T24 - 1938'de Erzincanlı 95 köylünün Zini Gediği'nde kurşuna dizilerek öldürülmesi iddiasına ilişkin Erzincan Savcılığı tarafından soruşturma açıldı.Radikal gazetesinden İsmail Saymaz'ın haberine göre, binlerce sivilin katledildiği Dersim Harekatı'nın devamı olarak 1938 de Erzincan da 95 Alevi yurttaş kurşuna dizilerek öldürülmüştü.
“Bunlar haksız yere öldürüldü. Niçin öldürüldüler? Babamızın suçunu bilelim. Toprak ona da aittir. Mezarı yok bu adamın! Sade onun değil, 95 kişinin mezarı yoktur. Haklarının iadesini istiyoruz. Biz de gururumuzla yaşayalım.” Canpolat Yakar’ın bu cümlelerle anlattığı Zini Gediği katliamı, ne resmi kayıtlarda geçiyor, ne de tarih kitaplarında... Tarih, 6 Ağustos 1938’di. ‘Dersim Harekâtı’nın bir uzantısı olarak Erzincan’ın dağlık köylerindeki Alevi yurttaşlardan 95’i önce iki gün bir kampta tutuldu, sonra Tunceli-Erzincan sınırındaki Zini Gediği’nde kurşuna dizildi. Sağ kalanlar ya Balıkesir’e ya Edirne’ye sürüldü. Öldürülenlerden en genci, Canpolat Yakar’ın 19 yaşındaki babası Nuri’ydi. Yakar daha üç aylıktı. Sürgünde iki kardeşini, dönüşte annesini yitirdi. Bu yıl Zini Gediği’ndeki ilk anmada, toprağa mum dikenlerden biri de o idi. Ardından şikâyette bulundu. Erzincan Cumhuriyet Savcılığı, üzerinden 73 yıl geçen Zini Gediği Katliamı hakkında soruşturma açtı ve jandarmadan, bölgede mezar bulunup bulunmadığının tespitini istedi.
Canpolat Yakar, babasını yitirdiği bu katliamla yaşıt... Şu an 73 yaşını sürüyor. Memleketi Erzincan’da yaşıyor. Yakar, 1938 Mayısı’nda dünyaya gelmiş. Erzincan’ın Tunceli sınırındaki bir Alevi köyü olan Mağaçur, yeni ismiyle Tatlısu, Dersim katliamının ateşini ensesinde hissediyordu. Yakar’ın 19 yaşındaki babası Nuri, köyün ileri gelenlerindendi. Oğlunun anlatımına göre, ağustosta altınlarını bozdurmak için gittiği Erzincan’da gözaltına alındı. Bu esnada Kılıçkaya, Mağaçur ve Çismikor gibi Alevi köylerinde baskınlar vardı. Nuri Yakar’ın da aralarında olduğu 95 kişi, iddiaya göre, Kılıçkaya’da kurulan kampta iki gün tutuldu. Sonra Zini Gediği mevkiine götürülerek, burada kurşuna dizildiler: Önce kamp, sonra kurşun
“Bu adamları toplayıp, ‘ifadeniz var’ diyorlar. Kılıçkaya’da kamp yapıyorlar. İki gün sonra yargılamadan kurşuna diziyorlar. Cesetlere ne oldu, kimse bilmiyor. Asker kar yağana kadar bekliyor. Toprağa gömmeden kurda kuşa yem ediyorlar. Yaz olunca kemikleri, kafaları topluyorlar.”
Katliamdan sonra köyler ateşe verildi, kurbanların aileleri Balıkesir veya Edirne Keşan’a sürüldü. Canpolat Yakar’ın ailesine Balıkesir’in Susurluk ilçesinin Mana Köyü düştü. Anne Sümbül ve üç oğlu bu köye yerleştirildi. Açlık ve hastalığa yakalandılar. Önce ağabeyi Hasan öldü. Sonra annesi Sümbül, ortanca oğlu Mustafa ile kaçak şekilde Erzincan’a döndü ama Mustafa da hastalığa yenildi. Sümbül Hanım yakalanınca Balıkesir’e geri gönderildi. Sürgün 1946’da bitti. Anne-oğul köye vardıklarında mülklerine el konduğunu gördüler. 1951’de, 30 yaşındaki Sümbül Hanım da öldü. Canpolat öksüz kaldığında henüz 13 yaşındaydı.
Geçen yıl Dersim katliamı gündeme geldiğinde, resmi ya da sivil, hiçbir tarihçinin bahsetmediği Zini Gediği katliamının mağdurları da acılarını anımsadı. Aslında yıllardır biliyor, zaman zaman Zini Gediği’ni ziyaret ediyorlardı. Defalarca savcılığa başvurmuşlar fakat bir sonuç çıkmamıştı. İlk anma bu yıl 21 Temmuz’da yapıldı. Zini Gediği’ne vardıklarında, iddiaya göre kimi yaylacıların görüp bir araya getirdiği ya da toprağa gömdüğü kemik yığınlarını incelediler. Canpolat, avukatı Cihan Söylemez ile geçen 9 Eylül’de Erzincan Savcılığı’na şikâyet dilekçesi verdi. Katliamda dedesi Mehmet’i kaybeden Seyfi Kılıçkaya da Yakar’ı izledi. Dilekçede, toplu mezar yerinin açılması ve kimlik tespiti yapılması isteniyordu. Avukat Söylemez’in verdiği bilgiye göre Savcı Mehmet Can Mıhçı, geçen hafta jandarmaya yazı yazarak, Zini Gediği’nde bir toplu mezar olup olmadığının tespitini istedi. Şimdi jandarmanın, 73 yıl önce kendisi tarafından yapıldığı ileri sürülen kıyımı saptamak için tarih belirlemesi bekleniyor. Binlerce sivil öldürülmüştü
Dersim Harekâtı, Mart 1937’de başladı, eylüle kadar sürdü. İsyanın lideri Seyyit Rıza, 13 Eylül 1937’de anlaşmaya çağrıldı ama tutuklandı ve 11 arkadaşıyla idam edildi. İsyan durmadı. Eylül 1938’e kadar harekât devam etti. CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün ‘Dersim 1938 ve Zorunlu İskân’ adlı kitabında, isyanın açıkça kışkırtılarak çıkarıldığı, Cumhuriyet dönemi ayaklanmaları içerisinde sivillere yönelik eziyetin ve kıyımın en şiddetlisinin uygulandığı, binlerce sivil vatandaşın öldürüldüğü anlatılıyor.