'Dershane kavgası siyasi, asıl hedef Erdoğan'ı Köşk'e çıkarmamak'

'Dershane kavgası siyasi, asıl hedef Erdoğan'ı Köşk'e çıkarmamak'

AKP hükümeti ile Gülen cemaatini karşı karşıya getiren “dershanelerin kapatılması tartışması”nı bugünkü köşesine taşıyan Yeni Şafak yazarı Abdülkadir Selvi, Gülen cemaati bünyesindeki medya organlarında yer alan ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın hazırladığı düzenlemeyi hedef alan yayınların hedefinin siyasi olduğunu öne sürdü.

Abdülkadir Selvi, “Bu tartışmaların iki hedefi var.

1-Cumhurbaşkanlığı seçimi. Başbakan'ın, Cumhurbaşkanlığı engellenmek isteniyor.

2-Erdoğansız AK Parti. Recep Tayyip Erdoğan köşke çıkarsa, Erdoğan'sız AK Parti'yi dizayn etme.

Tartışmalara bir de bu pencereden bakmakta ve büyük fotoğrafı görmekte yarar var” görüşünü dile getirdi.

Selvi’nin Yeni Şafak’ta “Hedef dershane mi Erdoğan mı?” başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:

Dershaneler konusuna girmedim.

Girmek istemedim.

Çünkü tartışma doğru zeminde, doğru bir metin üzerinden ve doğru üslupla yürütülmüyor.

'Firavun', 'Diktatör', '28 Şubat' sözlerinin havada uçuşup, savaş tamtamlarının çaldığı bir ortamda yerim olamazdı.

Hele hele, 'Bu konuda hiçbir ahlaki kriterimiz yoktur' diyen bir anlayışla işim olamazdı.

'Diyalog' alameti farikası olan bir cemaatle, istişareye önem veren bir iktidarın ortak aklı bulacağına inandım.

Bakanlar Kurulu'nda, 'Paydaşlarla görüşme' kararının alınması bu açıdan önemliydi. Şahinlerin tahriklerine rağmen, 'sağduyu'nun harekete geçtiğinin göstergesiydi.

Dershane meselesi eğitim sisteminin bir sorunuydu ancak en az eğitimciler tartıştı bu konuyu. Zaten tartışma da eğitim sistemi üzerinden yürümüyor. 'AK Parti-Cemaat rekabeti' haline dönüştürülmek isteniyor.

70'lı yılların yanlış üniversite sınav sisteminde ortaya çıkmış, ilk ve orta öğretim seviyesine çekilen hormonlu sınav sistemleriyle iyice beslenip, palazlanmış, 'Paralel eğitim sistemi' haline dönüşmüş bir sistemden söz ediyoruz.

Milli Eğitim Şuralarında neşter vurulması için karar alınmış, ancak şimdiye kadar bir türlü harekete geçilememiş.

Eski dönemden tevarüs eden ancak Türkiye'nin gerçekleştirdiği değişim ve dönüşümün gerisinde kalıp, tasfiye edilen ya da yeniden formatlanan yapılar var.

Bir dönemler başta askeri olmak üzere vesayetler cumhuriyetiydi Türkiye. Yüksek Askeri şura toplantısı için Genelkurmay'ın kapısından içeri girerken Başbakanların bacakları titriyordu. MGK toplantılarında boncuk boncuk terliyorlardı.

Türkiye demokratikleştikçe normalleşti, normalleştikçe demokratikleşti.

Türkiye demokratikleşirken, hala özel yetkili mahkemeler devam edebilir miydi? Orada da kıyamet koparıldı. Dershaneler konusu da öyle.

Bakın ben açık söyleyeyim.

Recep Tayyip Erdoğan, Müslüman merhametine sahip bir Başbakan.

O denli hakaretleri siz Mesut Yılmaz'a ya da Devlet Bahçeli'ye yapsaydınız da o Bakanlar Kurulu'nda, 'Paydaşlarıyla görüşme' kararı çıksaydı.

Bu tartışmalarda öncelikle, 'İslam ahlakına ve nezaketine' yakışan bir dil kullanmalıyız.

Hoca efendiden saygıyla söz ederken, Başbakan'a karşı da usturuplu bir dil kullanılmasını beklemek en büyük hakkımız.

Camdan konakta oturanlar başkasının camına taş atmamalı.

Hoca efendinin hizmeti de lazım Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliği de...

Türkiye Erdoğan gibi bir lideri kolay bulmadı. Kaybetmeye de niyetimiz yok.

Genelkurmay'dan telefon açıldığında rengimizin attığı günlerden bugüne kolay gelmedik.

Başbakan'ın güçlü liderliği sayesinde askeri vesayetin ayağımıza vurduğu prangaları parçaladık, tabuları birbiri ardına yıkmaya başladık.

Sezar'ın hakkı Sezar'a Erdoğan'ın hakkı Erdoğan'a.

Allah ondan razı olsun.

Dershaneler konusundaki tartışma bilerek yanlış bir metin üzerinden ve yanlış bir zeminde yürütülüyor.

Yıllarca, irtica gelir korkusunu kullanarak inançların üzerindeki baskıları kaldırmayan, komünizm gelir diye özgürlüklerimizi yok sayıp baskı devletini kuran, Türkiye bölünür korkusunu kullanarak ret ve inkar politikalarını uygulayan zihniyet gibi yeni bir dayatma ile karşı karşıyayız.

'Dershanelerin kapatılması PKK'nın ekmeğine yağ sürer.'

Yok öyle bir şey. Okuma salonları taslakta yok. Hem ayrıca o okuma salonları nasıl açıldı? Bu hükümetin aktardığı trilyonlarca kaynak niye göz ardı ediliyor. Bir yanda çocuklarımızı PKK'ya karşı korumaya çalışan bir hareket diğer tarafta okuma salonlarını kapatarak PKK'nın ekmeğine yağ süren bir hükümet.

Böyle bir vicdansızlık olur mu?

Bakanlar Kurulu ve AK Parti MYK'da alınan kararlara göre;

1-Dershaneler konusu paydaşlarla görüşülecek. Zaten Milli Eğitim Bakanlığı bu istişare sürecini başlattı.

2- Dershanelerin özel okullara dönüşümü konusunda 2 ya da 4 yıl arasında bir geçiş süreci öngörülecek.

3-Dershanelerin dönüşümüyle eşzamanlı olarak yeni sınav sistemi üzerinde çalışmalar yapılacak. Dershaneleri dönüştürseniz de teste dayalı sınav sistemi devam ettiği sürece bu ihtiyaç ortadan kalkmayacak. Ancak dershanelere ihtiyaç bırakmayan teste değil analitik sistemi esas alan bir sınav sistemine geçildiğinde, iddia edildiği gibi dershane ihtiyacı sürmeyecek bilakis okullar ağırlık kazanacak.

Bu sınav sisteminde test olmayacak, ÖSYM tarafından analizi esas alan ucu açık bir sistem esas alınacak.

Böylece hem dershaneler dönüşecek hem dershanelere ihtiyaç duyulmayan bir sınav sistemine geçilecek.

Yeter ki iyi niyetle hareket edilsin. Bu sorunların hepsi çözülür.

Ama iş dershane olayından çıkıp bir siyasi operasyona dönüşürse, kusura bakmayın ona müsaade etmeyiz.

Bu tartışmaların iki hedefi var.

1-Cumhurbaşkanlığı seçimi. Başbakan'ın, Cumhurbaşkanlığı engellenmek isteniyor.

2-Erdoğansız AK Parti. Recep Tayyip Erdoğan köşke çıkarsa, Erdoğan'sız AK Parti'yi dizayn etme.

Tartışmalara bir de bu pencereden bakmakta ve büyük fotoğrafı görmekte yarar var.