'Dersim'deki acılara yeteri kadar vurgu yapmayan Kılıçdaroğlu belgeselinin bir tarafı eksik kalıyor'

'Dersim'deki acılara yeteri kadar vurgu yapmayan Kılıçdaroğlu belgeselinin bir tarafı eksik kalıyor'

Cumhuriyet yazarı Murat Sabuncu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaşamını anlatan “Anadolu’nun Kemal’i” belgeselini yazdı. Kılıçdaroğlu’nun yoksulluk içinde geçen gençliğine dair etkileyici bölümler bulunan belgeselde Dersim’e yeterince yer verilmemesini eleştiren Sabuncu, “İhsan Sabri Çağlayangil, Dersim’e, oradaki acılara yeteri kadar vurgu yapamamış bir kişi. O bu durumu hep 'etnik kimlik, inanç ve yaşam tarzı' konularında siyaset yapmamak olarak açıklıyor. Ama bilmem farkında mı 'var olurken hep bir kısmı eksik' kalıyor” ifadelerini kullandı. 

Murat Sabuncu’nun “Anadolu'nun Kemal'inin hikâyesi”  başlığıyla Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan (29 Mart 2015) yazısı şöyle:

Salona yanık bir ses yayılıyor önce. Cengiz Özkan “Munzur dağı silelenmiş kar ilen”i söylüyor. Sonra bir köy geliyor ekrana. Dersim’in Nazımiye ilçesi Ballıca köyü. Bu köyde yaşayan ailelerden birinin, daha önce iki evlatlarını kaybetmiş 7 çocuklu bir ailenin yaşam mücadelesine şahitlik ediyoruz az sonra. Elektriksiz evler, ayakkabısız geçen günler, karnı yatağa aç gitmeler... O kardeşlerden biri hayatın önüne çıkardığı tüm güçlüklere göğüs geriyor, üniversiteyi bitiriyor, hesap uzmanı oluyor, SSK Genel Müdürlüğü yapıyor, siyasete giriyor, önce milletvekili sonra ana muhalefet partisinin genel başkanı oluyor. Kemal Kılıçdaroğlu bu isim.

Dün sabah gazeteci Rıdvan Akar’ın etkileyici bir metin ve görüntüyle hazırladığı “Anadolu’nun Kemal’i” belgeselini izlerken pek çok karede kalbim “cız”etti.

 

 Emanet önlük

 

İki yer var ki... Biri 23 Nisan törenlerinde şiir okuyacak Kılıçdaroğlu, ama önlüğü yamalı. Öğretmen “Yeni önlüğün var mı, oğlum” diye soruyor. Olmamasına rağmen “var” yanıtını veriyor. Eve gidiyor, annesi nereden bulsun önlüğü evden temiz bir gömlek giydirip yolluyor. O şiir başka bir arkadaşın emanet önlüğüyle okunuyor.

Bir diğer not. Babadan çekiniyorlar. Tüm istekler anne üzerinden babaya iletiliyor. Üniversite için Ankara’da Kılıçdaroğlu. Hava soğuk, bir pardesü lazım. Mektup yazacak eve, ama anne okuma yazma bilmiyor. Mektup zorunlu olarak babaya. Son satıra utanarak “bir de pardesü lazım”ı ekleyiveriyor.

Ekranda ağabeyleri, eşi, çocukları, arkadaşları, 67 yıllık bir hayatı 20 dakikaya sığdırılmaya çalışılan notlar.

Namuslu, dürüst, mütevazı bir adam Kılıçdaroğlu. Siyasetten önce de bugün de... Ve sahip olduğu her şeyi “Cumhuriyet”e borçlu olduğunu da sık sık dile getiriyor. Belgeselin başında şöyle konuşuyor: Aslında ben Anadolu’nun parçasıyım. Anadolu kültürünün, o yoksul halkın parçasıyım. Ve ben bu yükselişi sadece ve sadece Cumhuriyete borçluyum.”

 

 Sen doğru dur, eğri...

 

Belgeselin öncesinde ve sonrasında sahnede Kılıçdaroğlu. Önce tek başına sonra ailesiyle. Babasının okuma azmini anlatırken sesi düğümleniyor, ağlamak üzere... Salonda yoğun bir duygu atmosferi.

Bir saati geçen bir organizasyon. Partililer heyecanlı, salon kalabalık, duvarda babasının Kılıçdaroğlu’na etkileyici öğüdü pankart olmuş duruyor: Oğlum, sen doğru dur eğri belasını bulur.

Salondan ayrılma zamanı. İçimde koca bir boşluk. “Cumhuriyet beni var etti” diyen adamın diğer yarısı yok, ne belgeselde ne konuşmasında. Cumhuriyetin cezalandırma siyasetini güttüğü bölgenin, bir halkın, bir ailenin ferdi aslında Kılıçdaroğlu. Dersimli...

 

 Hep bir kısmı eksik

 

Var olmak ile yok olmak arasında bir yerde duranların temsilcisi. Haksızlık etmek istemem. Politikacı olmadan önce İhsan Sabri Çağlayangil başta, orada yaşanan katliamın tanıklarıyla görüşmüş, belgeler ortaya koymuş bir isim. Ancak aynı zamanda siyasette Dersim’e, oradaki acılara yeteri kadar vurgu yapamamış bir kişi. O bu durumu hep “etnik kimlik, inanç ve yaşam tarzı” konularında siyaset yapmamak olarak açıklıyor. Ama bilmem farkında mı “var olurken hep bir kısmı eksik” kalıyor.