateş ettiğim için kulaklarım etkilendi. Biraz bulanık görmeye başladım. Hem korku hem heyecan, hem de sevinç duygusu yaşıyordum. Onlara karşı çok kinlenmiştim. Kız yerdeyken bir iki adım yaklaşarak öldüğünden emin olmak için kafasına ateş ettim."
Gencer, ifadesinde büroda başka kimsenin olmadığını görünce öfkelendiğini, yedi kurşunla öldürdüğü Deniz'in kafasını ve göğsünü defalarca tekmelediğini söyledi.
Saldırgan Onur Gencer'in sosyal medya hesaplarında, Suriye'de askeri kamuflaj giysileri ve uzun namlulu silahlarla çekilmiş fotoğrafları bulunuyor.
Gencer, ifadesinde 7 Ocak - 8 Şubat 2020 tarihleri arasında Sağlık Bakanlığı görevlendirmesiyle Suriye'nin Menbiç kırsalında bulunan TSK'ya ait birliklerle beraber görev yapmak için bölgeye gittiğini anlattı.
Onur Gencer, herhangi bir suç örgütü ya da "terör örgütü" ile bağlantısının olmadığını; saldırıyı PKK'ya karşı beslediği "inanılmaz büyük kin ve nefret duygusu" nedeniyle gerçekleştirdiğini iddia etti.
Poyraz ailesinin avukatı Türkan Aslan ise bunun tam aksini düşünüyor.
Avukat Aslan'a göre, Gencer sıradan bir saldırgan değil; silahlar konusunda özel olarak eğitilmiş ve arkasında örgütlü bir yapı olan bir kişi.
Suriye dönüşünde Gencer'in ücretsiz izne ayrılmasına rağmen yaşam standartlarının arttığını söyleyen Avukat Aslan, bir memur maaşıyla yapılamayacak miktarda aşırı harcamalar yapmaya başladığına dikkat çekiyor.
Avukat Aslan, yürütülen soruşturmanın temel hukuk ilkelerine, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kriterlerine uygun olmadığını, savcılığın gerekli itina ve titizlikle araştırma yapmadığını öne sürüyor:
"Türkiye'nin üçüncü büyük siyasi partisine güpegündüz yapılan silahlı bir saldırı var ve bu kişi sivil polis ve resmi polisler arasında geçerek gitmiş. Olayın ilk anından itibaren zararın aza düşmesi için müdahale etmiyorlar, saldırgan 40 dakika içerde kalıyor ve herhangi bir müdahale olmadığı için işini bitirip katlar arasında dolaştıktan sonra artık kendisi gelip teslim oluyor. 40 dakikalık süreçte olaya müdahale etmesi gereken özel kuvvet hala olay yerine gelmiş değil."
Avukat Aslan, "Olay yeri incelemesinden itibaren çok gayrı ciddi yürüyen bir süreç var" diyor, delillerin de özensiz toplandığını savunuyor:
"Bu yüzden birçok delilin karartıldığını düşünüyoruz. Olayı azmettirenlerin, lojistiği sağlayanların ortaya çıkması konusunda savcılığın büyük bir zaaf içinde."
HTS kayıtlarını bile kendilerinin incelediğini söyleyen Türkan Aslan, şöyle devam ediyor:
"İfadesi alınan kişilerin Onur Gencer ile örgütsel ilişkilerinin olmadığını anlatmaları kolluk tarafından yeterli görülmüş. Dosyaya dahil edilmesini istediğimiz çok sayıda ismin sanıkla ilişkilerinin incelenmesini, bağ varsa şüpheli sıfatıyla dahil edilmesini istedik ama buna karşın ifadeler çok yüzeysel kalmış."
Türk Ceza Kanunu'nda nefret suçu ve ırkçı suçların düzenlenmesi gerektiğine vurgu yapan Avukat Aslan, 82. Madde'nin tekrar ele alınması gerektiğini savundu.
"Son bir yılda Deniz Poyraz cinayeti, Konya Katliamı, son olarak da İzmir'de 3 Suriyeli göçmenin yakılması gibi ırkçı saldırılarda artış oldu. Bunları yan yana getirdiğimizde, 6-7 yıldır toplumun sinir uçlarıyla oynayan siyasi söylemlerin toplumu muazzam derecede kutuplaştırdığını, ötekileştirdiğini, ırkçı söylem ve saldırıların çok artmasına neden olduğunu görüyoruz. Toplumsal barışı ortadan kaldıracak noktalar arttı ve Ceza Kanunu 82. Madde'nin nefret suçlarını kapsayacak şekilde genişletilmesi lazım."
Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 81. Maddesi, bir insanı kasten öldüren kişinin, müebbet hapis cezası ile cezalandırılacağını hükmediyor.
Bu kapsamda TCK'nın 82. Maddesi'nde ise kasten öldürmenin tanımları yapılıyor. Bu tanımlar arasında, "tasarlayarak; canavarca hisle veya eziyet çektirerek; eş, boşandığı eş veya kardeşe karşı; çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı; gebe olduğu bilinen kadına karşı ve töre saikiyle" işlenmiş cinayetler yer alıyor.
Avukat Türkan Aslan'a göre, Türkiye'de hemen hiçbir siyasi cinayet aydınlatılmıyor, failler cezasız kalıyor, saldırganlar ise cezasızlıktan cesaret alıyor:
"Bu insanlar cezasızlıktan dolayı bu kadar cüretkarlar ve sistemin kendilerini koruduğunu biliyorlar. Bu cesareti bu insanların ellerinden almak yargının işi. Yargının temel görevi toplumsal barışı sağlamak. Bu döngüyü ancak yargı kırabilir. Bu nedenle Deniz Poyraz Davası çok önemli."