Deprem Uzmanı Prof. Ercan: Büyük artçılar Türkiye kıyılarından uzaklaşıyor, Yunanistan kıyılarında bekleniyor

Deprem Uzmanı Prof. Ercan: Büyük artçılar Türkiye kıyılarından uzaklaşıyor, Yunanistan kıyılarında bekleniyor

İzmir'de meydana gelen deprem sonrası bölge artçılarla sallanmaya devam ederken, deprem uzmanı Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, gerginliğin, kırığın Ege Denizi'nin bulunduğu tarafta toplandığını, büyük artçıların Türkiye kıyılarında değil de bu bölgede olacağını söyledi.

Merkez üssü Seferihisar olan İzmir'de 40’ı dört büyüklüğü üzerinde 850’yi aşkın artçı deprem yaşandı. Deprem uzmanı Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, büyük artçıların Türkiye kıyılarından uzakta olacağını söyledi. Ercan, İzmir'de yapıların yüzde 73'ünün güvensiz olduğunu belirterek, İzmir'de ortalama her 111 yılda bir büyük bir deprem yaşandığını, böyle bir depremin olması halinde çok büyük kayıplar yaşanacağını belirtti. Ercan, büyük bir deprem atlatan Kuşadası'nı etkileyecek depremin de Sisam'ın kuzeyinde olacağını belirtti.

"Kırılma Kuşadası’na 4-5 km yaklaştı"

Sözcü'den Latif Sansür'ün aktardığına göre, yaşanan depremin İzmir depremi olmadığını, Sisam depremi olduğunu söyleyen Ercan, “Kırık Sisam'ın kuzey yakasından Ege’nin derinliklerinden Atina'ya doğru gidiyor. Kırılma Kuşadası’na aşağı yukarı 4-5 kilometre kadar yaklaştı. Merkez Sisam, ama kırığın başladığı yer bizim teknelerin açıldığı yerler. Kuşadası büyük bir depremi atlattı. Kuşadası'nı etkileyecek deprem Sisam'ın kuzeyinde olacaktır” dedi.

"Büyük artçı depremlerini Yunanistan kıyılarına doğru yapması beklenir"

Prof. Dr. Ercan bundan sonra artçı depremlerin kırılmanın uçlarında olacağını belirterek, “Şu anda kırılmanın uçlarında gerginlik toplandı. Artçı depremlere baktığımızda bu gerginliğin daha çok Ege Denizi'nin bulunduğu tarafta, yani batıda toplandığını görüyoruz. Olasılıkla büyük artçı depremlerini Türkiye kıyılarına yakın değil de Yunanistan kıyılarına doğru yapması beklenir. Yani çok uzakta değil, o düşüğün batı uçlarında yapması beklenir” ifadelerini kullandı.

"Nüfus yoğunluğu fazla olan yerde ölüm de fazla olur"

Depremin merkezi olan Sisam'da birçoğu Osmanlı döneminden kalan iki katlı evlerin korunduğunu belirten Ercan, şunları kaydetti:

“Sisam'da evler korunmuş, nüfus yoğunluğu az. İzmir'de ise nüfus yoğunluğu kilometrekare başına 1750, İstanbul'da 2586 kişi. Dolayısıyla birim alanına düşen insan sayısı birinci derece deprem bölgeleri olan İstanbul ve İzmir'de çok fazla. Haliyle nüfus yoğunluğunun fazla olduğu yerlerde ölüm oranları da fazla olur. İzmir nüfusa doymuştur. Nüfus yoğunluğunun azaltılması en azından durdurulması gerekiyor.”

"İzmir kırığı durgun bekliyor, gerginliği yüklüyor"

İzmir'de büyük depremlerin yaklaşık 111 yılda bir olduğunu söyleyen Ercan, olası İzmir depremiyle ilgili şu bilgileri verdi:

“İzmir bundan daha büyük depremler gördü. 17. yüzyılda İzmir 7.5 büyüklüğünde depremi yaşadı. O zaman yaşayan nüfusun 20 bin kişisini öldürmüştü. Bugün o büyüklükteki bir deprem İzmir kırığında olsaydı, özellikle Bornova ovası, Bayraklı, Mersinli, Alaylı, Karşıyaka, Bostanlı, Mavişehir Çiğli, Menemen ilçelerinde göçen yapılar altından kurtarma yapılacak, belki on binlerce kişi ölecekti. Şu anda İzmir kırığı durgun bekliyor, gerginliği yüklüyor. Gelecekte İzmir'i etkileyecek deprem Tepecik, Kadife kale önünden, Kemeraltı'ndan Konak varyantın olduğu kesimden Güzelyalı, Göztepe, Gülülbahçe'ye doğru uzanan İzmir kırığında olacaktır.”

"İzmir'in yapılarının yüzde 73'ü güvensiz"

Ercan yıkılan binaların ortak yanlarının çok olduğunun altını çizerek şunları söyledi:

“İzmir'in yapılarının yüzde 73'ü güvensiz yapılardır. Yaklaşık 7.5 büyüklüğe dayanacak yapı sayısı yüzde 3 dolayındadır. İzmir genelinde en büyük sorun temellerin sığlığı, ıslaklık alması, bohçalama yapılmaması, yapı gereçlerin doğru seçilmemesi, dikme ve kiriş bağlantılarının iyi olmamasından kaynaklanıyor. Bamya tarlalarına yapılmış yıkılan binaların hepsinde gördüğümüz ortak yanlar bunlar. Çoğunda deprem perdesi yok. Bunlara bir de beton niteliğinin düşük olması ekleniyor. Her ne kadar bölgedeki gökdelenleri onaylamasam da Bayraklı kesiminde, aynı bamya tarlarında uygun mühendislik hizmeti alarak yapılan gökdelenlerin yıkılmadığını da gördük.”