"Dertleri çocuk istismarı değil, fırsatçılık"

"Dertleri çocuk istismarı değil, fırsatçılık"

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın cinsel istismar ve zinanın aynı kapsamda değerlendirilmesine dair açıklamaları ile kimyasal hadıma yönelik tepkiler artarak devam ediyor. Erdoğan’ın sözlerini değerlendiren Mor Çatı Kadın Vakfı Kurucusu Avukat Canan Arın, "Çocuk istismarı tartışmasıyla zinayı birlikte yürütmesi çok ciddi bir sorun. Bunun ortadan kaldırılması için mücadele edildi. 2004’te kaldırıldı bu madde. Şimdi yeniden gündeme geliyor, hem de çocuk istismarı gibi bir konuda. Bu, kabul edilemez" dedi.

Erdoğan, partisinin grup toplantısında (20 Şubat 2018) son 10 yılda yüzde 700 artan cinsel saldırılar konusunda açıklama yaptı. Erdoğan şunları kaydetmişti:

"Burada caydırıcı olması bakımından en ağır cezai müeyyideler neyse bunlar da kesinlikle alınacaktır. Bu tür konuların beklemeye, uzatmaya tahammülü yoktur. Hızlı ve etkin çözümler peşinde olmalıyız. Bu tür suçları işleyenlerin infaz sistemindeki tüm indirimlerin, kolaylıkların dışında tutulması da şarttır. 

Bu konularla ilgili olarak aklımıza aklınıza ne geliyorsa bunların hepsinin bilimsel anlamda çözüme kavuşturulması çok çok önemli. Bu tür bir uygulama veya çok daha farklı bir cezai müeyyide… Yani yapılması gereken, caydırıcılığı en öneme taşıyan neyse bunu bizim yapmamız şart. Bu gerekiyor. Ve konuyla ilgili şu anda görevlendirilen arkadaşlarımızın çalışması ardından da başbakan ve benim yapacağım müşterek çalışmayla bir yere varacağız."

TIKLAYIN - Erdoğan'dan 'zina düzenlemesi' açıklaması: Tacizler, vesaireler, bunlar aynı kapsamda değerlendirilmeli

Evrensel'den Burcu Yıldırım'ın haberine göre Türkiye Psikiyatri Derneği Örgütlenme Sekreteri, Psikiyatr Şahut Duran, 'kimyasal hadım' tartışmalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 

Cinsel istismar vakalarında kimyasal hadım, Adana ve Antalya’da çocuklara yönelik istismar haberleri üzerine Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün önceki gün yaptığı birkaç gün içinde yürürlüğe koyma hususunda iradeleri olduğunu belirterek “Kimyasal hadım da gündeme gelecek” açıklamalarının ardından tekrar gündeme geldi. Son olarak Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın da, “Kimyasal hadım dahil bütün opsiyonlar değerlendirilecektir” dedi. 

Mersin’de 2016 yılında Özgecan Aslan’ın katledilmesinin ardından da taciz, tecavüz gibi olaylarda ‘kimyasal hadım’, ‘idam’ gibi cezai yaptırımlar gündeme gelmiş, hükümet kimyasal hadım ile ilgili harekete geçerek bir yönetmelik hazırlamıştı. Yönetmelikte eksiklik ve yanlışların olduğu gerekçesiyle Türkiye Psikiyatri Derneğinin başvurusu üzerine Danıştay, kastrasyonla ilgili yönetmeliği, yok edilme ibaresinden ötürü durdurdu. 

Sevda Karaca yazdı: Zina, idam, hadım... Çocukları bir de devlet eliyle susturalım!

"Kimyasal hadım bir tedavi değildir"

Konu ile ilgili görüşlerini Evrensel'e değerlendiren Türkiye Psikiyatri Derneği Örgütlenme Sekreteri, Psikiyatr Şahut Duran, kimyasal hadım ile ilgili eksik bilgilerin olduğuna dikkat çekerek “Cinsel suçlarla ilgili Bakanlığa ayrıntılı bir rapor sunduk. Apar topar hazırladıkları yönetmelikte eksiklikler vardı. Kimyasal hadım bir tedavi değildir. Her vakaya uygulanmaz ve yüzde yüz olumlu sonuç alamazsınız” dedi.

"Eğitim ve sağlıklı bir toplumsal yaşam önemli"

Kimyasal hadımın ancak suçu işleyen kişinin rızası üzerine yapılabileceğini aktaran Duran, “Başka cezai yaptırımlar uygulandıktan sonra sonuç alınamazsa kimyasal hadım kişinin rızası ile yapılabilir. Hekim olarak bedende kalıcı ve geçici etkisi olan uygulamaların rıza olmadan yapılmasına karşıyız. Hırsızlık nasıl bir suçsa pedofili de bir suçtur. Hastalık değildir, tedavi edilemez. Kişinin ve toplumun eğitim durumu, kültürel yapısı, kendini adlandırdığı dünya ile cinsel saldırı ve istismarların bağı vardır. Sosyal yapının iyileştirilmesiyle, kaliteli eğitimin verilmesiyle, kişilerin ve  toplumun sağlıklı bir yapıya ulaştırılmasıyla sorun çözülebilir” diye konuştu. 

Canan Arın: Zina yasası kadınların mücadelesi ile kalktı

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “zina” ile istismarı aynı kapsamda değerlendirebileceğini söylemesine kadınlar tepkili.

Cinsel istismar olaylarına tepkiler büyürken hükümetten de açıklamalar geldi. Önceki gün konuşan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, cinsel istismar ile yetişkinler arası gönüllü birlikteliği aynılaştırarak, “Zina konusunun da yeniden ele alınmasının çok çok isabetli olacağı düşüncesindeyim. Çünkü bu toplumun manevi değerler noktasında farklı bir konum var. Zina ile ilgili düzenlemeyi de yapmak suretiyle bu tacizler vesaire bunları belki de aynı kapsam içerisinde değerlendirmemiz lazım” dedi.

Erdoğan’dan bakanlığa talimat: Zinayla ilgili çalışma yapın

Erdoğan’ın sözlerini değerlendiren Mor Çatı Kadın Vakfı Kurucusu Avukat Canan Arın: “Zina, 2004 yılına kadar Türk Ceza Kanunu’nda kadınlarla erkekler için eşitlik ilkesini ciddi derecede ihlal edecek bir düzenleme olarak vardı. Erkeklerin bir kereliğine bir kadınla ilişkiye girmesi suç sayılmıyordu ancak altı ay kadar bir süreyle herkesin kendilerini evli sanacağı şekilde başka bir kadınlar yaşıyorsa o zaman erkek için zina suçu sayılıyordu. Oysa kadınların evine akşamüstü bir erkek ziyarete gelse bile bu zina sayılıyordu. Oysa ki iki yetişkin insanın kendi rızalarıyla ilişkiye girmesi hukuki bir suç teşkil etmez. Devlet buna karışamaz. Bu olsa olsa boşanma nedeni olabilir. Çocuk istismarı tartışmasıyla zinayı birlikte yürütmesi çok ciddi bir sorun. Bunun ortadan kaldırılması için mücadele edildi. 2004’te kaldırıldı bu madde. Şimdi yeniden gündeme geliyor, hem de çocuk istismarı gibi bir konuda. Bu, kabul edilemez.”

Mamak'ta gençler: İstismar ve tecavüz toplumsal sorun

Ankara'nın Mamak ilçesinde Emek Gençliğinin çağrısıyla düzenlenen buluşmada bir araya gelen gençler artan cinsel istismar, taciz ve tecavüz vakalarını konuştu. Buluşmada geçtiğimiz hafta Mamak’ta yaşanan çocuk istismarı olayının yanı sıra özellikle son günlerde yaşanılan ve basına yansıyan haberler, sosyal medyada yürütülen kampanyalar tartışıldı.

Gençler, “idam cezası”, “hadım” gibi tartışmalar üzerinden yaşanılanın bireysel sapkınlık olarak açıklanmasının yetersiz olduğuna dikkat çekti. Yaşananların tek tek olaylar ve kişiler üzerinden değil, toplumsal bir sorun olarak ele alınması gerektiğine dikkat çekilen etkinlikte, toplumsal muhalefeti büyütmenin önemi vurgulandı.

Toplantıda geçtiğimiz aylarda Diyanetin yaptığı “9 yaşındaki çocuk evlenebilir” açıklaması, İstanbul Kanuni Sultan Süleyman Hastanesinde ortaya çıkan 115 hamile çocuk skandalının örtbas edilmeye çalışılması ve rıza tartışmaları üzerinden kamu kurumlarının sorumluluğu ve istismar, tecavüz, şiddet olaylarındaki artışın bunlarla ilişkisi üzerine konuşuldu. Gençler, iyi hal indirimlerinin, “Bir kereden bir şey olmaz” söylemlerinin yaşananları meşrulaştırmaya sebep olduğu ve önünü açtığına dikkat çekti.