'Dersim özrü' için CHP'de kim ne dedi?

'Dersim özrü' için CHP'de kim ne dedi?

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun ‘Dersim özrü’nün ardından CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu da özür diledi. Tanrıkulu’nun “Genel başkanımın bilgisi dahilinde buraya geldim, CHP Genel Başkan Yardımcısı olarak Dersim'de acı duyan herkesten bin kere özür diliyorum" şeklindeki sözleri CHP içinde iki farklı yoruma neden oldu.

Eski CHP Milletvekili Şahin Mengü "Sezgin Tanrıkulu sen hangi hakla CHP adına özür dileyemezsin. Sen kimsin şerefsiz" şeklinde tepki gösterirken, CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, "Dersim Katliamı için bir parlamento özrü gerekiyor. Meclis özründen sonra ise bir 'Dersim Kanunu' ile çözülebilir" değerlendirmesinde bulundu. 

“Dersim özrü” için CHP’den yapılan yorumlar şöyle:

 

Dilek Akagün Yılmaz: Tanrıkulu, HDP temsilcisi gibi davranıyor

 

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz, Sezgin Tanrıkulu'nun CHP adına Dersim olayları nedeniyle özür dilemeye hakkı olmadığını ifade ederek, Tanrıkulu'nun CHP'nin içinde HDP temsilcisi gibi davrandığını söyledi.   Dersim olayları nedeniyle özür dilemesi gerekenin CHP değil, emperyalizmle işbirliği yapanlar ve emperyalistler olduğunu ifade eden Yılmaz,  "Sezgin Tanrıkulu'nun CHP adına böylesi bir özrü dilemeye hakkı da yoktur, haddi de yoktur. Sezgin Tanrıkulu CHP'de bir HDP temsilcisi gibi davranmaktadır. O nedenle öyle bir özrünün bir anlamı yoktur. Ben CHP'liyim, emektarıyım CHP'nin. Ben CHP'ye arkadaşlarımla beraber emek verdim. CHP'de bize emek verdi. Bu parti bizim yuvamızdır, bu partiden ayrılmayı asla düşünmem. Hata yapanlar, yanlış yapanlar olabilir, bunlar zaman içinde ya yanlışlarını anlayacaklardır, ya da bu partinin ilkelerine uymadıkları için bu partiden gideceklerdir" dedi. 

"Dersim olayları üzerinden Atatürk'e, Cumhuriyet'e ve CHP'ye saldırıların yoğunlaştığını söyleyen ve bu saldırıları kınadığını" ifade eden Dilek Akagün Yılmaz, HDP'nin de Dersim'de isyan yokken katliam ve soykırım yapıldığı, Türkiye Cumhuriyeti'nin katliamı tanıması ve tazminat ödemesi gerektiği yönünde açıklamalar yaptığını kaydetti. Yılmaz, "PKK tarafından öldürülen binlerce insan vardır. Bu binlerce insan ile ilgili en ufak bir özürlerini duymadık. Daha geçtiğimiz ay 40'ın üzerinde insan katledilmiş, PKK'nın gençlik yapılanması tarafından yapıldığı çok açıkça söylenmiştir, bu konuda da herhangi bir kınamalarını ve özürlerini duymadık. Bugün de Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı terör eylemleriyle isyana kalkışan PKK ile o dönemdeki Seyit Rıza'nın başkanlığında yürütülen bu isyanın aynı şey olduğunu görüyoruz. O zaman buradan soruyorum, Sayın Davutoğlu, PKK tarafından yürütülen bu isyan ve terör eylemlerine karşı da PKK'dan özür mü dileyeceksiniz?" diye konuştu.

 

Veli Ağbaba: CHP, ailesi katledilen bir Dersimliyi genel başkan yaptı

 

Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, “Bu parti, Dersimde ailesi katledilen birini genel başkanı yaptı. Dersimle hesaplaştı ve yüzleşti. Mağdur olan bir çocuğunu getirdi ve genel başkan yaptı” dedi. “Bunların döneminde Dersimli olmak suç” diyen Ağbaba, “Onlar mezhepsel ayrımcılık yapıyor. Meydanlarda Dersimliyi yuhalatıyor. Mesela, Dersimli bir vali var mı? Emniyet Müdürü var mı? Onları da bir kenara koyalım bir çöpçü var mı?" ifadelerini kullandı.

 

Engin Altay: Özür dilemek CHP'nin değil devletin işi

 

CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, Sezgin Tanrıkulu’nun insani perspektiften özür dilediğini düşündüğünü belirtti. Altay'ın değerlendirmesi şöyle:

"Özür dilemek CHP’nin işi değildir.  CHP’ye özür dilemek düşmez. Özür dileyecekse  Türkiye Cumhuriyeti  devleti dileyebilir. Türkiye Cumhuriyeti dönemidir bu. O günün içinde Celal Bayar vardır. Adalet Partisi Milletvekilleri vardır. Dersim, büyük bir  acıdır. Keşke bu  yaşanmasaydı. Ancak, bunun yaşanmış olması CHP’nin özür dilemesi anlamına gelmez. Ben Sezgin Tanrıkulu’nun insani perspektiften özür dilediğini düşünüyorum."

 

Birgül Ayman Güler: Tanrıkulu’nun görüşünü CHP'ye mâl etmeye çalışması çaresizliktir

 

CHP İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler, Dersim isyanının feodal düzeni korumak isteyen ağalar tarafından çıkarıldığını öne sürdü. 

Güler "Dersim olaylarının gerici feodal ayaklanmalarına beylik, ağalık ve şeyhlik sistemine karşı Cumhuriyetçi cevap olduğunu söyledi ve “Dersim olayı, aşiret ağalığının gerici ayaklanması idi. Aşiret düzeninin yönetim, vergi, yargı, askerlik ayrıcalıklarını sürdürme amaçlı saldırganlığıydı. Beylik, ağalık, şeyhlik sistemine karşı verilen Cumhuriyetçi cevap, aşiretçi düzenin yerine insan ve yurttaş haklarını inşa etti. Şimdi buradan “katliam” çıkarma hevesine kapılanlar, sahte insan – hakçılığı maskesi olanlardır. Bunlar gerçekte, AKP-HDP işbirliği ile yürütülen Cumhuriyet’le hesaplaşma cephesinin ortaklarıdır” ifadelerini kullandı.

“Dersim isyanı arifesinde tapu kadastro idaresinin aşiret reislerinin elinde bulunan halka ait malların incelenmesi ve saptanmasına ilişkin hükümet önlemlerini uygulamaya başladığını” hatırlatan Güler "Feodal aşiret mülkiyetine insan hakları savunusu yaparak özür dilemek cinliğin son örneğidir” dedi.

"Sezgin Tanrıkulu’nun Genel Başkanın onayı ile söylediğini dile getirip, intikam cephesine destek veren “özür”ü geçersizdir. Sezgin Tanrıkulu böyle düşünüyorsa yönetimde işgal ettiği koltuğu bir an önce terk etmelidir" diyen Güler, gerçek CHP’nin Program ve ilkeler partisi olduğunu, kuruluş felsefesine bağlı olduğunu ifade etti. "Sezgin Tanrıkulu’nun bu sözleri genel başkanın onayı ile söylediğini ifade ederek, görüşünü CHP tüzel kişiliğine mal etmeye çalışması çaresizlik göstergesidir. Feodal aşiret düzenini destekleyen ve Cumhuriyet’in büyük yurttaşlık projesini reddeden bu görüş, mevcut parti politikasının reddi anlamına gelir. Böyle değişiklikleri partilerin genel başkanlık makamları da yapamaz. Tek yol vardır. Değişiklik önerisi en yüksek organ olan Kurultay’a getirilir; orada kabul edilirse gerçekleştirilebilir. Aksi halde yapılan şey Program’ın inkarı demektir. Programın ve ilkeleri inkar eden kimselerin parti yönetiminde bulunma hakları yoktur. Ortadaki durum açık ve ağır parti suçudur.”

 

 

Şahin Mengü’den Tanrıkulu’na: Sen kimsin şerefsiz!

 

Eski CHP milletvekili Şahin Mengü ise Twitter hesabından bu açıklamaya yönelik olarak, "Sezgin Tanrıkulu sen hangi hakla CHP adına özür dileyemezsin. Sen kimsin şerefsiz" ifadelerini kullandı.

Twitter'ın ardından kişisel blogunda da konuya ilişkin değerlendirmede bulunan Mengü, Dersim'de yaşananları 'iftira' olarak değerlendirdi. Mengü, CHP adına özür dilenecekse bunun Kurultay kararıyla olması gerektiğini söyledi.

 

Atilla Kart:  CHP  Tunceli’nin bir evladını  genel başkan yaptı

CHP Konya Milletvekili Atilla Kart CHP'nin "Dersim katliamı ile yüzleştiğini" savunarak şöyle konuştu: 

“CHP’nin ortak aklı, vicdanı aslında bu konuda bünyesinde yüzleşti. Bir özgüven içinde yüzleşti. Anadolunun mütevazi ailesinden, Dersimli Tuncelili bir evladını genel başkan yaparak en anlamlı yüzleşmeyi yaptı. Demokrasidir, bir özgüvendir bu. CHP’nin ortak aklının ve vicdanının kararıdır. Bu Türkiye’yi kucaklayan bir yüzleşmedir. CHP’nin ortak aklının vicdanının vermiş olduğu bu yüzleşmeyi Türkiye olarak anlayabildik mi?

Değerlendirebildik mi? Maalesef CHP’nin bu ortak aklı ve vicdanının en başta siyasi iktidarı rahatsız ettiği görülüyor. Siyasi iktidar CHP’nin bu yüzleşmesine rağmen yeni siyaset alanı yaratmak istiyor. Bu oyuna gelmemeliyiz.”

 

Hüseyin Aygün: Dersim için parlamento özrü gerekiyor 

 

CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, “Dersim için bir Meclis özrü gerektiğini” belirterek şöyle konuştu: “2011'de Tayyip Erdoğan'ın dilediği sahte özürden sonra dün Sezgin Tanrıkulu'nun 'CHP adına bin defa özür dilerim' lafı, içten ve çağımıza yakışan bir Dersim özrünün konjonktürel, partiler çekişmesine bağlı değil, parlamentoda gerçekleşecek bir 'devlet özrü' olması ihtiyacını yeniden ortaya koydu, Dersim Katliamı, meclis özründen sonra ise bir 'Dersim Kanunu' ile çözülebilir, o kanunu mutlak Dersim halkı yazacak..”

 

Ali Rıza Öztürk: Ben özür dilemiyorum

 

CHP Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk "Dersim özrü" tartışmalarına ilişkin olarak şunları söyledi:

"Ben özür dilemiyorum. Her ülkenin tarihinde devletlerin kurulduğu sırada yaşanan acı, tatlı olaylar var. O olayların ne olduğunun somut olarak ortaya çıkarılması lazım. Olayları değerlendirirken 2015'in gözüyle değil, 1930'ların koşullarıyla değerlendirmek gerekiyor. Böyle acı olayların siyasi istismar konusu yapılmasına karşıyım. Sürekli tarihle didişerek siyaset yapma çok doğru değil. Özür dilemek hiçbir şey ifade etmez, önemli olan benzerlerinin yaşanmaması. Ondan daha fazlası bugün Türkiye'de yaşanıyor"