BM Kalkınma Programı (UNDP) Başkanı Kemal Derviş, 2009 yılının zorlu geçeceğini, G-7 ülkelerinin mali krizleri tek başlarına çözmelerinin mümkün olmadığını, o yüzden “zenginler kulübünün” başka ülkelere de açık olması gerektiğini belirtti. Derviş UNDP tarafından bugün yayınlanan “Çatışma Sonrası Ekonomik İyileşme” raporu hakkında BM'de düzenlenen basın toplantısında bilgi verdi ve gazetecilerin sorularını yanıtladı. Çatışma yaşanan ülkelerde ekonomik iyileşme sağlanmasında yerel aktörlerin önemine dikkat çeken Derviş, bu tür ülkelerde özellikle “kapasite geliştirme ve iyi işleyen devlet mekanizmalarının oluşturulmasına” büyük önem verilmesi gerektiğini bildirdi. Raporda ekonomik iyileşme sürecine kadınların katılımının son derece önemli olduğunu belirten Derviş, uluslararası kuruluşların da bu ülkelerin gelişimine verdiği desteğin önemli olduğunu söyledi. Derviş, bu kapsamda çatışma yaşayan ülkelerin ekonomik iyileşme sürecinde uluslararası kurumlardan aldıkları yardımların sürekli ve bağımlı hale gelmemesi ve asıl olarak bu yardımların ülkedeki üretimi arttırmayı hedeflemesi gerektiğini kaydetti. Derviş, dünyada yaşanan mali krizin BM'nin uzun dönemde açlıkla ve yoksullukla mücadele gibi hedefleri içeren BM Binyıl Kalkınma Hedeflerine, ya da iklim değişikliğiyle mücadele gibi hedeflere ulaşılmasını engellememesi ve bu hedeflerin unutulmaması gerektiğini belirterek, 2009 yılının bu açıdan son derece zorlu bir yıl olacağına dikkat çekti. Derviş, bir soru üzerine, dünyada yaşanan mali krizin zengin ülkelerin gelişmekte olan ülkelere yapmayı taahhüt ettikleri yardımların miktarını azaltmaması gerektiğini de vurgulayarak, “şu an yardımların miktarının hemen düşeceğine dair bir işaret yok, ama henüz erken, bazı gelişmiş ülkelerdeki açık büyüyebilir, bu da yardımların azaltılması konusunda mali bir baskı yaratabilir” diye konuştu. Derviş bu kapsamda az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelere yapılan resmi yardımların zengin ülkelerin gayrisafi milli hasılalarının yüzde 0,15 ile yüzde 1 gibi küçük bir oranını oluşturduğunu da kaydederek, bu yardımların devam etmesi gerektiğini bildirdi. Derviş, dünyada yaşanan mali krizin gelişmekte olan ülkelerdeki doğrudan yabancı yatırım miktarını da düşürebileceği uyarısında bulunarak gelişmekte olan ülkelere, gelişmiş ülkelerden hem kamu, hem de özel sektörden yapılan yardımların miktarının düşmesinin zor sonuçlar doğurabileceğini de söyledi. Küresel mali krize karşı kısa dönemde alınan ya da alınması düşünülen önlemlerin uzun dönemde küresel ekonomik sistemde daha derin sorunlara yol açmamasını istediklerini belirten Derviş, “BM ailesinin” bu kapsamda önemli bir rol oynadığını ve oynamaya devam etmesi gerektiğini vurguladı. Derviş özellikle “yoksullukla ve iklim değişikliğiyle' mücadele konularının unutulmaması gerektiğini ifade etti. Derviş, dünyadaki gıda krizinin biçimini de değiştirmeye başladığına dikkat çekerek bu krizin bugünlerde “gıda, istihkam krizi” formuna dönüştüğünü ve bu krizle mücadelede hem ulusal, hem de uluslararası düzeyde adımlar atılmasına ihtiyaç olduğunu savundu. Derviş, bu çerçevede dünyanın önemli merkez bankalarının kendi içlerinde ya da IMF ile birlikte çalışmasının tartışıldığını ve bunun önemli olduğunu hatırlatarak, zenginler kulübü G-7'nin Brezilya, Çin ve Hindistan gibi ülkelerle, daha küçük boyuttaki ülkeleri ve değişik coğrafyalardaki ülkeleri de içine alması gerektiğini, G-7 ülkelerinin küresel mali krizleri tek başlarına çözmelerinin mümkün olmadığını belirtti. Derviş, BM'nin bu görüşleri savunduğunu ama bu konulardaki kararları sonunda egemen devletlerin vereceğini kaydetti. Derviş “önleyici ekonomik diplomasiyle” ilgili bir soru üzerine ise, bu kavrama inandığını, mali krizlerin ya da küresel düzeyde ekonomik sorunların yaşanmadan önce önlenmesinin son derece önemli olduğunu, bu kapsamda sistemde görünen “aşırı iniş ve çıkışlara” Bretton Woods sistemi kurumları, devletler ve merkez bankaları tarafından birlikte “karşı harekette” bulunmasının önemli olduğunu anlattı. Derviş, bugünkü duruma bakıldığında bu tür kararların daha önceden alınmasının son derece isabetli olacağına işaret etti. ‘Uyarılar dikkate alınmadı’ Derviş bu kapsamda son yıllarda bazı ekonomistlerin bugün yaşanan kriz konusunda uyarılarda bulunduklarını da belirterek, bu uyarıların ve yapılması gerekenler konusundaki tavsiyelerin zengin ülkeler tarafından ciddiyetle dikkate alınmadığını, ihmal edildiğini de ifade etti. Derviş, zengin ülkelerin IMF gibi kurumların sadece gelişmekte olan ülkelere tavsiyelerde bulunmasını istemesinin ve kendilerinde sanki bir problem yokmuş gibi davranmalarının yanlış olduğunu belirterek, “Zengin ülkelerde aslında ne kadar çok problem olduğu ve bu problemlerle ilgilenilmediği görülmüş oldu” dedi. Derviş son bir soru üzerine ise UNDP'nin bölge ülkelerden gelen raporlarda bazı ülkelerde gıda ve yoksulluk krizinin derinleştiğine yönelik bilgiler olduğunu, ABD ile AB'deki talebin azalmasının da dünyada “yeni tür işsizlikler ve yeni yoksullar” yaratabileceğine dikkat çekti.