T24 - CHP'de başlayan 'Dersim' tartışması sürerken Radikal gazetesi TBMM arşivlerinde yer alan belgeleri çıkardı.
Radikal gazetesinden Abdullah Kılıç ve Ayça Örer'in haberi şöyle:
Devlet'in zirvesi Dersim'de
Dersim'de Atatürk, İnönü, Celal Bayar ve Fevzi Çakmak'ın rolünü ortaya koyan çok sayıda bilgi ve belge var. Gerçeklerin tam olarak öğrenilmesi için Genelkurmay arşivleri de açılmalı.
Başlarken...
Alevi ve Zaza/Kürt nüfusu barındıran, sarp bir coğrafyaya sahip Dersim, tarihi boyunca ‘devlete kapalı’ bir yapı olarak bilindi. Etnik ve dini yapısıyla hep ‘farklılık’ gösteren, çok sayıda aşiret ve oymaktan oluşan Dersim’de Ermeniler de yaşıyordu. Dersim’e Cumhuriyet’ten önce, Osmanlı döneminde de harekâtlar düzenlendi. 1907, 1908, 1909, 1916, 1926, 1930, 1931, 1935, 1937 ve 1938’de büyük çaplı 10 askeri harekat yapılan Dersim’de bu askeri harekâtlar sonucunda kaç insanın öldüğü, kaçının başka bölgelere sürüldüğü, kaç kişinin yaralandığı henüz tam bilinmiyor. Ancak bilinen bir gerçek var: Asileri bastırmak için yapılan operasyonlarda günahsız halk katledildi. Son harekâtla ilgili tartışmalar bugün yeniden alevlenirken, Radikal, bazı tarihi belge ve bilgileri gün ışığına çıkardı. Dizimize fotoğraf ve belge vererek katkıda bulanan Hasan Saltık’a teşekkür ederiz.
1938’deki bombardımanda subay olarak görev yapan Orgeneral Muhsin Batur, ölmeden önce yazdığı kitapta Dersim günlerini şöyle anlatır:
“...Elazığ’ın biraz uzağında Harput’un eteklerinde çadırlı ordugâh kurduk ve bir müddet sonra ilk durak Pertek olmak üzere harekete geçtik ve iki ayı aşkın bir süre özel görev yaptık. Okuyucularımızdan özür diliyor ve yaşantımın bu bölümünü anlatmaktan kaçınıyorum...” İşte her şey Batur’un söylemekten kaçındığı, dilini ısırdığı anılarında gizliydi. 1938’de Dersim’de ne olduğunu tam olarak öğrenmek ancak Genelkurmay Başkanlığı’nın arşivlerinin araştırmacılara açılmasına bağlı. Genelkurmay Arşivleri’nde Dersim ile ilgili çok sayıda belge ve fotoğraf var. Yine Dersim harekâtıyla ilgili savaş uçaklarının bombardıman yaptığı sırada çekilmiş görüntülerin olduğu biliniyor. Genelkurmay’ın elindeki bilgi, belge ve görüntülerin sansürsüz olarak en azından araştırmacılara açılması Dersim ile çeşitli spekülasyonları ve iddiaları minimize edecektir. Nedense Genelkurmay, bugüne kadar Dersim tartışmalarının hep dışında kaldı. Basın bu olayla ilgili o dönemde sansüre tabi tutuluyor, haberler kontrollü şekilde halka ulaşıyordu.
Yine Türk Tarih Kurumu’nun arşivlerinde de Dersim ile ilgili fotoğraflar mevcut. Onlar da nedense bunu kamuoyuyla paylaşmaya pek yanaşmıyor.
TBMM bu konuda en şeffaf kurum. Dersim ile ilgili zabıtları, görüşmeleri, alınan kararları TBMM arşivlerinde bulmak mümkün… Biz bu yazı dizisinde yine devlet kurumlarından çıkmış çok sayıda belge ve fotoğrafı kullanacağız. Bunların bir kısmını resmi yollarla aldık, bir kısmını da özel koleksiyonculardan temin ettik. Yani hiçbiri ‘gizli’ ya da ulaşılamaz değil. Bunlara ulaşmak için sadece biraz gayret yeterli.
Atatürk: Haydutlar bertaraf edildi
Dersim ile ilgili en çok tartışılan ve bugüne kadar pek kimsenin söylemeye cesaret edemediği konuların başında “Atatürk’ün ve İsmet İnönü’nün harekâttan haberi var mıydı?” sorusu geliyor. Eldeki belge ve bilgilere göre her ikisinin de askeri operasyonlardan haberi vardı. İkisinin de yapılan her operasyonda emri ve imzası bulunuyordu. TBMM’teki tutanaklara ve Meclis konuşmalarının zabıtlarına bakıldığında bu net görülüyor. Yine Başbakanlık Arşivleri’ndeki ‘kararnamelerde’ de hem Atatürk’ün hem de İnönü’nün imzaları mevcut.
1935, 1936 ve 1937’de Dersim’e yapılan operasyonların altındaki imzalar Atatürk ve İnönü’ye ait. Haziran başında başlanan ve operasyonların en ağırı ve sonuncusu olan 1938 Dersim Harekâtı’ndaki ‘kararname’de de Atatürk’ün imzası var. 9.6.1938 tarihini taşıyan 8993 sayılı kararnamede “Bir aydan fazla devam edeceği tahmin edilen Tunceli harekâtının muharebe ve müsademeleri istilzam edecek mahiyet ve ehemniyette olduğu” belirtiliyor ve “881 sayılı kanunun 1’inci maddesine göre onandığı” yazılıyor. Cumhurbaşkanı olarak Atatürk’ün imzaladığı kararnamede Başbakan olarak Celal Bayar imzası bulunuyor.
9.6.1938 tarihini taşıyan Atatürk imzalı başka bir kararnamede de kara, hava ve jandarmanın Tunceli’ye yapacağı harekâtın ‘sefer mahiyetinde mühim bir harekat’ olduğu yazılı. Atatürk’ün Dersim’den değişik yıllarda başka illere göç ettirilen ve ettirilecek yerliler ile ilgili kararnamelerde de imzası mevcut.
Bravo ve alkışlar Celal Bayar’a!
Yine TBMM Arşivleri’nde bulunan önemli bir belge ise 1 Kasım 1938 tarihini taşıyor. Hasta olduğu için TBMM’nin açılış törenine katılamayan Atatürk’ün bu konuşmasını Başbakan Celal Bayar milletvekillerine okuyor. Söze “Reisimiz Atatürk’ten aldığım emir üzerine bu seneye ait nutuklarını okuyorum” diyerek başlayan Bayar’ın okuduğu metinde Dersim ile ilgili kısımlar şöyle: “Uzun yıllardan beri devam eden ve zaman zaman had safhaya ulaşan Tunçeli’ndeki toplu şekavet hadiseleri muayyen bir program dahilindeki çalışmaların neticesi olarak kısa bir zamanda bertaraf edilmiş o mıntıkada bu gibi vakalar bir daha tekerrür etmemek üzere tarihe devrolunmuştur. (Bravo ve alkış sesleri)”
Dersim ile ilgili imzası bulunan diğer bir devlet adamı da İnönü’den sonra Başbakan olan Bayar. Bölgeyle ilgili geçmiş yıllarda bir de ıslah raporu bulunan Bayar’ın son harekat olan 1938’de Başbakan olarak imzası var. Yine hemen her operasyonun askeri ayağını Genelkurmay Başkanı olarak Mareşal Fevzi Çakmak’ın yürüttüğünü biliyoruz.
Başbakan İsmet İnönü’nün 18 Eylül 1937’de Dersim harekatıyla ilgili TBMM’de yaptığı, çoğu zaman da alkışlarla ve bravo sesleriyle kesilen konuşma metni elimizdeki belgelerin en önemlilerinden biri:
İnönü: Bütün engeller ortadan kaldırıldı
“Şimdi size, Tunceli’ndeki vaziyetin bugünkü halini arzetmek isterim. Cumhuriyet’in imar ve ıslah programına muhalefet eden, nüfusları az olmakla beraber, altı aşirettir. Bugün bu altı aşiretin ne kadar adamı varsa, bunlar reisleriyle beraber faaliyet imkanından tamamen mahrum bırakılmıştır.
Cumhuriyet ordusu, ve zabıtası, bu hadise esnasında yaptığı takiplerde, hurafe olarak zihinlerde yerleşen ne kadar uçurum halinde dere ve ne kadar çıkılmaz dağ varsa, hepsini Ankara sokakları gibi bastan başa geçmişlerdir. Kanun götüren ordu, jandarma neferlerinin, ayak basmadığı yer, inmediği dere ve çıkmadığı tepe yoktur. Cumhuriyetin ıslahat ve imar programına muhalefet eden bütün engeller ortadan kaldırılmış ve program bir an fasıla vermeksizin ilerletilmektedir.
Uzun süren ve Cumhuriyet kanunlarını behemehal yürütmek için gösterilen azim, şiddet karşısında bile zayiatın binnetice hafif olmasına dikkatinizi celbetmek isterim. Silahlar çok müessir ve silahları kullanmak için hiçbir tereddüt olmadığı halde isyan edenlere karşı silah kullanan ordu heyetleri ve Cumhuriyet jandarması bir hayatı kurtarmak ve korumak için son derecede şefkatle hareket etmiştir. İsyana iştirak eden aşiret reislerinin hepsi mahkemeye verilmişlerdir. Umumi, tabii olan adliye mahkemesine verilmişlerdir. Cumhuriyet idaresinin kuvvetli olduğu kadar şefkatli ve adaletli olduğunu göstermek itibariyle Tunceli hadisesi en son ve en mukni, bir misal olmuştur.”