Deprem bilimci Prof. Dr. Övgün Ahmet 'Marmara depremi' için tarih verdi

Deprem bilimci Prof. Dr. Övgün Ahmet 'Marmara depremi' için tarih verdi

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Maden Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan Marmara depreminin ne zaman olacağına yönelik açıklama yaptı. Marmara bölgesinin şuan deprem açısından gergin olmadığını belirten Ercan, "Bu güç benim araştırmalarıma göre 2045 yılında oluşabilir" dedi.

Yıldırım: Deprem ile yaşamanın yollarını bulmamız lazım

Sputnik'te yer alan habere göre, Prof. Dr. Ercan, Bursa'da Akpınar Kentsel Dönüşüm Merkezi'nde deprem ve kentsel dönüşüm konusundaki bilinçlendirme konferansına katıldı. Konferans öncesi gazetecilerin sorularını yanıtlayan Ercan, Marmara bölgesinde 4 kola ayrılan Kuzey Anadolu fay hattının yüzde 78 ile en gergin bölümünün kuzey kolu olduğunu, Bursa'nın üzerinde bulunduğu kolun ise yüzde 13 gerginliğinde olduğunu söyledi.

'En erken olası deprem 2045'te'

En şiddetli depremlerin sırasıyla Kuzey kolu, Bursa kolu, Gemlik kolu ve Gölcük kolu üzerinde yaşanabileceğini kaydeden Prof.Dr. Ercan, "Bursa'daki deprem oluşumları hem Marmara'dan, hem de Batı Anadolu'dan etkilenir. Her iki işleyiş biriminin bileşkesi Bursa'dır" dedi. Deprem bilimcileri tarafından son yıllarda beklenen 'büyük Marmara depremi'nin şu an gerçekleşmesinin pek mümkün olmadığına dikkat çeken Prof.Dr. Ercan, "Marmara şu anda gergin değil. Marmara depreminin oluşabilmesi için gerginliğin 6 milyar gigatona ulaşması gerekiyor. Şu anda Marmara da böyle bir güç gelişmemiştir. Bu güç benim araştırmalarıma göre 2045 yılında oluşabilir. Bu deprem olasılığı 2033 yılından 2075 yılına kadar yayılabilir. Ancak en olası yıl 2045 dolaylarıdır" diye konuştu.

'Kentsel dönüşüm süreci beklenenden yavaş'

Gazetecilerin kentsel dönüşüm süreciyle ilgili sorusu üzerine dönüşüm çalışmalarının beklenenden yavaş ilerlediğini belirten Prof. Dr. Ercan, "Bunun ana nedenini evini vermek istemeyen vatandaşlardır. Örneğin Bursa'da oturduğu konutun sahibi olma oranı yüzde 33'tür. Bu yapıların çoğu da eski yapılardır ve bu yapılarda ikamet edenler yaşlanmıştır. Yaşlanan kişiler genellikle konutları ile bütünleştiği ileri için 'Ne olursa olsun 2-3 yıl daha yaşayacağım' diyerek evini vermeyi reddediyor. Bu tür olaylar kentsel dönüşümü yavaşlatmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti her vatandaşını yaşatmak zorundadır. Dolayısıyla devletin vatandaşın fikrini bu konuda sormaması, daha yaptırımcı olması gerekiyor" dedi.