Deprem bölgesinde İskenderun Limanı'nda yaşanan yangın ve yıkılan binalar halk sağlığı konusunda soru işaretleri doğuruyor. Uzmanlar, kimyasal madde riskine karşı dikkatli olunması gerektiğini söylüyor.
Kahramanmaraş merkezli 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerin ardından Hatay'daki İskenderun Limanı'nda çıkan yangın üç gün devam etti. Limanın konteyner deposunda çıkan yangına Tarım ve Orman Bakanlığı'na ait orman yangınları için kullanılan Beriev yangın söndürme uçağı, T79 yangın söndürme helikopteri ile İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyesi ekiplerinin de yer aldığı itfaiye müdahalede bulundu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin verdiği bilgilere göre, bugün söndürülen yangının ardından soğutma çalışmaları devam ediyor.
DW Türkçe'ye konuşan yangın söndürme çalışmalarında görevli bir kişi, yangının nedeninin tamamen söndürüldükten sonra söylenebileceğini belirterek, "Şimdilik somut bir şey diyemiyoruz maalesef" dedi.
Kimya Mühendisleri Odası Üyesi ve İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi Gönüllüsü Prof. Dr. Veli Deniz ise limanın yapısıyla ilgili ayrıntılı bilgi bulunmadığını belirterek, "Karma bir liman olduğu bilgisini aldım. İzlediğim kadarıyla şu ana kadar hiçbir patlama rapor edilmedi ama kimyasal, toksik madde riski olabilir" dedi.
Veli Deniz, büyük liman yangınlarında envanterin bilinmesi gerektiğini ancak bununla ilgili bilgi bulunmadığına dikkati çekti:
"Muhtemelen limanda ne tür kimyasal bulunduğunu gösteren kapasite raporları sanayi odaları ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nda vardır. Bu raporların yasal olarak açıklanması yasak. Biz, örneğin, Dilovası'nda hep şunu söyledik: 'Kapasite raporlarını açın, riskleri hesaplarız.' Uzmanlar bu yangına ilişkin risk değerlendirmesi yapıp önlem açıklayabilir."
Prof. Deniz'in bahsettiği, uzmanlar tarafından hazırlanan kapasite raporlarında sanayi kuruluşlarının bir yıl içinde kullanacağı kimyasal madde envanteri yer alıyor. Kimya mühendisi Veli Deniz, bu raporların özellikle afet senaryolarında oldukça önemli olduğunu, limandaki durumla ilgili kamuoyuna açıklama yapılması gerektiğini dile getirdi.
Marmara Bölgesi'nde 17 Ağustos 1999 tarihinde meydana gelen depremde Kocaeli'ndeki TÜPRAŞ Rafinerisi'nde de yangın çıkmıştı. Veli Deniz, TÜPRAŞ yangınının da oldukça güçlü olduğunu hatırlatarak, "Söndürme çalışmalarında donanma oldukça etkiliydi. Dışarıdan gelen ekiplerle yangın söndürülmüştü" diye konuştu.
Depremde yıkılan binlerce bina akıllara asbest tehlikesini de getirdi. Kanserojen bir madde olan asbest, Türkiye'de 2010 yılında yasaklandı. Ancak asbest, 13 sene önce getirilen yasak öncesi inşaatlarda yaygın olarak kullanılıyordu. Bu nedenle günümüzde binlerce binada asbest bulunuyor. Önemli bir izolasyon malzemesi olan asbestin döşeme, duvar, tavan kaplamaları, yalıtım malzemeleri, çatı ve cephe kaplamaları, temiz ve atık su borularında yaygın olduğu biliniyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bugün yaptığı açıklamada, deprem bölgesinde 6 bin 444 binanın yıkıldığını söyledi. DW Türkçe'ye konuşan asbest söküm uzmanı Kenan Yıldız, deprem bölgesinde yıkılan binalarda asbest olma ihtimalinin oldukça yüksek olduğunu dile getirdi. Yıldız, arama kurtarma ekiplerinin maske kullanmasının faydalı olacağını söyledi:
"Ancak bir yandan da maskenin çalışma performansını düşürdüğü bir gerçek. En azından atkıyla solunum bölgelerini kapatarak çalışmaları önerilebilir."
"Binaların Yıkılması Hakkında Yönetmelik"teki "Yıkımda asbest ve diğer tehlikeli atıkların tespiti ve sökümü"nü düzenleyen 16'ncı maddede, "Yıkıma başlanılmadan önce asbestli imalatın var olup olmadığı, varsa asbest içeren imalatlar için asbestin türünü, miktarını ve yerini belirlemeye yönelik envanter çalışması yapılması zorunludur" deniliyor. Ancak Yıldız, asbest envanter raporunun ancak kentsel dönüşüm zamanında ve bazı belediyeler tarafından istendiğini dile getirdi:
"Gelişmiş ülkelerdeki binaların asbest envanteri biliniyor. Bizde ise bilinmediği için afetlerde elimizi kolumuz bağlı kalıyor. Bilinse tedbir alınabilirdi."
Kenan Yıldız, arama kurtarma çalışmaları sona erdikten sonra asbest konusuna eğilinmesi gerektiğini, kitlesel bir maruziyetin söz konusu olabileceğini söyledi.
"Asbest tetkiki yapılması lazım. Enkazlar kaldırılınca toz yığını olacak ve orada yaşayan insanlar için asbest açısından esas tehlike o zaman doğacak. Mevzuata göre, tozun bastırılarak kontrol altına alınması gerekiyor ama uygulamada bu yapılmıyor."