Denver 'CEVAP'ını buldu

Denver 'CEVAP'ını buldu
Allen Iverson ya da nam-ı diğer 'Answer' (cevap) 1996'da NBA'ye adım attığından beri her yaptığıyla eleştirildi. Kimileri ona bencil dedi kimileri serseri dedi..ARA GÖZBEK  / Tempo24O ne bir Michael Jordan olmaya çalıştı ne de bir Magic Johnson. Herkes onun kısa boylu sıradan bir adam olacağını düşünürken o NBA'in ikonlarından biri haline geldi. Allen Iverson ya da nam-ı diğer 'Answer' (cevap) 1996'da NBA'ye adım attığından beri her yaptığıyla eleştirildi. Kimileri ona "bencil" dedi kimileri "serseri". O bir Philadelphia 76ers'ı 2001'de NBA Final'ine taşıdı. Sonra iki yıllık bir Denver Nuggets macerası yaşadı ve şimdi o tekrar ligin zirvesine çıkış arayan Detroit Pistons formasıyla sahada olacak. 'Nereden nereye' dedirtecek bir hikayesi olan Iverson'ın hayatını bir hatırlayalım ve yeni takımıyla sahaya inmeden CV'sine şöyle bir göz atalım istedik. Hikayenin en başından... Allen Ezail Iverson...asıl adı bu. Ama bugünlerde Iverson dediğinizde dünyanın her yerinde duyulmuştur. Duymayanlar ise spor ayakkabılarında bir marka zannederek okumuştur. 7 Haziran 1975'te Virginia'nın Hampton şehrinde dünyaya gelen Allen, çok zor bir çocukluk dönemi geçirmiştir. Liseyi Bethel High School'da okuyan Allen, okulunun Amerikan Futbolu takımında oynuyordu ve ilk yılında takımını eyalet şampiyonluğuna taşıdı. 14 Şubat 1993'te yani Iverson 17 yaşındayken arkadaşları ile Virginia'nın bowling merkezine bowling oynamaya gider. Orada sessiz olmaları için uyarılırlar ve tartışma başlar. Bir grup genç Iverson ve arkadaşlarına hakaret eder. Meğerse bunu yapanlar oranın ırkçı çetelerinden biriymiş. Kavga çıkar ve havada yumruklar, bıçaklar konuşmaya başlar. Allen de bir sandalye alır ve bir kadının kafasından kırar. Sonuç olarak bu olayda tutuklanan Allen Iverson ve arkadaşları olur. Allen'in canını acıtan nezarette olmaktan çok ırkçılıkla karşı karşıya gelmesi ve ona eşit davranılmıyor olmasıdır. Allen, 4 ay hapishanede kaldıktan sonra delil yetersizliğinden serbest bırakılır. Ama bu olaylar ve bu süreç Iverson'ı hiç olmadığı kadar olgunlaştırmıştır. Bu arada 'Answer' lakabı o zamanlardan kalmadır... 1994'ün baharında Georgetown Üniversitesi'nin basketbol koçu John Thompson, Iverson ve annesini ziyaret eder. İşte Allen'in hayatının dönüm noktasıdır bu. Bir sonraki sezon koç Thompson, Allen'i Georgetown Üniversitesi'nin basketbol takımında oynatır buna karşılık olarak da Allen bursla üniversite okur. John Thompson sadece basketbol tarafıyla değil, Allen'le yakından ilgilenir yani tabir-i caizse Allen'e akıl hocalığı yapmaktadır. Babasız büyüyen Allen için bu çok önemlidir. Hatta şöyle bir konuşması vardır; “Koç bana bir baba figürü gibiydi. Bir anda oluşuverdi. Onunla ilişkimizin %90'ı saha dışında olanlardı. Benim yılları atlatmamı sağladı. Ben buraya gelip sadece ne yaparsam yapayım istemedim. Herhangi bir problemin olduğunda, ona giderdim, o da oturup beni dinlerdi. Aramızdaki ilişki Koç-oyuncu ilişkisinden öte olduğu bir gerçekti. Sanırım o olmadan o dönemi atlatmam imkansız olurdu.” Birinci sıradan NBA'de olmak 1996 NBA Draft'i bir piyango gibiydi desek yeridir. Bugünün bir çok NBA yıldızı o sene NBA'ye adımını attı. Ama birinci sıradan seçilen oyuncu hikayemizin kahramanı Allen Iverson olmuştur. Philadelphia 76ers birinci sıradan Georgetown Üniversitesi'nden Allen Iverson'ı seçmiştir. Bu arada o sene NBA'ye adımını atan diğer oyuncular şöyle; Marcus Camby, Kobe Bryant, Stephen Marbury, Ray Allen, Jermaine O'Neal, Steve Nash. Herkes kim bu 1,83 m boyundaki adam diye düşünmeye başlarken sezon başladı ve herkes ekranda gördüklerine inanamadı. Hani Michael Jordan'ın yaptığı hareketler vardır ya, onları hızlı sararsak nasıl görünür? Allen Iverson'ı izlemek böyle bir şeydi. O kadar hızlıydı ki en geriden koşmaya başlasa da sahayı 'fast break' yaparak bitirebiliyordu. Philadelphia yılları Allen Iverson ilk sezonunda diğer bir çok çaylak oyuncu gibi kenardan gelip takıma sınırlı dakikada sınırlı katkı sağlamaya çalışan bir oyuncu olmadı. Oynadığı ilk maçtan itibaren üzerinden bir sorumluluk yükü vardı. Çaylak sezonunda maç başına 23,5 sayı ortalaması tutturdu ki bu ortalama onu ilk sezonunda sayı krallığı sıralamasında yer buldurdu. Sezonun sonunda yılın çaylağı seçilen Allen Iverson, gençlerin yeni idolü haline geldi. 1996-2000 yılları arasında Iverson ve 76ers her sene playoff'lara kapağı atıyordu ama büyük başarılar söz konusu olamıyordu. Hatta bir çok NBA otoritesi bu süreç süresince Iverson'ın takımını tek başına bir yere getiremeyeceğini söyleyip duruyordu. Kamuoyu da böyle düşünmeye başlıyorken 2000-2001 sezonu başladı ve gördüler ki sahada bambaşka bir Iverson ve Sixers oynuyor. Önüne çıkan her rakibi sahadan silen Sixers NBA Final'ine adım adım gidiyordu. O sezon ligin MVP'si (En Değerli Oyuncusu) seçilen Iverson onu haksız yer eleştiren ve yerde yere vuranlara bir bakıma 'answer' (cevap) vermiş oldu. Ama bu cevabın devamı da geldi. Philadelphia o sezon NBA Final'ine ulaştı ve Shaq ve Kobe'li namağlup Lakers'ın ilk maçta deplasmanda yenerek yenilgiye uğrattı. Hatta Shaq ve Kobe'si olan dominant bir Lakers'ı üstesinden nasıl geleceksiniz diye sorulduğunda şöyle konuştu; “Önemli olan bedeninizin 'Size'ı değil, yüreğinizin 'Size'ıdır.” Seride 1-0 öne geçen Sixers, sonraki 4 maçı Shaq'ın eziciliği altında kaybederek NBA Final'ine veda etti. Iverson'a hayran olan Shaq şöyle demiştir; “Iverson'ı tebrik ediyorum. Kendisine hayranım. Kendisi küçük ama yüreği büyük bir devdir.” İçten içe eriyen bir finalist 2001 NBA Final'lerinin ardından herkes Doğu'nun en iyisi oldukların düşündü ve seneye tekrar orada olacaklarını zannetti. Ama Philadelphia'yı içten içe eriten sorunlar vardı. Oyuncuların arasındaki sorunlar ve en önemlisi Iverson'ın Koçu Larry Brown ile ilişkisi. Bu süreç içinde Doğu'da birkaç dengenin değişmesi de bu konuda bir hayli etkisi oldu. New Jersey Nets kadrosuna kattığı Jason Kidd ile çok etkili basketbol oynamaya başlar ve önüne gelen her rakibi sahadan adeta süpürgeyle siler atar. Playoff'lar başlayınca her şey yoluna girer diye düşünen Sixers yönetimi başlarına geleceklerini tahmin bile edemiyordu. Allen Iverson için bireysel anlamda her şey yolundaydı denilebilir. All-Star oluyordu, sayı krallığında yarışıyordu, medya ordusu peşini bırakmıyordu ve spor ayakkabıları satıyordu. Ama Sixers sürekli düşüş yaşıyordu. Playoff'lar başladı ve Sixers ilk turda Boston Celtics'e elendi ve böylelikle bir önceki yılın Doğu şampiyonu, NBA Finalisti Sixers playoff'larda Nisan ayında veda etti. Bir sonraki sezon da bir bir şey değişmedi. Koç Brown ile Iverson'ın arası iyice açılmıştı ve bu takımdaki diğer oyuncular etkiliyordu. NBA'de önce koçların kelleleri gider mantığı varken oyuncuların hangi tarafta duracaklarını bilemiyorlardı. 2003 yılında Larry Brown takımdan ayrıldı ve Detroit Pistons'ın yolunu tuttu. Allen Iverson ve takımı, bırakın playoff'lara vedayı, dibe iyice demir atmıştı. Playoff onlar için Birkaç meridyen mesafesinde kalıyordu desek yalan olmaz. Takıma kariyeri çoktan bitmiş bir zamanların yıldızı Chris Webber alındı o da birkaç forma sattırmanın dışında bir katkı sağlayamadı. Denver'da yeni bir macera 19 Aralık 2006'da bir takas haberi çıktı ve yer yerinden oynadı. Sixers Allen Iverson'ı Denver'a Andre Miller ve Joe Smith karşılığında takas etti. Philadelphia belliydi ki yeniden yapılanmaya başlıyordu. Ama herkesin merak konusun Denver'dı. Carmelo Anthony, Kenyon Martin ve Marcus Camby'li Denver'a bir de Iverson eklenince basıl bir basketbol ortaya çıkacak diye düşünlüyordu. Topu kim kullanacak? Hücum kimin üstünden dönecek? Zaten beklenen oldu ve Denver iki yıldır düzensiz ve dağınık bir basketbolla istikrasız bir başarı grafiği çizdi. Bazen Carmelo ve Iverson beraber 60-65'li sayılara ulaşıyordu ve böyle olduğunda Denver, rakibini paramparça hae getiriyordu. Ama bazen de ligin çok güçsüz bir takımına 10-15 sayı farklı yenilebiliyordu. Geçtiğimiz sezona iy başlayan ve zirvey oynayan Denver ilk turda Kobe'li Lakers'a çattı ve playoff'lara erken veda etti. İki sezondur sayı krallığında Carmelo ve Iverson ilk 5'te yer alıyordu, beraber All-Star da oldular ama bu süreç içinde Denver ne uzadı ne de kısaldı. Dün gece televizyonlarda yine bğir takas haberi çıktı. Kimse duyduğuna ve gördüğüne inanmadı. Yarın gazetede haberi çıksın da bir de okuyup öyle görelim dedi herkes. Pistons'ın yeni'cevap'ı...Iverson Allen Iverson artık Detriot Piston forması giyecek. 2004 NBA şampiyonlu olduğundan beri Hiçbir şekilde dikiş tutturamayan Pistons yeni bir kimya denemesinde bulundu ve takıma iki oyuncu karşılığında onlara milyonlarca forma sattıracak bir yıldızı kadrosuna kattı. Allen Iverson, NBA Final'lerini görmüş bir oyuncu ama henüz parmağına bir şampiyonluk yüzüğü takabilmiş değil. O yüzden bu Iverson için kariyerinin son baharında önemli bir fırsat diyebiliriz. Piston cephesinde genel menajer Joe Dumarsa “Biz bu hamlenin doğru zamanda gerçekleştiğini düşünüyoruz. Iverson bizim takımımıza yardım edebilecek önemli bir oyuncu. İnsanlar bazen saldırmak için çeşitli yollar denerler. Biz bunları önceden tahmin etmiştik.” diye bir açıklama yaptı. Denver koçu George Karl ise şöyle konuştu: “All-Star bir oyun kurucu kadromuza dahil ettik. Ayrıca ben Allen Iverson'a teşekkür etmek istiyorum. O buradan üzgün bir şekilde ayrıldı. Çünkü Colorado insanlar için keyifli bir yerdir.” Olayın baş kahramanı Iverson ise, “Sonuç olarak ben yine basketbolumu oynayacağım. Hiçbir çekilde benim oyunum değişmeyecek.” şeklinde konuştu. Yeni jenerasyonun asi idolü Bu takasla beraber hayatını anlatığımız Allen Iverson ile ilgili bir parantez daha açmak istedik. 1996'da NBA admını attığında bütün gençler ona kabaca söylemek gerekirse 'hasta' oluyordu. Yıllarca Amerikan medyası onun üzerine gitt. Yeterince örnek biri olmadığı için ya da kötü örnek olduğu için. Giyimiyle, saç modeliyle, tavırlarıyla daha önce ki yıldızlardan farklıydı. Aslında osadece kenidisiydi ama bunu herkes zamanla anlayabildi. Basketbol dünyası Michael Jordan ve Magic Johnson gibi klas ve beyfendi, şık giyinen sporcuları gördükten sonra Allen Iverson'ı yadırgadılar. Hatta zaman zaman onu bu yüzdne küçük de gördüler. Ama o bir şekilde devam etti, çizgisini değiştirmedi. Sonuçta Allen Iverson kolay ve rahat bir hayattan gelmedi ki beyfendilik taslamaya hali kalsın. Yeri geldiğinde basın toplantısın terk ediyor soruları beğenmeyince gazeteciyi tersliyor. Aslında bunlar Allen Iverson'ı kendisi yapan şeylerdir ve onu seven insanlar onu bu yüzden seviyorlardı. Onunla aynı yıl lige adım atmış Kobe Bryant ne kadar büyük bir yıldız olsa da bir Michael Jordan ayarında bir sporcu. Ama Allen Iverson'ın durumu biraz daha farklı. Iverson ile beraber NBA'de bir değişim yaşandı. Hatta bir bakıma kendi akımının öncüsüdür diyebiliriz. Ondan sonra bir çok NBA yıldızı ve severleri saçlarını onun gibi örmeye başladı, onun gibi giyinmeye başladı. Sporun hep temiz, şık ve aristokrat tarafı olmak yerine asi yüzü olmaya yeltendiler. Allen Iverson, Detroit formasıyla ne kadra başarılı olacaktır bilinmez, ya da kariyerini ne zaman noktalayacağı. Ama bilinen tek şey varsa o da basketbol tarihi onu her zaman Allen Iverson olarak hatırlayacağı.. [email protected]