Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu, faizle mücadelede 'Nas' suresini örnek gösteren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamasını hatırlatarak “Bu beceriksiz ekonomik yönetimi haşa Allah mı istiyor? Bunca hukuksuzluğu, yolsuzluğu, zulmü yapmanızı haşa Allah mı söylüyor? Her ihaleyi aynı şirketlere verip devlet kaynaklarıyla birilerini zengin ederken hangi ayetten referans aldınız?” dedi.
DEVA Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, gündeme ilişkin TBMM’de basın toplantısı düzenledi. Yeneroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Nas” açıklamasına, “Bu beceriksiz ekonomik yönetimi haşa Allah mı istiyor? Bunca hukuksuzluğu, yolsuzluğu, zulmü yapmanızı haşa Allah mı söylüyor? Her ihaleyi aynı şirketlere verip devlet kaynaklarıyla birilerini zengin ederken hangi ayetten referans aldınız?” sözleriyle tepki gösterdi. Yeneroğlu’nun konuşmasında dikkat çeken noktalar şöyle:
Ülkemiz Cumhuriyet tarihinde yaşanan ekonomik ve siyasi krizlerden birini yaşamaktadır en derin. Millet olarak daha fazla fakirleşiyoruz. İş bulamayan gençlerimiz bizim evlatlarımız, ay sonunu getiremeyen memur bizim akrabamız, harçlık veremeyen işçi bizim komşumuz evladına. Bu büyük krizin ideolojisi inancı yaşam biçimi yok. Ülkeyi uçurumun kenarına getiren hukuk tanımaz bir yönetim ondan nemalanan mutlu bir azınlık ve yaşama tedirginliğine mahkûm milyonlarca insan. Dolar tarihin en yüksek seviyesine ulaştı. Çarşı adeta ateş pahası. Fakirin evinden tencere kaynamıyor, gençle umutsuz, yaşlılar huzursuz, koskoca ülkede diken üstünde, esnaf zararına satış yapıyor. Bırakın çalışan insanların maaşlarıyla geçinebilmesini, işsizlerin eve ekmek götürmesi imkansız hale geldi. Gençlerimiz, nasıl yolunu ulurum da bu kabustan kendimi kurtarıp Avrupa ülkelerine kapağı atarım diye hesaplar yapıyor.
Ülkeyi yönetenler ise sebep oldukları bu korkunç ekonomik yıkımın faturasını kendi hayal dünyalarında yarattıkları dış güçlere kesmeye çalışıyorlar. Bir yandan da kendi beceriksizliklerini örtmek için Kuran ayetlerini delil göstererek Allah’ın bizi açlık ile ve yoklukla imtihan ettiğini söyleyebilecek kadar dinimizin kutsallarını istismar etmekten geri durmuyorlar. Tüm musibetler bizzat kendi elleriyle yaptıklarının sonucudur. Bu beceriksiz ekonomik yönetimi haşa Allah mı istiyor? Cumhurbaşkanı bunu Allah’ın takdiri olarak göstermeye çalışırken, bakanı da benzer tuhaf söylemlerde bulunuyor. ‘Sen maaş alıyorsun, en fazla neyi kaybedersin, enflasyonun altında ezilirsin ama ben bütün varlığımı kaybederim bu iş düzelmezse’ derken milletin derdinden, Türkiye’nin gerçeklerinden ne kadar kopmuş olduğunu ve tek gündeminin yarın bu deneyimizde yanılırken ne hale düşeriz deyip kendi derdine düşmüş durumda. Bunca hukuksuzluğu, yolsuzluğu, zulmü yapmanızı haşa Allah mı söylüyor? Her ihaleyi aynı şirketlere verip devlet kaynaklarıyla birilerini zengin ederken hangi ayetten referans aldınız? Fakirin yetimin hakkını yerken yedirirken hangi ayete baktınız?
Tarihte eşi benzeri görülmemiş bir yoksullaşma hızla yayılmaktadır. Bu yoksullaşmanın nedeni sadece ekonomik verilere bakarak anlaşılmaz. Ekonomik bozulma bir sonuçtur, kötü yönetim sebeptir. Yüksek kur, yüksek enflasyon hayat pahalılığı sonuçtur. Sebep, keyfi yönetimdir. Türkiye, dünya demokrasi endeksinde 179 ülke arasında 149. ülkedir. Hukukun üstünlüğü endeksinde 139 ülke arasında 117. sıradadır. Temel haklar endeksinde 128 ülke arasında 123. sıradadır. Sosyal adalet endeksine bakarsak 41 OECD ve AB ülkeleri arasında sondan ikinci sıradadır. Normal şartlarda Türkiye’nin bu endekslerde ilk 20-25 içinde olması gerekir ki ekonomisini düzeltsin. Gelir eşitsizliği ve yoksulluk, Türkiye’de yaşayan insanların neredeyse dörtte üçünü borçlu hale getirdi. 60 milyon vatandaşımız TÜİK verilerine göre borçlu yaşamaktadır. Bu borçlanmalar, konut veya konut masrafları dışında kalan borçlanmalardır. Bu borçlar tamamen geçimle ilgili borçlardır. Türkiye, gelir eşitsizliğinin en fazla olduğu ülkelerin başında gelmektedir. Bu tablo sebebiyle, başta hukuk ve adalet politikaları olmak üzere, dünyanın en geri ülkeleri arasında olmamızın doğal sonucu olarak sosyal denge ve ekonomi bozulmuştur. Türkiye’nin krizi sadece ekonomik kriz değildir, Türkiye uzun süredir anayasal bir kriz yaşamaktadır, siyasal kriz içindedir. Korku ve baskıyla her gün sosyal medyada takip ettiğimiz zorbalıklarla bir yönetim krizi yaşıyoruz. Şu an ülkemizde fiilen temel haklar kullanılamaz vaziyettedir.
Sokakta, röportaj yapan insanları bile ev hapsine mahkûm ediyorlar. Bugün toplanma özgürlüğü, gösteri özgürlüğü yok, bunlar İçişleri Bakanı’nın keyfine kalmış vaziyette. Ülkemiz şu anda mevcut anayasanın dışında keyfi biçimde yönetilmeye çalışılmaktadır. Kurumlara baktığınız zaman Merkez Bankası, TÜİK gibi ekonomi açısından kritik konumda olan kurumların bağımsızlığı yok edilmiş, liyakatsiz kişiler iş başına getirilmiş, kurumlar öyle bir hale getirilmiş ki paylaştıkları verilerle halkla alay ediyorlar. Devlet yönetiminin vazgeçilmez şartları olan adalet, ehliyet ve liyakat, şeffaflık, hesap verilebilirlik, istişare, kurumsal akıl, veriye ve bilgiye dayalı karar alma gibi prensipler terk edilmiştir. Duygularla ve dürtülerle ülke yönetilmeye çalışılmaktadır. Tablo böyleyken ülke bir tek kişinin keyfine göre belirlediği temelsiz ekonomi politikalarıyla yönetilmeye çalışılırken elbette ekmek kuyruklarında bekleriz. Elbette vatandaşlarımız iş bulamaz, memurlar ay sonunu getiremez. Adaletin olmadığı yerde refah olmaz.
Artık, iktidarın kredisi tükendi, yolun sonuna geldiler. Güç sarhoşluğunun sonucu, alkol komasına girmiş vaziyetteler. Hükümetin kendi durumunu düzeltmesi bu saatten sonra mümkün değildir. Zenginlik, bunların başarısı, fakirlik Allah’ın takdiri. Böyle bir mantık olabilir mi? Hazine ve maliye bakanı ‘Türkiye modeli’ uyguluyoruz diyor. Bu modelin içeriği nedir kimse bilmiyor. Kafalarına göre bir şeyle yapıyorlar ve bir şeyler deniyoruz diye ciddi ciddi milletin önüne çıkmış beyan ediyorlar. Türkiye deneme tahtası mı, bu millet sizin kobayınız mı? ‘En fazla enflasyonun altında ezilirsin’ dediğiniz insanlar her devalüasyonda en temel ihtiyaçlarını temin edemeyecek hale getiriliyorlar. Tüm bu tabloyu değiştirmek hepimizin elinde, mühür sizde. Egemenliğin kayıtsız şartsız sahibi olduğunuzu unutmayınız. Yoksulluğun, umutsuzluğun, işsizliğin kaderiniz olmadığını unutmayın. DEVA Partisi olarak, işinin ehli kadrolarla emaneti teslim almaya hazırız.”